Napoli, büyüklüğü ve nüfusu bakımından Güney İtalya’nın birinci, ülkenin ise üçüncü en büyük şehridir. Venedik ve Floransa gibi diğer tarihi İtalyan şehirleri arasında turistleşme sürecini son zamanlarda deneyimleyen bir kenttir. 2000’lerin ilk on yılı boyunca, Napoli’nin turizm coğrafyalarındaki rolü esas olarak yakındaki adalara bir köprü-kenti işlevi görmek idi. Uluslararası bir varış noktası olduğu söylenemezdi. Ancak 2010 ve 2020 yılları arasında şehrin havaalanı yönetiminin özelleştirilmesi ve finansallaştırılmasından sonra, gelen turist sayısı şehir merkezindeki ortalama gecelemeyle birlikte %107 arttı. En uç noktası, Airbnb’ye kayıtlı konaklama yeri sayısının ortalama 7500’i aştığı 2018 yılı olarak kayda geçti. Konaklamaların sayısı, diğer Avrupa şehirleriyle kıyaslandığında, tek başına endişe verici olmayabilir. Ancak, devam etmekte olan turistleşme sürecini tanımlayabilmek için, bağlama dair bazı tuhaf özelliklere işaret etmeliyiz.
Platform aracılığıyla sunulan kısa dönem kiralıkların tamamı, sınırlarını 1995’te UNESCO’nun (Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü) belirlediği şehrin tarihi bölgesinde bulunuyor. Bölgedeki mahalleler toplumsal çeşitliliği oldukça yüksek olan yerler. Özellikle, bu bölgenin kalbi olan tarihi Greko-Roman şehir hâlâ dar gelirli bir çoğunluğu barındırıyor. Büyük mimari ve tarihi değerine rağmen, bölge mirası yıllardır kısmen terk edilmiş bir hâlde. Şehrin bu bölgesini günümüz turizmi açısından en önemli yapan kültürel ve sembolik sebeplerin yanında, bu bölgenin aynı zamanda havaalanı, merkezi istasyon ve liman arasında stratejik bir konumu vardır. Şehir merkezinin aksine, üst sınıflar çoğunlukla ayrıcalıklı bir körfez manzarası olan tepelerdeki yerleşim bölgelerinde oturuyor. Bu toplumsal coğrafya evlerin emlak değerlerinde olduğu kadar mekâna dair pratiklerde de bariz bir farklılığa tekabül ediyor. Tepelerdeki şehir; konut sisteminde özel boyutun yeğlendiği, metrekare başına ortalama değerin şehrin geri kalanından daha yüksek olduğu, neredeyse tamamen yerleşim yeri olan ve arabasız yaşanamayacak bir yer. Tarihi şehir merkezi ise bir zamanlar kiraların uygun fiyatlı olduğu, eski el sanatlarının, küçük esnafların, ne zamandır orada oturanların, farklı göçmen topluluklarının, üniversitelerin, öğrencilerin ve buluşma alanlarının bol olduğu bir yerdi. Kamusal alan ile bölgede oturanlar arasındaki ilişkinin şehir merkezindeki gündelik hayatı önemli ölçüde şekillendirmesi, şehri çevreleyen mirasın anıtsallığından daha ziyade onun kullanım değerini vurgular. Buralarda, mekânın ilişkisel ve toplumsal boyutunu belirleyen şey, diğer muhitlerde olduğu gibi piyasa (bar, gece kulübü, vs. ile) değildir. Tarihi merkezdeki buluşma yerlerinin birçoğu sokaklar, meydanlar, sosyal ve kültürel merkezler gibi gayriresmî alanlardır. Bugüne dek, burada uzun süredir oturanlar ve bölgenin geri kalanından ve güneyden gelen öğrenciler burada kiracı olarak yaşadılar: yalnızca ekonomik açıdan kırılgan olan, ancak toplumsal bütünlük ve mekânsal bağlılık yönünden son derece güçlü bir toplumsal doku. Şimdiye kadar, bölgenin bu sakinleri güvencesiz koşullarda ve dökülen evlerde yaşasalar da, şehrin kalbinde yaşamalarına müsaade eden makul kiralar (çoğunluğu gayriresmî olarak vergi sisteminin dışında) ödüyorlardı.
Birçok mülk sahibi ve girişimci, şehrin merkezindeki neredeyse yoksul denebilecek bir nüfusun daimi varlığını Napoli’nin “yenilenme”sinin önünde bir engel olarak görmeye başladı.
Turizm ve kent
Son yılların turist patlamasıyla birlikte, birçok mülk sahibi ve girişimci, şehrin merkezindeki neredeyse yoksul denebilecek bir nüfusun daimi varlığını Napoli’nin “yenilenme”sinin önünde bir engel olarak görmeye başladı. Aynı zamanda, turist akını sayesinde tüccarların kâr birikiminin artmasıyla ticari aktivitelerin (barlar, pizzacılar vs.) üzerindeki haraç baskısı çoğaldı. Gerçekte, bu turist akını anacaddeler boyunca bir turist monokültürü eğilimi ve bunun sonucunda metalaşan ve önemsizleşen bir kent görünümü yarattığı kadar hem toplu taşıma hem de atık boşaltım sistemi (halihazırda bölge sakinlerinin ihtiyacı için zaten yetersiz olan) üzerinde ciddi bir yük oluşturuyor. Kamusal alanın artan bir şekilde özelleştirilmesini, ana meydanların militerleşmesini (“kamu düzeni” sebepleriyle), erişimi kısıtlı ve nüfusça yoğun bölgedeki yüksek yoğunluklu turist akınını bir kenara koyarsak, gündelik hayat ve turist tüketimi arasındaki en büyük gerilim konut üzerinden çıkıyor gibi görünüyor. Öyle ki, Airbnb yerel konut pazarına girdiğinden beri, kısa dönem kiralıklar mülk sahipleri için en kârlı seçenek oldu: Bu, mülk sahiplerinin hem rantı katlayarak artırmalarını hem de bunu vergi rejiminin dışında tutmalarını sağlıyor. Bu durum, aniden hareketlenen, fazlaca esnekleşen ve son derece rekabetçi hâle gelen yerel emlak piyasasında önemli değişikliklere sebep oldu. Bununla beraber, günümüz turist paradigması ve onun (her zaman platform aracılığındaki) “otantik deneyime” olan ilgisi dahilinde, mevcut kira farkına sebep olan şey yurttaşların doldurduğu bu mekânların kullanım değerinin yüksek olmasıdır. David Harvey’nin Asi Şehirler1 kitabının dördüncü bölümünde açıkladığı gibi, kent bağlamında rant elde ediminin önkoşulu mekânların sahip olduğu kolektif simgesel sermayedir. Başka yerlerde olduğu gibi Napoli’de de toplumsal pratiklerin mayası ve merkezin müşterek, çokkültürlü bir mekân olarak kabul edilmesi konut stokunun turistlere yönelik dönüşümüne kusursuz bir ortam hazırladı. Airbnb’nin “Yerel gibi yaşa” mottosu aslında “yoksul ve otantik tarihi merkezde” yaşamak anlamına geliyor. Atina ve Lizbon gibi birçok şehirde olduğu gibi, bu durum konut stokuna olan ilgiyi artırırken kiracılar üzerinde güçlü bir baskıya sebep oldu.
Turizmle karşı karşıya bir Güney Akdeniz şehri
Daha önce de bahsedildiği gibi, Napoli’deki turistleşme süreci bu durumun yaşandığı başka yerlere benzerdir: Turistlerin para harcama kapasiteleri hem mallar hem de evler açısından hayat pahalılığını etkiliyor. Bunun elbette yerel bağlam ve turistlerin geldiği ülkeler arasındaki ekonomik uçurumla orantılı olarak yereldeki hayata bir etkisi oluyor. Bununla beraber, Napoli özelinde tuhaf olan şey, merkezde daha önceden varolan mülk yoğunluğunun fazla olması ve orada serbest piyasaya göre düzenlenen kira sözleşmeleri ile yaşayan kiracıların yüksek yüzdesidir (kira sözleşmelerinin %71’i bu şekilde yapılıyor). Son dört yılda Airbnb aracılığıyla yapılan kısa dönem kiralamaları sonucunda bu kiracılar yerel emlak piyasasının hızlı bir şekilde yeniden düzenlenmesine maruz kaldı. Bu platform rant elde edimi için olanakları genişletti ve yerel konut piyasasını uluslararası ölçeğe açarak güçlü bir rekabet rejimi yarattı. Mülk yoğunluğunun yüksekliği göz önüne alındığında, bu durum azınlığa zenginlik getiren, birçoğu için ise toplumsal maliyet yaratan sınıf tekel rantını pekiştirdi. Bir başka deyişle, Airbnb’de fiyat farkı (ve retoriği) yerel evlerin simgesel değeriyle açıklansa da platformun kendisi ve az sayıdaki mülk sahibi, artan rant biçiminde buradan sistematik olarak değer (kolektif olarak üretilmiş olan) elde ediyor. Kimi biliminsanları (aralarında Erik Swyngedouw’un da olduğu) bunu “değere el koymak”2 olarak kavramsallaştırırken, kimi diğerleri ise rant ve emlak piyasasının günümüz kapitalizminde oynadığı baskın ve düzenleyici rolünün titizlikle (ancak herkesin anlayabileceği bir şekilde) netleştirilmesi için yeni bir genel rant teorisi ileri sürüyor (bu konuda Anne Haila’nın çalışmalarına bakılabilir). Bu arada, bu süreç hakkında farkındalığın artırılması ya da en azından zaman içinde olumsuz sonuçlarının yayılmasından kaçınmak zordur. Güney Akdeniz şehirlerinde, turizmin gelişi bir fikir birliği yaratıyor ve bunun temel sebebi iş olanaklarının az ve yerel ekonomilerin durgun olması. Ancak, bu tarz platformlara dayalı yarı tekelci rant elde edimiyle yeni iş olanaklarının ortaya çıkması arasında çok az bir ilgi var. Airbnb’nin paylaşımcı retoriği kısa dönem turist kiralıklarının yeniden dağıtım niteliği konusunda birçok kişiyi ikna etmiş durumda. Biz de SET grubunun (Turistleşmeyle Karşı Karşıya Kalan Güney Avrupa Şehirleri3) yerel ayağı olarak hem kamuya açık toplantılarda hem de gazetecilerle olan röportajlarda yaptığımız açıklamaları güçlendirmek için haritaları kullanmaya karar verdik. Amacımız Airbnb’ye bağlı turistleşmenin hangi semtlerde ve hangi risklerle yayıldığını açıkça göstermek. Bu risklerin en başında ev sahiplerinin kiracıları evden çıkarması var.
Protestoyu desteklemek için harita kullanımı
Tom Slee ve Murray Cox’un çalışmaları sayesinde şehirlerimizdeki Airbnb kayıtlarına python kodunu kullanarak ulaşabiliyoruz. Inside Airbnb’nin bütün dünyada diğer şehirler için senelerdir yaptığı gibi, biz de 2017 yılında Napoli mahallelerinin konumsal referansını kullanarak Airbnb’den veri kazımaya başladık. O zamandan beri, kısa dönem kiralıkları ve bunların dağılımının ne yönde olduğunu takip ediyoruz. Daha önce bahsedildiği gibi, en yüksek yoğunluk tarihi kentin kalbinde olmaya devam ediyor. Dolayısıyla biz de Airbnb verileri ile ev sahipliği ve bölgedeki ekonomik-sosyal hastalıklar gibi diğer endeksleri birleştirmek için haritaları kullandık. Niyetimiz belediyenin ve vatandaşların dikkatini evden çıkarmaların tehlikelerine çekmekti.
Orangotango isimli kolektifin muhteşem “This is not an Atlas”4 (Bu Bir Atlas Değildir)] ile bize hatırlattığı gibi, haritalar aynı zamanda karşı-hegemonik araçlardır. Ancak, haritanın oluşturulmasında hiçbir gölgeye yer olmamalıdır. 2016 yılında Airbnb veri kazımasına ilk başladığım zaman, birçok araştırmacının özel ticari platformlardan veri satın aldığını keşfettim. Airbnb veritabanı çoğunlukla üniversitelerin araştırma fonlarından gelen parayla Airdna satın alıyor. İşin bu tarafı oldukça endişe verici, zira özel platformların sattığı veri tabanları halkın parası (bu para örneğin bağımsız ve ticari olmayan bir veritabanı kurmak için kullanılabilir) ile finanse edilmemelidir. Platform kapitalizminin temelinin verinin paraya çevrilmesine dayandığını gözardı edemeyiz. Her ne kadar SET grubundaki diğer katılımcılar ve ben araştırmacı olsak da platformun Napoli için oluşturduğu riskler hakkında bilgi almak adına bu tarz dijital platformları finanse etme ihtimalini asla düşünmedik.
Protesto
2017 yılında, kente ne olduğunu anlayabilmek adına turistleşme konusunu araştırmak için kolektif bir süreç başlattık. Konut hareketinin belediye meclisi ofisinde düzenlediği açık toplantıda, Napoli’deki Airbnb kayıtlarına dair haritaları ve bizim duruma ilişkin yorumumuzu ilk defa açıkladık. Orada birçok belediye meclis üyesi, aktivist ve kent sakini vardı. Birkaç ay sonra, 2018’in bahar aylarında, turistleşmeyle karşı karşıya kalan Avrupa şehirlerinin büyüyen ağı, daha önce de bahsi geçen, SET’i kurduk. 12 Temmuz 2018’de turistleşme ve kısa dönem kiralıklara odaklanan ilk halk meclisimizi yaptık. Meclis, en yüksek baskıya maruz kalan tarihi şehir merkezinin ana meydanlarından birinde gerçekleşti. Bu vesileyle endişelerimizi birçok kent sakiniyle paylaşma fırsatı bulduk. O zamandan itibaren turizm ve hayat pahalılığının konut ve yaşam maliyeti üzerindeki etkilerine ilişkin daha başka birçok inisiyatif, halk meclisi, evden çıkarmalara karşı grev hatları ve gösteriler oluştu. Diğer toplumsal hareketlerle birlikte turistleşmenin olumsuz etkileri konusunda kamunun dikkatini çekmeye çalışıyoruz. Dar gelirli kent sakinlerinin şehir merkezinde kalmaya devam etme hakkı mücadelemizin odağında duruyor. Tam da bu yüzden, 6 Nisan 2019’da evden çıkarmaların durması ve Airbnb işinin regülasyonunun onaylanması talebiyle anacaddelerde bir yürüyüş yaptık. 16 Kasım’da Airbnb İtalya’nın farklı şehirlerde düzenlediği bir etkinlikle eşzamanlı olarak SET ağı da Napoli’de ve ülkenin dört bir yanında evlerin metalaştırılmasına karşı gösteriler düzenledi. Ancak kurumlar şimdiye dek bölge sakinlerinin lehine hareket etme yönünde önemli bir çaba göstermemiştir. Mücadele devam ediyor…
1- Harvey, D. (2013). Asi Şehirler: Şehir Hakkından Kentsel Devrime Doğru. Metis Yayınları.
2- Andreucci, D., García-Lamarca, M., Wedekind, J. ve Swyngedouw, E. (2017). “Value grabbing”: A political ecology of rent. Capitalism Nature Socialism, 28(3), s. 28-47. doi: 10.1080/10455752.2016.1278027
3- Morar em Lisbao. (2018). Set Ağı’nın kuruluş manifestosu: Turistleşmeyle karşı karşıya kalan Güney Avrupa şehirleri. iut.nu/wp-content/uploads/2018/08/RED-SET-Manifesto-Inglès.pdf
4- Bkz. #MADKütüphane’ye yeni gelen kitaplardan biri: This is not an atlas. (2019, 9 Ocak). beyond.istanbul. beyond.istanbul/newcomer-for-madlibrary-this-is-not-an-atlas-4be2334205ca