Karar alıcılar tarafından çoğu kez ucuz bir enerji kaynağı olduğu öne sürülen ve enerji arz denkleminde vazgeçilmez kabul edilen kömürün, kömür madenciliği ve termik santral işletmeciliğinin maliyetlerine yansıtılmayan, ancak toplum tarafından sırtlanılan ağır bir gerçek bedel faturası var. Ana akım iktisadın “dışsallık” olarak tanımladığı bu bedeller, gerçekte insanların da içinde yaşadığı ve yaşamlarını sürdürmek için bağımlı olduğu doğal ve tarımsal ekosistemlerin “sağlığının bozulması”, ekolojik ilişkiler bütünlüğü içinde, insan topluluklarının sağlığına, toplumsal, kültürel ve ekonomik refahına mal olan çok katmanlı ve birbiri ile etkileşimli bir dizi olumsuz etkiyi kapsıyor.

Kömürün en ağır bedellerinden biri insan sağlığı üzerindeki etkilerinden kaynaklanıyor ve bu bedel şirketler tarafından değil doğrudan toplum tarafından ödeniyor. Kömürün yeraltından çıkartılmasından santrale taşınmasına, santralde büyük kazanlarda yakılmasından arda kalan külün taşınmasına ve depolanmasına kadar, yani kömürün “beşikten mezara” yolculuğu boyunca, insan sağlığını doğrudan ve dolaylı olarak etkileyen pek çok etken ortaya çıkıyor.

Termik santrallerde kömürün yakılması sonucu ortaya çıkan toz (partikül madde), kükürt dioksit, azot oksitler, ağır metaller, kalıcı organik kirleticiler ve radon gibi bazı radyoaktif gazlar başlıca risk faktörleri. Bu kirleticiler ve solunum, kalp–damar, sinir sistemlerinde yarattıkları akut ve kronik sorunlar arasındaki ilişki üstüne dünya genelinde uzun yıllardır çok sayıda bilimsel çalışma üretilmiş durumda. Bu çalışmalar gösteriyor ki kirleticiler, hava, (denizel ekosistemler dahil olmak üzere) su ve toprak alıcı ortamları aracılığı ile ya doğrudan insan bedenine giriş yapıyor ya da besin zincirinde birikerek insan metabolizmasına ulaşıyor.

Hava kirliliği ve sağlık etkileri

Kömür bölgelerinde halkın en çok şikâyetçi olduğu, kamuoyuna en fazla yansıyan ve görece olarak akademi tarafından da en çok çalışılan etki alanı kömürün yakılması sonucu ortaya çıkan hava kirliliğinin sağlık etkileri.

Ancak bu bölgelerde deneyimlenen bu sağlık sorunlarını resmi sağlık verilerinden ve istatistiklerinden yola çıkarak tüm boyutları ile gözler önüne sermek çoğu zaman mümkün değil. Tıpkı çevre kirliliği izleme verilerinde olduğu gibi, sağlıkla ilgili var olan resmi izleme çalışmalarının sonuçlarına da bilgi edinme hakkı kapsamında en çok etkilenen yerleşim yerleri (il, ilçe, köy) düzeyinde ulaşılamıyor.

Yine de kimi zaman, çarpıcı verilere ulaşmak mümkün. Adana Yumurtalık’ta bu yıl içinde işletmeye alınan bir termik santralin üretim lisansının iptali için açılan davada mahkeme aracılığıyla elde edilen sağlık verileri kömür ile kanser arasındaki ilişkiyi gözler önüne seriyor. Sağlık Bakanlığı’ndan gelen verilere göre, bölgede 2002 yılında çalıştırılmaya başlanmış ilk termik santralden sonra, 2008–2015 yılları arasında kanser vaka sayıları yaklaşık 4 kat artmış.1

Endüstriyel kirlilikten çokça etkilenen bu bölgelerde kamu kurumlarınca yürütülen halk sağlığı izleme çalışmaları yeterli düzeyde değil; ancak akademisyenlerce yürütülen bağımsız akademik çalışmalar –her ne kadar önlerine pek çok bürokratik engel çıkarılıyor olsa da– yok değil.

2022 yılında göğüs hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Sebahat Genç yönetimindeki ekibin yaptığı çalışmada2 Yatağan Devlet Hastanesi ve Bodrum Devlet Hastanesi’nin kayıtlarına dayanarak Yatağan Devlet Hastanesi’ne kanser tanısıyla başvuranların sayısının Bodrum’dakinin üç–dört katı olduğu ortaya çıktı. Bu iki ilçenin karşılaştırma için seçilmesinin nedeni; Muğla’da halen aktif olarak çalıştırılan üç termik santralin (Yatağan, Yeniköy ve Kemerköy termik santralleri) yol açtığı kümülatif hava kirliliğinden Yatağan’ın en çok, Bodrum’un ise en az etkilenen ilçeler olması. Karşılaştırma Türkiye geneline taşındığında, 2016’da ve 2017’de Yatağan’daki akciğer kanseri oranı 100 binde 60 iken, Türkiye’de 100 binde 20 olduğu görülüyor. Yani Yatağan’da akciğer kanseri görülme sıklığı Türkiye ortalamasının da üç katı. Çalışmadan bir başka çarpıcı kıyaslama ise, Yatağan’da, hava kirliliğinin önemli bileşenlerinden olan partikül madde konsantrasyonlarının (PM2.5 ve PM10) Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) insan sağlığı açısından belirlediği kılavuz değerlerin çok üstünde, ortalama üç katı civarında olması.

DSÖ, 2013 yılında soluduğumuz havadaki partikül maddeyi insanda kanser yapan 1. grup etmenler arasında sınıflandırmıştı. Ancak bu kirletici için Türkiye mevzuatında hâlâ bir limit değer tanımlanmış değil.

Sahada ölçülemeyen etkinin modelleme yoluyla bilimsel tahmini mümkün

Kömürün gerçek sağlık bedelinin bütüncül bir dökümünü yapmak yetersiz takip ve sınırlı araştırma yüzünden zor. Öte yandan, küresel düzeyde yürütülen çevresel epidemiyoloji ve meta-analiz çalışmalarının sonuçlarından yola çıkılarak oluşturulan hava kalitesi ile bağlantılı sağlık etki analizi yapılabilmesine olanak sağlayan modellemeler mevcut.

Bu modelleme çalışmalarından biri Sağlık ve Çevre Birliği (HEAL) tarafından Ocak 2022’de yayımlandı.3 Çalışmaya göre halen işletmede olan en eski kömürlü termik santralin işletmeye alındığı 1965 yılı ile 2020 yılı arasında çalıştırılan 30 kömürlü santralin yarattığı kümülatif hava kirliliği nedeniyle 196 bin insan erken yaşta öldü. Aynı çalışmada, bu 30 santralin yol açtığı toplam sağlık maliyeti ise 320 milyar avro olarak hesaplandı. HEAL, sağlıklı çevresel veriye erişimde yaşanan sorunlar nedeniyle modelleme sonuçlarının gerçek sonuçlardan çok daha düşük çıktığını, gerçek erken ölüm ve hastalık sayılarının dramatik biçimde yüksek olabileceğini belirtiyor.4

Öte yandan bu santrallerin baca gazı arıtma tesisleri mevzuata uygun biçimde yapılsa, tam verimle ve düzenli çalıştırılsa bile, atmosfere salınan kirleticilerin yaratacağı sağlık bedeli kabul edilebilir gibi değil. Örneğin Muğla Milas’ta bulunan Yeniköy ve Kemerköy termik santralleri şirketin iddia ettiği gibi Sanayiden Kaynaklı Hava Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği’ne tam uyum sağlansa dahi, 2024 yılına, yani maden ruhsat süresinin sonuna kadar işletmede kaldığı takdirde, toplam 2.600 erken ölümden sorunlu olacak.5 Bölgede, santrallere yakıt sağlayan kömür madeninin genişletilmesine karşı ciddi bir direniş sürüyor.

Kömür madenciliğinden kaynaklı hava kirliliği

Madenlerde kömür damarına ulaşabilmek için yapılan patlatma, delme ve kazı işlemleri sırasında ortaya çıkan toz, başta kömür tozu olmak üzere ağır metaller, asbest, radon gibi önemli sağlık sonuçlarına yol açan zararlı kimyasallar; kömürle birlikte yeraltından atmosfere salınan metan gazının ve açığa çıkan kömürün hava ile birleşerek yanması; kömürün maden sahasından kömür işleme tesislerine ve termik santrale taşınırken kamyonların yarattığı emisyonlar çok önemlikirlilik kaynakları. Bu kirliliğe bağlı olarak kömür madenlerinde çalışan emekçiler ciddi sağlık riskleri ile karşı karşıya.6 Bu riskler sadece madenciler için geçerli değil; kömür madeni sahalarına yakın yaşayan yöre halkı da risk grupları içinde. Maden bölgelerinde akciğer kanseri başta olmak üzere farklı kanser türleri, KOAH gibi kronik solunum yolu hastalıkları, kalp–damar hastalıkları, böbrek rahatsızlıkları, depresyon, çocuk düşürme, yenidoğan bebeklerde gelişim bozuklukları ve erken ölüm vakalarında artış en sık görülen sorunlar.

Her ne kadar termik santrallerin hava kirliliği etkisi kadar gündeme taşınmasa da madenciliğin hava kalitesine etkisi çok ciddi. Örneğin Kütahya’da gerçekleştirilmesi planlanan bir linyit madeni genişletme projesinde günlük olarak ortaya çıkacak toz (PM10) miktarının, ilgili yönetmelikteki günlük toz konsantrasyonu limit değerinin 2000 katından fazla olabileceği hesaplanmış durumda.7

Kömür kaynaklı su ve toprak kirliliğinin sağlık etkileri

Kömür madenciliği ve termik santrallerde elektrik üretimi süreçlerinde havaya olduğu kadar suya ve toprağa da yüksek miktarda, çevre ve insan sağlığına zararlı, toksik madde bırakılır.

Madencilikte yer yüzeyinin farklı katmanları patlatma ve kazılarla parçalanır ve bu katmanlarda doğal olarak bulunan ancak insan sağlığı için toksik olan maddeler açığa çıkarak yüzey suyu akışları ile toprağa ve derelere taşınır. Madenin hafriyatı çoğunlukla yakındaki vadilerde biriktirilir ve bu da yüzey sularının kirlenmesi ile sonuçlanır. Kömürün yakılır hâle gelmesi için hazırlanması (yıkama ve zenginleştirme) aşamasında, çok yüksek miktarda su kullanılır ve kirletilir. Termik santrallerin yüzey ve yeraltı sularının kirlenmesine yol açması ise ya biyositlerle kirletilmiş soğutma suyunun deşarjı ile ya da kömürün yakılması sonucu oluşan külün biriktirildiği alanlardan yağış, yüzey akışı veya yeraltı suyuna sızma ile gerçekleşir. Kömür külü; arsenik, kurşun, cıva, kadmiyum, krom ve selenyum gibi toksik metalleri içerir.

Tüm bu kirletici kaynaklar ve uygulamalar ile içme ve kullanma suyunun kirlenmesi akut ve kronik toksisiteye yol açabilir. Toksik kirlilik ayrıca kirleticilerin doğrudan ya da su yolu ile ulaştığı toprakta da birikebilir. Buradan da tarım ürünlerine bulaşma ve sistemik birikme ile besin zinciri yoluyla insana ulaşır ve zehirlenmelere ve pek çok kronik hastalığa yol açar. Örneğin, Yatağan TES çevresindeki tarımsal üretimde yer alan bitkiler incelendiğinde; havuç ve susam örneklerinde çinko, kurşun, kadmiyum ve bakır ağır metal miktarlarının sebzelerde tüketilmesine izin verilen değerlerin üstünde olduğu saptanmıştır.8

Ayrıca hava kirleticilerin çökelmesi sonucu toprakta ve/veya sucul ortamlarda birikimi de söz konusudur. Bu durum en ağır sonuçlarını cıva gibi ağır metallerin birikiminde gösterir. Toprakta özellikle mantarlarda, denizde balıklarda biriken cıva, beslenme zinciri aracılığı ile insan bedenine ulaşır. Anne karnında metil cıva, kurşun gibi ağır metallere maruz kalmanın çocukta beyinsel gelişimini etkileyebildiği kabul edilmektedir. Sağlık ve Çevre Birliği HEAL’in Türkiye’de Kronik Kömür Kirliliği: Kömürün Sağlık Yükü ve Kömür Bağımlılığını Sonlandırmak isimli raporuna göre 2019 yılında Türkiye’deki kömür yakıtlı termik santrallerden kaynaklı cıva emisyonu, çocuklarda toplam 8 bin 850 IQ puanı kaybına neden oldu.9 Hava kirliliğine, özellikle yüksek dozda cıva gibi ağır metallere ve partikül maddeye maruz kalmanın otizmle ilişkili olduğunu gösteren çalışmalar da var.10

2002 yılında gerçekleştirilen başka bir çalışmada, Yatağan’da kömürlü termik santralin etki alanında yaşayan, 6 ay–6 yaş aralığındaki sağlıklı 236 çocukta, kandaki kurşun ve kadmiyum seviyeleri incelendi. Çocukların yüzde 95,7’sinde kandaki kurşun düzeyi 10 mg/dL; yüzde 87,6’sında ise 20 mg/dL’den yüksek çıktı. Çocukların yüzde 85’inde ise kandaki kadmiyum düzeyi 0.5 mg/dL olan toksisite sınır değerinin 3 katına yakın tespit edildi.11 Ağır metal maruziyetinin toprak ve su kirliliği ile gerçekleştiği tahmin ediliyor. Santralin uçucu küllerinde bulunan kadmiyum, kobalt, kurşun ve çinko gibi toksik elementlerin çökerek su kütleleri gibi toprağı da kirlettiği biliniyor.12

Özelleştirme sonrasında, meslek hastalıkları hastanesine sevk rakamlarında dramatik düşüşler yaşanmış durumda. Görünen o ki, kömür sektöründeki özelleştirmeler sonrası, işçi sağlığı ve güvenliği şirketlerin öncelikleri arasında yer almıyor.

Kömürün getirdiği bir başka eşitsizlik ise beslenme bozuklukları. Etiler ve arkadaşları13 tarım ürünlerinin besin değerlerindeki düşüş ile dengeli beslenme eksikliğinin, çocuklarda büyüme ve gelişme sorunları, kanser ve nörolojik sorunlara yol açtığını belirtiyorlar. Kömür havzalarında, madencilik için yapılan kamulaştırmalar sonucu tarım alanlarını ve su kaynaklarını kaybeden yöre halkı ayrıca gıdaya erişim konusunda da ciddi sorunlarla yüz yüze bırakılıyor.

Kömür ve işçi sağlığı

Ülke genelinde santral ve madenlerde çalışan yaklaşık 45.000 işçi ek sağlık risklerine maruz kalıyor. Kömür madencilerinin başta pnömokonyoz olmak üzere akciğer, omurga hastalıklarına yakalandıkları, işitme ve görme kaybına uğradıkları sıkça görülüyor. İşçi sağlığı uzmanı hekimler ise başka bir soruna dikkat çekiyorlar: Özelleştirme sonrasında, meslek hastalıkları hastanesine sevk rakamlarında dramatik düşüşler yaşanmış durumda. Görünen o ki, kömür sektöründeki özelleştirmeler sonrası, işçi sağlığı ve güvenliği şirketlerin öncelikleri arasında yer almıyor. Bu durum işçilerin sadece sağlıklarını değil, önlenebilir kazalar nedeniyle bedensel bütünlüklerini ve yaşamlarını da kaybetmelerine yol açıyor. Avrupa İklim Eylem Ağı’nın yaptığı çalışmaya göre, sektörde 2008 yılında iş kazası sayısı 5.728 iken 2014 yılında 10.026 olarak gerçekleşti. Sonraki yıllarda da ciddi iş kazası sayıları raporlandı. 2008–2019 arasında iş yeri sayısı yüzde 12 oranında azalırken, iş kazası sayısı yüzde 57 oranında artış gözlendi.14

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin düzenli olarak kaydını tuttuğu verilere göre ise 2002–2021 yılları arasında toplamda en az 1890 maden işçisi hayatını kaybetti.15 Neoliberal politikaların getirdiği taşeron işçi istihdamı ve üretim zorlamasının sıkça yaşandığı rödovans sistemi ile çalıştırılan, maliyetleri düşürmek için gerekli yatırımların yapılmadığı kömür madenciliği sektörü bu iş cinayetleri içinde en büyük paya sahip. Kamuoyu vicdanında derin yarıklar oluşturmuş 2014 yılındaki Soma Katliamı’nın ardından hâlâ hukuki, politik ve idari olarak sosyal adaleti sağlayacak sonuçlar alınamamışken, Ekim 2022’de Türkiye Taşkömürü Kurumu’nun Amasra Müessesesi’nde yaşanan ve 41 madencinin yaşamına mal olan kaza, işçi sağlığı ve iş güvenliğine dair “ihmallerin” sektör için sistemik olduğunun en güncel kanıtı niteliğinde.

Sonuç: Kömür bir halk sağlığı sorunudur

Bu yazı sınırları içinde kömürün madencilikten, yakılarak elektrik üretimi sonuna kadar tüm yaşam döngüsü boyunca ortaya çıkardığı sağlık sorunlarının ancak bir kısmından bahsedilebilmiştir. Bu kadarı bile, 19. yüzyılda başlayan sanayi devriminin lokomotifi olma rolünü tarihsel ve teknolojik olarak çoktan tamamlamış, ekolojik karnesi kırıklarla dolu olan kömürü bir enerji kaynağı alternatifi olmaktan çıkarmak için yeterlidir.

Kömür, insan sağlığının ve yaşamının önceliklendirilmediği coğrafyalarda çok daha yüksek bedelli bir toplumsal faturaya yol açar. Bu sağlık sorunları sınıfsal eşitsizliklere bağlı olarak toplum genelinde de eşit biçimde dağılmaz; başta kömür sektörü emekçileri ve kömür havzalarında yaşayan tarım toplulukları olmak üzere emekçi insanların sırtına yüklenir.

İklim krizi ile birlikte yükselen ve fosil yakıtlardan yenilenebilir enerji temelli bir ekonomiye dönüşümü öngören enerji demokrasisi ve adil geçiş talepleri, tam da bu çerçevede, kömürün insan sağlığı ve yaşamı üzerindeki bedelleri de kapsayacak şekilde geliştirilmelidir.

1- T.C. Ankara 7. İdare Mahkemesi(2017). 2017/247 esas sayılı dosyaya ait bilirkişi raporu.
2- Yılmaz, T. (2022, 28 Haziran) Yatağan’daki akciğer kanseri oranları Türkiye ortalamasının üzerinde. Bianet. bianet.org/bianet/print/263873-yatagan- daki-akciger-kanseri-oranlari-turkiye-ortalamasinin- uzerinde (Erişim tarihi: 16 Kasım 2022).

3- Sağlık ve Çevre Birliği HEAL (2022a). Kronik kömür kirliliği: Türkiye: Kümülatif sağlık etkileri, www.env-health.org/chronic-coal-turkey- cumulative/#1528198360386-07c79b25-0009 (Erişim tarihi: 16 Kasım 2022).

4- Sağlık ve Çevre Birliği HEAL (2022b). Frequently asked questions: Chronic coal pollution Turkey. www. env-health.org/wp-content/uploads/2022/01/ Chronic-Coal-Report-FAQ_ENG_Final.pdf (Erişim tarihi: 16 Kasım 2022).

5- Myllyvirta, L. (2022). Yeniköy ve Kemerköy linyit yakıtlı termik santrallerinin işletmede kalmasının sağlık üzerindeki etkileri. (Yayınlanmamış rapor) Centre for Research on Energy and Clean Air.

6- Etiler, N., Yıkıcı A. ve Akgül, O. (2020). Eskişehir Alpu Kömürlü Termik Santrali sağlık etki değerlendirmesi raporu. Temiz Hava Hakkı Platformu.

7- Gümüşel, D. ve Gündüzyeli E. (2019). Kömürün gerçek bedeli Muğla. Avrupa İklim Eylem Ağı, İstanbul.
8- Haktanır, K., vd. (2010). Muğla-Yatağan Termik Santrali emisyonlarının etkisinde kalan tarım ve orman topraklarının kirlilik veri tabanının oluşturulması ve emisyonların vejetasyona etkilerinin araştırılması.Ankara Üniversitesi Çevrebilimleri Dergisi, 013-030. 9- Sağlık ve Çevre Birliği HEAL (2021), Türkiye’de kronik kömür kirliliği. www.env-health.org/wp- content/uploads/2021/02/Chronic-Coal-Pollution- Turkey-TR.pdf (Erişim tarihi: 16 Kasım 2022)
10- Temiz Hava Hakkı Platformu (2019). Hava kirliliği ve sağlık etkileri: Kara rapor. www.temizhavahakki. com/kara-rapor/. (Erişim tarihi: 16 Kasım 2022)
11- Yapıcı, G., Can, G., Kızıler, A. R., Aydemir, B., Timur, İ. H. ve Kaypmaz, A. (2006). Lead and cadmium exposure in children living around a coal- mining area in Yatağan, Turkey. Toxicology and Industrial Health, 22(8), 357-362.
12- Baba, A. (2003). Geochemical Assessment of Environmental Effects of Ash from Yatagan (Mugla- Turkey) Thermal Power Plant. Water, Air, and Soil Pollution, (144), 3–18.
13- Etiler, N., Yıkıcı A. ve Akgül, O. (2020). A.g.y.
14- Acar, S. ve Kızılkaya, S. (2021). Türkiye’de kömüre dayalı istihdamın ve ekonominin analizi. Avrupa İklim Eylem Ağı. caneurope.org/content/ uploads/2021/06/Komure-Dayali-Istihdam-ve- Ekonomi_CAN-Europe.pdf (Erişim tarihi: 16 Kasım 2022).
15- İSİG Meclisi. (2021, 3 Aralık). Soma’da 301, Karadon’da 30, Küre’de 19, Mustafakemalpaşa’da 19, Ermenek’te 18, Gediz’de 18, Dursunbey’de 17, Şirvan’da 16, Çöllolar’da 11, Aşkale’de 8, Kozlu’da 8… AKP’li yıllarda madenlerde en az 1890 maden işçisi hayatını kaybetti. www.isigmeclisi.org/20709-soma-da-301- karadon-da-30-kure-de-19-mustafakemalpasa-da- 19-ermene (Erişim tarihi: 16 Kasım 2022).

Karar alıcılar tarafından çoğu kez ucuz bir enerji kaynağı olduğu öne sürülen ve enerji arz denkleminde vazgeçilmez kabul edilen kömürün, kömür madenciliği ve termik santral işletmeciliğinin maliyetlerine yansıtılmayan, ancak toplum tarafından sırtlanılan ağır bir gerçek bedel faturası var. Ana akım iktisadın “dışsallık” olarak tanımladığı bu bedeller, gerçekte insanların da içinde yaşadığı ve yaşamlarını sürdürmek için bağımlı olduğu doğal ve tarımsal ekosistemlerin “sağlığının bozulması”, ekolojik ilişkiler bütünlüğü içinde, insan topluluklarının sağlığına, toplumsal, kültürel ve ekonomik refahına mal olan çok katmanlı ve birbiri ile etkileşimli bir dizi olumsuz etkiyi kapsıyor.

Kömürün en ağır bedellerinden biri insan sağlığı üzerindeki etkilerinden kaynaklanıyor ve bu bedel şirketler tarafından değil doğrudan toplum tarafından ödeniyor. Kömürün yeraltından çıkartılmasından santrale taşınmasına, santralde büyük kazanlarda yakılmasından arda kalan külün taşınmasına ve depolanmasına kadar, yani kömürün “beşikten mezara” yolculuğu boyunca, insan sağlığını doğrudan ve dolaylı olarak etkileyen pek çok etken ortaya çıkıyor.

Termik santrallerde kömürün yakılması sonucu ortaya çıkan toz (partikül madde), kükürt dioksit, azot oksitler, ağır metaller, kalıcı organik kirleticiler ve radon gibi bazı radyoaktif gazlar başlıca risk faktörleri. Bu kirleticiler ve solunum, kalp–damar, sinir sistemlerinde yarattıkları akut ve kronik sorunlar arasındaki ilişki üstüne dünya genelinde uzun yıllardır çok sayıda bilimsel çalışma üretilmiş durumda. Bu çalışmalar gösteriyor ki kirleticiler, hava, (denizel ekosistemler dahil olmak üzere) su ve toprak alıcı ortamları aracılığı ile ya doğrudan insan bedenine giriş yapıyor ya da besin zincirinde birikerek insan metabolizmasına ulaşıyor.

Hava kirliliği ve sağlık etkileri

Kömür bölgelerinde halkın en çok şikâyetçi olduğu, kamuoyuna en fazla yansıyan ve görece olarak akademi tarafından da en çok çalışılan etki alanı kömürün yakılması sonucu ortaya çıkan hava kirliliğinin sağlık etkileri.

Ancak bu bölgelerde deneyimlenen bu sağlık sorunlarını resmi sağlık verilerinden ve istatistiklerinden yola çıkarak tüm boyutları ile gözler önüne sermek çoğu zaman mümkün değil. Tıpkı çevre kirliliği izleme verilerinde olduğu gibi, sağlıkla ilgili var olan resmi izleme çalışmalarının sonuçlarına da bilgi edinme hakkı kapsamında en çok etkilenen yerleşim yerleri (il, ilçe, köy) düzeyinde ulaşılamıyor.

Yine de kimi zaman, çarpıcı verilere ulaşmak mümkün. Adana Yumurtalık’ta bu yıl içinde işletmeye alınan bir termik santralin üretim lisansının iptali için açılan davada mahkeme aracılığıyla elde edilen sağlık verileri kömür ile kanser arasındaki ilişkiyi gözler önüne seriyor. Sağlık Bakanlığı’ndan gelen verilere göre, bölgede 2002 yılında çalıştırılmaya başlanmış ilk termik santralden sonra, 2008–2015 yılları arasında kanser vaka sayıları yaklaşık 4 kat artmış.1

Endüstriyel kirlilikten çokça etkilenen bu bölgelerde kamu kurumlarınca yürütülen halk sağlığı izleme çalışmaları yeterli düzeyde değil; ancak akademisyenlerce yürütülen bağımsız akademik çalışmalar –her ne kadar önlerine pek çok bürokratik engel çıkarılıyor olsa da– yok değil.

2022 yılında göğüs hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Sebahat Genç yönetimindeki ekibin yaptığı çalışmada2 Yatağan Devlet Hastanesi ve Bodrum Devlet Hastanesi’nin kayıtlarına dayanarak Yatağan Devlet Hastanesi’ne kanser tanısıyla başvuranların sayısının Bodrum’dakinin üç–dört katı olduğu ortaya çıktı. Bu iki ilçenin karşılaştırma için seçilmesinin nedeni; Muğla’da halen aktif olarak çalıştırılan üç termik santralin (Yatağan, Yeniköy ve Kemerköy termik santralleri) yol açtığı kümülatif hava kirliliğinden Yatağan’ın en çok, Bodrum’un ise en az etkilenen ilçeler olması. Karşılaştırma Türkiye geneline taşındığında, 2016’da ve 2017’de Yatağan’daki akciğer kanseri oranı 100 binde 60 iken, Türkiye’de 100 binde 20 olduğu görülüyor. Yani Yatağan’da akciğer kanseri görülme sıklığı Türkiye ortalamasının da üç katı. Çalışmadan bir başka çarpıcı kıyaslama ise, Yatağan’da, hava kirliliğinin önemli bileşenlerinden olan partikül madde konsantrasyonlarının (PM2.5 ve PM10) Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) insan sağlığı açısından belirlediği kılavuz değerlerin çok üstünde, ortalama üç katı civarında olması.

DSÖ, 2013 yılında soluduğumuz havadaki partikül maddeyi insanda kanser yapan 1. grup etmenler arasında sınıflandırmıştı. Ancak bu kirletici için Türkiye mevzuatında hâlâ bir limit değer tanımlanmış değil.

Sahada ölçülemeyen etkinin modelleme yoluyla bilimsel tahmini mümkün

Kömürün gerçek sağlık bedelinin bütüncül bir dökümünü yapmak yetersiz takip ve sınırlı araştırma yüzünden zor. Öte yandan, küresel düzeyde yürütülen çevresel epidemiyoloji ve meta-analiz çalışmalarının sonuçlarından yola çıkılarak oluşturulan hava kalitesi ile bağlantılı sağlık etki analizi yapılabilmesine olanak sağlayan modellemeler mevcut.

Bu modelleme çalışmalarından biri Sağlık ve Çevre Birliği (HEAL) tarafından Ocak 2022’de yayımlandı.3 Çalışmaya göre halen işletmede olan en eski kömürlü termik santralin işletmeye alındığı 1965 yılı ile 2020 yılı arasında çalıştırılan 30 kömürlü santralin yarattığı kümülatif hava kirliliği nedeniyle 196 bin insan erken yaşta öldü. Aynı çalışmada, bu 30 santralin yol açtığı toplam sağlık maliyeti ise 320 milyar avro olarak hesaplandı. HEAL, sağlıklı çevresel veriye erişimde yaşanan sorunlar nedeniyle modelleme sonuçlarının gerçek sonuçlardan çok daha düşük çıktığını, gerçek erken ölüm ve hastalık sayılarının dramatik biçimde yüksek olabileceğini belirtiyor.4

Öte yandan bu santrallerin baca gazı arıtma tesisleri mevzuata uygun biçimde yapılsa, tam verimle ve düzenli çalıştırılsa bile, atmosfere salınan kirleticilerin yaratacağı sağlık bedeli kabul edilebilir gibi değil. Örneğin Muğla Milas’ta bulunan Yeniköy ve Kemerköy termik santralleri şirketin iddia ettiği gibi Sanayiden Kaynaklı Hava Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği’ne tam uyum sağlansa dahi, 2024 yılına, yani maden ruhsat süresinin sonuna kadar işletmede kaldığı takdirde, toplam 2.600 erken ölümden sorunlu olacak.5 Bölgede, santrallere yakıt sağlayan kömür madeninin genişletilmesine karşı ciddi bir direniş sürüyor.

Kömür madenciliğinden kaynaklı hava kirliliği

Madenlerde kömür damarına ulaşabilmek için yapılan patlatma, delme ve kazı işlemleri sırasında ortaya çıkan toz, başta kömür tozu olmak üzere ağır metaller, asbest, radon gibi önemli sağlık sonuçlarına yol açan zararlı kimyasallar; kömürle birlikte yeraltından atmosfere salınan metan gazının ve açığa çıkan kömürün hava ile birleşerek yanması; kömürün maden sahasından kömür işleme tesislerine ve termik santrale taşınırken kamyonların yarattığı emisyonlar çok önemlikirlilik kaynakları. Bu kirliliğe bağlı olarak kömür madenlerinde çalışan emekçiler ciddi sağlık riskleri ile karşı karşıya.6 Bu riskler sadece madenciler için geçerli değil; kömür madeni sahalarına yakın yaşayan yöre halkı da risk grupları içinde. Maden bölgelerinde akciğer kanseri başta olmak üzere farklı kanser türleri, KOAH gibi kronik solunum yolu hastalıkları, kalp–damar hastalıkları, böbrek rahatsızlıkları, depresyon, çocuk düşürme, yenidoğan bebeklerde gelişim bozuklukları ve erken ölüm vakalarında artış en sık görülen sorunlar.

Her ne kadar termik santrallerin hava kirliliği etkisi kadar gündeme taşınmasa da madenciliğin hava kalitesine etkisi çok ciddi. Örneğin Kütahya’da gerçekleştirilmesi planlanan bir linyit madeni genişletme projesinde günlük olarak ortaya çıkacak toz (PM10) miktarının, ilgili yönetmelikteki günlük toz konsantrasyonu limit değerinin 2000 katından fazla olabileceği hesaplanmış durumda.7

Kömür kaynaklı su ve toprak kirliliğinin sağlık etkileri

Kömür madenciliği ve termik santrallerde elektrik üretimi süreçlerinde havaya olduğu kadar suya ve toprağa da yüksek miktarda, çevre ve insan sağlığına zararlı, toksik madde bırakılır.

Madencilikte yer yüzeyinin farklı katmanları patlatma ve kazılarla parçalanır ve bu katmanlarda doğal olarak bulunan ancak insan sağlığı için toksik olan maddeler açığa çıkarak yüzey suyu akışları ile toprağa ve derelere taşınır. Madenin hafriyatı çoğunlukla yakındaki vadilerde biriktirilir ve bu da yüzey sularının kirlenmesi ile sonuçlanır. Kömürün yakılır hâle gelmesi için hazırlanması (yıkama ve zenginleştirme) aşamasında, çok yüksek miktarda su kullanılır ve kirletilir. Termik santrallerin yüzey ve yeraltı sularının kirlenmesine yol açması ise ya biyositlerle kirletilmiş soğutma suyunun deşarjı ile ya da kömürün yakılması sonucu oluşan külün biriktirildiği alanlardan yağış, yüzey akışı veya yeraltı suyuna sızma ile gerçekleşir. Kömür külü; arsenik, kurşun, cıva, kadmiyum, krom ve selenyum gibi toksik metalleri içerir.

Tüm bu kirletici kaynaklar ve uygulamalar ile içme ve kullanma suyunun kirlenmesi akut ve kronik toksisiteye yol açabilir. Toksik kirlilik ayrıca kirleticilerin doğrudan ya da su yolu ile ulaştığı toprakta da birikebilir. Buradan da tarım ürünlerine bulaşma ve sistemik birikme ile besin zinciri yoluyla insana ulaşır ve zehirlenmelere ve pek çok kronik hastalığa yol açar. Örneğin, Yatağan TES çevresindeki tarımsal üretimde yer alan bitkiler incelendiğinde; havuç ve susam örneklerinde çinko, kurşun, kadmiyum ve bakır ağır metal miktarlarının sebzelerde tüketilmesine izin verilen değerlerin üstünde olduğu saptanmıştır.8

Ayrıca hava kirleticilerin çökelmesi sonucu toprakta ve/veya sucul ortamlarda birikimi de söz konusudur. Bu durum en ağır sonuçlarını cıva gibi ağır metallerin birikiminde gösterir. Toprakta özellikle mantarlarda, denizde balıklarda biriken cıva, beslenme zinciri aracılığı ile insan bedenine ulaşır. Anne karnında metil cıva, kurşun gibi ağır metallere maruz kalmanın çocukta beyinsel gelişimini etkileyebildiği kabul edilmektedir. Sağlık ve Çevre Birliği HEAL’in Türkiye’de Kronik Kömür Kirliliği: Kömürün Sağlık Yükü ve Kömür Bağımlılığını Sonlandırmak isimli raporuna göre 2019 yılında Türkiye’deki kömür yakıtlı termik santrallerden kaynaklı cıva emisyonu, çocuklarda toplam 8 bin 850 IQ puanı kaybına neden oldu.9 Hava kirliliğine, özellikle yüksek dozda cıva gibi ağır metallere ve partikül maddeye maruz kalmanın otizmle ilişkili olduğunu gösteren çalışmalar da var.10

2002 yılında gerçekleştirilen başka bir çalışmada, Yatağan’da kömürlü termik santralin etki alanında yaşayan, 6 ay–6 yaş aralığındaki sağlıklı 236 çocukta, kandaki kurşun ve kadmiyum seviyeleri incelendi. Çocukların yüzde 95,7’sinde kandaki kurşun düzeyi 10 mg/dL; yüzde 87,6’sında ise 20 mg/dL’den yüksek çıktı. Çocukların yüzde 85’inde ise kandaki kadmiyum düzeyi 0.5 mg/dL olan toksisite sınır değerinin 3 katına yakın tespit edildi.11 Ağır metal maruziyetinin toprak ve su kirliliği ile gerçekleştiği tahmin ediliyor. Santralin uçucu küllerinde bulunan kadmiyum, kobalt, kurşun ve çinko gibi toksik elementlerin çökerek su kütleleri gibi toprağı da kirlettiği biliniyor.12

Özelleştirme sonrasında, meslek hastalıkları hastanesine sevk rakamlarında dramatik düşüşler yaşanmış durumda. Görünen o ki, kömür sektöründeki özelleştirmeler sonrası, işçi sağlığı ve güvenliği şirketlerin öncelikleri arasında yer almıyor.

Kömürün getirdiği bir başka eşitsizlik ise beslenme bozuklukları. Etiler ve arkadaşları13 tarım ürünlerinin besin değerlerindeki düşüş ile dengeli beslenme eksikliğinin, çocuklarda büyüme ve gelişme sorunları, kanser ve nörolojik sorunlara yol açtığını belirtiyorlar. Kömür havzalarında, madencilik için yapılan kamulaştırmalar sonucu tarım alanlarını ve su kaynaklarını kaybeden yöre halkı ayrıca gıdaya erişim konusunda da ciddi sorunlarla yüz yüze bırakılıyor.

Kömür ve işçi sağlığı

Ülke genelinde santral ve madenlerde çalışan yaklaşık 45.000 işçi ek sağlık risklerine maruz kalıyor. Kömür madencilerinin başta pnömokonyoz olmak üzere akciğer, omurga hastalıklarına yakalandıkları, işitme ve görme kaybına uğradıkları sıkça görülüyor. İşçi sağlığı uzmanı hekimler ise başka bir soruna dikkat çekiyorlar: Özelleştirme sonrasında, meslek hastalıkları hastanesine sevk rakamlarında dramatik düşüşler yaşanmış durumda. Görünen o ki, kömür sektöründeki özelleştirmeler sonrası, işçi sağlığı ve güvenliği şirketlerin öncelikleri arasında yer almıyor. Bu durum işçilerin sadece sağlıklarını değil, önlenebilir kazalar nedeniyle bedensel bütünlüklerini ve yaşamlarını da kaybetmelerine yol açıyor. Avrupa İklim Eylem Ağı’nın yaptığı çalışmaya göre, sektörde 2008 yılında iş kazası sayısı 5.728 iken 2014 yılında 10.026 olarak gerçekleşti. Sonraki yıllarda da ciddi iş kazası sayıları raporlandı. 2008–2019 arasında iş yeri sayısı yüzde 12 oranında azalırken, iş kazası sayısı yüzde 57 oranında artış gözlendi.14

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin düzenli olarak kaydını tuttuğu verilere göre ise 2002–2021 yılları arasında toplamda en az 1890 maden işçisi hayatını kaybetti.15 Neoliberal politikaların getirdiği taşeron işçi istihdamı ve üretim zorlamasının sıkça yaşandığı rödovans sistemi ile çalıştırılan, maliyetleri düşürmek için gerekli yatırımların yapılmadığı kömür madenciliği sektörü bu iş cinayetleri içinde en büyük paya sahip. Kamuoyu vicdanında derin yarıklar oluşturmuş 2014 yılındaki Soma Katliamı’nın ardından hâlâ hukuki, politik ve idari olarak sosyal adaleti sağlayacak sonuçlar alınamamışken, Ekim 2022’de Türkiye Taşkömürü Kurumu’nun Amasra Müessesesi’nde yaşanan ve 41 madencinin yaşamına mal olan kaza, işçi sağlığı ve iş güvenliğine dair “ihmallerin” sektör için sistemik olduğunun en güncel kanıtı niteliğinde.

Sonuç: Kömür bir halk sağlığı sorunudur

Bu yazı sınırları içinde kömürün madencilikten, yakılarak elektrik üretimi sonuna kadar tüm yaşam döngüsü boyunca ortaya çıkardığı sağlık sorunlarının ancak bir kısmından bahsedilebilmiştir. Bu kadarı bile, 19. yüzyılda başlayan sanayi devriminin lokomotifi olma rolünü tarihsel ve teknolojik olarak çoktan tamamlamış, ekolojik karnesi kırıklarla dolu olan kömürü bir enerji kaynağı alternatifi olmaktan çıkarmak için yeterlidir.

Kömür, insan sağlığının ve yaşamının önceliklendirilmediği coğrafyalarda çok daha yüksek bedelli bir toplumsal faturaya yol açar. Bu sağlık sorunları sınıfsal eşitsizliklere bağlı olarak toplum genelinde de eşit biçimde dağılmaz; başta kömür sektörü emekçileri ve kömür havzalarında yaşayan tarım toplulukları olmak üzere emekçi insanların sırtına yüklenir.

İklim krizi ile birlikte yükselen ve fosil yakıtlardan yenilenebilir enerji temelli bir ekonomiye dönüşümü öngören enerji demokrasisi ve adil geçiş talepleri, tam da bu çerçevede, kömürün insan sağlığı ve yaşamı üzerindeki bedelleri de kapsayacak şekilde geliştirilmelidir.

1- T.C. Ankara 7. İdare Mahkemesi(2017). 2017/247 esas sayılı dosyaya ait bilirkişi raporu.
2- Yılmaz, T. (2022, 28 Haziran) Yatağan’daki akciğer kanseri oranları Türkiye ortalamasının üzerinde. Bianet. bianet.org/bianet/print/263873-yatagan- daki-akciger-kanseri-oranlari-turkiye-ortalamasinin- uzerinde (Erişim tarihi: 16 Kasım 2022).

3- Sağlık ve Çevre Birliği HEAL (2022a). Kronik kömür kirliliği: Türkiye: Kümülatif sağlık etkileri, www.env-health.org/chronic-coal-turkey- cumulative/#1528198360386-07c79b25-0009 (Erişim tarihi: 16 Kasım 2022).

4- Sağlık ve Çevre Birliği HEAL (2022b). Frequently asked questions: Chronic coal pollution Turkey. www. env-health.org/wp-content/uploads/2022/01/ Chronic-Coal-Report-FAQ_ENG_Final.pdf (Erişim tarihi: 16 Kasım 2022).

5- Myllyvirta, L. (2022). Yeniköy ve Kemerköy linyit yakıtlı termik santrallerinin işletmede kalmasının sağlık üzerindeki etkileri. (Yayınlanmamış rapor) Centre for Research on Energy and Clean Air.

6- Etiler, N., Yıkıcı A. ve Akgül, O. (2020). Eskişehir Alpu Kömürlü Termik Santrali sağlık etki değerlendirmesi raporu. Temiz Hava Hakkı Platformu.

7- Gümüşel, D. ve Gündüzyeli E. (2019). Kömürün gerçek bedeli Muğla. Avrupa İklim Eylem Ağı, İstanbul.
8- Haktanır, K., vd. (2010). Muğla-Yatağan Termik Santrali emisyonlarının etkisinde kalan tarım ve orman topraklarının kirlilik veri tabanının oluşturulması ve emisyonların vejetasyona etkilerinin araştırılması.Ankara Üniversitesi Çevrebilimleri Dergisi, 013-030. 9- Sağlık ve Çevre Birliği HEAL (2021), Türkiye’de kronik kömür kirliliği. www.env-health.org/wp- content/uploads/2021/02/Chronic-Coal-Pollution- Turkey-TR.pdf (Erişim tarihi: 16 Kasım 2022)
10- Temiz Hava Hakkı Platformu (2019). Hava kirliliği ve sağlık etkileri: Kara rapor. www.temizhavahakki. com/kara-rapor/. (Erişim tarihi: 16 Kasım 2022)
11- Yapıcı, G., Can, G., Kızıler, A. R., Aydemir, B., Timur, İ. H. ve Kaypmaz, A. (2006). Lead and cadmium exposure in children living around a coal- mining area in Yatağan, Turkey. Toxicology and Industrial Health, 22(8), 357-362.
12- Baba, A. (2003). Geochemical Assessment of Environmental Effects of Ash from Yatagan (Mugla- Turkey) Thermal Power Plant. Water, Air, and Soil Pollution, (144), 3–18.
13- Etiler, N., Yıkıcı A. ve Akgül, O. (2020). A.g.y.
14- Acar, S. ve Kızılkaya, S. (2021). Türkiye’de kömüre dayalı istihdamın ve ekonominin analizi. Avrupa İklim Eylem Ağı. caneurope.org/content/ uploads/2021/06/Komure-Dayali-Istihdam-ve- Ekonomi_CAN-Europe.pdf (Erişim tarihi: 16 Kasım 2022).
15- İSİG Meclisi. (2021, 3 Aralık). Soma’da 301, Karadon’da 30, Küre’de 19, Mustafakemalpaşa’da 19, Ermenek’te 18, Gediz’de 18, Dursunbey’de 17, Şirvan’da 16, Çöllolar’da 11, Aşkale’de 8, Kozlu’da 8… AKP’li yıllarda madenlerde en az 1890 maden işçisi hayatını kaybetti. www.isigmeclisi.org/20709-soma-da-301- karadon-da-30-kure-de-19-mustafakemalpasa-da- 19-ermene (Erişim tarihi: 16 Kasım 2022).

DÖN