Örnek olarak neden Haliç Dayanışması’nı tercih ettiğimi açarsam; mesleki/akademik olarak üzerinde çalıştığım kamuya ait bir üretim alanının önce atıllaştırılıp işlevsizleştirilmesine, ardından bazı yeni işlevler atanarak sermayeye devretmek üzere çitlenmesine uzanan bir sürece karşı başından bu yana içinde bulunduğum birlikte direnme ve üretme deneyimini barındıran bu oluşumun müşterekleşme tartışmasına katacağı özgün sözleri olduğunu düşünüyorum. Bu özgün sözleri açığa çıkarmak için de, sözkonusu müşterekleşme sürecinin bir çözümlemesini yapmak gerekiyor. Ancak bunlardan önce kavramsal olarak kapitalist üretim ilişkileri içinde müşterekleşme, müşterek bilgi üretimi gibi terimleri açmamda fayda var.

Bir İlişkilenme Biçimi Olarak Müşterekleşme

Kapitalist üretim ilişkileri sadece ekonomik model değil, toplumsal ilişkilere müdahale eden bir sistem ise, müşterekleşme de bir ilişkilenme türü olarak ortak alana sahip çıkmanın yanı sıra toplumsal alanla bir ilişki kurma biçimi olarak ele alınabilir. Bu bağlamda buradaki müşterek ifadesi anti-kapitalist bir dünya tahayyülünde “belli bir nesne, varlık veya toplumsal süreç olarak değil, kalıcı olmayan, her türlü dış etkiye açık bir toplumsal ilişki biçimi olarak” kullanılmaktadır. Bir tür ortaklaştırma/iştirak etme/müşterekleşme pratiğinin özünde yatan şey, toplumsal hareket ile ortak alan arasında kolektif, gayri ticari, piyasa mübadelesi ve değerleri mantığının dışında, devrimci/ezilenden yana hak temelli ve dönüştürücü olma çabasıdır.1 Toplumsal alanla nasıl bir ilişkilenmeden söz ettiğimi açarsam, sınıfsal tabakalanmayı gören, toplumsal cinsiyet vb. eşitsizliklerin farkında, statik bir savunu eksenli olmayan, bir alana sıkışma riskine karşı kurucu güç konumuna geçmeye niyetli hareketlere işaret etmekteyim. 

Üretilen bilginin toplumsallaşması için, eleştirel bilimsel bilginin toplumsal ortamda ve özneleri ile birlikte üretilmesi kaçınılmaz olarak farklı bir durum yaratacaktır.

Peki bu hareketlerin bilgisi nasıl üretilecek ve ne şekilde eyleme geçecek diye düşünürsek, halihazırdaki bilgi üretim süreçlerinden yola çıkarak bunu tartışmaya başlamakta yarar var. Mevcut kapitalist üretim sisteminde bilgi piyasada mübadele konusu olarak üretilmektedir ve bu, bilginin metalaşması, satılması, kâr ve konum elde etmek amacıyla kullanılması anlamına gelir. Bilgi bir rekabet aracıdır. Bireyin kendini gerçekleştirmesi, keşfetmesi, yetkinleştirmesi, özerk ve özgür olması için edinilmemektedir. Bilgi öğreten-öğrenenin olduğu, nicelleşebilir, ölçülebilir, dolayısıyla karşılaştırılabilir ve rekabet aracı hâline gelebilir bir şeydir/metadır. Bu durum bilginin üretimi ve kullanımına ilişkin her alanda, üniversitede akademisyenden, özünde ücretli çalışan emekçi sınıf olup kendini “orta sınıf” veya “yaratıcı sınıf” sanan ve vasıflı emeğin değersizleşmesiyle gitgide ayrıcalıklarını yitiren meslek gruplarına dağılan çeşitlilikte karşılaşılan bir hâldir. Artık meslek insanları kendi aleyhlerine bir yolculukta direksiyonda sanki kendi arzularıyla oturuyorlarmış gibi yabancılaştıkları yaşamları sürer hâle gelmişlerdir. Oysaki üretilen bilginin toplumsallaşması için, eleştirel bilimsel bilginin toplumsal ortamda ve özneleri ile birlikte üretilmesi kaçınılmaz olarak farklı bir durum yaratacaktır. Marksist perspektiften bakarsak bilgi canlı ve ölü emek arasındaki ilişkide önemli bir konumdadır ve kapitalizm içinde nesneleştirilmesinden dolayı işçiden/üretenden tamamen koparılmıştır. Bunu gidermenin yolu eleştirel bilimsel bilginin uzmanlarca tekelleştirilmeden, tahakküm-güç ilişkilerine dön(üştürül)meden anti-kapitalist bir hedefle başka yollarla yeniden üretimidir. 

Bu bağlamda kapitalist üretim ilişkileri içinde bilginin bir meta olarak nasıl bir değişim değeri kazandığı ve toplumsal yarardan ziyade egemenlerin lehine bir araç hâline geldiğine ilişkin süreçleri ayrıntılı olarak ele alan Seçkin Özsoy’un çalışmalarını işaret etmek yararlı olacaktır.2

Kolektif Bilgi Üretimi: Haliç Dayanışması

Bu çerçevede bir örnek olarak Haliç Dayanışması’nın kolektif bilgi üretim süreci ve üretilen bu bilginin mücadelenin bir değeri olacak şekilde toplumsallaştırılması deneyimine bir bakalım. Önce kısaca Haliç Dayanışması’nın oluşum sürecine ve iştirakçilerine değinelim. Tartışmamıza konu olan alan Haliç Tersaneler bütünlüğünün, namı diğer Tersane-i Amire’nin Camialtı-Taşkızak Tersaneleri kısımları, Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Altyapı Yatırımları Genel Müdürlüğü bu alanı “İstanbul Haliç Yat Limanı ve Kompleksi Projesi” adı altında, yap-işlet-devret modeliyle 13 Mayıs 2013 tarihinde Resmi Gazete haberiyle ihale etti. İhaleyi 1 milyar 346 milyon dolar bedel öneren Sembol Uluslararası Yatırım, Ekopark Turizm ve Fine Otelcilik grubu aldı.3 İhalede tarihi tersane alanı için önerilen proje, basına yansıyan haberlere göre “her biri 70 yat kapasiteli iki yat limanı, her biri 400 oda kapasiteli 5 yıldızlı iki otel, dükkânlar, restoranlar, kongre ve kültür merkezleri, sinema ve eğlence tesisleri, 1000 kişilik cami ve otoparkın” inşasını içeriyor. Basına yansıyan haberlere göre projenin, 4 yılı inşaat, 45 yılı işletme süresi olmak üzere 49 yıllığına Yap-İşlet-Devret modeliyle gerçekleştirileceği de ifade ediliyordu.4

Camialtı-Taşkızak Tersanesi

Projenin Tersane-i Amire’nin tarihi-teknolojik bütünlüğü ve başta üretim değeri olmak üzere çoğu değerini yok edeceği, kamu yararını öncelemeyen bir işlevlendirme ile alanın bir arsa olarak ele alındığı açıktı. Dahası projenin, Okmeydanı, Kasımpaşa ve Galata ile etkileşimi göz önüne alındığında da daha büyük çaplı bir kentsel dönüşümün önünü açmak üzere gündeme getirildiği de söylenebilirdi. Dolayısıyla bu projenin sadece Tersaneleri hedef almadığı, İstanbul’un yaklaşık 10-15 yıldır artan bir yoğunlukta karşı karşıya kaldığı kentsel dönüşüm projelerinin bir parçası olduğu rahatça izlenmekteydi. Nitekim dönemin Beyoğlu Belediye Başkanı Misbah Demircan, “Haliç Port Projesi’nin Okmeydanı’nın denize açılan kapısı” olduğunu açıkça ifade etmişti.5 Diğer bir deyişle Okmeydanı dönüşüm projesi ile binlerce insanın yerinden edileceği projenin öngörünümünde Haliç Port projesi etken bir rol alacaktı. Oysaki ihalenin yapıldığı alanın tamamı İstanbul 1 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu’nun 22 Mart 1995 gün ve 6482 sayılı kararı ile belirlenen Tarihi Sit Alanı içerisinde yer almakta olup, 1995’ten 2009 yılına dek alandaki 39 yapının da tek tek tescili yapılmıştı ve alanın tersane olarak kullanım kararı vardı (Haliç Tersanesi dahil tersaneler bütününde toplam 52 yapı tescil edilmiştir).

Haliç İçin Dayanışma, Dayanışma İçin Müşterek Zemin

İhale haberi duyulur duyulmaz, henüz 2013 Haziranı’ndaki Gezi ateşi hâlâ çok harlıyken Haliç Tersaneleri için bir araya gelindi ve Haliç Dayanışması oluşturuldu. Haliç Dayanışması, tersaneler bölgesinin bir kamu alanı olması, üretim ilişkileri, etrafındaki mahalleleri gibi özellikleri nedeniyle kentin çok sayıdaki kişi ve kurumuna temas etmekteydi. Dayanışma bünyesinde bu alandaki üç tersanenin (Haliç, Camialtı ve Taşkızak Tersaneleri) işçi ve emeklileri, tersanelerin komşuluğundaki Bedrettin Mahallesi, Okmeydanı gibi mahallelerin sakinleri ve mahalle dernekleri, denizcilik/gemicilik üzerine sendikalar ve bu kurum ve kuruluşların mensupları, TMMOB’a bağlı Gemi İnşa Mühendisleri Odası, Mimarlar Odası, Şehir Plancıları Odası gibi meslek örgütleri, İstanbul Barosu gibi meslek kuruluşları, siyasi parti temsilcileri, milletvekilleri, basın kuruluşları ve temsilcileri, bağımsız araştırmacı ve akademisyenler, ulusal ve uluslararası emek örgütleri vd. konuya ilgi duyan kişi ve kurumlar yer aldı. Aynı zamanda bu dönüşüm sürecinin, etrafındaki mahalleleri de dönüştürecek olması, Galata Port, Haydarpaşa Port gibi diğer projelerle ve ulaşım hatları ile bağlantısı, koruma altında olmasından dolayı ilgili kurul bağlantıları Haliç Dayanışması’nın temas ettiği yerleri çoğalttı. Böylelikle geniş bir örgütlenme tabanı oluştu, mazisi uzun bir bilgi üretim zemini bir araya gelebilmiş oldu. 

Dayanışma, oluşumundan kısa bir süre sonra 23 Ağustos 2013 tarihinde, amacını açıkça ifade eden ve bu amaçlar doğrultusunda ilgili kişilere çağrıda bulunduğu bir basın metnini kamuoyu ile paylaştı ve bir dizi çalışma yapmaya başladı.6 Bu bağlamda Haliç Port İhalesine karşı dava açan TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi’nin dava metni hazırlıklarına destek oldu, geniş katılımlı panel ve forumlar düzenledi.7 24 Mayıs 2014’te Mimarlar Odası’nda düzenlenen panele tersane alanında gerçekleştirilecek proje için görüşülen mimarların da içinde bulunduğu meslek insanları ve Haliç Dayanışması üyelerinden yoğun bir katılım oldu.8 Panelde söz alan, projeye aday olan mimarlar “bu bölge için katılımcı, kamu yararı ön planda tutularak hazırlanan ve kıyıyı mahallelilere kazandıracak bir projeyi olumlu ve olanaklı bulduklarından” söz ettiler. Katılımcılar da “kent merkezlerinde kalan yoksul kişilerin yaşadığı mahalleler için ortaya çıkan kentsel dönüşüm projelerinin, kentlinin barınma hakkını yok ettiğine” dikkat çektiler. 

Bu arada Kasım 2015’te Haliç Port projesinin ÇED (Çevre Etki Değerlendirilme) toplantısının yapılacağı belli oldu. ÇED raporunun neredeyse bürokratik bir prosedür olarak hazırlandığı, halk katılımının satır arasında bir madde olduğu anlaşılsa da Haliç Dayanışması Sütlüce Kongre Merkezi’ndeki toplantıya katıldı.9 Tüm kararların çoktan alınmış olduğu ve güya bir halk katılımı varmış gibi gösterilen, bir diğer deyişle tiyatro gösterisi niteliğine dönüşmüş olan ÇED toplantısının açtırılmaması ve kayıtlara “halk ile görüşüldü, fikir alındı” ibaresinin geçmemesi yönünde gerekli hukuki itirazlar yapıldı.10 Eşit koşullar ve haklar sağlanmadan masaya oturulduğu zaman karşılıklı bir müzakereden çok bir mücadele yürütülmesi gerektiği ifade edildi. Söz-karar ve yetkinin tek elde toplanması durumunda katılımcılık ve paydaşlığın olmadığı da açık edilmiş olundu. Böylelikle halkın demokratik katılım süreçlerine örgütlü bir biçimde katılım talebi kayda düşülmüş oldu.

Müşterekleşmenin Mümkün Kıldıkları

Bu müşterekleşmenin en kıymetli kazanımlarından biri, farklı bilgi, birikim ve deneyime sahip olan kurum ve kişilerin bir alan üzerine birbirlerine görüşlerini aktarma, birbirlerinden öğrenme ve düzenli bir tartışma imkânı yaratmış olmasıdır. Bu ortam bilginin, kamusal bir alanı savunmak ve buraya ilişkin bir gelecek tahayyül etmek üzere kolektif olarak üretilmesine olanak sağlarken, sistemin yarattığı çelişkileri de açığa çıkardı. Örneğin tersane işçileri ve emekliler alanın üretim değerine odaklandıkları bir bakış açısına sahipken, mimar ve plancıların tersanelerin kültürel miras değerine odaklanmaları bir çelişki ortamı doğuruyordu. Aynı şekilde alanın etrafındaki mahallelerin tersaneye bakışı da farklıydı. Karşılıklı tartışma süreçleri bu farklı bakış açılarının, çelişkilerin diyalektik olarak yorumlanmasını sağladı. Bu tartışmaları görünür kılacak şekilde haritalamalar yapıldı. Bunlardan biri olan ve Haliç Dayanışması bünyesinde ortak bilgilerden yola çıkılarak üretilmiş olan görseldeki haritada, alanın değerleri ortaya konuldu, buna ilişkin belgelemeler yapıldı. Önce ilgili koruma kurulu kararlarından yola çıkılarak alanın koruma altındaki yerleri işaretlendi, buralar ile üretim arasındaki ilişkiler açıklandı. Alandaki yapıların mevcut ve tarihsel kullanımları yazıldı. Değerler arasındaki çelişkiler, gerilimler yorumlandı. Alanın bütüncül sürekliliğinin ne şekilde müdahale göreceği harita üzerinde açıkça gösterildi. Ardından farklı aktörlerden elde edilen bilgilere ilişkin kaynaklar oluşturuldu. Bu ve bunun gibi kamuoyu ile paylaşılmayan, farkında olunmayan veya gizlenen bilgiler Haliç Dayanışması içinde çeşitli kolektif üretimlerle somutlaştırıldı, toplumsal paylaşıma açıldı, konunun gündemde kalması sağlandı, hak talebinde bulunuldu ve bu yolda örgütlenerek dayanışma sağlandı. 

Sonsöz Yerine

Haliç Dayanışması’nın yukarıda kısaca aktardığım süreci, bir ortak alana ilişkin hak mücadelesinin bilgi üretiminden örgütlenmeye başka biçimlerde yapılabileceğinin deneysel bir alanı olmuştur. Farklı bilgi birikimine sahip kurum ve bireylerin, ortak bir masa etrafında, yeni katılıma/katkılara tamamen açık ve şeffaf olarak bir araya gelmeleri, ortak değerlerine gönüllü olarak sahip çıkmaları, bu yolda birbirlerinden öğrenmeleri, farklılıkları ile karşılaşmaları, birlikte düşünmeleri, tartışmaları ve üretmeleri önemli bir girişimdir. Böylesi girişimler, sadece bir kurum içinde, çoğunlukla homojen ve benzer nitelik, beklentiler içinde yaşanırken, bu kez birbirinden bu denli farklı oluşumların bir yer üzerine fikir geliştirmesi hakiki bir karşılaş(tır)ma ortamı sağlamıştır. 

Haliç Dayanışması bu tür oluşumların sadece bir tanesidir. Türkiye’de ve dünyada böyle çok sayıda hareket mevcuttur. Bu hareketlerin bir anti-kapitalist dünya tahayyülünde yan yana gelecek bilgiyi ve deneyimi geliştirmeye niyet etmesiı bile heyecan vericidir.


1-  Harvey, D. (2013) Asi Şehirler, Şehir Hakkından Kentsel Devrime Doğru, çev. A. D. Temiz, İstanbul: Metis, s.124-125

2- Özsoy, S. (2012), “Bilginin Metalaşma Süreci: Eğitimdeki Yapısal Dönüşüme İlişkin Bazı Çıkarımlar”, Metalaşma ve İktidarın Baskısındaki Üniversite, F.Ercan, S.Korkusuz Kurt, İstanbul: SAV, s. 121-142 https://www.academia.edu/2992905/B%C4%B0LG%C4%B0N%C4%B0N_METALA%C5%9EMA_S%C3%9CREC%C4%B0

3- İstanbul Haliç Yat Limanı ve Kompleksi Projesi Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde İhale (2013, 13 Mayıs), Resmi Gazete, Sayı: 28646, http://www.resmigazete.gov.tr/main.aspx?home=http://www.resmigazete.gov.tr/ilanlar/eskiilanlar/2013/05/20130513.htm&main=http://www.resmigazete.gov.tr/ilanlar/eskiilanlar/2013/05/20130513.html (Erişim tarihi: 06/03/2019).

4- Hürriyet (2013, 24 Temmuz), “Haliç Yat Limanı ihalesini Sembol-Ekopark-Fine Otel kazandı”,

http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/24356529.asp ve Yurdakul, M. (2013, 23 Haziran) Fatih’in tersanesi ‘turizme’ açılıyor, Milliyet, http://ekonomi.milliyet.com.tr/fatih-in-tersanesi-turizme-/ekonomi/detay/1726518/default.htm (Erişim tarihi: 06/03/2019).

5- Virahaber (2018, 15 Mart), “Galataport ve Haliçport yatırımcıların ilgisini çekmeyi başardı”, https://www.virahaber.com/galataport-ve-halicport-yatirimcilarin-ilgisini-cekmeyi-basardi-47563h.htm (Erişim tarihi: 06/03/2019).

6- Everywheretaksim (2013, 21-29 Ağustos), Etiket arşivi: Haliç Dayanışması, http://everywheretaksim.net/tr/tag/halic-dayanismasi/ ve Doğan, R. (2012, 23 Ağustos), “Haliç Dayanışması’ndan ilk eylem: ‘Yurt savunması satılamaz’”, sol haber, http://haber.sol.org.tr/kent-gundemleri/halic-dayanismasindan-ilk-eylem-yurt-savunmasi-satilamaz-haberi-78488 (Erişim tarihi: 06/03/2019).

7- Politeknik (2013, 1 Ekim), “Haliç Tersanesi İçin ‘Geçmişten Geleceğe Tersane-i Amire’ Paneli Düzenlendi”, http://politeknik.org.tr/halic-tersanesi-icin-gecmisten-gelecege-tersane-i-amire-paneli-duzenlendi/ (Erişim tarihi: 06/03/2019).

8- Politeknik (2014, 28 Mayıs), “Haliç Dayanışması: ‘Kimin Malı Kime Satılıyor’” http://politeknik.org.tr/halic-dayanismasi-kimin-mali-kime-satiliyor/ (Erişim tarihi: 06/03/2019).

9- T.C. Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı, Altyapı Yatırımları Genel Müdürlüğü (2015), “İstanbul Haliç Yat Limanları ve Kompleksi Entegre Projesi, ÇED Raporu”, Yayın No. 8648, http://eced.csb.gov.tr/ced/jsp/ek1/8648 (Erişim Tarihi: 06/03/2019).

10- Fatih Haber (2015, 30 Kasım), “Haliç Tersanesi gönüllüleri ÇED raporunun okunmasına izin vermedi”, http://www.fatihhaber.com/halic-tersanesi-gonulluleri-ced-raporunun-okunmasina-izin-vermedi_h1543.html http://eced.csb.gov.tr/ced/jsp/ek1/8648 ve Politeknik (2016, 3 Ağustos), “Haliçport ÇED’ine Onay, Mimar Gül Köksal’dan Tepki: ‘Rol Alan Her Kişi ve Kurumun Takipçisiyiz’”, http://politeknik.org.tr/halicport-cedine-onay-mimar-gul-koksaldan-tepki-rol-alan-her-kisi-ve-kurumun-takipcisiyiz/ (Erişim Tarihi: 06/03/2019).

Örnek olarak neden Haliç Dayanışması’nı tercih ettiğimi açarsam; mesleki/akademik olarak üzerinde çalıştığım kamuya ait bir üretim alanının önce atıllaştırılıp işlevsizleştirilmesine, ardından bazı yeni işlevler atanarak sermayeye devretmek üzere çitlenmesine uzanan bir sürece karşı başından bu yana içinde bulunduğum birlikte direnme ve üretme deneyimini barındıran bu oluşumun müşterekleşme tartışmasına katacağı özgün sözleri olduğunu düşünüyorum. Bu özgün sözleri açığa çıkarmak için de, sözkonusu müşterekleşme sürecinin bir çözümlemesini yapmak gerekiyor. Ancak bunlardan önce kavramsal olarak kapitalist üretim ilişkileri içinde müşterekleşme, müşterek bilgi üretimi gibi terimleri açmamda fayda var.

Bir İlişkilenme Biçimi Olarak Müşterekleşme

Kapitalist üretim ilişkileri sadece ekonomik model değil, toplumsal ilişkilere müdahale eden bir sistem ise, müşterekleşme de bir ilişkilenme türü olarak ortak alana sahip çıkmanın yanı sıra toplumsal alanla bir ilişki kurma biçimi olarak ele alınabilir. Bu bağlamda buradaki müşterek ifadesi anti-kapitalist bir dünya tahayyülünde “belli bir nesne, varlık veya toplumsal süreç olarak değil, kalıcı olmayan, her türlü dış etkiye açık bir toplumsal ilişki biçimi olarak” kullanılmaktadır. Bir tür ortaklaştırma/iştirak etme/müşterekleşme pratiğinin özünde yatan şey, toplumsal hareket ile ortak alan arasında kolektif, gayri ticari, piyasa mübadelesi ve değerleri mantığının dışında, devrimci/ezilenden yana hak temelli ve dönüştürücü olma çabasıdır.1 Toplumsal alanla nasıl bir ilişkilenmeden söz ettiğimi açarsam, sınıfsal tabakalanmayı gören, toplumsal cinsiyet vb. eşitsizliklerin farkında, statik bir savunu eksenli olmayan, bir alana sıkışma riskine karşı kurucu güç konumuna geçmeye niyetli hareketlere işaret etmekteyim. 

Üretilen bilginin toplumsallaşması için, eleştirel bilimsel bilginin toplumsal ortamda ve özneleri ile birlikte üretilmesi kaçınılmaz olarak farklı bir durum yaratacaktır.

Peki bu hareketlerin bilgisi nasıl üretilecek ve ne şekilde eyleme geçecek diye düşünürsek, halihazırdaki bilgi üretim süreçlerinden yola çıkarak bunu tartışmaya başlamakta yarar var. Mevcut kapitalist üretim sisteminde bilgi piyasada mübadele konusu olarak üretilmektedir ve bu, bilginin metalaşması, satılması, kâr ve konum elde etmek amacıyla kullanılması anlamına gelir. Bilgi bir rekabet aracıdır. Bireyin kendini gerçekleştirmesi, keşfetmesi, yetkinleştirmesi, özerk ve özgür olması için edinilmemektedir. Bilgi öğreten-öğrenenin olduğu, nicelleşebilir, ölçülebilir, dolayısıyla karşılaştırılabilir ve rekabet aracı hâline gelebilir bir şeydir/metadır. Bu durum bilginin üretimi ve kullanımına ilişkin her alanda, üniversitede akademisyenden, özünde ücretli çalışan emekçi sınıf olup kendini “orta sınıf” veya “yaratıcı sınıf” sanan ve vasıflı emeğin değersizleşmesiyle gitgide ayrıcalıklarını yitiren meslek gruplarına dağılan çeşitlilikte karşılaşılan bir hâldir. Artık meslek insanları kendi aleyhlerine bir yolculukta direksiyonda sanki kendi arzularıyla oturuyorlarmış gibi yabancılaştıkları yaşamları sürer hâle gelmişlerdir. Oysaki üretilen bilginin toplumsallaşması için, eleştirel bilimsel bilginin toplumsal ortamda ve özneleri ile birlikte üretilmesi kaçınılmaz olarak farklı bir durum yaratacaktır. Marksist perspektiften bakarsak bilgi canlı ve ölü emek arasındaki ilişkide önemli bir konumdadır ve kapitalizm içinde nesneleştirilmesinden dolayı işçiden/üretenden tamamen koparılmıştır. Bunu gidermenin yolu eleştirel bilimsel bilginin uzmanlarca tekelleştirilmeden, tahakküm-güç ilişkilerine dön(üştürül)meden anti-kapitalist bir hedefle başka yollarla yeniden üretimidir. 

Bu bağlamda kapitalist üretim ilişkileri içinde bilginin bir meta olarak nasıl bir değişim değeri kazandığı ve toplumsal yarardan ziyade egemenlerin lehine bir araç hâline geldiğine ilişkin süreçleri ayrıntılı olarak ele alan Seçkin Özsoy’un çalışmalarını işaret etmek yararlı olacaktır.2

Kolektif Bilgi Üretimi: Haliç Dayanışması

Bu çerçevede bir örnek olarak Haliç Dayanışması’nın kolektif bilgi üretim süreci ve üretilen bu bilginin mücadelenin bir değeri olacak şekilde toplumsallaştırılması deneyimine bir bakalım. Önce kısaca Haliç Dayanışması’nın oluşum sürecine ve iştirakçilerine değinelim. Tartışmamıza konu olan alan Haliç Tersaneler bütünlüğünün, namı diğer Tersane-i Amire’nin Camialtı-Taşkızak Tersaneleri kısımları, Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Altyapı Yatırımları Genel Müdürlüğü bu alanı “İstanbul Haliç Yat Limanı ve Kompleksi Projesi” adı altında, yap-işlet-devret modeliyle 13 Mayıs 2013 tarihinde Resmi Gazete haberiyle ihale etti. İhaleyi 1 milyar 346 milyon dolar bedel öneren Sembol Uluslararası Yatırım, Ekopark Turizm ve Fine Otelcilik grubu aldı.3 İhalede tarihi tersane alanı için önerilen proje, basına yansıyan haberlere göre “her biri 70 yat kapasiteli iki yat limanı, her biri 400 oda kapasiteli 5 yıldızlı iki otel, dükkânlar, restoranlar, kongre ve kültür merkezleri, sinema ve eğlence tesisleri, 1000 kişilik cami ve otoparkın” inşasını içeriyor. Basına yansıyan haberlere göre projenin, 4 yılı inşaat, 45 yılı işletme süresi olmak üzere 49 yıllığına Yap-İşlet-Devret modeliyle gerçekleştirileceği de ifade ediliyordu.4

Camialtı-Taşkızak Tersanesi

Projenin Tersane-i Amire’nin tarihi-teknolojik bütünlüğü ve başta üretim değeri olmak üzere çoğu değerini yok edeceği, kamu yararını öncelemeyen bir işlevlendirme ile alanın bir arsa olarak ele alındığı açıktı. Dahası projenin, Okmeydanı, Kasımpaşa ve Galata ile etkileşimi göz önüne alındığında da daha büyük çaplı bir kentsel dönüşümün önünü açmak üzere gündeme getirildiği de söylenebilirdi. Dolayısıyla bu projenin sadece Tersaneleri hedef almadığı, İstanbul’un yaklaşık 10-15 yıldır artan bir yoğunlukta karşı karşıya kaldığı kentsel dönüşüm projelerinin bir parçası olduğu rahatça izlenmekteydi. Nitekim dönemin Beyoğlu Belediye Başkanı Misbah Demircan, “Haliç Port Projesi’nin Okmeydanı’nın denize açılan kapısı” olduğunu açıkça ifade etmişti.5 Diğer bir deyişle Okmeydanı dönüşüm projesi ile binlerce insanın yerinden edileceği projenin öngörünümünde Haliç Port projesi etken bir rol alacaktı. Oysaki ihalenin yapıldığı alanın tamamı İstanbul 1 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu’nun 22 Mart 1995 gün ve 6482 sayılı kararı ile belirlenen Tarihi Sit Alanı içerisinde yer almakta olup, 1995’ten 2009 yılına dek alandaki 39 yapının da tek tek tescili yapılmıştı ve alanın tersane olarak kullanım kararı vardı (Haliç Tersanesi dahil tersaneler bütününde toplam 52 yapı tescil edilmiştir).

Haliç İçin Dayanışma, Dayanışma İçin Müşterek Zemin

İhale haberi duyulur duyulmaz, henüz 2013 Haziranı’ndaki Gezi ateşi hâlâ çok harlıyken Haliç Tersaneleri için bir araya gelindi ve Haliç Dayanışması oluşturuldu. Haliç Dayanışması, tersaneler bölgesinin bir kamu alanı olması, üretim ilişkileri, etrafındaki mahalleleri gibi özellikleri nedeniyle kentin çok sayıdaki kişi ve kurumuna temas etmekteydi. Dayanışma bünyesinde bu alandaki üç tersanenin (Haliç, Camialtı ve Taşkızak Tersaneleri) işçi ve emeklileri, tersanelerin komşuluğundaki Bedrettin Mahallesi, Okmeydanı gibi mahallelerin sakinleri ve mahalle dernekleri, denizcilik/gemicilik üzerine sendikalar ve bu kurum ve kuruluşların mensupları, TMMOB’a bağlı Gemi İnşa Mühendisleri Odası, Mimarlar Odası, Şehir Plancıları Odası gibi meslek örgütleri, İstanbul Barosu gibi meslek kuruluşları, siyasi parti temsilcileri, milletvekilleri, basın kuruluşları ve temsilcileri, bağımsız araştırmacı ve akademisyenler, ulusal ve uluslararası emek örgütleri vd. konuya ilgi duyan kişi ve kurumlar yer aldı. Aynı zamanda bu dönüşüm sürecinin, etrafındaki mahalleleri de dönüştürecek olması, Galata Port, Haydarpaşa Port gibi diğer projelerle ve ulaşım hatları ile bağlantısı, koruma altında olmasından dolayı ilgili kurul bağlantıları Haliç Dayanışması’nın temas ettiği yerleri çoğalttı. Böylelikle geniş bir örgütlenme tabanı oluştu, mazisi uzun bir bilgi üretim zemini bir araya gelebilmiş oldu. 

Dayanışma, oluşumundan kısa bir süre sonra 23 Ağustos 2013 tarihinde, amacını açıkça ifade eden ve bu amaçlar doğrultusunda ilgili kişilere çağrıda bulunduğu bir basın metnini kamuoyu ile paylaştı ve bir dizi çalışma yapmaya başladı.6 Bu bağlamda Haliç Port İhalesine karşı dava açan TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi’nin dava metni hazırlıklarına destek oldu, geniş katılımlı panel ve forumlar düzenledi.7 24 Mayıs 2014’te Mimarlar Odası’nda düzenlenen panele tersane alanında gerçekleştirilecek proje için görüşülen mimarların da içinde bulunduğu meslek insanları ve Haliç Dayanışması üyelerinden yoğun bir katılım oldu.8 Panelde söz alan, projeye aday olan mimarlar “bu bölge için katılımcı, kamu yararı ön planda tutularak hazırlanan ve kıyıyı mahallelilere kazandıracak bir projeyi olumlu ve olanaklı bulduklarından” söz ettiler. Katılımcılar da “kent merkezlerinde kalan yoksul kişilerin yaşadığı mahalleler için ortaya çıkan kentsel dönüşüm projelerinin, kentlinin barınma hakkını yok ettiğine” dikkat çektiler. 

Bu arada Kasım 2015’te Haliç Port projesinin ÇED (Çevre Etki Değerlendirilme) toplantısının yapılacağı belli oldu. ÇED raporunun neredeyse bürokratik bir prosedür olarak hazırlandığı, halk katılımının satır arasında bir madde olduğu anlaşılsa da Haliç Dayanışması Sütlüce Kongre Merkezi’ndeki toplantıya katıldı.9 Tüm kararların çoktan alınmış olduğu ve güya bir halk katılımı varmış gibi gösterilen, bir diğer deyişle tiyatro gösterisi niteliğine dönüşmüş olan ÇED toplantısının açtırılmaması ve kayıtlara “halk ile görüşüldü, fikir alındı” ibaresinin geçmemesi yönünde gerekli hukuki itirazlar yapıldı.10 Eşit koşullar ve haklar sağlanmadan masaya oturulduğu zaman karşılıklı bir müzakereden çok bir mücadele yürütülmesi gerektiği ifade edildi. Söz-karar ve yetkinin tek elde toplanması durumunda katılımcılık ve paydaşlığın olmadığı da açık edilmiş olundu. Böylelikle halkın demokratik katılım süreçlerine örgütlü bir biçimde katılım talebi kayda düşülmüş oldu.

Müşterekleşmenin Mümkün Kıldıkları

Bu müşterekleşmenin en kıymetli kazanımlarından biri, farklı bilgi, birikim ve deneyime sahip olan kurum ve kişilerin bir alan üzerine birbirlerine görüşlerini aktarma, birbirlerinden öğrenme ve düzenli bir tartışma imkânı yaratmış olmasıdır. Bu ortam bilginin, kamusal bir alanı savunmak ve buraya ilişkin bir gelecek tahayyül etmek üzere kolektif olarak üretilmesine olanak sağlarken, sistemin yarattığı çelişkileri de açığa çıkardı. Örneğin tersane işçileri ve emekliler alanın üretim değerine odaklandıkları bir bakış açısına sahipken, mimar ve plancıların tersanelerin kültürel miras değerine odaklanmaları bir çelişki ortamı doğuruyordu. Aynı şekilde alanın etrafındaki mahallelerin tersaneye bakışı da farklıydı. Karşılıklı tartışma süreçleri bu farklı bakış açılarının, çelişkilerin diyalektik olarak yorumlanmasını sağladı. Bu tartışmaları görünür kılacak şekilde haritalamalar yapıldı. Bunlardan biri olan ve Haliç Dayanışması bünyesinde ortak bilgilerden yola çıkılarak üretilmiş olan görseldeki haritada, alanın değerleri ortaya konuldu, buna ilişkin belgelemeler yapıldı. Önce ilgili koruma kurulu kararlarından yola çıkılarak alanın koruma altındaki yerleri işaretlendi, buralar ile üretim arasındaki ilişkiler açıklandı. Alandaki yapıların mevcut ve tarihsel kullanımları yazıldı. Değerler arasındaki çelişkiler, gerilimler yorumlandı. Alanın bütüncül sürekliliğinin ne şekilde müdahale göreceği harita üzerinde açıkça gösterildi. Ardından farklı aktörlerden elde edilen bilgilere ilişkin kaynaklar oluşturuldu. Bu ve bunun gibi kamuoyu ile paylaşılmayan, farkında olunmayan veya gizlenen bilgiler Haliç Dayanışması içinde çeşitli kolektif üretimlerle somutlaştırıldı, toplumsal paylaşıma açıldı, konunun gündemde kalması sağlandı, hak talebinde bulunuldu ve bu yolda örgütlenerek dayanışma sağlandı. 

Sonsöz Yerine

Haliç Dayanışması’nın yukarıda kısaca aktardığım süreci, bir ortak alana ilişkin hak mücadelesinin bilgi üretiminden örgütlenmeye başka biçimlerde yapılabileceğinin deneysel bir alanı olmuştur. Farklı bilgi birikimine sahip kurum ve bireylerin, ortak bir masa etrafında, yeni katılıma/katkılara tamamen açık ve şeffaf olarak bir araya gelmeleri, ortak değerlerine gönüllü olarak sahip çıkmaları, bu yolda birbirlerinden öğrenmeleri, farklılıkları ile karşılaşmaları, birlikte düşünmeleri, tartışmaları ve üretmeleri önemli bir girişimdir. Böylesi girişimler, sadece bir kurum içinde, çoğunlukla homojen ve benzer nitelik, beklentiler içinde yaşanırken, bu kez birbirinden bu denli farklı oluşumların bir yer üzerine fikir geliştirmesi hakiki bir karşılaş(tır)ma ortamı sağlamıştır. 

Haliç Dayanışması bu tür oluşumların sadece bir tanesidir. Türkiye’de ve dünyada böyle çok sayıda hareket mevcuttur. Bu hareketlerin bir anti-kapitalist dünya tahayyülünde yan yana gelecek bilgiyi ve deneyimi geliştirmeye niyet etmesiı bile heyecan vericidir.


1-  Harvey, D. (2013) Asi Şehirler, Şehir Hakkından Kentsel Devrime Doğru, çev. A. D. Temiz, İstanbul: Metis, s.124-125

2- Özsoy, S. (2012), “Bilginin Metalaşma Süreci: Eğitimdeki Yapısal Dönüşüme İlişkin Bazı Çıkarımlar”, Metalaşma ve İktidarın Baskısındaki Üniversite, F.Ercan, S.Korkusuz Kurt, İstanbul: SAV, s. 121-142 https://www.academia.edu/2992905/B%C4%B0LG%C4%B0N%C4%B0N_METALA%C5%9EMA_S%C3%9CREC%C4%B0

3- İstanbul Haliç Yat Limanı ve Kompleksi Projesi Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde İhale (2013, 13 Mayıs), Resmi Gazete, Sayı: 28646, http://www.resmigazete.gov.tr/main.aspx?home=http://www.resmigazete.gov.tr/ilanlar/eskiilanlar/2013/05/20130513.htm&main=http://www.resmigazete.gov.tr/ilanlar/eskiilanlar/2013/05/20130513.html (Erişim tarihi: 06/03/2019).

4- Hürriyet (2013, 24 Temmuz), “Haliç Yat Limanı ihalesini Sembol-Ekopark-Fine Otel kazandı”,

http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/24356529.asp ve Yurdakul, M. (2013, 23 Haziran) Fatih’in tersanesi ‘turizme’ açılıyor, Milliyet, http://ekonomi.milliyet.com.tr/fatih-in-tersanesi-turizme-/ekonomi/detay/1726518/default.htm (Erişim tarihi: 06/03/2019).

5- Virahaber (2018, 15 Mart), “Galataport ve Haliçport yatırımcıların ilgisini çekmeyi başardı”, https://www.virahaber.com/galataport-ve-halicport-yatirimcilarin-ilgisini-cekmeyi-basardi-47563h.htm (Erişim tarihi: 06/03/2019).

6- Everywheretaksim (2013, 21-29 Ağustos), Etiket arşivi: Haliç Dayanışması, http://everywheretaksim.net/tr/tag/halic-dayanismasi/ ve Doğan, R. (2012, 23 Ağustos), “Haliç Dayanışması’ndan ilk eylem: ‘Yurt savunması satılamaz’”, sol haber, http://haber.sol.org.tr/kent-gundemleri/halic-dayanismasindan-ilk-eylem-yurt-savunmasi-satilamaz-haberi-78488 (Erişim tarihi: 06/03/2019).

7- Politeknik (2013, 1 Ekim), “Haliç Tersanesi İçin ‘Geçmişten Geleceğe Tersane-i Amire’ Paneli Düzenlendi”, http://politeknik.org.tr/halic-tersanesi-icin-gecmisten-gelecege-tersane-i-amire-paneli-duzenlendi/ (Erişim tarihi: 06/03/2019).

8- Politeknik (2014, 28 Mayıs), “Haliç Dayanışması: ‘Kimin Malı Kime Satılıyor’” http://politeknik.org.tr/halic-dayanismasi-kimin-mali-kime-satiliyor/ (Erişim tarihi: 06/03/2019).

9- T.C. Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı, Altyapı Yatırımları Genel Müdürlüğü (2015), “İstanbul Haliç Yat Limanları ve Kompleksi Entegre Projesi, ÇED Raporu”, Yayın No. 8648, http://eced.csb.gov.tr/ced/jsp/ek1/8648 (Erişim Tarihi: 06/03/2019).

10- Fatih Haber (2015, 30 Kasım), “Haliç Tersanesi gönüllüleri ÇED raporunun okunmasına izin vermedi”, http://www.fatihhaber.com/halic-tersanesi-gonulluleri-ced-raporunun-okunmasina-izin-vermedi_h1543.html http://eced.csb.gov.tr/ced/jsp/ek1/8648 ve Politeknik (2016, 3 Ağustos), “Haliçport ÇED’ine Onay, Mimar Gül Köksal’dan Tepki: ‘Rol Alan Her Kişi ve Kurumun Takipçisiyiz’”, http://politeknik.org.tr/halicport-cedine-onay-mimar-gul-koksaldan-tepki-rol-alan-her-kisi-ve-kurumun-takipcisiyiz/ (Erişim Tarihi: 06/03/2019).

DÖN