Deprem Sonrası Yıkılan Binalar Haritası. Kaynak: umap.openstreetmap.fr/en/map/tmmob-izmir-ikk-deprem-sonras-yklan-binalar-harita_517134#15/38.4600/27.1892
Bahar Bayhan: İzmir Depremi sonrasında yaptığınız çalışmadan bahseder misiniz?

Orkut Murat Yılmaz: 30 Ekim 2020’de İzmir Depremi olduktan sonra deprem toplanma alanlarının haritası var mı diye araştırdık. AFAD’ın sitesinde deprem toplanma alanlarını içeren bir excel tablosu vardı yalnızca. Online olarak birçok arkadaşımızın katıldığı bir toplantı yaptık hemen ve aynı akşam İzmir Afet Toplanma Alanları Haritası’nı yayınladık. İnsanlar bu şekilde toplanma alanlarını harita üzerinde görmüş oldu. Sonrasında ekipten iki kişi olarak İstanbul’dan İzmir’e gittik. İzmir’de de Yer Çizenler ekibinden arkadaşlarımız vardı. Harita Kadastro Mühendisleri Odası, Şehir Plancıları Odası ve diğer bileşenlerle bir araya geldik ve sabah İzmir TMMOB İl Koordinasyon Kurulu ile bir toplantı yaptık. HOT (Humanitarian OpenStreetMap Team) tarafından üretilen çeşitli saha araçları var. Bunların hepsi açık kaynaklı uygulamalar. Onları kullanarak hasarlı ve yıkılmış olan binaların verisini toplamaya başladık. 20-30 kişilik bir ekiple sokakları gezip Yıkılan Binalar Haritası verisini çıkardık. Sonra dışarıdan tespit ettiğimiz şeyin yeterli olmadığını ve bunu daha ileri bir noktaya taşımak gerektiğini, kitle kaynaklı kısmını daha da büyütmek gerektiğini düşündük. Ushahidi[1] diye bir araçla yurttaş başvuru formu tasarladık. Eviniz zarar gördüyse fotoğrafını çekip koyun, dedik. Valilik veya Çevre ve Şehircilik Bakanlığı burada bir hasar tespiti işlemi yaptı mı? Yaptıysa nasıl bir rapor verdi? Yardıma ihtiyacınız var mı? Eviniz nerede? gibi sorularla bilgiler topladık. 1200 yurttaş başvuru yaptı bu form üzerinden.

İzmir Depremi HOT Mapathon çalışmasıyla depremden hasar gören binalar uydu fotoğrafları üzerinden sayısallaştırıldı. Böylelikle var olan haritaya yıkımları eklemek için bir altlık oluşturulmuş oldu.

Duygu Dağ: Bu form insanlara nasıl ulaştırıldı?

O.M.Y: E-posta grupları, İzmir yerel medyası, sosyal medya gibi pek çok yerden ulaştırıldı. Çadır kentlerde de dolaştırıldı bunun bilgisi. Bir günde doldurmadılar tabii, yaklaşık bir haftayı buldu.

Can Ünen: Bir de telefon hattı kuruldu, bilgilendirme yapıldı. TMMOB’daki gönüllüler çağrı merkezi gibi bir birim oluşturdu. Telefonla gelen bilgileri de forma aktardılar. Form ile başvuran 1200 kişi tek tek aranarak kontrol sağlandı.

O.M.Y.:  Bu 1200 kişinin başvurusuna göre Mimarlar Odası ve İnşaat Mühendisleri Odası’ndan mimarlar ve mühendisler bir araya gelerek gruplar oluşturdular ve hasar tespiti yapmaya başladılar. Bunun sonrasında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın yüksek hasarlı ya da ağır hasarlı deyip aslında yapılan kontrolden sonra az hasarlı çıkan ya da tam tersi durumda olan binaların bulunup bulunmadığı kontrol edildi. Bu sırada gün gün ziyaret edilen ve edilecek evlerin haritası oluşturuldu. Finalde de bir Deprem Isı Haritası oluşturuldu. Nerede daha çok hasar var, nerede daha az hasar var, bunu gösteren bir harita. Bu sırada harita altlığı oluşturmak için Yer Çizenler’in çağrısı, OpenStreet Map topluluğu ve özellikle HOT ile birlikte uluslararası bir Mapathon düzenlendi. Dünyanın her yerinden ve İzmir’den toplam 500 gönüllü katıldı. İzmir Depremi HOT Mapathon çalışmasıyla depremden hasar gören binalar uydu fotoğrafları üzerinden sayısallaştırıldı. Böylelikle var olan haritaya yıkımları eklemek için bir altlık oluşturulmuş oldu.

D.D.: Bu kadar güncel uydu görüntüsü var mı?

O.M.Y.: Güncel uydu görüntüsünü UHUZAM (İTÜ – Uydu Haberleşme ve Uzaktan Algılama Merkezi) sağladı. Yüksek çözünürlüklüydü ancak topluluğun Openstreetmap düzenlemelerinde kullanılamadı. Ek olarak dijital uydu fotoğrafı sağlayan bir şirket olan Maxar da açık veri programı çerçevesinde güncel uydu görüntülerini bağışladı. Bunların üzerinden dijital bir şekilde sayısallaştırmalar yapıldı.

C.Ü.: Çalışmaların devamında, hasarlı bina bildirimlerinden sonra, TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası’nın (İMO) gönüllü saha ekipleri bu binalardan 1200 adet bildirim arasından aynı apartmandan yapılan bildirimleri veya tekrar doldurulmuş formları ayıkladıktan sonra 500-600 civarında binayı sahada tekrar incelemeye gittiler. Onlar için de saha formları tasarladık. Saha formlarını doldurduktan sonra da yine bir saha doğrulaması gerçekleştirdiler. “Çevre ve Şehircilik Bakanlığı veya Valilik bir hasar tespiti yaptı mı? Yaptıysa hangi seviyede tespit yaptı?” gibi sorular sorduk. Aynı zamanda İMO’nun gönüllü saha ekipleri bazı tespitler yaptı. Bu ikisini karşılaştırma imkânımız oldu. Bunlar, ısı haritasında görünen veriler. Bunun üzerine bir de saha ekiplerinin çabasıyla sahadan da doğrulanmış bir veri seti tablosu çıktı. Bunların hepsi GitHub’dan[2] herkesin erişimine açık olarak paylaşıldı.

B.B.: Bu verilerin başka verilerle çakıştırılma girişimi oldu mu? Mesela nüfus veya oradaki gelir durumu verisiyle gibi. Bunun imkânı var mı? Çünkü genelde deprem hasarı dediğimiz şey zemin durumu veya bina sağlamlığı üzerinden ele alınıyor. Ama aslında orada ortaya çıkan hasar belki bunun da ötesinde bir yere tekabül ediyor.

C.Ü.: Özellikle öyle bir çalışma yapmadık. Fakat veri setleri böyle çalışmalar yapmaya çok müsait. Zaten bu yüzden açık, özgür lisanslarla paylaştık bu veriyi.

İzmir Afet Toplanma Alanları Haritası. Kaynak: umap.openstreetmap.fr/en/map/izmir-afet-toplanma-alanlar-haritas_516740#9/38.6179/27.0703
B.B: Açık kaynağın nelere imkân sağladığını biraz anlatır mısınız?

O.M.Y.: Beyrut’ta limandaki deponun patlamasından sonra oradaki Openstreetmap topluluğunun HOT tarafından da desteklenen bir çalışması olmuştu yine. İnsanlar bir araya geldiler ve oradaki hasarı haritaladılar. Bu şekilde insani yardım amaçlı coğrafi veri üretim harita çalışmaları yapılabiliyor. Onun için farklı araçlar da kullanıldı, sadece uydu görüntüsü kullanmadılar. Gönüllüler sahaya çıkıp sokak görüntülerini de alarak hasarı haritaladılar.

Haiti Depremi örneği var, afetle kitle kaynaklı mücadele konusunda. 2010’da Haiti’de 7.0 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi, çok fazla can ve mal kaybına sebep oldu. Depremin ardından çadır kentin nereye kurulacağını, tuvaletlerin, sahra araçlarının nereye yerleştirileceğini belirlemek için afet envanter yönetim sistemi kurmaya uğraştılar. Haritayı yıllar önce İngilizler çizmişti en son. Onlar da kâğıda çizdi. Yani bir coğrafi bilgi sistemine altlık teşkil edecek bir harita değil. Birisi en son “Haiti’nin haritasını biz üretelim mi?” diye bir e-posta atıyor OpenStreetMap mail grubuna. Yaparız, yapamayız diye düşünülürken bir görev yöneticisi yazılımı geliştiriliyor ve çok hızlı bir şekilde haritalama başlıyor. Tabii güncel uydu görüntüsüne ihtiyaç oluyor. İnsanlar topluca e-posta gönderiyorlar, Tweet atıyorlar ya da faks çekiyorlar ve o zamanın en büyük uydu fotoğrafçısı olan Digital Globe’a erişiliyor. Digital Globe da Haiti’nin güncel uydu fotoğraflarını bağışlıyor. Normalde bu türden bir çalışma aylar sürer ve milyarlarca dolar tutar. Ama sekiz günde 17 bin gönüllü tarafından tamamlanıyor. Çok büyük bir olay bu. Bunun ardından Humanitarian OpenStreetMap Team adıyla bir topluluk daha kuruluyor. İnsani yardım odaklı haritacılığa odaklanıyorlar.

Özel mülk yazılımlar olduğu zaman bunların satın alınması, kurulması vs. daha uzun süreler alabilir. Veya ESRI, Microsoft gibi firmalar şöyle yapıyorlar: Bu tür afet sonrasında bölgelere gidip “Ben size yardım etmek istiyorum, ben sizin coğrafi veri altyapınızı bağışlıyorum, alın kullanın.” diyor. Windows geliyor “Ben size bilgisayar ve işletim sistemi veriyorum, kullanın” diyor. Bütün altyapılar bu sistemlere bağımlı hâle geliyor.

C.Ü.: Bu konularda biraz insan faktörü ön plana çıkıyor. Nüfus verisi gibi verileri sordunuz ama bu bizim o anki veya o günkü bakış açımızla aklımıza gelmemiş olabilir. Açık verinin kullanılması işte buna da imkân sağlıyor. Farklı düşünen ve olaya başka açıdan yaklaşan biri varsa bu veriyi alıp kullanabilir. Veri çalışmasının temeli şuydu: Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Valilik bir tespit çalışması yapıyor fakat tespit çalışmasından sonra maliklere sadece bir rapor veriyor binanızın hasar seviyesi şudur diye. Ama bu verileri kullanarak bir şeyler yapabilecek, başka sonuçlara varabilecek, iyileştirme önerileri yapabilecek organizasyonlar da var. Ya da doğrudan TMMOB birimleri var. Sivil toplum, meslek örgütü olarak insanlara yardım, destek, danışmanlık yapmak için TMMOB’un bu verilere erişimi yoktu ve bunun çözüm yolları aranıyordu. Özgür, açık yazılımların burada sunduğu şey şuydu: Çok hızlı bir şekilde, minimum masrafla sistemleri çalıştırabildik. Özel mülk yazılımlar olduğu zaman bunların satın alınması, kurulması vs. daha uzun süreler alabilir. Veya ESRI, Microsoft gibi firmalar şöyle yapıyorlar: Bu tür afet sonrasında bölgelere gidip “Ben size yardım etmek istiyorum, ben sizin coğrafi veri altyapınızı bağışlıyorum, alın kullanın.” diyor. Windows geliyor “Ben size bilgisayar ve işletim sistemi veriyorum, kullanın.” diyor. Bütün altyapılar bu sistemlere bağımlı hâle geliyor.

Bu Tsunami felâketinden sonra Endonezya Sumatra’da yaşandı. O bölgenin bütün coğrafi veri altyapısı ESRI’nin araçları üzerinden kuruldu. Önce devlete bağışladılar ve sonra kendilerine bağımlı hâle getirdiler. 3-4 sene sonra “Sizin artık kriz durumunuz yok, günlük hayatınızda benim yazılımlarımı kullanıyorsunuz, dolayısıyla artık para ödeyeceksiniz.” deyip çok ciddi faturalar çıkarmaya başladılar. Özgür yazılım araçlarının böyle uzun vadede bir bağlılık gerektiren durumları olmuyor. Böyle bir avantajı var.

Dediğim gibi, çok hızlı bir şekilde ayağa kaldırıldı bu sistemler, çok hızlı bir şekilde çözüm üretildi. Bir hafta içerisinde veri toplamamız lazımdı, Ushahidi üzerinden formu oluşturduk. Haritalar, verilerin paylaşımı için uMap gibi özgür, açık altlıklar sağlayan dijital harita araçları kullanıldı. Veri paylaşımı, OpenStreetMap üzerinden yapıldı. Tamamen özgür ve açık kaynaklı araçlar. Dolayısıyla bu tür çalışmalarda kullanılacak araç sıkıntısı yok aslında. O yüzden her şeyi sıfırdan icat edip Amerika’yı yeniden keşfetmeye ihtiyaç yok. Sadece nerede, hangi amaç için, neyi kullanacağını bilmek gerekiyor. Uluslararası topluluk ciddi anlamda gelişmiş durumda. Belki bir önyargı var, 10-15 yıl önce açık kaynaklı araçlar ne kadar güvenilirdi gibi düşünceler var. Şu an arkasında ciddi bir topluluk gücü var ve ticari yazılımlarla neredeyse denk performans gösterebiliyorlar. Bayağı da kullanıcı dostu duruma gelmiş durumdalar.

İzmir Depremi’nden Sonra Hasar Alan Bina Kayıtları Isı Haritası. Kaynak: umap.openstreetmap.fr/en/map/izmir-depreminden-sonra-hasar-alan-bina-kaytlar-is_519750#14/38.4557/27.1939
D.D.: İzmir Depremi sonrasında bilgi ve veri topladığınızdan bahsettiniz ama aynı durumu İzmit Depremi’ni düşünürsek 99’da yapmak pek kolay olmayabilirdi. İnternete erişmek, birtakım organizasyonların yapılabilmesi için daha zor bir ortamın olduğu varsayılabilir herhalde. Aslında yakalanan uydu görüntüsü coğrafi veri çalışması yapmak için bir zorunluluk. O da açık kaynak olarak güncel hâlde bulunmuyor ancak birinin bağışlaması ve açması gerekiyor değil mi?

O.M.Y.: OpenStreetMap başta olmak üzere çeşitli projelere bağışlanan uydu görüntüleri var. 2020-2021 tarihli bunlar. Depremden sonra uydunun o bölgenin üzerinden geçip o anki fotoğrafını çekmesi gerekiyor. Uyduların belirli ve planlı yörüngeleri var ve belli yerlerden belli tarihlerde geçiyorlar. Bu noktada durumun aciliyetine göre afet bölgesine yakın geçişlerde uydudaki sensör bölgeye bakacak şekilde yönlendirilebiliyor ama bu da uydunun sahibinin kararı. O konuda toplumun duyarlığı çok gelişti. OpenStreetMap çalışmaları çok fazla arttığı için dünya çapında çok hızlıca bağışlayabiliyorlar depremle ilgili uydu fotoğraflarını.

C.Ü.: İzmir Depremi de eğer İzmit Depremi gibi daha büyük bir yıkıma sebep olmuş olsaydı evet, bunların koordinasyonu daha zor olacaktı. Dolayısıyla afet sürecinin farklı evreleri vardır: Hazırlıklı olma, zarar azaltma, müdahale ve iyileştirme gibi bir döngü içerisinde gider. AFAD ve devlet bugüne kadar müdahale bakış açısıyla bakıyordu. AFAD’a baktığımız zaman 10 yıl öncesine kadar kurum içerisindeki kadroların hepsi arama-kurtarmacı. Yani bir afet, yıkım olduğu zaman ben insanları nasıl kurtarırım, ben insanlara suyu ekmeği nasıl götürürüm anlayışındalardı. Bu yavaş yavaş değişiyor. Yurtdışında çok önceden değişti. Hazırlıklı olma ve zarar azaltma evreleri gündeme gelmeye başladı. Yani ben ne ile karşı karşıyayım, riskimi nasıl azaltabilirim? Afetten etkilenecek topluma destek afet öncesinde olmalı. İnsanların yaşadıkları bölge, bina ile ilgili bilgileri edinebilelim ki bu analizlerle iyileştirmeleri yapabilelim.

Mesela biz böyle bir durumda hangi binaların yıkıldığını, hangi yolların kapandığını belirlemek için MAG (Mahalle Afet Gönüllüleri) ile bir çalışma düzenlemek istiyoruz. Böyle bir veri altlık çalışmamız var. Aslında herhangi bir olay olmadan önce bölgenin yönlendirilmesi daha doğru. Ciddi bir panik durumunda HOT, Maxar gibi topluluklar devreye girecek. Afetten etkilenmeyen, o panik durumunun içerisinde olmayan ama yardım etmek isteyen bir topluluk var, onların desteğini alıyoruz; bina verisi, güncel uydu görüntüsü sağlama gibi konularda. Mesela güncel uydu görüntülerinden yıkılan binaları haritalayalım diyebiliyoruz. Afet olmadan önce o bölgede yaşayan toplumun harekete geçmesi için afet sonrasında da o panikten etkilenmeyen, internete erişimi olan topluluğun desteği ile bunların tasarlanması gerek.

MAG ile şöyle bir çalışma yapılabilir: Field Papers diye bir araç var. Bu tamamen kâğıt kalem kullanarak OpenStreetMap verisi üretmeye yarayan bir araç. Hiçbir teknolojiye ihtiyaç yok. Sadece yapılması gereken afet öncesinde bu haritaları güncel tutmak. MAG bir deprem sonrasında bu haritalarla sokağa çıkıp kapanan yollara sadece çarpı atıp sonrasında internet bağlantısı olduğunda tarayıp bunları yükleyebilir. Ondan sonra dünya çapındaki OpenStreetMap topluluğu bunları OpenStreetMap’e işlemek için harekete geçirilebilir. Bunlar bizim kafamızda çevirdiğimiz afet çalışmalarından bir tanesi ve 2022 içerisinde buna dair pilot çalışmalar gerçekleştirmeyi planlıyoruz.

B.B.: Kendi çalıştığınız alandan hareketle, sizce afet öncesinde, sırasında ve sonrasında hazırlıklı olmak için kurumlarda nasıl bir dönüşüme ihtiyaç var?

C.Ü.: Kurumlar, özellikle de yerel yönetimler gün geçtikçe akıllı şehirler ve sivil katılım konularının öneminin farkına varmaya devam ediyorlar. Pek çok belediye açık veri portalları oluşturdu ve kent ile ilgili bilgileri makine tarafından da okunabilir bir yapıda buralardan paylaşıyor. Bilgiye ulaşmak isteyen daha kolay ulaşıyor; şehir uygulamaları geliştirenler doğru ve güncel veriler kullanabiliyor. Açık ve özgür veri politikalarının gelişmesi açısından bu çok önemli bir başlangıç. Ancak burada topluluğun gücü ve yerel bilginin değeri konusunda da bir farkındalık oluşması gerekli. Topluluğu, sadece veri üretiminde kullanılan pasif sensörler veya paylaşılan verilerin son kullanıcısı olarak görmek değil, bu süreçlere aktif bir paydaş olarak dahil etmekten bahsediyorum. Farkındalık ve hazırlık aşamalarında şeffaf ve katılımcı veri odaklı süreçlerin hayata geçmesinin önem taşıdığını düşünüyorum.


[1] Bilgi toplama, görselleştirme ve interaktif haritalama için ücretsiz ve açık kaynak yazılım şirketi tarafından geliştiren, kâr amacı gütmeyen yazılım şirketi.

[2] Sürüm kontrol sistemi olarak Git kullanan yazılım geliştirme projeleri için web tabanlı bir depolama servisidir.

Deprem Sonrası Yıkılan Binalar Haritası. Kaynak: umap.openstreetmap.fr/en/map/tmmob-izmir-ikk-deprem-sonras-yklan-binalar-harita_517134#15/38.4600/27.1892
Bahar Bayhan: İzmir Depremi sonrasında yaptığınız çalışmadan bahseder misiniz?

Orkut Murat Yılmaz: 30 Ekim 2020’de İzmir Depremi olduktan sonra deprem toplanma alanlarının haritası var mı diye araştırdık. AFAD’ın sitesinde deprem toplanma alanlarını içeren bir excel tablosu vardı yalnızca. Online olarak birçok arkadaşımızın katıldığı bir toplantı yaptık hemen ve aynı akşam İzmir Afet Toplanma Alanları Haritası’nı yayınladık. İnsanlar bu şekilde toplanma alanlarını harita üzerinde görmüş oldu. Sonrasında ekipten iki kişi olarak İstanbul’dan İzmir’e gittik. İzmir’de de Yer Çizenler ekibinden arkadaşlarımız vardı. Harita Kadastro Mühendisleri Odası, Şehir Plancıları Odası ve diğer bileşenlerle bir araya geldik ve sabah İzmir TMMOB İl Koordinasyon Kurulu ile bir toplantı yaptık. HOT (Humanitarian OpenStreetMap Team) tarafından üretilen çeşitli saha araçları var. Bunların hepsi açık kaynaklı uygulamalar. Onları kullanarak hasarlı ve yıkılmış olan binaların verisini toplamaya başladık. 20-30 kişilik bir ekiple sokakları gezip Yıkılan Binalar Haritası verisini çıkardık. Sonra dışarıdan tespit ettiğimiz şeyin yeterli olmadığını ve bunu daha ileri bir noktaya taşımak gerektiğini, kitle kaynaklı kısmını daha da büyütmek gerektiğini düşündük. Ushahidi[1] diye bir araçla yurttaş başvuru formu tasarladık. Eviniz zarar gördüyse fotoğrafını çekip koyun, dedik. Valilik veya Çevre ve Şehircilik Bakanlığı burada bir hasar tespiti işlemi yaptı mı? Yaptıysa nasıl bir rapor verdi? Yardıma ihtiyacınız var mı? Eviniz nerede? gibi sorularla bilgiler topladık. 1200 yurttaş başvuru yaptı bu form üzerinden.

İzmir Depremi HOT Mapathon çalışmasıyla depremden hasar gören binalar uydu fotoğrafları üzerinden sayısallaştırıldı. Böylelikle var olan haritaya yıkımları eklemek için bir altlık oluşturulmuş oldu.

Duygu Dağ: Bu form insanlara nasıl ulaştırıldı?

O.M.Y: E-posta grupları, İzmir yerel medyası, sosyal medya gibi pek çok yerden ulaştırıldı. Çadır kentlerde de dolaştırıldı bunun bilgisi. Bir günde doldurmadılar tabii, yaklaşık bir haftayı buldu.

Can Ünen: Bir de telefon hattı kuruldu, bilgilendirme yapıldı. TMMOB’daki gönüllüler çağrı merkezi gibi bir birim oluşturdu. Telefonla gelen bilgileri de forma aktardılar. Form ile başvuran 1200 kişi tek tek aranarak kontrol sağlandı.

O.M.Y.:  Bu 1200 kişinin başvurusuna göre Mimarlar Odası ve İnşaat Mühendisleri Odası’ndan mimarlar ve mühendisler bir araya gelerek gruplar oluşturdular ve hasar tespiti yapmaya başladılar. Bunun sonrasında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın yüksek hasarlı ya da ağır hasarlı deyip aslında yapılan kontrolden sonra az hasarlı çıkan ya da tam tersi durumda olan binaların bulunup bulunmadığı kontrol edildi. Bu sırada gün gün ziyaret edilen ve edilecek evlerin haritası oluşturuldu. Finalde de bir Deprem Isı Haritası oluşturuldu. Nerede daha çok hasar var, nerede daha az hasar var, bunu gösteren bir harita. Bu sırada harita altlığı oluşturmak için Yer Çizenler’in çağrısı, OpenStreet Map topluluğu ve özellikle HOT ile birlikte uluslararası bir Mapathon düzenlendi. Dünyanın her yerinden ve İzmir’den toplam 500 gönüllü katıldı. İzmir Depremi HOT Mapathon çalışmasıyla depremden hasar gören binalar uydu fotoğrafları üzerinden sayısallaştırıldı. Böylelikle var olan haritaya yıkımları eklemek için bir altlık oluşturulmuş oldu.

D.D.: Bu kadar güncel uydu görüntüsü var mı?

O.M.Y.: Güncel uydu görüntüsünü UHUZAM (İTÜ – Uydu Haberleşme ve Uzaktan Algılama Merkezi) sağladı. Yüksek çözünürlüklüydü ancak topluluğun Openstreetmap düzenlemelerinde kullanılamadı. Ek olarak dijital uydu fotoğrafı sağlayan bir şirket olan Maxar da açık veri programı çerçevesinde güncel uydu görüntülerini bağışladı. Bunların üzerinden dijital bir şekilde sayısallaştırmalar yapıldı.

C.Ü.: Çalışmaların devamında, hasarlı bina bildirimlerinden sonra, TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası’nın (İMO) gönüllü saha ekipleri bu binalardan 1200 adet bildirim arasından aynı apartmandan yapılan bildirimleri veya tekrar doldurulmuş formları ayıkladıktan sonra 500-600 civarında binayı sahada tekrar incelemeye gittiler. Onlar için de saha formları tasarladık. Saha formlarını doldurduktan sonra da yine bir saha doğrulaması gerçekleştirdiler. “Çevre ve Şehircilik Bakanlığı veya Valilik bir hasar tespiti yaptı mı? Yaptıysa hangi seviyede tespit yaptı?” gibi sorular sorduk. Aynı zamanda İMO’nun gönüllü saha ekipleri bazı tespitler yaptı. Bu ikisini karşılaştırma imkânımız oldu. Bunlar, ısı haritasında görünen veriler. Bunun üzerine bir de saha ekiplerinin çabasıyla sahadan da doğrulanmış bir veri seti tablosu çıktı. Bunların hepsi GitHub’dan[2] herkesin erişimine açık olarak paylaşıldı.

B.B.: Bu verilerin başka verilerle çakıştırılma girişimi oldu mu? Mesela nüfus veya oradaki gelir durumu verisiyle gibi. Bunun imkânı var mı? Çünkü genelde deprem hasarı dediğimiz şey zemin durumu veya bina sağlamlığı üzerinden ele alınıyor. Ama aslında orada ortaya çıkan hasar belki bunun da ötesinde bir yere tekabül ediyor.

C.Ü.: Özellikle öyle bir çalışma yapmadık. Fakat veri setleri böyle çalışmalar yapmaya çok müsait. Zaten bu yüzden açık, özgür lisanslarla paylaştık bu veriyi.

İzmir Afet Toplanma Alanları Haritası. Kaynak: umap.openstreetmap.fr/en/map/izmir-afet-toplanma-alanlar-haritas_516740#9/38.6179/27.0703
B.B: Açık kaynağın nelere imkân sağladığını biraz anlatır mısınız?

O.M.Y.: Beyrut’ta limandaki deponun patlamasından sonra oradaki Openstreetmap topluluğunun HOT tarafından da desteklenen bir çalışması olmuştu yine. İnsanlar bir araya geldiler ve oradaki hasarı haritaladılar. Bu şekilde insani yardım amaçlı coğrafi veri üretim harita çalışmaları yapılabiliyor. Onun için farklı araçlar da kullanıldı, sadece uydu görüntüsü kullanmadılar. Gönüllüler sahaya çıkıp sokak görüntülerini de alarak hasarı haritaladılar.

Haiti Depremi örneği var, afetle kitle kaynaklı mücadele konusunda. 2010’da Haiti’de 7.0 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi, çok fazla can ve mal kaybına sebep oldu. Depremin ardından çadır kentin nereye kurulacağını, tuvaletlerin, sahra araçlarının nereye yerleştirileceğini belirlemek için afet envanter yönetim sistemi kurmaya uğraştılar. Haritayı yıllar önce İngilizler çizmişti en son. Onlar da kâğıda çizdi. Yani bir coğrafi bilgi sistemine altlık teşkil edecek bir harita değil. Birisi en son “Haiti’nin haritasını biz üretelim mi?” diye bir e-posta atıyor OpenStreetMap mail grubuna. Yaparız, yapamayız diye düşünülürken bir görev yöneticisi yazılımı geliştiriliyor ve çok hızlı bir şekilde haritalama başlıyor. Tabii güncel uydu görüntüsüne ihtiyaç oluyor. İnsanlar topluca e-posta gönderiyorlar, Tweet atıyorlar ya da faks çekiyorlar ve o zamanın en büyük uydu fotoğrafçısı olan Digital Globe’a erişiliyor. Digital Globe da Haiti’nin güncel uydu fotoğraflarını bağışlıyor. Normalde bu türden bir çalışma aylar sürer ve milyarlarca dolar tutar. Ama sekiz günde 17 bin gönüllü tarafından tamamlanıyor. Çok büyük bir olay bu. Bunun ardından Humanitarian OpenStreetMap Team adıyla bir topluluk daha kuruluyor. İnsani yardım odaklı haritacılığa odaklanıyorlar.

Özel mülk yazılımlar olduğu zaman bunların satın alınması, kurulması vs. daha uzun süreler alabilir. Veya ESRI, Microsoft gibi firmalar şöyle yapıyorlar: Bu tür afet sonrasında bölgelere gidip “Ben size yardım etmek istiyorum, ben sizin coğrafi veri altyapınızı bağışlıyorum, alın kullanın.” diyor. Windows geliyor “Ben size bilgisayar ve işletim sistemi veriyorum, kullanın” diyor. Bütün altyapılar bu sistemlere bağımlı hâle geliyor.

C.Ü.: Bu konularda biraz insan faktörü ön plana çıkıyor. Nüfus verisi gibi verileri sordunuz ama bu bizim o anki veya o günkü bakış açımızla aklımıza gelmemiş olabilir. Açık verinin kullanılması işte buna da imkân sağlıyor. Farklı düşünen ve olaya başka açıdan yaklaşan biri varsa bu veriyi alıp kullanabilir. Veri çalışmasının temeli şuydu: Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Valilik bir tespit çalışması yapıyor fakat tespit çalışmasından sonra maliklere sadece bir rapor veriyor binanızın hasar seviyesi şudur diye. Ama bu verileri kullanarak bir şeyler yapabilecek, başka sonuçlara varabilecek, iyileştirme önerileri yapabilecek organizasyonlar da var. Ya da doğrudan TMMOB birimleri var. Sivil toplum, meslek örgütü olarak insanlara yardım, destek, danışmanlık yapmak için TMMOB’un bu verilere erişimi yoktu ve bunun çözüm yolları aranıyordu. Özgür, açık yazılımların burada sunduğu şey şuydu: Çok hızlı bir şekilde, minimum masrafla sistemleri çalıştırabildik. Özel mülk yazılımlar olduğu zaman bunların satın alınması, kurulması vs. daha uzun süreler alabilir. Veya ESRI, Microsoft gibi firmalar şöyle yapıyorlar: Bu tür afet sonrasında bölgelere gidip “Ben size yardım etmek istiyorum, ben sizin coğrafi veri altyapınızı bağışlıyorum, alın kullanın.” diyor. Windows geliyor “Ben size bilgisayar ve işletim sistemi veriyorum, kullanın.” diyor. Bütün altyapılar bu sistemlere bağımlı hâle geliyor.

Bu Tsunami felâketinden sonra Endonezya Sumatra’da yaşandı. O bölgenin bütün coğrafi veri altyapısı ESRI’nin araçları üzerinden kuruldu. Önce devlete bağışladılar ve sonra kendilerine bağımlı hâle getirdiler. 3-4 sene sonra “Sizin artık kriz durumunuz yok, günlük hayatınızda benim yazılımlarımı kullanıyorsunuz, dolayısıyla artık para ödeyeceksiniz.” deyip çok ciddi faturalar çıkarmaya başladılar. Özgür yazılım araçlarının böyle uzun vadede bir bağlılık gerektiren durumları olmuyor. Böyle bir avantajı var.

Dediğim gibi, çok hızlı bir şekilde ayağa kaldırıldı bu sistemler, çok hızlı bir şekilde çözüm üretildi. Bir hafta içerisinde veri toplamamız lazımdı, Ushahidi üzerinden formu oluşturduk. Haritalar, verilerin paylaşımı için uMap gibi özgür, açık altlıklar sağlayan dijital harita araçları kullanıldı. Veri paylaşımı, OpenStreetMap üzerinden yapıldı. Tamamen özgür ve açık kaynaklı araçlar. Dolayısıyla bu tür çalışmalarda kullanılacak araç sıkıntısı yok aslında. O yüzden her şeyi sıfırdan icat edip Amerika’yı yeniden keşfetmeye ihtiyaç yok. Sadece nerede, hangi amaç için, neyi kullanacağını bilmek gerekiyor. Uluslararası topluluk ciddi anlamda gelişmiş durumda. Belki bir önyargı var, 10-15 yıl önce açık kaynaklı araçlar ne kadar güvenilirdi gibi düşünceler var. Şu an arkasında ciddi bir topluluk gücü var ve ticari yazılımlarla neredeyse denk performans gösterebiliyorlar. Bayağı da kullanıcı dostu duruma gelmiş durumdalar.

İzmir Depremi’nden Sonra Hasar Alan Bina Kayıtları Isı Haritası. Kaynak: umap.openstreetmap.fr/en/map/izmir-depreminden-sonra-hasar-alan-bina-kaytlar-is_519750#14/38.4557/27.1939
D.D.: İzmir Depremi sonrasında bilgi ve veri topladığınızdan bahsettiniz ama aynı durumu İzmit Depremi’ni düşünürsek 99’da yapmak pek kolay olmayabilirdi. İnternete erişmek, birtakım organizasyonların yapılabilmesi için daha zor bir ortamın olduğu varsayılabilir herhalde. Aslında yakalanan uydu görüntüsü coğrafi veri çalışması yapmak için bir zorunluluk. O da açık kaynak olarak güncel hâlde bulunmuyor ancak birinin bağışlaması ve açması gerekiyor değil mi?

O.M.Y.: OpenStreetMap başta olmak üzere çeşitli projelere bağışlanan uydu görüntüleri var. 2020-2021 tarihli bunlar. Depremden sonra uydunun o bölgenin üzerinden geçip o anki fotoğrafını çekmesi gerekiyor. Uyduların belirli ve planlı yörüngeleri var ve belli yerlerden belli tarihlerde geçiyorlar. Bu noktada durumun aciliyetine göre afet bölgesine yakın geçişlerde uydudaki sensör bölgeye bakacak şekilde yönlendirilebiliyor ama bu da uydunun sahibinin kararı. O konuda toplumun duyarlığı çok gelişti. OpenStreetMap çalışmaları çok fazla arttığı için dünya çapında çok hızlıca bağışlayabiliyorlar depremle ilgili uydu fotoğraflarını.

C.Ü.: İzmir Depremi de eğer İzmit Depremi gibi daha büyük bir yıkıma sebep olmuş olsaydı evet, bunların koordinasyonu daha zor olacaktı. Dolayısıyla afet sürecinin farklı evreleri vardır: Hazırlıklı olma, zarar azaltma, müdahale ve iyileştirme gibi bir döngü içerisinde gider. AFAD ve devlet bugüne kadar müdahale bakış açısıyla bakıyordu. AFAD’a baktığımız zaman 10 yıl öncesine kadar kurum içerisindeki kadroların hepsi arama-kurtarmacı. Yani bir afet, yıkım olduğu zaman ben insanları nasıl kurtarırım, ben insanlara suyu ekmeği nasıl götürürüm anlayışındalardı. Bu yavaş yavaş değişiyor. Yurtdışında çok önceden değişti. Hazırlıklı olma ve zarar azaltma evreleri gündeme gelmeye başladı. Yani ben ne ile karşı karşıyayım, riskimi nasıl azaltabilirim? Afetten etkilenecek topluma destek afet öncesinde olmalı. İnsanların yaşadıkları bölge, bina ile ilgili bilgileri edinebilelim ki bu analizlerle iyileştirmeleri yapabilelim.

Mesela biz böyle bir durumda hangi binaların yıkıldığını, hangi yolların kapandığını belirlemek için MAG (Mahalle Afet Gönüllüleri) ile bir çalışma düzenlemek istiyoruz. Böyle bir veri altlık çalışmamız var. Aslında herhangi bir olay olmadan önce bölgenin yönlendirilmesi daha doğru. Ciddi bir panik durumunda HOT, Maxar gibi topluluklar devreye girecek. Afetten etkilenmeyen, o panik durumunun içerisinde olmayan ama yardım etmek isteyen bir topluluk var, onların desteğini alıyoruz; bina verisi, güncel uydu görüntüsü sağlama gibi konularda. Mesela güncel uydu görüntülerinden yıkılan binaları haritalayalım diyebiliyoruz. Afet olmadan önce o bölgede yaşayan toplumun harekete geçmesi için afet sonrasında da o panikten etkilenmeyen, internete erişimi olan topluluğun desteği ile bunların tasarlanması gerek.

MAG ile şöyle bir çalışma yapılabilir: Field Papers diye bir araç var. Bu tamamen kâğıt kalem kullanarak OpenStreetMap verisi üretmeye yarayan bir araç. Hiçbir teknolojiye ihtiyaç yok. Sadece yapılması gereken afet öncesinde bu haritaları güncel tutmak. MAG bir deprem sonrasında bu haritalarla sokağa çıkıp kapanan yollara sadece çarpı atıp sonrasında internet bağlantısı olduğunda tarayıp bunları yükleyebilir. Ondan sonra dünya çapındaki OpenStreetMap topluluğu bunları OpenStreetMap’e işlemek için harekete geçirilebilir. Bunlar bizim kafamızda çevirdiğimiz afet çalışmalarından bir tanesi ve 2022 içerisinde buna dair pilot çalışmalar gerçekleştirmeyi planlıyoruz.

B.B.: Kendi çalıştığınız alandan hareketle, sizce afet öncesinde, sırasında ve sonrasında hazırlıklı olmak için kurumlarda nasıl bir dönüşüme ihtiyaç var?

C.Ü.: Kurumlar, özellikle de yerel yönetimler gün geçtikçe akıllı şehirler ve sivil katılım konularının öneminin farkına varmaya devam ediyorlar. Pek çok belediye açık veri portalları oluşturdu ve kent ile ilgili bilgileri makine tarafından da okunabilir bir yapıda buralardan paylaşıyor. Bilgiye ulaşmak isteyen daha kolay ulaşıyor; şehir uygulamaları geliştirenler doğru ve güncel veriler kullanabiliyor. Açık ve özgür veri politikalarının gelişmesi açısından bu çok önemli bir başlangıç. Ancak burada topluluğun gücü ve yerel bilginin değeri konusunda da bir farkındalık oluşması gerekli. Topluluğu, sadece veri üretiminde kullanılan pasif sensörler veya paylaşılan verilerin son kullanıcısı olarak görmek değil, bu süreçlere aktif bir paydaş olarak dahil etmekten bahsediyorum. Farkındalık ve hazırlık aşamalarında şeffaf ve katılımcı veri odaklı süreçlerin hayata geçmesinin önem taşıdığını düşünüyorum.


[1] Bilgi toplama, görselleştirme ve interaktif haritalama için ücretsiz ve açık kaynak yazılım şirketi tarafından geliştiren, kâr amacı gütmeyen yazılım şirketi.

[2] Sürüm kontrol sistemi olarak Git kullanan yazılım geliştirme projeleri için web tabanlı bir depolama servisidir.

DÖN