İnşaat atıkları, Türkiye politik sahnesinin hâkimiyet alanı olan kentsel dönüşümün gözle görülür ancak gözardı edilen ve asla yok olmayan bir parçası. Makalenin konusu olan çıkmacılık, kenti etkileyen inşaat sektörü ve küçük ölçekli atık yönetimiyle ilişkilenen enformel bir meslek dalı. Çıkmacılık, kentin yüzyıllardır yıkılarak yeniden yapıldığı bir sistemde yıkımcılık1 mesleğinin bir uzantısı hâline gelmiş. Çıkmacılar gecekonduculuk döneminden bu yana, yıkılan yapılardan kurtarılan malzemenin yeniden değerlendirilmesini, geridönüşüm (recyce) ve yeniden kullanma (reuse) bağlamında sağlamaktalar. Bu özellikleriyle enformel kentleşme ile neoliberal kentçiliğe ayak uydurduklarını görüyoruz. Çıkmacılar, başka bir deyişle soyucular, halk arasında deprem yasası olarak bilinen kentsel dönüşüm yasasının bağlayıcılığıyla yıkılmasına karar verilen yapılardan kurtardıkları malzemelerle ikinci el piyasasının tedarikçisi oluyorlar. Bu malzemeler çoğunlukla kent dışına, köylere, kasabalara satılıyor ya da Gürcistan’a ihraç ediliyor. Bu makale, Kadıköy semtinde ve ikinci el malzemenin dağıldığı Orta Anadolu’da ve Gürcistan’da yaptığım mülakatlar ve araştırmalar ile şekillendi. Makalede önce binanın atık olma sürecine bakıyorum. Daha sonra çıkmacıların işleyişini anlatan gözlemleri özetleyerek Türkiye sınırlarını aşan hemşerilik ve sosyal ilişki ağlarıyla işleyen ikinci el ticaretine değiniyorum. 

Saha araştırmamı yaptığım Kadıköy’de, apartmanlar nasıl atık durumuna geliyor? Fiziksel eskimeden çok ekonomik eskime sebebiyle diyebiliriz. Ekonomik eskimenin faktörü ise kentsel rant ve dolaylı olarak uzun süredir beklenen deprem. 1999 Marmara Depremi’nden sonra ev sahiplerinin artan talepleri doğrultusunda bu yapı stoğunun bir an önce yıkılarak yeni inşaatların yapılması söz konusu oldu. Beton bir yapının fiziksel ömrü aşağı yukarı elli-yüz sene arasında değişir. Bu durum ana ekonomik kaynakları inşaat sektörüne dayanan devlet stratejisinde önemli bir sektörel alanın oluşmasının dayanağını sunuyor. İktidar yasal platformda bütün gücünü kullanarak, imar planını değiştirerek (kat yüksekliği, parselleme gibi), kentsel dönüşüm kanunuyla bu işi kolaylaştırıyor ancak tanımsız ve denetimden yoksun bir saha yaratıyor. Bu bağlamda Kadıköy’de her yapı deprem riski potansiyeli taşıyan, hızlıca yok edilmesi gereken bir atığa dönüşür. Ne de olsa eski binalar da insanın kullanıp attığı birer atık, yenileri ise gayrimenkul yatırım sisteminin birer metası hâline geliyor. 

Kentsel dönüşümde binaların yenilenmesi sürecini sokakların dokusunu anlatmak için biraz açacağım. Apartmanın yıkılması için hak sahipleri önce çürük raporu alır. Çürük raporundan sonra yasal olarak geri dönülmez bir sürece girilir, apartman üç ay içinde boşaltılır ve müteahhit yıkım ruhsatına başvurur. Yıkım ruhsatı verildikten sonra bina güvenlik bariyeriyle çevrelenir. Ve yıkımdan önce çıkmacılar hurdayı çıkarmak üzere binayı soymaya başlar. Bir taraftan yıkımcılar binanın çatısından söktükleri ahşaplarla, yıkım molozunun etrafa düşmesini engellemek için ahşap perdeler çakmaya başlarlar. Güvenlik bariyeri olmaksızın söküm bazen yıkım ruhsatından önce başlar. Bu süreçler, denetim eksikliğinden ve işin hızlı ilerlemesinden ötürü iç içe geçmiştir. Mahallelerde bu sürecin farklı aşamalarını yaşayan binalar görülebilir. Bazı binalar tamamen boştur, hayalet kalıntılara dönüşür. Bazıları ise kapısı penceresi sökülmüş harabelerdir artık. Son iki senedir müteahhitlerin iflas etmelerinden ötürü bu tabloya yıkıntı enkazlar da eklenir. Çürüyen bir çöp gibi bozulan bir mimarinin, İngilizcede ruin kelimesinin karşılığı olan üç farklı anlamıyla tanımladığım aşamaları görülür: kalıntı, harabe ve enkaz. Bu sahneye cepheleri ahşap görünümlü, metal plaklarla kaplı, bu süreçten şanslı çıkan estetik yoksunu yeni apartmanları da eklemek gerek.

Fotoğraf: Onur Ceritoğlu

Çıkmacılar yeniden kullanılabilecek PVC pencereleri, iç ve dış kapıları, mutfak dolaplarını ve parkeleri yeniden satacakları için özenli bir şekilde demonte ederler. Büyük boyutta olan pencereler ise kırılarak plastik ve demir parçalara ayrılarak hurda olarak değerlendirilir. Küçük boyutlu pencereler kırılmadan sökülür. Köylerde iklim özelliklerinden dolayı cephe boşluklarının küçük olması ve daha kolay taşınması sebebiyle küçük ebatlardaki (eni 1 ile 1,5 metre arasında değişen) PVC pencereler tercih edilir. Geridönüşüm fabrikalarına satabilecekleri metal ve plastik parçaları ya sökerek ya da kırarak toplarlar. Bu hurdalar doğalgaz peteklerinden asansör aksamlarına kadar farklılık gösterir. Sökme, kırma, parçalama gibi ağır eylemler ile çalışan çıkmacıların iş güvenliğini ve çalışma koşullarını denetleyen yoktur.

Bazı çıkmacı hurdalıklarında eski doğramalar atölyede işlenerek standart boyutlara getirilse de yapılacak evin pencere açıklıklarının eldeki doğramalara göre şekillendiği bile söylenebilir.

Yıkım sırasında ortaya çıkan tozlara ve asbest içerikli malzemelere karşı da bir önlem almadan çalışırlar. Binanın boşaltılmasından itibaren kontrol edilmesi gereken süreç, belediye tarafından ya aksatılır ya da hiç yapılmaz. İşçilerin sağlığını tehdit eden koşullar mahallede yaşayanların sağlığını da tehdit eder. Alanda beş senedir süregelen gözlemlerime göre kayıtdışılık, çalışma koşulları ve işin ekonomik sürekliliği bağlamında tehlikeli ve istikrarsız bir meslek icra ederler. 

İstanbul’da kentsel dönüşüm hızlanmadan önce çıkmacılık yıkımcılar tarafından yapılıyordu. Sökümleri kendileri yapıyorlar, kentin eski gecekondu mahallelerinde konumlanmış hurdalıklarında bu malzemeleri satıyorlardı. Bu hurdalıklar bazı mahallelerde halen görülebiliyor. Dudullu çevresinde oluşan sanayi bölgesindeki Altınşehir Mahallesi’nde, bu türde bir ticaretin gerçekleştiği ona yakın spot dükkânı2 bulunuyor. Bu tip mekanlarda malzeme diğer hurdalıklara göre farklı değerlendirilir. Örneğin yıkım sonrası betondan çıkarılan bağlayıcı demir çubuklar demir hurdacılarına satılır, kalan moloz çeşitli yol yapım inşaatlarında ve dolgu alanlarında kullanılır. Çıkmacılardaki pencere doğramaları oldukları gibi yeniden kullanıma girmek üzere bekletilirler. Alıcı, sergilenen farklı boyutlardaki pencerelerden kendi evinin pencere boyutlarına en uygun olanı seçerek satın alır. Bazı çıkmacı hurdalıklarında eski doğramalar atölyede işlenerek standart boyutlara getirilse de yapılacak evin pencere açıklıklarının eldeki doğramalara göre şekillendiği bile söylenebilir. 2012-2016 yılları arasında burada yer alan bir dükkân, yılda ortalama iki yüz bina yıkıp ayda bin-bin beş yüz civarında parçadan oluşan çıkma yapı elemanını satmaktaydı. 2016’dan sonra inşaat sektöründeki hız yavaşladığı için kimi dükkânlar kapandı ya da kapanmak üzere. Bu dükkânlardan satın alınan malzemeler ikincil konut piyasasını oluşturan yazlıklarda, köy evlerinde kullanılıyor. Kentsel dönüşümün artığı yapı elemanları çıkmacılar aracılığıyla artık Karadeniz ve İç Anadolu bölgelerine dağılıyor.3

İkinci el malzemenin peşine düşerek genişlettiğim saha araştırmam sonucunda Ankara ve Kayseri gibi Anadolu’nun büyük kentlerinde bu piyasanın halen yıkımcıların elinde olduğunu gördüm. Yıkımcıların bir araya gelerek kurdukları dernekler ve işyerlerinin bulunduğu dükkânlardan oluşan siteler kent dışına itilmiş, genellikle köylere, bağ evleri, hobi evleri gibi imar durumu belirsiz yerlere malzeme veriyorlar. Bu coğrafyalarda 2018 seçimlerinden önce imar affı vadedildiği için bu tip yapıların ikinci el ticareti yoğun olarak gerçekleşiyor. Öte yandan, geniş bir coğrafyaya yayılan dönüşüm haritası yüzünden İstanbul’da çıkmacılık mahalle ölçeğinde sokak sokak gezen toplayıcıların eline geçmiş durumda. İnşaat sektöründe elde edilen gelirle karşılaştırıldığında çıkmacıların kazançları çok düşük seviyelerde kalıyor. Müteahhitlerin ya da yıkımcıların akrabalık ya da hemşerilik ilişkileri ile sürdürdüğü ağlar içinde yıkım ve söküm işleri kayıtdışı işleyen taşeronluk ilişkileriyle yürütülüyor. Kentsel dönüşümün yoğunlaştığı dönemlerde çıkmacıların taşeronun taşeronu olduğu durumlar dahi söz konusu. Bu iş yoğunluğu yüzünden Suriye’den ve Afganistan’dan gelen mülteci işçiler kayıtdışı çalıştırılıyor. Üç işçinin çalıştığı yedi-sekiz katlı bir binanın sökümü bir hafta sürüyor. Ayda beş-altı binanın söküm işlerini gerçekleştirmek için yaklaşık on-on iki işçiye gereksinim oluyor. 

Fotoğraf: Onur Ceritoğlu

İnşaat sektöründe ağır emek gerektiren meslek gruplarında olduğu gibi çıkmacılık mesleği de hemşerilikle kurulan dayanışma ağlarıyla sürdürülüyor. Örneğin, genellikle yıkımcılar Malatyalı, soyucular Bingöllü, hurdacılar Nevşehirli oluyor. Bu meslek gruplarından insanlar göç sonrası kentle kurduğu ilişkiyi hayatta kalma stratejisi hâline getirmişler. İstanbul’dakine benzer bir çıkmacı dükkânıyla Nevşehir’in bir kasabasında karşılaşmam bu operasyonun sınırları aşan etkisinin bir kanıtı olarak karşıma çıktı. Bu ilişkiyi belgelemek için Fikirtepe’de çalışan hurdacı bir ailenin Nevşehir’in Yazıhüyük kasabasındaki evlerini ziyaret ettim. Hurdacılık yapan üç kardeşin bu işe girmesi, birinin tarlada çalışmak istemeyip İstanbul’a kaçmasıyla başlıyor. İçlerinden en büyükleri 25 sene önce İstanbul’a ilk geldiğinde büyük bir market zincirinde poşetçilik yapmış. Daha sonra hemşerisinin yardımıyla daha kârlı bir iş olan tabla4 ile sokak sokak gezerek hurdacılık yapmaya başlamış. Oğlunu kaçtığı için onaylamayan ailenin reisi çiftçi baba, bu işin kârlı olduğunu görünce diğer oğullarını da İstanbul’a yollamış. Fakat ekip biçmeyi bırakmamışlar. Ekim ve hasat zamanı köylerinde kendi topraklarında çiftçilik, diğer zamanlarda ise İstanbul’da hurdacılık yapıyorlar. Kardeşler kendi aralarında dönüşümlü olarak babalarına yardım ediyorlar. Son beş senedir ise tablayla çıkmayı tamamen bırakmışlar. Sürekli çalıştıkları müteahhitlerle binaları soyarak çıkmacılık yapıyorlar. Bu ailenin hikâyesi, tarımsal üretim ve atık değerlendirme mevzularının bir arada görüldüğü özgün bir örnek. 

Kent ölçeğinde atık söz konusu olduğunda kentin dış çeperi moloz ve çöp dökme alanlarıyla kirletiliyor. Bazı komşu iller büyük şehirlerin arka bahçesi gibi işliyor.5 Atık her zaman gözden ırak bir yerde, bir eşiğin dışında tutulmaya çalışılıyor. Yerel yönetimin atık yönetimi konusunda yetersiz kaldığı durumlarda kâğıtçılar gibi “ilişkisel altyapılar” ortaya çıkıyor. Abdou Maliq Simone’un post-kolonyal şehirleri araştırarak geliştirdiği bu kavram, İstanbul gibi gelişmekte olan kentlerde gerçekleşen toplumsal dayanışma, mucitlik, kurnazlık ve sokak girişimciliği gibi eylemleri tanımlar.6 Formel geridönüşüm sektörünün aktörleri olan bu sosyal altyapılar, kayıtdışı kazanç sağladıkları için aynı zamanda enformel ekonominin parçası gibi görünürler. Ancak kapitalist sistem bu tip aracı meslekleri üretir ve onlardan sömürürcesine faydalanır. 

Fotoğraf: Onur Ceritoğlu

Atıktan kurtarılan bir metanın tedarik zincirini izlemek kent merkezlerinin periferiye etkilerini analiz etmenin bir yolu olabilir mi? Kentsel politik ekoloji külliyatına göre kent sınırları bunun gibi ilişki ağlarına göre sürekli yeniden belirlenir, bazı durumlarda tamamen belirsizleşir. Ancak böylesi bir yaklaşımla Moda’da sökülen bir kapıyı Nevşehir’in köyünde bulmak mümkün. Kadıköy apartmanlarından sökülen yapı elemanları, çıkarıldıkları binalar eski olsa bile tadilatla yenilendiği için kullanım değeri yüksek, kaliteli malzemeler. 1950’lerde marangozların ürettiği ahşapla yapılan kapıların, pencerelerin çoğu 2000’lerde endüstriyel yapı malzemeleri olan çelik dış kapılar, hazır iç kapılar ve plastik pencereler ile yenilenmiş. Bu malzemelerin sökülerek kent dışına ticaretinin yapılması ikincil konut mimarisini belirleyen ikinci el piyasasını oluşturmakta. 

Bu piyasanın diğer aktörleri ise bu malzeme göçünü uluslararası boyuta taşıyan Gürcü toptancılar. Son iki senedir, yedi yüz parça kapasiteli TIR’larla gelip, Türkiye’deki çıkmacı hurdalıklarını tek tek gezip, malzeme toplayıp, Gürcistan’da satıyorlar. Bu gelişme yüzünden iç piyasa için malzeme tükenmeye başlamış. Bu talebin sebebi ise Gürcistan’ın ekonomik zorluklar sebebiyle düşük maliyetli yapı malzemelerine ihtiyaç duyması. Ayrıca Gürcülerin kültüründe yeniden kullanım ve tamirin önemli bir yeri var. Tıpkı hurdaya çıkan otomobillerin ve yedek parça pazarının olması gibi. Sovyetler Birliği’nden ayrıldığından beri birçok endüstrinin kapanmasıyla Gürcistan birçok yapı malzemesini ithal etmek zorunda kalıyor. Gürcistan’da ikinci elciler, İstanbul’un eski plastik-metal pencerelerini “İstanbul’dan ikinci el malzeme” reklamlarıyla pazarlıyor. Malzemenin İstanbul’dan gelmesi ikinci el olduğu hâlde kalite standardının yüksek olduğunu belirten bir özelliği gibi. İnternet üzerinden yaptığı reklam aracılığıyla tanıyıp Gürcistan’da ziyaret ettiğim hurdalık, İstanbul’da karşılaştığım hurdalıkların bir kopyası gibiydi. Üst üste istiflenmiş pencereler ve kapılar boyutlarına göre ayrılmış bir şekilde kentin çeperinde yer alan boş bir alanda açık havada sergileniyordu. Kentsel dönüşümün atık denebilecek beyaz plastiği Gürcistan coğrafyasının köylerine, kasabalarına buradan dağılıyordu. 

Atık yönetiminin yetersiz kaldığı gelişmekte olan ülkelerde farklı alanlarda toplayıcılık eylemlerinin hayatta kalma ya da kente ayak uydurma stratejisi hâline gelmesi atığın değerlendirilmesi açısından olumlu bir durum. Ancak çıkmacılar, büyük ölçekli inşaat sanayisi ve gayrimenkul piyasaları ile karşılaştırıldığında kentsel dönüşüm ekonomisinden küçük bir pay alarak enformel ve formel konut üretim süreçleri arasında sıkışıp kalıyorlar. Kapitalist düzen bu tip ilişkisel altyapıları üretmeye devam ediyor ve onları çeperde tutuyor. Bu altyapıların mevcut ekonomik düzenden çok da bağımsız olduğunu düşünmemek gerek. Her türlü para akışını kontrol eden kapitalist sistem kayıtdışı olanı üretir ve ondan faydalanarak onu çeperde tutmaya yönelimi vardır. Çeper kavramı, sadece coğrafi bir konumu değil, toplumsal ve ekonomik olarak da ağır kentleşme koşullarında dışa itilmiş sosyo-ekonomik bir konumu belirtiyor. Çıkmacılık gibi meslekler bir taraftan kayıtlı ekonomide geridönüşüm endüstrisine katkı yaparken, bir taraftan da kapitalist sistemi taklit eden enformel periferal ekonomiler oluşturuyorlar.7 Ülkeler arası atık ticaretine dahil olan çıkmacıların hikâyeleri, merkezi şekillendiren kentsel dönüşümün sınırsız bir coğrafyaya etki ettiğini gösteriyor. Çıkmacıların çevreye en büyük katkısı, bina ölçeğinde atıktan değer üreten birer tedarikçi-üretici konumuna gelmeleri. Yerel yönetimlerin imkânsızlıklarından doğan altyapısal eksikleri bir fırsata çevirerek çevrenin en büyük sıkıntısı olan kirliliğe ve atığa çözüm üreten bir model oluşturuyorlar. Bu model istikrarı olmayan inşaat sektöründeki ekonomik dalgalanmalardan, mafyatik ilişkilerden etkilense de yıkarak yapmanın hâkim olduğu, korumacılık pratiğinin gelişmediği, geç modernleşen Türkiye gibi bir coğrafyada kentsel dönüşümden mülteci işçilere, atık yönetiminden mimariye zengin bir araştırma konusu. Çıkmacıların oluşturduğu bu modelin icraat birikiminden öğrenilen birçok bilgi kent tasarımında, mimari tasarım ve ürün tasarımında kullanılabilir. Çıkmacıların tehlike arz eden çalışma koşulları göz önünde bulundurularak iş güvenliği bağlamında işlerini kolaylaştıran birçok önlem alınabilir. İnşaat sektörü dolayısıyla ülke ekonomisinin olumsuz bir yönde ilerlemesi, yıkımların durmasına ve hatta hurda malzemenin azalmasına sebep olabilir, ancak çıkmacıların eylemsel birikimi ile birçok ekonomik koşula uyum sağladığı düşünüldüğünde varlıklarını sürdürmeye devam edecekler. 


1- Enkazcılık. 

2- İkinci el dükkânı. 

3- Altay. C. ve O. Ceritoğlu (2016), “Kentsel Dönüşümün Artıkları – Çıkmacılar: Enformel Kentleşme ile Yıkımların Arasında”, Toplum ve Bilim, 138-139: 139-46. 

4- Hurdacıların sokak sokak gezerken kullandığı işporta araçlara verdikleri isim. 

5- Acara, E. (2016), “Trakya-İstanbul Geriliminde Hidro-Sosyal Döngüler”, Toplum ve Bilim, 138-139: 146-55. 

6- Simone, A. (2015), “Infrastructural Lives”, Relational Infrastructures in Postcolonial Urban Worlds içinde, haz. S. Graham ve C. McFarlane Londra: Routledge, s. 17-38.

7- Tsing, A. L. (2017), The Mushroom at the End of the World: On the Possibility of Life in Capitalist Ruins, Princeton, NJ: Princeton University Press.

İnşaat atıkları, Türkiye politik sahnesinin hâkimiyet alanı olan kentsel dönüşümün gözle görülür ancak gözardı edilen ve asla yok olmayan bir parçası. Makalenin konusu olan çıkmacılık, kenti etkileyen inşaat sektörü ve küçük ölçekli atık yönetimiyle ilişkilenen enformel bir meslek dalı. Çıkmacılık, kentin yüzyıllardır yıkılarak yeniden yapıldığı bir sistemde yıkımcılık1 mesleğinin bir uzantısı hâline gelmiş. Çıkmacılar gecekonduculuk döneminden bu yana, yıkılan yapılardan kurtarılan malzemenin yeniden değerlendirilmesini, geridönüşüm (recyce) ve yeniden kullanma (reuse) bağlamında sağlamaktalar. Bu özellikleriyle enformel kentleşme ile neoliberal kentçiliğe ayak uydurduklarını görüyoruz. Çıkmacılar, başka bir deyişle soyucular, halk arasında deprem yasası olarak bilinen kentsel dönüşüm yasasının bağlayıcılığıyla yıkılmasına karar verilen yapılardan kurtardıkları malzemelerle ikinci el piyasasının tedarikçisi oluyorlar. Bu malzemeler çoğunlukla kent dışına, köylere, kasabalara satılıyor ya da Gürcistan’a ihraç ediliyor. Bu makale, Kadıköy semtinde ve ikinci el malzemenin dağıldığı Orta Anadolu’da ve Gürcistan’da yaptığım mülakatlar ve araştırmalar ile şekillendi. Makalede önce binanın atık olma sürecine bakıyorum. Daha sonra çıkmacıların işleyişini anlatan gözlemleri özetleyerek Türkiye sınırlarını aşan hemşerilik ve sosyal ilişki ağlarıyla işleyen ikinci el ticaretine değiniyorum. 

Saha araştırmamı yaptığım Kadıköy’de, apartmanlar nasıl atık durumuna geliyor? Fiziksel eskimeden çok ekonomik eskime sebebiyle diyebiliriz. Ekonomik eskimenin faktörü ise kentsel rant ve dolaylı olarak uzun süredir beklenen deprem. 1999 Marmara Depremi’nden sonra ev sahiplerinin artan talepleri doğrultusunda bu yapı stoğunun bir an önce yıkılarak yeni inşaatların yapılması söz konusu oldu. Beton bir yapının fiziksel ömrü aşağı yukarı elli-yüz sene arasında değişir. Bu durum ana ekonomik kaynakları inşaat sektörüne dayanan devlet stratejisinde önemli bir sektörel alanın oluşmasının dayanağını sunuyor. İktidar yasal platformda bütün gücünü kullanarak, imar planını değiştirerek (kat yüksekliği, parselleme gibi), kentsel dönüşüm kanunuyla bu işi kolaylaştırıyor ancak tanımsız ve denetimden yoksun bir saha yaratıyor. Bu bağlamda Kadıköy’de her yapı deprem riski potansiyeli taşıyan, hızlıca yok edilmesi gereken bir atığa dönüşür. Ne de olsa eski binalar da insanın kullanıp attığı birer atık, yenileri ise gayrimenkul yatırım sisteminin birer metası hâline geliyor. 

Kentsel dönüşümde binaların yenilenmesi sürecini sokakların dokusunu anlatmak için biraz açacağım. Apartmanın yıkılması için hak sahipleri önce çürük raporu alır. Çürük raporundan sonra yasal olarak geri dönülmez bir sürece girilir, apartman üç ay içinde boşaltılır ve müteahhit yıkım ruhsatına başvurur. Yıkım ruhsatı verildikten sonra bina güvenlik bariyeriyle çevrelenir. Ve yıkımdan önce çıkmacılar hurdayı çıkarmak üzere binayı soymaya başlar. Bir taraftan yıkımcılar binanın çatısından söktükleri ahşaplarla, yıkım molozunun etrafa düşmesini engellemek için ahşap perdeler çakmaya başlarlar. Güvenlik bariyeri olmaksızın söküm bazen yıkım ruhsatından önce başlar. Bu süreçler, denetim eksikliğinden ve işin hızlı ilerlemesinden ötürü iç içe geçmiştir. Mahallelerde bu sürecin farklı aşamalarını yaşayan binalar görülebilir. Bazı binalar tamamen boştur, hayalet kalıntılara dönüşür. Bazıları ise kapısı penceresi sökülmüş harabelerdir artık. Son iki senedir müteahhitlerin iflas etmelerinden ötürü bu tabloya yıkıntı enkazlar da eklenir. Çürüyen bir çöp gibi bozulan bir mimarinin, İngilizcede ruin kelimesinin karşılığı olan üç farklı anlamıyla tanımladığım aşamaları görülür: kalıntı, harabe ve enkaz. Bu sahneye cepheleri ahşap görünümlü, metal plaklarla kaplı, bu süreçten şanslı çıkan estetik yoksunu yeni apartmanları da eklemek gerek.

Fotoğraf: Onur Ceritoğlu

Çıkmacılar yeniden kullanılabilecek PVC pencereleri, iç ve dış kapıları, mutfak dolaplarını ve parkeleri yeniden satacakları için özenli bir şekilde demonte ederler. Büyük boyutta olan pencereler ise kırılarak plastik ve demir parçalara ayrılarak hurda olarak değerlendirilir. Küçük boyutlu pencereler kırılmadan sökülür. Köylerde iklim özelliklerinden dolayı cephe boşluklarının küçük olması ve daha kolay taşınması sebebiyle küçük ebatlardaki (eni 1 ile 1,5 metre arasında değişen) PVC pencereler tercih edilir. Geridönüşüm fabrikalarına satabilecekleri metal ve plastik parçaları ya sökerek ya da kırarak toplarlar. Bu hurdalar doğalgaz peteklerinden asansör aksamlarına kadar farklılık gösterir. Sökme, kırma, parçalama gibi ağır eylemler ile çalışan çıkmacıların iş güvenliğini ve çalışma koşullarını denetleyen yoktur.

Bazı çıkmacı hurdalıklarında eski doğramalar atölyede işlenerek standart boyutlara getirilse de yapılacak evin pencere açıklıklarının eldeki doğramalara göre şekillendiği bile söylenebilir.

Yıkım sırasında ortaya çıkan tozlara ve asbest içerikli malzemelere karşı da bir önlem almadan çalışırlar. Binanın boşaltılmasından itibaren kontrol edilmesi gereken süreç, belediye tarafından ya aksatılır ya da hiç yapılmaz. İşçilerin sağlığını tehdit eden koşullar mahallede yaşayanların sağlığını da tehdit eder. Alanda beş senedir süregelen gözlemlerime göre kayıtdışılık, çalışma koşulları ve işin ekonomik sürekliliği bağlamında tehlikeli ve istikrarsız bir meslek icra ederler. 

İstanbul’da kentsel dönüşüm hızlanmadan önce çıkmacılık yıkımcılar tarafından yapılıyordu. Sökümleri kendileri yapıyorlar, kentin eski gecekondu mahallelerinde konumlanmış hurdalıklarında bu malzemeleri satıyorlardı. Bu hurdalıklar bazı mahallelerde halen görülebiliyor. Dudullu çevresinde oluşan sanayi bölgesindeki Altınşehir Mahallesi’nde, bu türde bir ticaretin gerçekleştiği ona yakın spot dükkânı2 bulunuyor. Bu tip mekanlarda malzeme diğer hurdalıklara göre farklı değerlendirilir. Örneğin yıkım sonrası betondan çıkarılan bağlayıcı demir çubuklar demir hurdacılarına satılır, kalan moloz çeşitli yol yapım inşaatlarında ve dolgu alanlarında kullanılır. Çıkmacılardaki pencere doğramaları oldukları gibi yeniden kullanıma girmek üzere bekletilirler. Alıcı, sergilenen farklı boyutlardaki pencerelerden kendi evinin pencere boyutlarına en uygun olanı seçerek satın alır. Bazı çıkmacı hurdalıklarında eski doğramalar atölyede işlenerek standart boyutlara getirilse de yapılacak evin pencere açıklıklarının eldeki doğramalara göre şekillendiği bile söylenebilir. 2012-2016 yılları arasında burada yer alan bir dükkân, yılda ortalama iki yüz bina yıkıp ayda bin-bin beş yüz civarında parçadan oluşan çıkma yapı elemanını satmaktaydı. 2016’dan sonra inşaat sektöründeki hız yavaşladığı için kimi dükkânlar kapandı ya da kapanmak üzere. Bu dükkânlardan satın alınan malzemeler ikincil konut piyasasını oluşturan yazlıklarda, köy evlerinde kullanılıyor. Kentsel dönüşümün artığı yapı elemanları çıkmacılar aracılığıyla artık Karadeniz ve İç Anadolu bölgelerine dağılıyor.3

İkinci el malzemenin peşine düşerek genişlettiğim saha araştırmam sonucunda Ankara ve Kayseri gibi Anadolu’nun büyük kentlerinde bu piyasanın halen yıkımcıların elinde olduğunu gördüm. Yıkımcıların bir araya gelerek kurdukları dernekler ve işyerlerinin bulunduğu dükkânlardan oluşan siteler kent dışına itilmiş, genellikle köylere, bağ evleri, hobi evleri gibi imar durumu belirsiz yerlere malzeme veriyorlar. Bu coğrafyalarda 2018 seçimlerinden önce imar affı vadedildiği için bu tip yapıların ikinci el ticareti yoğun olarak gerçekleşiyor. Öte yandan, geniş bir coğrafyaya yayılan dönüşüm haritası yüzünden İstanbul’da çıkmacılık mahalle ölçeğinde sokak sokak gezen toplayıcıların eline geçmiş durumda. İnşaat sektöründe elde edilen gelirle karşılaştırıldığında çıkmacıların kazançları çok düşük seviyelerde kalıyor. Müteahhitlerin ya da yıkımcıların akrabalık ya da hemşerilik ilişkileri ile sürdürdüğü ağlar içinde yıkım ve söküm işleri kayıtdışı işleyen taşeronluk ilişkileriyle yürütülüyor. Kentsel dönüşümün yoğunlaştığı dönemlerde çıkmacıların taşeronun taşeronu olduğu durumlar dahi söz konusu. Bu iş yoğunluğu yüzünden Suriye’den ve Afganistan’dan gelen mülteci işçiler kayıtdışı çalıştırılıyor. Üç işçinin çalıştığı yedi-sekiz katlı bir binanın sökümü bir hafta sürüyor. Ayda beş-altı binanın söküm işlerini gerçekleştirmek için yaklaşık on-on iki işçiye gereksinim oluyor. 

Fotoğraf: Onur Ceritoğlu

İnşaat sektöründe ağır emek gerektiren meslek gruplarında olduğu gibi çıkmacılık mesleği de hemşerilikle kurulan dayanışma ağlarıyla sürdürülüyor. Örneğin, genellikle yıkımcılar Malatyalı, soyucular Bingöllü, hurdacılar Nevşehirli oluyor. Bu meslek gruplarından insanlar göç sonrası kentle kurduğu ilişkiyi hayatta kalma stratejisi hâline getirmişler. İstanbul’dakine benzer bir çıkmacı dükkânıyla Nevşehir’in bir kasabasında karşılaşmam bu operasyonun sınırları aşan etkisinin bir kanıtı olarak karşıma çıktı. Bu ilişkiyi belgelemek için Fikirtepe’de çalışan hurdacı bir ailenin Nevşehir’in Yazıhüyük kasabasındaki evlerini ziyaret ettim. Hurdacılık yapan üç kardeşin bu işe girmesi, birinin tarlada çalışmak istemeyip İstanbul’a kaçmasıyla başlıyor. İçlerinden en büyükleri 25 sene önce İstanbul’a ilk geldiğinde büyük bir market zincirinde poşetçilik yapmış. Daha sonra hemşerisinin yardımıyla daha kârlı bir iş olan tabla4 ile sokak sokak gezerek hurdacılık yapmaya başlamış. Oğlunu kaçtığı için onaylamayan ailenin reisi çiftçi baba, bu işin kârlı olduğunu görünce diğer oğullarını da İstanbul’a yollamış. Fakat ekip biçmeyi bırakmamışlar. Ekim ve hasat zamanı köylerinde kendi topraklarında çiftçilik, diğer zamanlarda ise İstanbul’da hurdacılık yapıyorlar. Kardeşler kendi aralarında dönüşümlü olarak babalarına yardım ediyorlar. Son beş senedir ise tablayla çıkmayı tamamen bırakmışlar. Sürekli çalıştıkları müteahhitlerle binaları soyarak çıkmacılık yapıyorlar. Bu ailenin hikâyesi, tarımsal üretim ve atık değerlendirme mevzularının bir arada görüldüğü özgün bir örnek. 

Kent ölçeğinde atık söz konusu olduğunda kentin dış çeperi moloz ve çöp dökme alanlarıyla kirletiliyor. Bazı komşu iller büyük şehirlerin arka bahçesi gibi işliyor.5 Atık her zaman gözden ırak bir yerde, bir eşiğin dışında tutulmaya çalışılıyor. Yerel yönetimin atık yönetimi konusunda yetersiz kaldığı durumlarda kâğıtçılar gibi “ilişkisel altyapılar” ortaya çıkıyor. Abdou Maliq Simone’un post-kolonyal şehirleri araştırarak geliştirdiği bu kavram, İstanbul gibi gelişmekte olan kentlerde gerçekleşen toplumsal dayanışma, mucitlik, kurnazlık ve sokak girişimciliği gibi eylemleri tanımlar.6 Formel geridönüşüm sektörünün aktörleri olan bu sosyal altyapılar, kayıtdışı kazanç sağladıkları için aynı zamanda enformel ekonominin parçası gibi görünürler. Ancak kapitalist sistem bu tip aracı meslekleri üretir ve onlardan sömürürcesine faydalanır. 

Fotoğraf: Onur Ceritoğlu

Atıktan kurtarılan bir metanın tedarik zincirini izlemek kent merkezlerinin periferiye etkilerini analiz etmenin bir yolu olabilir mi? Kentsel politik ekoloji külliyatına göre kent sınırları bunun gibi ilişki ağlarına göre sürekli yeniden belirlenir, bazı durumlarda tamamen belirsizleşir. Ancak böylesi bir yaklaşımla Moda’da sökülen bir kapıyı Nevşehir’in köyünde bulmak mümkün. Kadıköy apartmanlarından sökülen yapı elemanları, çıkarıldıkları binalar eski olsa bile tadilatla yenilendiği için kullanım değeri yüksek, kaliteli malzemeler. 1950’lerde marangozların ürettiği ahşapla yapılan kapıların, pencerelerin çoğu 2000’lerde endüstriyel yapı malzemeleri olan çelik dış kapılar, hazır iç kapılar ve plastik pencereler ile yenilenmiş. Bu malzemelerin sökülerek kent dışına ticaretinin yapılması ikincil konut mimarisini belirleyen ikinci el piyasasını oluşturmakta. 

Bu piyasanın diğer aktörleri ise bu malzeme göçünü uluslararası boyuta taşıyan Gürcü toptancılar. Son iki senedir, yedi yüz parça kapasiteli TIR’larla gelip, Türkiye’deki çıkmacı hurdalıklarını tek tek gezip, malzeme toplayıp, Gürcistan’da satıyorlar. Bu gelişme yüzünden iç piyasa için malzeme tükenmeye başlamış. Bu talebin sebebi ise Gürcistan’ın ekonomik zorluklar sebebiyle düşük maliyetli yapı malzemelerine ihtiyaç duyması. Ayrıca Gürcülerin kültüründe yeniden kullanım ve tamirin önemli bir yeri var. Tıpkı hurdaya çıkan otomobillerin ve yedek parça pazarının olması gibi. Sovyetler Birliği’nden ayrıldığından beri birçok endüstrinin kapanmasıyla Gürcistan birçok yapı malzemesini ithal etmek zorunda kalıyor. Gürcistan’da ikinci elciler, İstanbul’un eski plastik-metal pencerelerini “İstanbul’dan ikinci el malzeme” reklamlarıyla pazarlıyor. Malzemenin İstanbul’dan gelmesi ikinci el olduğu hâlde kalite standardının yüksek olduğunu belirten bir özelliği gibi. İnternet üzerinden yaptığı reklam aracılığıyla tanıyıp Gürcistan’da ziyaret ettiğim hurdalık, İstanbul’da karşılaştığım hurdalıkların bir kopyası gibiydi. Üst üste istiflenmiş pencereler ve kapılar boyutlarına göre ayrılmış bir şekilde kentin çeperinde yer alan boş bir alanda açık havada sergileniyordu. Kentsel dönüşümün atık denebilecek beyaz plastiği Gürcistan coğrafyasının köylerine, kasabalarına buradan dağılıyordu. 

Atık yönetiminin yetersiz kaldığı gelişmekte olan ülkelerde farklı alanlarda toplayıcılık eylemlerinin hayatta kalma ya da kente ayak uydurma stratejisi hâline gelmesi atığın değerlendirilmesi açısından olumlu bir durum. Ancak çıkmacılar, büyük ölçekli inşaat sanayisi ve gayrimenkul piyasaları ile karşılaştırıldığında kentsel dönüşüm ekonomisinden küçük bir pay alarak enformel ve formel konut üretim süreçleri arasında sıkışıp kalıyorlar. Kapitalist düzen bu tip ilişkisel altyapıları üretmeye devam ediyor ve onları çeperde tutuyor. Bu altyapıların mevcut ekonomik düzenden çok da bağımsız olduğunu düşünmemek gerek. Her türlü para akışını kontrol eden kapitalist sistem kayıtdışı olanı üretir ve ondan faydalanarak onu çeperde tutmaya yönelimi vardır. Çeper kavramı, sadece coğrafi bir konumu değil, toplumsal ve ekonomik olarak da ağır kentleşme koşullarında dışa itilmiş sosyo-ekonomik bir konumu belirtiyor. Çıkmacılık gibi meslekler bir taraftan kayıtlı ekonomide geridönüşüm endüstrisine katkı yaparken, bir taraftan da kapitalist sistemi taklit eden enformel periferal ekonomiler oluşturuyorlar.7 Ülkeler arası atık ticaretine dahil olan çıkmacıların hikâyeleri, merkezi şekillendiren kentsel dönüşümün sınırsız bir coğrafyaya etki ettiğini gösteriyor. Çıkmacıların çevreye en büyük katkısı, bina ölçeğinde atıktan değer üreten birer tedarikçi-üretici konumuna gelmeleri. Yerel yönetimlerin imkânsızlıklarından doğan altyapısal eksikleri bir fırsata çevirerek çevrenin en büyük sıkıntısı olan kirliliğe ve atığa çözüm üreten bir model oluşturuyorlar. Bu model istikrarı olmayan inşaat sektöründeki ekonomik dalgalanmalardan, mafyatik ilişkilerden etkilense de yıkarak yapmanın hâkim olduğu, korumacılık pratiğinin gelişmediği, geç modernleşen Türkiye gibi bir coğrafyada kentsel dönüşümden mülteci işçilere, atık yönetiminden mimariye zengin bir araştırma konusu. Çıkmacıların oluşturduğu bu modelin icraat birikiminden öğrenilen birçok bilgi kent tasarımında, mimari tasarım ve ürün tasarımında kullanılabilir. Çıkmacıların tehlike arz eden çalışma koşulları göz önünde bulundurularak iş güvenliği bağlamında işlerini kolaylaştıran birçok önlem alınabilir. İnşaat sektörü dolayısıyla ülke ekonomisinin olumsuz bir yönde ilerlemesi, yıkımların durmasına ve hatta hurda malzemenin azalmasına sebep olabilir, ancak çıkmacıların eylemsel birikimi ile birçok ekonomik koşula uyum sağladığı düşünüldüğünde varlıklarını sürdürmeye devam edecekler. 


1- Enkazcılık. 

2- İkinci el dükkânı. 

3- Altay. C. ve O. Ceritoğlu (2016), “Kentsel Dönüşümün Artıkları – Çıkmacılar: Enformel Kentleşme ile Yıkımların Arasında”, Toplum ve Bilim, 138-139: 139-46. 

4- Hurdacıların sokak sokak gezerken kullandığı işporta araçlara verdikleri isim. 

5- Acara, E. (2016), “Trakya-İstanbul Geriliminde Hidro-Sosyal Döngüler”, Toplum ve Bilim, 138-139: 146-55. 

6- Simone, A. (2015), “Infrastructural Lives”, Relational Infrastructures in Postcolonial Urban Worlds içinde, haz. S. Graham ve C. McFarlane Londra: Routledge, s. 17-38.

7- Tsing, A. L. (2017), The Mushroom at the End of the World: On the Possibility of Life in Capitalist Ruins, Princeton, NJ: Princeton University Press.

DÖN