Giriş

Bir manda festivalinin iklim krizi ile ne ilgisi var? İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından düzenlenen ve küratörlüğünü Ute Meta Bauer, Amar Kanwar ve David Teh’in yaptığı 17. İstanbul Bienali kapsamında bu yıl ilk kez bir manda festivali düzenleniyor. Bu festival ilhamını Çamuralem/Wallowland projesinden alıyor. Bu yılki bienale Çamuralem projesiyle katılan sanatçı/ aktivist Daniel Fernández Pascual ve Alon Schwabe mandaların tehdit altındaki yaşam alanlarını inceleyerek mandaların kültürel ve ekolojik öneminin altını çiziyor.1 Manda festivali ise sanatçıların yaptığı incelemeleri ve kurdukları bağlantıları görünür kılmak ve yurttaşlarla buluşturmak için düzenleniyor. Pascual ve Schwabe kurdukları sanatçı kolektifi Cooking Sections ile insanların ekolojik ayak izini gıda kaynakları, üretimi ve tüketimi üzerinden inceliyor. Mandaların izini sürmek bienali izleyenleri doğa, yaşam alanları, sulak alanlar ve gıda üzerine düşünmeye davet ediyor. Aynı zamanda insanların ekosisteme yaptığı aşırı baskıyı ve bunun sonucunda ortaya çıkan yıkıcı iklim krizini kavramayı kaçınılmaz kılıyor.

Cooking Sections bir süredir farklı coğrafyalarda ekoloji ve kültür–sanat ekseninde çalışan sivil toplum aktörlerine sadece tek bir örnek. Kültür–sanat alanının iklim kriziyle karşılaşması görece yeni olsa da krizin kendisi oldukça eski.2 Üstelik aradan geçen zaman bize bugüne kadar alınan önlemlerin yetersiz, yöntemlerin etkisiz olduğunu gösteriyor. Tam da bu sebeple yeni tartışmalar iklim krizini durdurmak için teknolojik gelişmeden ve devletlerin kısmi düzeltmelerinden çok, bütüncül bir dönüşüm ihtiyacını ortaya koyuyor. Gezegenin sınırlarına saygı duyan sistemlere dönüşümün gerçekleşebilmesi için gereken en önemli şeylerden biri doğayla uyumu ve adaleti önceleyen yeni bir toplumsal tahayyül. Peki böyle bir tahayyül nerede ve nasıl ortaya çıkacak? Bu soru kaçınılmaz olarak ekoloji ve kültür– sanat üzerine düşünmeyi gerektiriyor. Bu yazı kültür–sanat aktörlerinin ekolojik krizi durdurmak için nasıl harekete geçtiklerini ve değişim için nasıl bir rol oynadıklarını inceliyor.

Sınırsız büyüme, ihtiyaçların çok ötesinde aşırı tüketim ve bu modelin gerektirdiği enerji üretimi ile şekillenen modernite adil bir bölüşüm yaratamadığı gibi gezegenin sınırlarını hiçe sayarak ağır bir tahribat bırakıyor. Farklı coğrafyalardan, farklı kesimlerden, kırdan ve kentten yükselen toplumsal talepler bize, bugünün toplumları için ilerleme ve refaha kavuşmak ile sınırsız büyüme arasında kopmaz olduğu varsayılan bağı sorgulama anının geldiğini gösteriyor. Bu sorgulama anında kültür–sanatın çok önemli bir rolü var. 17. İstanbul Bienali’nin de bir kez daha altını çizdiği gibi:

“Bu âna hakkını vermek için beklenti ve amaçlarımızı baştan kurgulamalı, formatlarımızı gözden geçirmeli ve hem siyasi hem de felsefi olan temel bir sorgulamaya; samimi, toplumsal, cömert ve hararetli sohbetlere yol açmalıyız.”3

Kültür–sanat iklim krizini durdurmak için yeni bir umut sunuyor çünkü ekolojik kriz ile ilgili çalışan kültür kurumları, sanatçılar, kolektifler ve çeşitli sivil girişimlerin bu bağlamda oynadıkları en önemli rol yaratıcı kapasitelerini kullanarak farkındalık yaratmak ve yurttaşların iklim meselesini sahiplenmesine katkı sunmak.4 Kültür–sanat, iklim değişikliği gibi soyut, karmaşık ve günlük yaşama uzak görünebilen bir meselenin aslında tam da değişen hayatın ortasında yer aldığını, tüm yurttaşların hayatını farklı şekillerde etkilediğini, zor seçimler içerdiğini ve adaletle ilgili olduğunu benzersiz yollarla anlatıyor. Böylelikle iklim krizini elle tutulur, anlaşılır ve üzerinde konuşulabilir hâle getiriyor. Kültür–sanat aktörleri iletişim vasıflarını kullanarak insanların dikkatini iklim krizinin aciliyetine yöneltebiliyor. Bu bağlamda kültür–sanat aktörleri şu soruların cevaplarını arıyor: Birbirimizle nasıl ilişkileniyoruz? Doğayla nasıl ilişkileniyoruz? Doğayla ve birbirimizle tahakküme dayalı olmayan ilişkilerle bezeli yeni bir toplumsallık mümkün mü? Bu sorgulama alternatiflerin ortaya çıkmasına vesile olarak insanların duygu ve zihin haritasına yeni anlam çerçeveleri katıyor. İklim krizini yaratan ekonomik büyüme, tüketim ve fosil yakıt temelli modern toplum düzenine alternatifler hayal edebilmeyi mümkün kılıyor. İklim ve doğa dostu, katılımcı ve kapsayıcı bir toplumsal tahayyül için zemin hazırlıyor. Böyle bir yaklaşımın denemelerini çeşitli toplumsal hareketler ve topluluklarda görsek de kültür–sanat alanının yaptığı farklı bir katkı, iletişim ve yaratıcı gücünden aldığı ivmeyle ekolojik dönüşüm ihtiyacını duygulara ve algılara hitap ederek yurttaşların gündelik hayatına taşıması.

Kültür–sanat aktörleri ekolojik krizi yaratan toplumsal, siyasal, ekonomik ve kültürel etkenleri dönüştürecek ve insanların krizi durdurmak için harekete geçmesini sağlayacak yeni bir çerçeve önerirken bu değişimi hayata geçirecek alternatif pratikler ve iş yapma biçimleri de geliştiriyorlar.5 Bu bağlamda katılımcılığı tabandan tesis edecek önlemlere başvuruyorlar. Yerelliğe önem atfederek hem yerelle bağlar kuruyorlar hem de ulusötesi ağlar geliştiriyorlar. Bu ağlar sayesinde dayanışma ve birbirinden öğrenme süreçlerini hayata geçirebiliyorlar. Kültür–sanat aktörlerinin sıklıkla benimsedikleri yöntemler arasında farklı disiplinler, farklı gruplar ve yurttaşlar arasında diyalog kurmak ve hikâye anlatıcılığı var. Ayrıca önerilen alternatifleri hayata geçirmeye yönelik mekânlar ve etkileşimler kurgulamak da kullanılan yöntemler arasında. Tüm bu pratikleri yatay kesen temel sorular ise iklim adaletinin nasıl sağlanacağı, bozulmuş olan insan–doğa ilişkisinin nasıl tamir edilebileceği ve ekolojik dönüşümün nasıl gerçekleştirilebileceği.

Hollanda, İngiltere ve Türkiye’den örnekler6

Küresel bir krize müdahalenin ulusal sınırlar çerçevesinden örneklendirilmesi meselenin özüne ters gelebilir ancak iklim krizi küresel olmasına rağmen tezahürleri yerel olarak şekilleniyor. İklim değişikliğinin sonuçlarını tecrübe edenlerin verdiği tepki de yerel, toplumsal, siyasal ve kültürel dinamiklerle belirleniyor. Dolayısıyla bu örnekler sahadan, farklı coğrafyalardan pratiklerin nasıl yan yana düştüğünü anlamak için ele alınacaktır ve bu gözle okunmalıdır. Farklı coğrafyalardan benzer kaygılar taşıyan alternatiflerin ortaya çıkması iklim meselesinin yerel–küresel doğasını yansıtmaktadır.

Kültür–sanat kurumları

Kültür–sanat alanında iklim krizi ile ilgili çalışan aktörler arasında kültür–sanat kurumları önemli bir rol oynuyor. Ekoloji ve kültür–sanat kesişiminde yer alan bu kurumlar öncelikle var olan krize ve krize yol açan toplumsal, siyasal, kültürel etkenlere işaret eden içerik üretilmesini destekliyor. Kültür–sanat kurumları yaratıcı kapasit lerini yalnızca iklim krizinin boyutlarını ve sebeplerini anlamaya değil aynı zamanda bu krizden çıkışta gerekli olan dönüşüm için alternatif anlam çerçeveleri ve iş yapma biçimleri ortaya koymak için kullanıyorlar. Sergiler, işler ve performanslar akla ilk gelen yöntemler ancak kültür–sanat kurumları sorunu kamu programları, yayınlar, podcastler, konuşmalar, sohbetler, araştırmalar, festivaller, mekânlar gibi çok çeşitli araçlarla yurttaşlara sunuyor. Bu yaratıcı işlerle ortaya konan temalar arasında toprak, su, değişen iklim ve sonuçları ve insan faaliyetleri sonucu ortaya çıkan doğa kaybını görmek mümkün. Bu temalar kirlilik, kuraklık, değişen doğa döngüleri, gıda üretimi, sulak alanlar ve buzullar gibi yok olan habitatlar üzerinden anlatılıyor. İçerik üretmenin yanı sıra kültür–sanat kurumları ekolojik meselelerle ilgili çalışan sanatçılar, örgütlenmeler, araştırmacılar ve yerel yönetimleri bir araya getiren ağlar kurulmasını destekliyor. Ayrıca araştırmalar yürüterek hem bilgi üretimine katkı veriyor hem de yeşil araçlar ve öneriler geliştiriyorlar.

Hollanda’dan kültür politikaları alanında bilgi üretmek için çalışan Boekman Vakfı 2021–24 dönemi için sürdürülebilirliği odak alanı olarak belirlemiş ve bu doğrultuda konferanslar, etkinlikler ve araştırmalar aracılığıyla bilgi paylaşıyor ve uluslararası işbirlikleri yapıyor.7 Aynı zamanda ulusal kültür fonlarına başvuran kurumlara projelerinde sürdürülebilirliği nasıl dikkate alabilecekleriyle ilgili danışmanlık veriyor. İngiltere’den kültür–sanat alanının öncü kuruluşlarından Julie’s Bicycle bir yandan yaratıcı aktörlerin iklim krizi ile ilgili bilgilerini ve krize müdahale etme kapasitelerini artıracak programlar sunarken diğer yandan enerji verimliliği, seyahat, prodüksiyon, atık ve geri dönüşüm konularında yapılabileceklerle ilgili yeşil araçlar, sertifikalar ve rehberler geliştiriyor. Bunun yanı sıra araştırmalar, raporlar, haritalama çalışmaları ve sohbet serileri ile farkındalığın artmasına katkıda bulunuyor. Julie’s Bicycle tüm bu faaliyetleri hem yaygınlaştırmak hem de etkisini güçlendirmek için farklı coğrafyalardan iklim adaleti perspektifiyle çalışan sanatçılar, kültür–sanat aktörleri ve sivil toplumla bir araya gelerek yerel–küresel ağlar kuruyor. Belediyelerle ve İngiltere Sanat Konseyi ile ortak programlar düzenleyen Julie’s Bicycle iklim krizine etkin bir müdahalenin savunuculuğunu yapmayı da ihmal etmiyor. 2015’te Paris Anlaşması’nın müzakerelerinin yürütüldüğü COP21 sırasında güçlü iklim hedeflerini savunmak için aralarında kültür–sanat kurumları, sanatçılar, politika yapıcılar ve fon kuruluşlarının olduğu 150 kişilik bir grubu bir araya getirerek ArtCOP21’i düzenledi. Bu kapsamda Eliasson ve Rosing tarafından 2014 yılında yaratılan Ice Watch işinin yeniden üretimine de destek oldu.8 Türkiye’den İKSV ise son yıllarda gerek kültür politikaları çalışmalarını gerek yaratıcı içeriklerinin önemli bir bölümünü ekolojik krizin farklı yönlerini düşünmeye ayırıyor. İKSV, ürettiği raporlar ve podcastler ile düzenlediği çalıştaylar aracılığıyla Türkiye’de kültür–sanat alanında üreten farklı aktörleri iklim krizi üzerine birlikte düşünmeye davet etti ve kentte kamusal bir tartışma başlattı. İKSV çatısı altında düzenlenen 16. İstanbul Bienali, “Yedinci Kıta” başlığıyla Pasifik okyanusunda gezen dev plastik atık adasına gönderme yaparken 17. İstanbul Bienali ise kompost temasını benimsiyor. Her iki bienal de ekolojik krizin farklı yönlerini ele alan sanatsal üretimlere, kamusal programlara ve mekânlara ev sahipliği yapıyor ve “yapmanın, paylaşmanın, göstermenin, düşünmenin farklı bir yolu olabileceğini” ortaya koymayı amaçlıyor.9 Ayrıca İKSV belediyeler ile işbirliği yaparak kent politikaları için vazgeçilmez olan iklim krizi ile mücadeleye kültür–sanat alanından destek sağlıyor.

Ekolojik dönüşümün bir parçası olmak kurumların kendi seçimlerini de gözden geçirmelerini gerektiriyor. Tam da bu sebeple pek çok kültür–sanat kurumu ekolojik ayak izlerini küçültmek, yani yenilenebilir kaynaklardan enerji kullanmak, su tüketimini düşürmek ve plastik tüketimini azaltmak/ sıfırlamak gibi önlemler alıyorlar. Ayrıca fon kaynaklarını da yeniden değerlendirerek iklim krizinin başlıca sorumlularından olan fosil yakıt şirketleriyle sponsorluk ilişkilerini bitirmeye başladılar. Hollanda’da küratörler ve sanatçılardan oluşan Fosil Yakıtsız Kültür NL’nin (Fossil Free Culture NL) de bu yönde itirazları sonucu Van Gogh ve Mauritshuis müzeleri Shell ile olan sponsorluk anlaşmalarını 2018 itibarıyla sona erdirdi. Londra’daki Tate müzesi de 2016’da BP’den fon kabul etmemeye başladı.10

Festivaller

Kültür–sanat alanının ekolojik krizi görünür kılma ve farkındalık yaratma amacıyla kullandığı mecralardan biri de festivaller. Festivaller izleyicilerini iklim krizi ile ilişkilendirmeyi amaçlıyor. Ayrıca ekolojik ayak izini azaltan pratikleri hayata geçirerek örnek teşkil ediyor. Hollanda’da Warming Up festivali çerçevesinde 2020’de pop-up performanslar, müzik etkinlikleri ve konuşmalardan oluşan mini sokak festivalleri, genç iklim aktivistleriyle bir tartışma serisi, iklimle ilgili bir yarışma programı, sahil şeridi boyunca yapılan bir bisiklet turu, film gösterimleri, çalıştaylar ve sokak meclisleri düzenlendi. Bu festivalde bisiklet turu süresince gençler iklim değişikliğinin bir sonucu olarak yükselen deniz seviyelerine dikkat çekmek için uğradıkları yerlerde sohbetler gerçekleştirdiler. Sokak meclisleri ise vatandaşların iklim politikalarına katılımını teşvik etmek üzere düzenlendi.11 İngiltere’den Season for Change 2020 (Değişim Mevsimi 2020) festivali Glasgow’da 26.’sı düzenlenen iklim müzakereleri (COP26) sırasında iklim krizini herkesin gündemine taşımayı amaçlayan sanatçıların, kültür kurumlarının ve yurttaşların katıldığı büyük bir tartışma, karşılaşma, öğrenme ve harekete geçme alanı yarattı. Kültür–sanat alanında çalışanlar iklim krizi için diyalog ve çözüm üretebilecek yaratıcı içerikler, pratikler ve katılımcı etkinlikler tasarlamak üzere Julie’s Bicycle ve Artsadmin tarafından davet edildi. Bu kapsamda toplulukları ve yurttaşları iklim krizi ile ilişkilendiren 15 sanatsal iş festival için özel hazırlandı; 231,000 kişi çeşitli programlara katıldı, 100 sanatçı desteklendi, 230 etkinlik düzenlendi ve bir milyondan fazla insana basın yayın aracılığıyla ulaşıldı.12 Türkiye’den Bozcaada Uluslararası Ekolojik Belgesel Festivali (BİFED) hızlı ve aşırı tüketim karşısında yerele ve yavaş olana öncelik tanıyarak doğru bilgi yayan ve umut taşıyan hikâyeleri aktaran bir platform olmayı ve gezegenin dertlerine ortak olanlarla dayanışmayı büyütmeyi amaçlıyor.

2022’de dokuzuncusu düzenlenen BİFED’e yüz ülkeden binin üzerinde iklim krizini, işçi haklarını, gıdayı, göçleri, ekosistemle uyumu konu edinen film başvurdu. Bu filmlerin bir kısmı festival kapsamında gösterildiği gibi aynı zamanda kolektif film okuma, söyleşi ve atölyeler gibi etkileşimi artıran etkinlikler düzenleniyor.13

Mekânlar

Kültür–sanat alanının iklim krizi mücadelesine nasıl yaratıcı yöntemler ile katıldığından bahsederken mekâna yapılan vurgudan mutlaka bahsetmek gerekiyor. Mekânlar çoğu zaman kültür–sanat aktörlerinin önerdiği yeni pratikleri uygulama zemini olarak düşünülürken aynı zamanda iklim krizinden çıkış yolları mekânla kurulan ilişkiden güç alarak gözler önüne seriliyor. Mesela, Hollanda’da üreten bir sergi platformu olan Zone2Source Amsterdam’da Amstelpark’ta konumlanıyor. Sergi platformu sanatçıların doğa içinde ürettiği ve yurttaşların da sanatı doğa içinde tecrübe ettiği kamusal bir “yaşam laboratuvarına” dönüşüyor. Böylelikle Zone2Source doğa ve kültürün nasıl iç içe geçtiğini gösterme amacını mekânın içinden ve mekânla birlikte hayata geçiriyor. Türkiye’den Müze Gazhane iklim krizi üzerine düşünmeyi teşvik eden yeni bir mekân. Son dönemde ev sahipliği yaptığı “İki Deniz Arası” sergisinin merkezinde ise ekolojik krizin İstanbul üzerindeki etkisinin mekânsal izdüşümü var. Serkan Taycan’ın 2013’ten beri düzenlediği ve linyit ocakları, yeni havalimanı bölgesi, 3. Köprü yolu, hafriyat atık alanları, sanayi ve toplu konut alanları, Kanal İstanbul güzergâhı arasından geçen yürüyüş rotası hem doğa kaybını tecrübe etmeyi hem de mekân üzerinden toplumsal eşitsizlikler ve kent hakkına kafa yormayı mümkün kılan bir düşünme platformu. Mekanda Adalet Derneği’nin de “Bir Yıkımın İnşası” çalışması bu sergi kapsamında Gazhane’de gösteriliyor.14

Sanatçılar ve sanatçı kolektifleri

Sanatsal üretimler artık iklim krizini, insan–doğa ilişkisini, yok oluş fikrini, büyüme kavramını, ekosistem döngülerini çok daha fazla sanatsal üretimin merkezine alıyorlar.

Kültür–sanat aktörlerinin ekolojik dönüşüme ilham verecek yeni bir tahayyül ortaya koyabilmesinin en önemli sebeplerinden biri verili kabul edilen sınırsız büyüme, aşırı tüketim ve enerji seçimlerini tartışmaya açması. Böylelikle modern toplumların süregiden yaşam biçimleri ile iklim krizi arasındaki ilişkiyi farklı mecralarda ve yaratıcı yöntemlerle ortaya koyuyorlar. Yine hepsi burada anılamayacak kadar fazla örnek olsa da tiyatro, müzik, performans, film ve görsel sanatlar gibi kültür–sanatın farklı dallarından pek çok sanatçının iklim meselesi ile uğraştığı görülebilir. Ayrıca farklı örgütlenme pratiklerine örnek olarak sanatçı kolektifleri düşünülebilir.15

Yerel örgütlenmeler

Pek çok yerel örgütlenme iklim değişikliğinin sebepleri ve sonuçları dahil kendi yerellerindeki sorunlara çözüm üretirken kültürel boyutu da dikkate alıyorlar. Kültür–sanat aktörleri iklim adaleti ekseninde çalışırken yerelden başlıyor. Tabandan gelen bu örgütlenmeler kolektif çalışmanın önemi, sosyal adalet ve katılım gibi değerleri ekolojik dönüşümün ayrılmaz bir parçası olarak görüyorlar. Örneğin, Hollanda’da Rotterdam kentinde Afrikaanderwijk kooperatifi bulunduğu mahallenin semt pazarında çıkan çöplerin geri dönüşüme gitmesini sağlarken aynı zamanda ortalama gelir seviyesi düşük mahallede istihdam yaratıyor ve pazardan arta kalan gıda ile hazırlanan ürünleri erişilebilir fiyatlarla kooperatifin müşterek alan olarak kullanılan merkezinde sunuyor. Türkiye’den GOLA düzenlediği festival ile hem doğanın hem yerel kültürel mirasın korunması gereğinin altını çizerken Mordem Sanat Merkezi doğa ile uyum içinde nasıl yaşanabileceği üzerine çalışmalarını şenlikler ve tiyatro aracılığıyla kaybolan sanat formlarını canlandırarak sürdürüyor.

Kültürel ve siyasi dönüşümün kesişiminde iklim krizi

Tüm bu örnekler kültür–sanat aktörlerinin iklim krizini hiçbir zaman tek bir boyuta indirgemediğini gösteriyor. Kültür–sanat alanına bakmak iklim meselesinin önemli ama yine ihmal edilmiş başka bir yönünü daha net bir biçimde ortaya koyuyor. İklim değişikliği çok boyutlu ve pek çok farklı sorunun iç içe geçtiği bir mesele. Kesişimsellik kavramı iklim krizini anlamak için elzem.

Örneğin kültür–sanat aktörleri adalet(sizlik) konuşmadan iklim krizinin özünü kavrayamayacaklarının farkında. Tam da bu yüzden iklim adaleti kültür–sanat aktörlerinin iklim kriziyle ilgili üretimlerinin tam ortasında duruyor. Hollanda’da düzenlenen Warming Up festivali iklim krizinin ancak katılımcı yöntemlerle üstesinden gelinebileceğinin altını çiziyor, çünkü yurttaşlar iklim politikalarını söz sahibi oldukları ölçüde şekillendirebilirler. Yukarda bahsi geçen Değişim Mevsimi 2020 festivali kapsamında düzenlenen Ortak Zemin (Common Ground) programı eşitsizlikleri, iklim adaletsizliğini ve güç ilişkilerini masaya yatırıyor.16 Kültürel hayata katılım ve erişimdeki eşitsizliklerin giderilmesi amacıyla Julie’s Bicyle’ın yarattığı Color Green podcasti az temsiliyet sahibi siyah ve göçmen sanatçıların seslerini duyurmayı amaçlıyor. Kültür–sanat aktörleri ortaklaşma, katılım, iklim adaleti, diyalog, yatay ağlar kurma gibi alternatif pratikleri benimsedikleri ölçüde ve bu farklı eksenlerin kesişiminde yeni bir toplumsal, siyasal ve kültürel tahayyül öneriyor.

1- 17. İstanbul Bienali mandaların izini takip ediyor. İKSV. bienal.iksv.org/tr/haberler/17-istanbul-bienali- mandalarin-izini-takip-ediyor (Erişim tarihi: 24 Ekim2022)
2- Tabii ki ekolojik kriz ile ilgili sanatsal üretim krizin başından beri mevcut, ancak konunun bu derecede yaygın ve farklı coğrafyalarda tartışılıyor olmasının görece yeni olduğu söylenebilir.
3- Küratoryal metin. (2022) bienal.iksv.org/tr/17- istanbulbienali/kuratoryal-metin (Erişim tarihi: 14 Ekim 2022)
4- Paker, H. (2021). Ekolojik dönüşüm için kültür ve sanat. www.iksv.org/i/content/14910_1_IKSV_ Ekolojik_Donusum_2021.pdf (Erişim tarihi: 21 Kasım 2022).
5- A.g.y.; Paker, H. (2021). Ekolojik dönüşüm için kültür ve sanat: Türkiye’den örnekler. [Politika metni]. www.iksv.org/i/content/19585_1_KPC_ekolojik_ donusum_2021.pdf. (Erişim tarihi: 21 Kasım 2022).

6- Bu bölümde tartışılan örnekler yazar tarafından Ekolojik Dönüşüm için Kültür ve Sanat başlıklı İKSV Kültür Politikaları Çalışmaları 9. raporu için yapılan saha araştırmasına ve Türkiye’de İKSV, Julie’s Bicycle ve British Council işbirliğiyle düzenlenen ve farklı kültür–sanat aktörlerinin bir araya geldiği bir çalıştaya dayanmaktadır.
7- Kuşkusuz tüm örneklerden tek tek bahsetmek yazının sınırları içinde mümkün değil. Ayrıca giderek zenginleşen ve genişleyen bir alan söz konusu. Dolayısıyla yazıda bahsedilen örneklerin önem sırası gözetmeyen bir seçki olduğu unutulmamalıdır. Bunların dışında da pek çok kültür–sanat kurumu iklim krizi ve diğer çevre sorunları ile ilgili çalışıyor. Yukarda sözü geçen kurumlara ek olarak Hollanda’dan DutchCulture, Heet Nieuwe Instituut, Jan van Eyck Akademie, İngiltere ve İskoçya’dan British Council ve Creative Carbon Scotland, Türkiye’den SALT ve Anadolu Kültür bunlar arasında sayılabilir. SALT’ın düzenlediği İKLİMCİL: Mevsimler Sürüklenirken sergisi. saltonline. org/tr/2317/iklimcil-mevsimler-suruklenirken adresinde görülebilir. Kültür–sanat alanında ekolojik dönüşüm için çalışan çeşitli aktörler, yine eksiksiz olmamakla birlikte, şu iki ağ haritasında görülebilir: Ekolojik Dönüşüm İçin Kültür ve Sanat (2021) graphcommons.com/graphs/ de149413-717b-4e1b-9438-eed2638d44f0 ve Kesişimsellik Ağ Haritası (2021) graphcommons.com/ graphs/592e4068-5763-4631-9fe6-0f3ebf01e8c5.

8- Eliasson, O. ve Rosing, M. Ice Watch Paris. icewatchparis.com (Erişim tarihi: 21 Kasım 2022).

9- 17. İstanbul Bienali küratörleriyle bir söyleşi. (2022, 7 Temmuz) [Video]. YouTube. www.youtube.com/ watch?v=LwOd6GW9bAQ (Erişim tarihi: 21 Kasım 2022).

10- Bailey, M. (2018, 29 Ağustos). Shell sponsorship deal with Amsterdam’s Van Gogh Museum ends. The Art Newspaper. www.theartnewspaper. com/2018/08/29/shell-sponsorship-deal-with- amsterdams-van-gogh-museum-ends Erişim tarihi: 13 Ekim 2022).

11- Paker, H. (2021). Ekolojik dönüşüm için kültür ve sanat. www.iksv.org/i/content/14910_1_IKSV_ Ekolojik_Donusum_2021.pdf (Erişim tarihi: 21 Kasım 2022).
12- Festivalin yarattığı etki şu raporda detaylı olarak okunabilir: Artsadmin ve Julie’s Bicycle (2022). Reflecting on season for change and its impact. www.seasonforchange.org.uk/wp-content/ uploads/2020/12/SFC-report_long_final_medium- quality.pdf (Erişim tarihi: 21 Kasım 2022).
13- Bozcaada Uluslararası Ekolojik Belgesel Festivali finalistleri ve jürileri açıklandı. (2022, 4 Ekim) EQOIQ. www.ekoiq.com/2022/10/bozcaada-uluslararasi- ekolojik-belgesel-festivali-finalistleri-ve-jurileri- aciklandi/ (Erişim tarihi: 21 Kasım 2022). Türkiye’de ekolojik konuları merkezine alan diğer festivaller arasında Festtogether, Bozcaada Caz Festivali ve Sürdürülebilir Yaşam Film Festivali sayılabilir.
14- Katılım, birlikte düşünme, iklim adaleti, ortaklaşma, ağ kurma, dayanışma gibi pratikleri aynı çatı altında bir araya getiren mekânlara başka bir örnek Kültürhane. 17. İstanbul Bienali ise çoğulcu mekânlar fikrini benimseyerek gündelik yaşama, mahalleye, sokaklara dağılan üretim ve etkinliklerle etkileşimi, erişimi ve katılımı teşvik ediyor. Tüm bu mekânların etkileşimi destekleyecek şekilde tasarlanması katılım ve diyaloğa verilen önemi bir kez daha gösteriyor.
15- İngiltere’den yukarıda ayrıntılı olarak anlatılan Cooking Sections, Türkiye’den birbuçuk Ekoloji ve Sanat Çalışmaları, ekoloji ve sanat ekseninde çalışan kolektiflere örnek teşkil ediyor.
16- Season for Change. www.seasonforchange.org.uk. (Erişim tarihi: 21 Kasım 2022).

Giriş

Bir manda festivalinin iklim krizi ile ne ilgisi var? İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından düzenlenen ve küratörlüğünü Ute Meta Bauer, Amar Kanwar ve David Teh’in yaptığı 17. İstanbul Bienali kapsamında bu yıl ilk kez bir manda festivali düzenleniyor. Bu festival ilhamını Çamuralem/Wallowland projesinden alıyor. Bu yılki bienale Çamuralem projesiyle katılan sanatçı/ aktivist Daniel Fernández Pascual ve Alon Schwabe mandaların tehdit altındaki yaşam alanlarını inceleyerek mandaların kültürel ve ekolojik öneminin altını çiziyor.1 Manda festivali ise sanatçıların yaptığı incelemeleri ve kurdukları bağlantıları görünür kılmak ve yurttaşlarla buluşturmak için düzenleniyor. Pascual ve Schwabe kurdukları sanatçı kolektifi Cooking Sections ile insanların ekolojik ayak izini gıda kaynakları, üretimi ve tüketimi üzerinden inceliyor. Mandaların izini sürmek bienali izleyenleri doğa, yaşam alanları, sulak alanlar ve gıda üzerine düşünmeye davet ediyor. Aynı zamanda insanların ekosisteme yaptığı aşırı baskıyı ve bunun sonucunda ortaya çıkan yıkıcı iklim krizini kavramayı kaçınılmaz kılıyor.

Cooking Sections bir süredir farklı coğrafyalarda ekoloji ve kültür–sanat ekseninde çalışan sivil toplum aktörlerine sadece tek bir örnek. Kültür–sanat alanının iklim kriziyle karşılaşması görece yeni olsa da krizin kendisi oldukça eski.2 Üstelik aradan geçen zaman bize bugüne kadar alınan önlemlerin yetersiz, yöntemlerin etkisiz olduğunu gösteriyor. Tam da bu sebeple yeni tartışmalar iklim krizini durdurmak için teknolojik gelişmeden ve devletlerin kısmi düzeltmelerinden çok, bütüncül bir dönüşüm ihtiyacını ortaya koyuyor. Gezegenin sınırlarına saygı duyan sistemlere dönüşümün gerçekleşebilmesi için gereken en önemli şeylerden biri doğayla uyumu ve adaleti önceleyen yeni bir toplumsal tahayyül. Peki böyle bir tahayyül nerede ve nasıl ortaya çıkacak? Bu soru kaçınılmaz olarak ekoloji ve kültür– sanat üzerine düşünmeyi gerektiriyor. Bu yazı kültür–sanat aktörlerinin ekolojik krizi durdurmak için nasıl harekete geçtiklerini ve değişim için nasıl bir rol oynadıklarını inceliyor.

Sınırsız büyüme, ihtiyaçların çok ötesinde aşırı tüketim ve bu modelin gerektirdiği enerji üretimi ile şekillenen modernite adil bir bölüşüm yaratamadığı gibi gezegenin sınırlarını hiçe sayarak ağır bir tahribat bırakıyor. Farklı coğrafyalardan, farklı kesimlerden, kırdan ve kentten yükselen toplumsal talepler bize, bugünün toplumları için ilerleme ve refaha kavuşmak ile sınırsız büyüme arasında kopmaz olduğu varsayılan bağı sorgulama anının geldiğini gösteriyor. Bu sorgulama anında kültür–sanatın çok önemli bir rolü var. 17. İstanbul Bienali’nin de bir kez daha altını çizdiği gibi:

“Bu âna hakkını vermek için beklenti ve amaçlarımızı baştan kurgulamalı, formatlarımızı gözden geçirmeli ve hem siyasi hem de felsefi olan temel bir sorgulamaya; samimi, toplumsal, cömert ve hararetli sohbetlere yol açmalıyız.”3

Kültür–sanat iklim krizini durdurmak için yeni bir umut sunuyor çünkü ekolojik kriz ile ilgili çalışan kültür kurumları, sanatçılar, kolektifler ve çeşitli sivil girişimlerin bu bağlamda oynadıkları en önemli rol yaratıcı kapasitelerini kullanarak farkındalık yaratmak ve yurttaşların iklim meselesini sahiplenmesine katkı sunmak.4 Kültür–sanat, iklim değişikliği gibi soyut, karmaşık ve günlük yaşama uzak görünebilen bir meselenin aslında tam da değişen hayatın ortasında yer aldığını, tüm yurttaşların hayatını farklı şekillerde etkilediğini, zor seçimler içerdiğini ve adaletle ilgili olduğunu benzersiz yollarla anlatıyor. Böylelikle iklim krizini elle tutulur, anlaşılır ve üzerinde konuşulabilir hâle getiriyor. Kültür–sanat aktörleri iletişim vasıflarını kullanarak insanların dikkatini iklim krizinin aciliyetine yöneltebiliyor. Bu bağlamda kültür–sanat aktörleri şu soruların cevaplarını arıyor: Birbirimizle nasıl ilişkileniyoruz? Doğayla nasıl ilişkileniyoruz? Doğayla ve birbirimizle tahakküme dayalı olmayan ilişkilerle bezeli yeni bir toplumsallık mümkün mü? Bu sorgulama alternatiflerin ortaya çıkmasına vesile olarak insanların duygu ve zihin haritasına yeni anlam çerçeveleri katıyor. İklim krizini yaratan ekonomik büyüme, tüketim ve fosil yakıt temelli modern toplum düzenine alternatifler hayal edebilmeyi mümkün kılıyor. İklim ve doğa dostu, katılımcı ve kapsayıcı bir toplumsal tahayyül için zemin hazırlıyor. Böyle bir yaklaşımın denemelerini çeşitli toplumsal hareketler ve topluluklarda görsek de kültür–sanat alanının yaptığı farklı bir katkı, iletişim ve yaratıcı gücünden aldığı ivmeyle ekolojik dönüşüm ihtiyacını duygulara ve algılara hitap ederek yurttaşların gündelik hayatına taşıması.

Kültür–sanat aktörleri ekolojik krizi yaratan toplumsal, siyasal, ekonomik ve kültürel etkenleri dönüştürecek ve insanların krizi durdurmak için harekete geçmesini sağlayacak yeni bir çerçeve önerirken bu değişimi hayata geçirecek alternatif pratikler ve iş yapma biçimleri de geliştiriyorlar.5 Bu bağlamda katılımcılığı tabandan tesis edecek önlemlere başvuruyorlar. Yerelliğe önem atfederek hem yerelle bağlar kuruyorlar hem de ulusötesi ağlar geliştiriyorlar. Bu ağlar sayesinde dayanışma ve birbirinden öğrenme süreçlerini hayata geçirebiliyorlar. Kültür–sanat aktörlerinin sıklıkla benimsedikleri yöntemler arasında farklı disiplinler, farklı gruplar ve yurttaşlar arasında diyalog kurmak ve hikâye anlatıcılığı var. Ayrıca önerilen alternatifleri hayata geçirmeye yönelik mekânlar ve etkileşimler kurgulamak da kullanılan yöntemler arasında. Tüm bu pratikleri yatay kesen temel sorular ise iklim adaletinin nasıl sağlanacağı, bozulmuş olan insan–doğa ilişkisinin nasıl tamir edilebileceği ve ekolojik dönüşümün nasıl gerçekleştirilebileceği.

Hollanda, İngiltere ve Türkiye’den örnekler6

Küresel bir krize müdahalenin ulusal sınırlar çerçevesinden örneklendirilmesi meselenin özüne ters gelebilir ancak iklim krizi küresel olmasına rağmen tezahürleri yerel olarak şekilleniyor. İklim değişikliğinin sonuçlarını tecrübe edenlerin verdiği tepki de yerel, toplumsal, siyasal ve kültürel dinamiklerle belirleniyor. Dolayısıyla bu örnekler sahadan, farklı coğrafyalardan pratiklerin nasıl yan yana düştüğünü anlamak için ele alınacaktır ve bu gözle okunmalıdır. Farklı coğrafyalardan benzer kaygılar taşıyan alternatiflerin ortaya çıkması iklim meselesinin yerel–küresel doğasını yansıtmaktadır.

Kültür–sanat kurumları

Kültür–sanat alanında iklim krizi ile ilgili çalışan aktörler arasında kültür–sanat kurumları önemli bir rol oynuyor. Ekoloji ve kültür–sanat kesişiminde yer alan bu kurumlar öncelikle var olan krize ve krize yol açan toplumsal, siyasal, kültürel etkenlere işaret eden içerik üretilmesini destekliyor. Kültür–sanat kurumları yaratıcı kapasit lerini yalnızca iklim krizinin boyutlarını ve sebeplerini anlamaya değil aynı zamanda bu krizden çıkışta gerekli olan dönüşüm için alternatif anlam çerçeveleri ve iş yapma biçimleri ortaya koymak için kullanıyorlar. Sergiler, işler ve performanslar akla ilk gelen yöntemler ancak kültür–sanat kurumları sorunu kamu programları, yayınlar, podcastler, konuşmalar, sohbetler, araştırmalar, festivaller, mekânlar gibi çok çeşitli araçlarla yurttaşlara sunuyor. Bu yaratıcı işlerle ortaya konan temalar arasında toprak, su, değişen iklim ve sonuçları ve insan faaliyetleri sonucu ortaya çıkan doğa kaybını görmek mümkün. Bu temalar kirlilik, kuraklık, değişen doğa döngüleri, gıda üretimi, sulak alanlar ve buzullar gibi yok olan habitatlar üzerinden anlatılıyor. İçerik üretmenin yanı sıra kültür–sanat kurumları ekolojik meselelerle ilgili çalışan sanatçılar, örgütlenmeler, araştırmacılar ve yerel yönetimleri bir araya getiren ağlar kurulmasını destekliyor. Ayrıca araştırmalar yürüterek hem bilgi üretimine katkı veriyor hem de yeşil araçlar ve öneriler geliştiriyorlar.

Hollanda’dan kültür politikaları alanında bilgi üretmek için çalışan Boekman Vakfı 2021–24 dönemi için sürdürülebilirliği odak alanı olarak belirlemiş ve bu doğrultuda konferanslar, etkinlikler ve araştırmalar aracılığıyla bilgi paylaşıyor ve uluslararası işbirlikleri yapıyor.7 Aynı zamanda ulusal kültür fonlarına başvuran kurumlara projelerinde sürdürülebilirliği nasıl dikkate alabilecekleriyle ilgili danışmanlık veriyor. İngiltere’den kültür–sanat alanının öncü kuruluşlarından Julie’s Bicycle bir yandan yaratıcı aktörlerin iklim krizi ile ilgili bilgilerini ve krize müdahale etme kapasitelerini artıracak programlar sunarken diğer yandan enerji verimliliği, seyahat, prodüksiyon, atık ve geri dönüşüm konularında yapılabileceklerle ilgili yeşil araçlar, sertifikalar ve rehberler geliştiriyor. Bunun yanı sıra araştırmalar, raporlar, haritalama çalışmaları ve sohbet serileri ile farkındalığın artmasına katkıda bulunuyor. Julie’s Bicycle tüm bu faaliyetleri hem yaygınlaştırmak hem de etkisini güçlendirmek için farklı coğrafyalardan iklim adaleti perspektifiyle çalışan sanatçılar, kültür–sanat aktörleri ve sivil toplumla bir araya gelerek yerel–küresel ağlar kuruyor. Belediyelerle ve İngiltere Sanat Konseyi ile ortak programlar düzenleyen Julie’s Bicycle iklim krizine etkin bir müdahalenin savunuculuğunu yapmayı da ihmal etmiyor. 2015’te Paris Anlaşması’nın müzakerelerinin yürütüldüğü COP21 sırasında güçlü iklim hedeflerini savunmak için aralarında kültür–sanat kurumları, sanatçılar, politika yapıcılar ve fon kuruluşlarının olduğu 150 kişilik bir grubu bir araya getirerek ArtCOP21’i düzenledi. Bu kapsamda Eliasson ve Rosing tarafından 2014 yılında yaratılan Ice Watch işinin yeniden üretimine de destek oldu.8 Türkiye’den İKSV ise son yıllarda gerek kültür politikaları çalışmalarını gerek yaratıcı içeriklerinin önemli bir bölümünü ekolojik krizin farklı yönlerini düşünmeye ayırıyor. İKSV, ürettiği raporlar ve podcastler ile düzenlediği çalıştaylar aracılığıyla Türkiye’de kültür–sanat alanında üreten farklı aktörleri iklim krizi üzerine birlikte düşünmeye davet etti ve kentte kamusal bir tartışma başlattı. İKSV çatısı altında düzenlenen 16. İstanbul Bienali, “Yedinci Kıta” başlığıyla Pasifik okyanusunda gezen dev plastik atık adasına gönderme yaparken 17. İstanbul Bienali ise kompost temasını benimsiyor. Her iki bienal de ekolojik krizin farklı yönlerini ele alan sanatsal üretimlere, kamusal programlara ve mekânlara ev sahipliği yapıyor ve “yapmanın, paylaşmanın, göstermenin, düşünmenin farklı bir yolu olabileceğini” ortaya koymayı amaçlıyor.9 Ayrıca İKSV belediyeler ile işbirliği yaparak kent politikaları için vazgeçilmez olan iklim krizi ile mücadeleye kültür–sanat alanından destek sağlıyor.

Ekolojik dönüşümün bir parçası olmak kurumların kendi seçimlerini de gözden geçirmelerini gerektiriyor. Tam da bu sebeple pek çok kültür–sanat kurumu ekolojik ayak izlerini küçültmek, yani yenilenebilir kaynaklardan enerji kullanmak, su tüketimini düşürmek ve plastik tüketimini azaltmak/ sıfırlamak gibi önlemler alıyorlar. Ayrıca fon kaynaklarını da yeniden değerlendirerek iklim krizinin başlıca sorumlularından olan fosil yakıt şirketleriyle sponsorluk ilişkilerini bitirmeye başladılar. Hollanda’da küratörler ve sanatçılardan oluşan Fosil Yakıtsız Kültür NL’nin (Fossil Free Culture NL) de bu yönde itirazları sonucu Van Gogh ve Mauritshuis müzeleri Shell ile olan sponsorluk anlaşmalarını 2018 itibarıyla sona erdirdi. Londra’daki Tate müzesi de 2016’da BP’den fon kabul etmemeye başladı.10

Festivaller

Kültür–sanat alanının ekolojik krizi görünür kılma ve farkındalık yaratma amacıyla kullandığı mecralardan biri de festivaller. Festivaller izleyicilerini iklim krizi ile ilişkilendirmeyi amaçlıyor. Ayrıca ekolojik ayak izini azaltan pratikleri hayata geçirerek örnek teşkil ediyor. Hollanda’da Warming Up festivali çerçevesinde 2020’de pop-up performanslar, müzik etkinlikleri ve konuşmalardan oluşan mini sokak festivalleri, genç iklim aktivistleriyle bir tartışma serisi, iklimle ilgili bir yarışma programı, sahil şeridi boyunca yapılan bir bisiklet turu, film gösterimleri, çalıştaylar ve sokak meclisleri düzenlendi. Bu festivalde bisiklet turu süresince gençler iklim değişikliğinin bir sonucu olarak yükselen deniz seviyelerine dikkat çekmek için uğradıkları yerlerde sohbetler gerçekleştirdiler. Sokak meclisleri ise vatandaşların iklim politikalarına katılımını teşvik etmek üzere düzenlendi.11 İngiltere’den Season for Change 2020 (Değişim Mevsimi 2020) festivali Glasgow’da 26.’sı düzenlenen iklim müzakereleri (COP26) sırasında iklim krizini herkesin gündemine taşımayı amaçlayan sanatçıların, kültür kurumlarının ve yurttaşların katıldığı büyük bir tartışma, karşılaşma, öğrenme ve harekete geçme alanı yarattı. Kültür–sanat alanında çalışanlar iklim krizi için diyalog ve çözüm üretebilecek yaratıcı içerikler, pratikler ve katılımcı etkinlikler tasarlamak üzere Julie’s Bicycle ve Artsadmin tarafından davet edildi. Bu kapsamda toplulukları ve yurttaşları iklim krizi ile ilişkilendiren 15 sanatsal iş festival için özel hazırlandı; 231,000 kişi çeşitli programlara katıldı, 100 sanatçı desteklendi, 230 etkinlik düzenlendi ve bir milyondan fazla insana basın yayın aracılığıyla ulaşıldı.12 Türkiye’den Bozcaada Uluslararası Ekolojik Belgesel Festivali (BİFED) hızlı ve aşırı tüketim karşısında yerele ve yavaş olana öncelik tanıyarak doğru bilgi yayan ve umut taşıyan hikâyeleri aktaran bir platform olmayı ve gezegenin dertlerine ortak olanlarla dayanışmayı büyütmeyi amaçlıyor.

2022’de dokuzuncusu düzenlenen BİFED’e yüz ülkeden binin üzerinde iklim krizini, işçi haklarını, gıdayı, göçleri, ekosistemle uyumu konu edinen film başvurdu. Bu filmlerin bir kısmı festival kapsamında gösterildiği gibi aynı zamanda kolektif film okuma, söyleşi ve atölyeler gibi etkileşimi artıran etkinlikler düzenleniyor.13

Mekânlar

Kültür–sanat alanının iklim krizi mücadelesine nasıl yaratıcı yöntemler ile katıldığından bahsederken mekâna yapılan vurgudan mutlaka bahsetmek gerekiyor. Mekânlar çoğu zaman kültür–sanat aktörlerinin önerdiği yeni pratikleri uygulama zemini olarak düşünülürken aynı zamanda iklim krizinden çıkış yolları mekânla kurulan ilişkiden güç alarak gözler önüne seriliyor. Mesela, Hollanda’da üreten bir sergi platformu olan Zone2Source Amsterdam’da Amstelpark’ta konumlanıyor. Sergi platformu sanatçıların doğa içinde ürettiği ve yurttaşların da sanatı doğa içinde tecrübe ettiği kamusal bir “yaşam laboratuvarına” dönüşüyor. Böylelikle Zone2Source doğa ve kültürün nasıl iç içe geçtiğini gösterme amacını mekânın içinden ve mekânla birlikte hayata geçiriyor. Türkiye’den Müze Gazhane iklim krizi üzerine düşünmeyi teşvik eden yeni bir mekân. Son dönemde ev sahipliği yaptığı “İki Deniz Arası” sergisinin merkezinde ise ekolojik krizin İstanbul üzerindeki etkisinin mekânsal izdüşümü var. Serkan Taycan’ın 2013’ten beri düzenlediği ve linyit ocakları, yeni havalimanı bölgesi, 3. Köprü yolu, hafriyat atık alanları, sanayi ve toplu konut alanları, Kanal İstanbul güzergâhı arasından geçen yürüyüş rotası hem doğa kaybını tecrübe etmeyi hem de mekân üzerinden toplumsal eşitsizlikler ve kent hakkına kafa yormayı mümkün kılan bir düşünme platformu. Mekanda Adalet Derneği’nin de “Bir Yıkımın İnşası” çalışması bu sergi kapsamında Gazhane’de gösteriliyor.14

Sanatçılar ve sanatçı kolektifleri

Sanatsal üretimler artık iklim krizini, insan–doğa ilişkisini, yok oluş fikrini, büyüme kavramını, ekosistem döngülerini çok daha fazla sanatsal üretimin merkezine alıyorlar.

Kültür–sanat aktörlerinin ekolojik dönüşüme ilham verecek yeni bir tahayyül ortaya koyabilmesinin en önemli sebeplerinden biri verili kabul edilen sınırsız büyüme, aşırı tüketim ve enerji seçimlerini tartışmaya açması. Böylelikle modern toplumların süregiden yaşam biçimleri ile iklim krizi arasındaki ilişkiyi farklı mecralarda ve yaratıcı yöntemlerle ortaya koyuyorlar. Yine hepsi burada anılamayacak kadar fazla örnek olsa da tiyatro, müzik, performans, film ve görsel sanatlar gibi kültür–sanatın farklı dallarından pek çok sanatçının iklim meselesi ile uğraştığı görülebilir. Ayrıca farklı örgütlenme pratiklerine örnek olarak sanatçı kolektifleri düşünülebilir.15

Yerel örgütlenmeler

Pek çok yerel örgütlenme iklim değişikliğinin sebepleri ve sonuçları dahil kendi yerellerindeki sorunlara çözüm üretirken kültürel boyutu da dikkate alıyorlar. Kültür–sanat aktörleri iklim adaleti ekseninde çalışırken yerelden başlıyor. Tabandan gelen bu örgütlenmeler kolektif çalışmanın önemi, sosyal adalet ve katılım gibi değerleri ekolojik dönüşümün ayrılmaz bir parçası olarak görüyorlar. Örneğin, Hollanda’da Rotterdam kentinde Afrikaanderwijk kooperatifi bulunduğu mahallenin semt pazarında çıkan çöplerin geri dönüşüme gitmesini sağlarken aynı zamanda ortalama gelir seviyesi düşük mahallede istihdam yaratıyor ve pazardan arta kalan gıda ile hazırlanan ürünleri erişilebilir fiyatlarla kooperatifin müşterek alan olarak kullanılan merkezinde sunuyor. Türkiye’den GOLA düzenlediği festival ile hem doğanın hem yerel kültürel mirasın korunması gereğinin altını çizerken Mordem Sanat Merkezi doğa ile uyum içinde nasıl yaşanabileceği üzerine çalışmalarını şenlikler ve tiyatro aracılığıyla kaybolan sanat formlarını canlandırarak sürdürüyor.

Kültürel ve siyasi dönüşümün kesişiminde iklim krizi

Tüm bu örnekler kültür–sanat aktörlerinin iklim krizini hiçbir zaman tek bir boyuta indirgemediğini gösteriyor. Kültür–sanat alanına bakmak iklim meselesinin önemli ama yine ihmal edilmiş başka bir yönünü daha net bir biçimde ortaya koyuyor. İklim değişikliği çok boyutlu ve pek çok farklı sorunun iç içe geçtiği bir mesele. Kesişimsellik kavramı iklim krizini anlamak için elzem.

Örneğin kültür–sanat aktörleri adalet(sizlik) konuşmadan iklim krizinin özünü kavrayamayacaklarının farkında. Tam da bu yüzden iklim adaleti kültür–sanat aktörlerinin iklim kriziyle ilgili üretimlerinin tam ortasında duruyor. Hollanda’da düzenlenen Warming Up festivali iklim krizinin ancak katılımcı yöntemlerle üstesinden gelinebileceğinin altını çiziyor, çünkü yurttaşlar iklim politikalarını söz sahibi oldukları ölçüde şekillendirebilirler. Yukarda bahsi geçen Değişim Mevsimi 2020 festivali kapsamında düzenlenen Ortak Zemin (Common Ground) programı eşitsizlikleri, iklim adaletsizliğini ve güç ilişkilerini masaya yatırıyor.16 Kültürel hayata katılım ve erişimdeki eşitsizliklerin giderilmesi amacıyla Julie’s Bicyle’ın yarattığı Color Green podcasti az temsiliyet sahibi siyah ve göçmen sanatçıların seslerini duyurmayı amaçlıyor. Kültür–sanat aktörleri ortaklaşma, katılım, iklim adaleti, diyalog, yatay ağlar kurma gibi alternatif pratikleri benimsedikleri ölçüde ve bu farklı eksenlerin kesişiminde yeni bir toplumsal, siyasal ve kültürel tahayyül öneriyor.

1- 17. İstanbul Bienali mandaların izini takip ediyor. İKSV. bienal.iksv.org/tr/haberler/17-istanbul-bienali- mandalarin-izini-takip-ediyor (Erişim tarihi: 24 Ekim2022)
2- Tabii ki ekolojik kriz ile ilgili sanatsal üretim krizin başından beri mevcut, ancak konunun bu derecede yaygın ve farklı coğrafyalarda tartışılıyor olmasının görece yeni olduğu söylenebilir.
3- Küratoryal metin. (2022) bienal.iksv.org/tr/17- istanbulbienali/kuratoryal-metin (Erişim tarihi: 14 Ekim 2022)
4- Paker, H. (2021). Ekolojik dönüşüm için kültür ve sanat. www.iksv.org/i/content/14910_1_IKSV_ Ekolojik_Donusum_2021.pdf (Erişim tarihi: 21 Kasım 2022).
5- A.g.y.; Paker, H. (2021). Ekolojik dönüşüm için kültür ve sanat: Türkiye’den örnekler. [Politika metni]. www.iksv.org/i/content/19585_1_KPC_ekolojik_ donusum_2021.pdf. (Erişim tarihi: 21 Kasım 2022).

6- Bu bölümde tartışılan örnekler yazar tarafından Ekolojik Dönüşüm için Kültür ve Sanat başlıklı İKSV Kültür Politikaları Çalışmaları 9. raporu için yapılan saha araştırmasına ve Türkiye’de İKSV, Julie’s Bicycle ve British Council işbirliğiyle düzenlenen ve farklı kültür–sanat aktörlerinin bir araya geldiği bir çalıştaya dayanmaktadır.
7- Kuşkusuz tüm örneklerden tek tek bahsetmek yazının sınırları içinde mümkün değil. Ayrıca giderek zenginleşen ve genişleyen bir alan söz konusu. Dolayısıyla yazıda bahsedilen örneklerin önem sırası gözetmeyen bir seçki olduğu unutulmamalıdır. Bunların dışında da pek çok kültür–sanat kurumu iklim krizi ve diğer çevre sorunları ile ilgili çalışıyor. Yukarda sözü geçen kurumlara ek olarak Hollanda’dan DutchCulture, Heet Nieuwe Instituut, Jan van Eyck Akademie, İngiltere ve İskoçya’dan British Council ve Creative Carbon Scotland, Türkiye’den SALT ve Anadolu Kültür bunlar arasında sayılabilir. SALT’ın düzenlediği İKLİMCİL: Mevsimler Sürüklenirken sergisi. saltonline. org/tr/2317/iklimcil-mevsimler-suruklenirken adresinde görülebilir. Kültür–sanat alanında ekolojik dönüşüm için çalışan çeşitli aktörler, yine eksiksiz olmamakla birlikte, şu iki ağ haritasında görülebilir: Ekolojik Dönüşüm İçin Kültür ve Sanat (2021) graphcommons.com/graphs/ de149413-717b-4e1b-9438-eed2638d44f0 ve Kesişimsellik Ağ Haritası (2021) graphcommons.com/ graphs/592e4068-5763-4631-9fe6-0f3ebf01e8c5.

8- Eliasson, O. ve Rosing, M. Ice Watch Paris. icewatchparis.com (Erişim tarihi: 21 Kasım 2022).

9- 17. İstanbul Bienali küratörleriyle bir söyleşi. (2022, 7 Temmuz) [Video]. YouTube. www.youtube.com/ watch?v=LwOd6GW9bAQ (Erişim tarihi: 21 Kasım 2022).

10- Bailey, M. (2018, 29 Ağustos). Shell sponsorship deal with Amsterdam’s Van Gogh Museum ends. The Art Newspaper. www.theartnewspaper. com/2018/08/29/shell-sponsorship-deal-with- amsterdams-van-gogh-museum-ends Erişim tarihi: 13 Ekim 2022).

11- Paker, H. (2021). Ekolojik dönüşüm için kültür ve sanat. www.iksv.org/i/content/14910_1_IKSV_ Ekolojik_Donusum_2021.pdf (Erişim tarihi: 21 Kasım 2022).
12- Festivalin yarattığı etki şu raporda detaylı olarak okunabilir: Artsadmin ve Julie’s Bicycle (2022). Reflecting on season for change and its impact. www.seasonforchange.org.uk/wp-content/ uploads/2020/12/SFC-report_long_final_medium- quality.pdf (Erişim tarihi: 21 Kasım 2022).
13- Bozcaada Uluslararası Ekolojik Belgesel Festivali finalistleri ve jürileri açıklandı. (2022, 4 Ekim) EQOIQ. www.ekoiq.com/2022/10/bozcaada-uluslararasi- ekolojik-belgesel-festivali-finalistleri-ve-jurileri- aciklandi/ (Erişim tarihi: 21 Kasım 2022). Türkiye’de ekolojik konuları merkezine alan diğer festivaller arasında Festtogether, Bozcaada Caz Festivali ve Sürdürülebilir Yaşam Film Festivali sayılabilir.
14- Katılım, birlikte düşünme, iklim adaleti, ortaklaşma, ağ kurma, dayanışma gibi pratikleri aynı çatı altında bir araya getiren mekânlara başka bir örnek Kültürhane. 17. İstanbul Bienali ise çoğulcu mekânlar fikrini benimseyerek gündelik yaşama, mahalleye, sokaklara dağılan üretim ve etkinliklerle etkileşimi, erişimi ve katılımı teşvik ediyor. Tüm bu mekânların etkileşimi destekleyecek şekilde tasarlanması katılım ve diyaloğa verilen önemi bir kez daha gösteriyor.
15- İngiltere’den yukarıda ayrıntılı olarak anlatılan Cooking Sections, Türkiye’den birbuçuk Ekoloji ve Sanat Çalışmaları, ekoloji ve sanat ekseninde çalışan kolektiflere örnek teşkil ediyor.
16- Season for Change. www.seasonforchange.org.uk. (Erişim tarihi: 21 Kasım 2022).

DÖN