Longo Maï, 1970’lerin başında Fransa’da, Marsilya’nın kuzeyinde kurulmuş politik bir komün. 70’ler hem Avrupa’da hem ABD’de özyönetim deneyimlerinin belki de İspanya İç Savaşından sonra ilk defa bu kadar yaygınlaştığı bir dönem. Michel Lallement,[1] bu dönemde sadece ABD’de 700 bin gencin bu tip topluluklardan geçtiğini söylüyor. Ancak çok azı, Longo Maï veya Twin Oaks gibi yarım asrı devirip günümüze ulaşmayı başarabiliyor. Her ne kadar Longo Maïliler kendilerinin model alınmasını istemeseler de bu elli yıllık özyönetimin bize öğretebilecekleri sonsuz.
Longo Maï’nin Türkiye’yle olan bağı ise neredeyse kırk yılı deviriyor ve 1980 sonrası politik tutsaklarla ve göçmenlerle dayanışma faaliyetlerinden tarım alanındaki örgütlenmelere kadar geniş bir yelpazeye uzanıyor. Nitekim Türkiye’deki politik iklim, Longo Maï’den iki arkadaşı, Martina ve Nick’i, İstanbul’a yeniden sürekledi. Martina ve Nick, Pınar Selek Davasını takip eden delegasyona katılmak için İstanbul’a geldi. Bu bizi, Longo Maï’nin dostlarını çok mutlu etti. Hem az da olsa özlememizi giderdik, hem de İstanbul’daki topluluklarla deneyim paylaşma fırsatı oluştu. Bu zemini büyütmek için Longo Maï’nin dostları olarak 29 Mart 2023’te Tütün Deposu’nda bir söyleşi organize ettik. Daha fazla kişiye ulaşması için de söyleşinin elden geçirilmiş hâlini burada yayınlıyoruz.[2]
“Genç Ol ve Çeneni Kapa!”
Martina: İyi akşamlar, burada olmaktan ve sizlerle böyle bir paylaşım alanı bulmaktan çok mutluyuz. Ayrıca Kiraz’ın Longo Maï üzerine böyle bir çalışma yapmasından dolayı da çok mutluyuz.[3] Bugünkü sunum, Longo Maï’nin kurucularının nereden geldiğini açıklayan ve elli yıl boyunca neler yaptığını gösteren fotoğraflar üzerinden olacak.
İlk fotoğrafta “Genç ol ve çeneni kapa!” yazıyor. Bu afiş 68 Mayıs’ında şehirlerde toplumsal hareketler arasında özellikle Fransa’da daha fazla olmak üzere Avusturya’dan Almanya’ya ve hatta İsviçre’ye kadar yaygın kullanılıyordu. Bu afişin gösterdiği gibi gençlik hareketi, esas olarak ebeveynlerinin kuşağının yanı sıra otoriter sisteme karşı çıkıyorlar. Longo Maï’nin kurucuları da bu hareketten oldukça etkilenmişlerdi. Longo Maï’nin kurucuları hem İsviçre’de hem Avusturya’da hem de Almanya’da, kentlerde militan gruplar oluşturmuşlar. Son derece otoriter olan eğitim sistemine karşı yoğun biçimde örgütlenmişler. 70’lerin başından itibaren toplumdaki daha genel dönüşümlerle alakalı da duyarlılık geliştirmeye başlamışlar. Kuşkusuz kentlerde militan mücadeleye devam edebilirlerdi de, ancak bunun gerçek başarı getirmeyen sürekli başa saran bir şey olduğu da göz ardı edilmemiştir.
Boşalan Yerlerde Alternatif Yaratma
Kurucuları, ütopistleri incelemeye girişmişler. Bu da toplum içinde alternatif yaratma fikrini beslemiş. Tabii ki bunun için de erişilebilir alanlar bulmak lazımdı. Almanya’da, Fransa’da, Avusturya’da çok fazla sayıda dağ köylüsünün fabrikalarda çalışmak üzere köylerini terk ettiklerini fark etmişler; birçok yer adeta ıssızmış.
Evleri inşa edebileceğimiz, toprağını işleyebileceğimiz; kısaca içinde yaşayabileceğimiz bir toprak arayışına girilmiş ve bulunmuş. Bunun için tabii ki de maddi destek gerekiyordu. İsviçre’de ilişkilerin iyi olduğu bir grup varmış. Burada at arabasıyla bir gezi (turne) organize ederek gerekli maddi desteği bulmuşlar. İlk arazimiz de Fransa’nın güneyinde, Provans bölgesinde alınmış. Arazi üzerindeki evler uzun zaman önce terk edilmiş ve uzun zamandır işlenmiyormuş.
İlk Grup, “Yapmayı Öğrenmek” ve Politika Yapmak
Nick: 1973 yılında ilk grup gelmiş. Arazi uzun süre önce terk edildiği için hemen hemen her şeyi yeni baştan yapılması; su varlıkları bulmak, evleri yeniden inşa etmek gerekliydi. En önemlisi de birçok şeyin nasıl yapıldığını öğrenmeye mecburduk, çünkü neredeyse hepimiz kentlerden geliyorduk.
Toplumdan izole bir adacık yaratmak hiçbir zaman birincil hedef olmadı, tam tersine o dönemdeki ifadesiyle, direnişin kalesi olarak (bastion de résistance) mücadeleye devam edebilmenin bir zemini olarak görülüyordu. Bu araziye vardıktan iki ay sonra örneğin, 1973 Eylül’ünde Şili’de Pinochet darbesi gerçekleşti. Longo Maï, darbenin hemen akabinde Şilili mültecileri Avrupa’ya ve İsviçre’ye getirmek için bir kampanya başlattı. Longo Maï’nin kuruluşundan bu yana geçen elli yıl da benzer şekilde örgütlenmeye devam etti. Her zaman bir yanımız çiftlikte, zanaatta, somut, pratik işlerde oldu; diğer bir yanımız, paralelinde eylemsel oldu. Politik eylemliliklerimiz burada anlatamayacağımız kadar fazla.
En başından beri enternasyonalizmi benimsememiz de başka bir özelliğimiz. Longo Maï’de her zaman farklı ülkelerden insanlar oldu. Bu fotoğraf Grange Neuve’teki büyük salon, burada müzik de yapıyoruz. Fotoğrafta Madagaskarlı bir grupla toplantı hâlindeyiz.
Longo Maï’de Gündelik Hayattan
Belki hızlıca fotoğraflardan devam ederek Longo Maï’deki faaliyetleri, çiftliği anlatabiliriz. Yemek önemli, hafta boyunca günde iki kez (öğle-akşam) kolektif yemek çıkartıyoruz. Bu ilk çiftlikte, Grange Neuve’te biz yüz kişi yaşıyoruz.
Bu fotoğrafta ise ilk geldiğimizde yıkıntı hâlinde olan mezra var, çok daha sonra buralar oturulur duruma getirildi.
Buradaki faaliyetlerin en önemlilerden biri koyunculuk. Yünleri için merinos koyunlarını görüyoruz.
Tavuklar, domuzlar, arılar var.
Önemli etkinliklerimizden biri de Limans’ın yakınlarındaki dağlık kısımlarda yabani bitki toplayıcılığı. Onlardan da esans yağlar çıkartıyoruz.
Bostancılık ve Tohum Çeşitliliği: Tekellere Karşı Mücadele
Martina: Diğer önemli bir faaliyetimiz de bostancılık. Bizler, mümkün mertebe sene boyunca ihtiyacımız olan sebzeyi yetiştirmeye çalışıyoruz. Çok hızlı bir şekilde kendi tohumumuza sahip olmanın önemini anladık. Özellikle de eski çeşitlerin çoğaltılması fikrinin önemini fark ettik.[4] Tarımda tohum meselesinin ne kadar önemli mücadele konusu olduğunu anladık.
Bir tohum pazarı var ve burada çok büyük bir tekelleşme var, bazı şirketler satılabilir çeşitlerin yüzde seksenini elinde tutuyor. Ancak bizim köylü tohumu dediklerimizde binlerce çeşit var ve bunları ne satma ne de dağıtma hakkımız var! Kendi tohumlarımızı yapmayı bilmenin önemini fark ederek bu çalışmaya giriştik. Böylece ne kadar fazla olduğunu anlayarak elde ettiğimiz tohum çeşitlerini paylaşmaya, tohum takas etkinliklerinde ücretsiz bir şekilde dağıtmaya başladık. Burada görülen Atina’daki Peliti Tohum Derneği’nin[5] şenliğinden. Çok az insanın gerçekten elindeki tohum çeşitlerini çoğaltmayı bildiğini fark ettik. Bunun için domates, patlıcan gibi otuz farklı sebzenin tohumlarının (…) nasıl çoğaltılabileceğini adım adım anlatan videolar hazırladık.
Bediz: İlk başta toplam kırk iki farklı filmden oluşan DVD seti hazırladılar. İngilizce, Almanca, Fransızca gibi farklı dillerde var. Şimdi Türkçeye çevirisi için çalışıyoruz. O dönemin teknolojisi gereği ilk başta DVD olarak çıkarıyorlar. DVD’lerin satışıyla farklı dillere çevirisi için bir fon yaratılmış oluyor. Artık DVD yok, ancak kendi web sitesinden[6] ve Youtube’dan[7] erişilebilir. Domates yetiştiriciliği yapmak istiyorsanız ve tohum alma derdiniz varsa, tohumdan yeniden tohum alıncaya kadar olan tüm süreci bu filmler anlatıyor. Bu çalışmanın Türkçeye çevirisi bitince beraber de izleriz. Çok güzel görüntüler eşliğinde, çok az konuşmayla anlatıyor. İnsanların altyazı okumak yerine izleyerek öğrenmesini istiyorlar.
Martina: Biz aynı zamanda eski tahıl tohumlarını, özellikle de buğday tohumlarını toplamaya başladık.
Nick: Daha önce de dediğimiz gibi tohum çok politik bir mesele, Avrupa düzenlemeleri bazen çok kısıtlayıcı da olabiliyor. On yıl kadar önce Brüksel’de uluslararası nitelikle bir tohum takas şenliği düzenledik. Bu etkinliğe üç Avrupa parlamenteri katıldı ve toplanan imzaları, düzenlemelerin değişmesi için Avrupa Komisyonu’na sundular. Bu şenliğe Türkiye’den de bir delegasyon katıldı.
Radyo Zinzine
Burası Fransa’nın güneyinde ilk kurulan çiftlikteki radyo. Radyo Zinzine[8] kırk iki yıldır, 1981’den beri çok önemsediğimiz bir etkinlik. Zinzine’in Arapça bir kelime olduğunu düşünüyoruz, anlamı kulağı rahatsız eden gürültü. 250 km’lik yarıçaplı bir alanda bu radyo dinlenebiliyor. On-on iki dağıtıcı var, her vadi diğerine dağıtıyor, FM’le diyoruz. Ayrıca internetten de dinlenebiliyor.
Koyunlar
Nick: Ayrıca koyunlarla yaptığımız politik eylemler var. Çoğunlukla sağlıkla, veterinerlikle ilgili konularda kısıtlamalar getiriliyor ve bunların sonucunda engellenmek istenen transhumans’ı[9] gerçekleştirmeye devam etmek için mücadele yürüttük. Çiftliğimizden aşağı yukarı 200 km uzakta olan, 2-3 bin metre yükseklikteki dağa kadar koyunlarla çıkıyoruz.
1976 yılındaysa Alpajların yüksek bir yerinde, dağda terk edilmiş olan bu fabrikayı satın aldık (Chantemerle). Burası yün dokuma atölyesi. Buradaki enerji, ırmağa yerleştirilen su türbininden sağlanıyor. Bu vadide beş tane fabrika vardı. Bu son kalandı, içinde kimini değiştirdiğimiz kimini yenilediğimiz eski makinalar vardı.[10]
Satın aldığımız sahibi buranın yün dokuma fabrikası olarak kalmasını istiyordu. Burası aslında turistik bir bölge olmasına rağmen oldukça uygun bir fiyata sattı. Sonrasında makinaların büyük bir kısmını değiştirdik, çünkü çok eskiydi. Yünden gömlekler, kazaklar, örtüler yapıyoruz. Komünün ekonomisi açısından önemli bir faaliyet. Bu aynı zamanda başından sonuna kadar üretim zincirini tamamlama iradesi. Koyunun üstündeki yünün neredeyse hiçbir değeri yok, ancak bir kere kazak oldu mu onun değeri çok daha artıyor.
La Cabrery Kooperatifi
Martina: Fransa’nın güneyinde başka bir kooperatife geldik (La Cabrery, Lubeon, kuruluş 1993), burada ağırlıklı olarak şarap yapıyoruz. Burada da fikir aynı, üzümleri üretmek, aynı zamanda şarap yaparak bunların bizim tarafımızdan satılması. Bu kooperatifteki diğer bir üretim de konserve atölyemizde sebzeleri ve meyveleri dönüştürmememiz. Bir kısmı kendi tüketimimiz için bir kısmı ise satmak için.
Treynas Kooperatifi
Başka bir çiftliğimiz de yine Fransa’daki Treynas. Burada koyunlar ve ineklerle hayvancılık yapıyoruz. Atlarla ise hem tarlada hem de ormanda çalışıyoruz. Bu çiftlikte talihliyiz ki birkaç hektar orman var. Bu orman sayesinde de odunun işlemesindeki tüm adımları kapsayan bir çalışma süreci geliştirildi. Ağaç kesiminden tahta biçmeye kadar her adımı yürütebiliyorlar.
Jura
Bu çiftlik İsviçre’deki Jura (1987). Çok daha küçük, 10 hektarlık bir çiftlik. Bir koyun sürüsü.
Bediz: Beş tanesi Fransa’da, diğerleri Avusturya, İsviçre, Almanya, Romanya ve Ukranya’da birer tane olmak üzere on tane kooperatifleri var.
Martina: İsviçre’de ayrıca kendi enerjimizi de üretiyoruz. İsviçre’de aynı zamanda başlangıçtan beri çok önemsediğimiz bizi ekonomik olarak destekleyen büyük bir arkadaş çevremiz var. Bu destekler, politik eylemlerden çiftliklerdeki büyük yatırımları kapsıyor.
Zeleny Hay, Nijnié Sélichtché
Ukranya’daki çiftliğe geçen seneden bu yana yardımları ulaştırmaya yoğunlaştık. Çok şanslıyız ki çiftliğimiz Ukranya’nın tam batısında, Karpatlarda kalıyor. Çok sayıda mülteci bu bölgedeki köylere akın etti. Mekânı insanları barındırabilmek ve yiyecek sağlayabilmek için kullandık. Son bir yılda evleri sağlam olanlar, geri döndüler. Ancak yine de çok sayıda kişi köylerde kaldı ve artık kalıcı bir şekilde kendilerini ekonomik olarak idame ettirecek etkinliklere girişmek istiyorlar. Biz de ailelerle birlikte sürdürülebilir ekonomik etkinlikler geliştirmek için çalışıyoruz. Başka bir çalışmamız da savaş bölgesinden çıkmalarına yardım etmek ve kalacak yer konusunda destek sağlamak.
Nick: Ukranya’ya 1990’ların başında yerleştik, 30 yıl oldu. Bir köydeki köylülerle birlikte faaliyetler yürüttük. İsviçre’den gelen peynir yapma bilgisiyle çok büyük olmayan, ama çok da küçük olmayan bir peynir imalathanesinin kurulmasına katkıda bulunduk. Köylülerin yanı sıra yerinden edilmişlerle, mültecilerle uzun vadeli yerel bir ekonomi geliştirme yönünde gerçekleştirmek istediğimiz faaliyetlere bir örnek.
Uzatacağımızı düşünerek ne Almanya’dan ne Avusturya’dan ne de Romanya’dan fotoğraflar göstermedik. Sunumun başında Şili’deki mültecilerle ilgili çalışmalarımızdan söz etmiştik. Göç, mültecilik meselesi bizim için her zaman çok önemli oldu. Tıpkı 1980’lerde iltica başvurusunda bulunan Türkler ve Kürtler de olduğu gibi. 2000’lerden bu yana göçmenlerin örneğin endüstriyel tarımda, sebze yetiştiriciliğinde yoğun sömürüsü konusunda faaliyetlerde bulunuyoruz. Diyecek çok şey var; karar alma yöntemlerimizden, toplantılarımızdan söz etmedik ama bir yerde durmak lazım.
Sorular ve Cevaplar
Soru: Longo Maï’deki Fatsa yerleşimden söz edebilir misiniz?
Kiraz: Longo Maï’nin Marsilya’nın kuzeyinde kurulan ilk yerleşiminden fotoğraflar göstermişlerdi. Onun üst kısmında Fatsa isminde bir yer var. Türkiye’de çok şaşırılıyor niye orası Fatsa diye. Gerçekten de Türkiye’nin Fatsa’sından geliyor bu isim. Türkiye’den darbe sorası geçen aktivistlerin kurduğu bir yer. Kerpiç mimari. Hatta camisi var. Sonra duş kabini tarzı bir şey de yapılıyor. Şu anda Longo Maï’de daha çok geçici olarak insanların kaldığı bir yer. Yerleşim yerinden de söz edersem. Hani bize yıkık bir yerleşim göstermişti.
Orası en yukarıda badem ağaçlarının olduğu yerde yer alıyor. Onun dışında küçük küçük bir sürü yerleşimler var. Kabanlarda, çadırlarda, yurtlarda kalanlar var. Aslında ana olarak Limans’taki yerde üç tane yerleşim yeri var: Hypolite, Grange Neuve ve Pigeonnier
Bediz: Küçük küçük yerleşimleri de bizzat kendileri inşa ediyorlar.
Kiraz: Bazı kolektif yerler de var, bazılarını da arkadaşlarıyla birlikte bizzat kendileri inşa ediyorlar. Dolayısıyla endüstriyel yapı stoğundan söz edemiyoruz.
Soru: Oradaki iş dağılımını merak ediyorum. Herkes kendi belirlediği alanında aldığı işleri mi sürdürüyor, yoksa değişerek mi yapılıyor?
Soru: İhtiyaç fazlası ürünleri sattıklarını söylediler, bu dağıtım ağaları nasıl bir şeydir? Satış noktaları mı var, yoksa kentlerde daha örgütlü olan kesimlerle kooperatiflerle beraber mi çalışıyorlar?
Soru: Birbirinden farklı kooperatifler birbirleriyle nasıl ilişki kuruyorlar
Martina: Evvela belki satışlardan söz etmeliyiz. Kendi kooperatifimizin çevresinde haftada iki kez kurulan pazara çıkıyoruz. Her türlü ürünün satıldığı büyük pazarımız oluyor. Birkaç yıldır bazı küçük üreticilerle bir araya geldiğimiz haftalık bir pazar örgütledik. Onun dışında internet üzerinden satış yapıyoruz. Elbette COVID salgınıyla birlikte bu biraz daha önem kazandı. Örneğin İsviçre’de kent panayırlarına, pazarlarına çıkıyoruz. Yılda bir defa kurulan Noel panayırına, ayrıyeten kurulanlara da düzenli katılıyoruz.
Örgütlenme, karar alma ve kooperatifler arasındaki değiş tokuş meselesine gelince sabit, biçimsel bir oluşumumuz olduğunu söylemek güç olsa da bazı düzenli yapılanmalarımızın olduğunu söyleyebiliriz. Her yıl iki tane kooperatifler arası toplantımız var, her kooperatiften delegeler katılıyor. Böylece senede iki kez buluşulmuş oluyor. Burada her kooperatifi ilgilendiren önemli kararlar alıyoruz. Aynı zamanda düzenli bir şekilde toplanan komisyonlarımız var. Mesela bir tanesi finans konusuyla ilgili. Burada da bütün kooperatiflerden kişiler bir araya geliyorlar. Ayrıca Longo Maï hareketinin bir aradalığı (cohesion) için önemli olan bir konu daha var ki bu da insanların sadece bir kooperatifle sınırlı kalmaması, sadece bir kooperatifte yaşamaması. Bir kooperatiften bir diğerine düzenli olarak olarak gidiş gelişler oluyor, örneğin benim yaşadığım kooperatif dokuma işine katılmak üzere dokuma atölyesine gidiyor. Bu, kooperatifler arasında bir rotasyon değil, kooperatifler arasında düzenli bir değiş tokuş (échange).
Nick: Çalışmayla ilgili olarak ise şöyle diyebiliriz. Longo Maï’ye geldikten birkaç yıl sonra bazı işleri sevmeye veya onlarda uzmanlaşmaya başladık. Buna biz sektör ismini veriyoruz, çalışma alanları. Başlangıçta aslında uzmanlaşmaya karşıydık. Ancak örneğin yüncülük, iyi bir çoban olmak veyahut ev inşa etmek ister istemez maharet sahibi olmayı gerektiriyor. Biz ikimiz, Longo Maï’nin en büyük kooperatifinde, 100 kadar kişiyle beraber yaşıyoruz. Burada bostanı, yapı işlerini ve de radyoyu koordine eden gruplar var. Aynı zamanda kolektiflik için çok temel bazı işler var, mesela yemek yapmak. Bunun için haftalık listemiz var; herkes yemek yapmak üzere iki kişi öğlen, iki kişi akşam yemeği hazırlığı için listeye ismini yazıyor.
Bediz: Sabah herkes kendi kahvaltısını yapıyor. Üç farklı mezradan oluşuyor, herkes kendi kahvaltısını kendi yerinde yapıyor. Öğle-akşam yemekleri ortak yapılıyor.
Kiraz: Liste boş kaldığında?
Nick-Martina: Oluyor. Bizim bir polisimiz veya kontrol eden bir kişimiz yok. Bazen son anda hazırlanmış domates soslu makarna pişirdiğimiz ve bir önceki öğünlerden arta kalanları yediğimiz de olmuyor değil. Çünkü listeye hiç kimse adını yazmamış oluyor. Ama her zaman yemek yiyoruz.
Soru: Topluluğu bir arada tutmak için herhangi bir ritüeliniz var mı? Ayrıca çatışmalarınızı nasıl çözüyorsunuz?
Soru: Kooperatif kâr payı dağıtıyor mu? Yani bireysel kazanç var mı, bireysel yemeğini yiyor, kıyafet vs. nasıl oluyor? Özel mülkiyet ne kadar var? Polis, zabıta yok deniyor ama komünün akıbetine, işleyişine uymayan durumlarda karar nasıl alınıyor, nasıl yaptırımlar var, nasıl ikaz ediliyor?
Özel Mülkiyet Yok
Martina: Bir bakış açımız var ki bundan söz etmedik: Özel mülkiyet yok. Bütün topraklar bir vakıf altında bir araya toplandı. Dolayısıyla bireysel mülkiyet yok. Topraklar Longo Maï’de yaşayan ve çalışan herkesin kullanımına açık. Mülkiyet kolektif. Longo Maï’de olduğu sürece her türlü altyapısından, yaşam alanından yararlanabilir, ama ola ki terk etmeye karar verirse oradan bir parçasını alıp götüremez. Bağışlardan ya da üretilenlerin satışlarından elde edilmiş olsun her türlü gelir ortak bir kasaya konur. Herkesin her hafta cep harçlığı var. Bizim yaşadığımız çiftlikte finans toplantısı ismini verdiğimiz, ayda bir yaptığımız toplantılar var. Gelecek ay için elimizde ne kadar paramızın olduğunun özeti verilir. Faaliyetler için ne kadar, kişilerin ne kadar ihtiyacı olduğu konuşulur. Elimizde bulunan para buna göre paylaşılır.
Toplantılar ve Çatışmaların Çözümü
Martina: Ayrıca kooperatifin içinde iyi bir işleyiş için gerekli olan şeylerden biri toplantıdır. Bir sürü farkı konularda toplantılar yapıyoruz. İnsanların kendi aralarında çözmeye muvaffak olamadıkları çatışmalar olduğunda, biz de kendi aramızda bir çeşit aracılık yapısı oluşturmaya çalışırız. İtilafın tarafları kendi güvendikleri kişileri seçerler. Aşılmaz görülen meseleleri tartışarak ayıklamaya çalışırlar. Ortaya çıkabilecek kimi kişisel itilafları çözmek için kullandığımız yapılar böyle şeyler. Elbette çözemediğimiz çatışmalar var. Şu da gerçek ki bir kişi bir kooperatifte kalamayacak gibi hissediyorsa Longo Maï hareketinde kalarak başka bir mekanına (kooperatifine) gidebiliyor.
Nick: Sadece çatışmalar olmuyor, bazen de aşk ayrılıkları oluyor. Biri, bir başkasıyla gidiyor. Ancak bu durumda başka kooperatife gidebiliyoruz, bir süreliğine.
Martina: Sadece kişisel konularda değil, bazen de hareketin nereye yöneleceği, önceliklerinin ne olacağı hakkında ihtilaflar oluyor. Bunu ilerletmek de biraz zaman alabiliyor, çünkü biz ellerimizi havaya kaldırarak oylama yapmıyoruz. Tüm kararları uzlaşma yoluyla alıyoruz. Bir şeyler yapmak istediğimizde, onu gerçekleştirmek için gerektiği kadar insandan oluşan taşıyıcı işlevi olan bir grup oluşturmak önemli. Düzenli olarak başımıza gelen bir çatışma durumu var: Aramızda dayanışma eylemleri geliştirmeye daha fazla bağlılık duyanlar var, diğerleriyse daha fazla gelire ve dolayısıyla otonomiye sahip olmak için ekonomik kaynakları geliştirecek faaliyetlere yönelmek istiyorlar. Bu da çatışmaya dönüşebiliyor.
Yemeğin Ortaklaşması
Nick: Ben kahvaltı hakkında bir şey söylemek istiyorum. Çünkü biz yüz kadar kişi yaşıyoruz. Yemek yediğimiz yer, burası (Tütün Deposu Salonu) kadar büyük olmasa da neredeyse bu kadar büyük. Bu da baya gürültüye sebep oluyor. Bazen insanın yiyesi gelmiyor. Kimileri yemeklerini alıp başka yerde yemek istiyorlar. Ayrıca kendimize, hatta birkaç arkadaşla yemek de yapabiliyoruz. Düşünün ki üç, dört ayrı çiftliğin ve bir sürü evin bulunduğu bir yerdeyiz. On, belki yedi-sekiz kahvaltı yapılabilecek yer var. Ancak tüm yediklerimiz ya satın alınmış ya da ortak üretimimizden gelenler. Kahvaltı yapmak için herhangi bir şey satın almak zorunda değiliz. Bu önemli, çünkü ortak alışveriş yapıyoruz, büyük miktarda, daha düşük ücrette daha kaliteli alabiliyoruz.
Soru: Sezon arası iş bölümünde farklılık var mı, genellikle tarım ve hayvancılığa dayalı olduğunu varsayarak? Sezon farklılığı var mı, toplumsal örgütlenmeyi ve iş bölümüyle bağlantılı olarak? Örneğin kışın ekim yapılmıyor mu, yaylaya çıkarmıyorlar mı hayvanları?
Soru: Yazı-çizim, edebiyat gibi faaliyetler nasıl oluyor, nasıl özgür bir alan, zaman var? Çocuklar var mı?
Soru: Türkiye’de böyle bir şey yapsan, hemen bir sorunla karşılaşırsın. Muhtemelen sizde olmadı ama oradaki yerel yönetimlerle ilişkiler nasıl, herhangi bir mahalle baskısı-politik baskı var mı?
Politik Baskılar
Martina: Son soruyla başlayalım. Geçen sene, köyümüzün bulunduğu yerin belediye başkanı (Limans) Longo Maï’nin mensuplarından biriydi. Ama her zaman böyle değil. Başlangıçta kurucu otuz kişiden sekizi Fransa’dan oturma izni istedi. Çünkü yabancıydılar. Onların talepleri reddedildi ve sürgün edildiler. Ama o zamandan beri ‘durum biraz normalleşti’. Bu kadar zaman içinde farklı aktiviteler de oldu. Örneğin Türk ve Kürt sığınmacılar kabul ettik. Otoriterler de bu işe pek iyi gözle bakmadı. (1989 yılında) Ciddi büyük bir polis baskınına uğradık, gayet şiddetli iki yüz polisin katıldığı bir baskındı. O dönem birçok çocuk vardı ve onlar için güç bir deneyim oldu.
Bediz: Yanlış bilmiyorsam, ilk ve son kez bu çapta bir polis operasyonu oldu değil mi?
Radyonun Etkileri
Nick: Evet. Bir tür küçük toplum olan Longo Maï’yle etrafındaki toplumla ilişkisi üzerine bir şeyler eklemek istiyorum. İlk yıllarda çok iyi arkadaşlarımız da oldu; birkaç düşman da… Bizi çok bilmeyenler biraz korktu da ve çekinik durdu, “bu nedir?” dediler. 1981’de radyo yayınımıza başladık. Başlangıçta çok uzağa erişmiyordu, 30-40 km mesafeydi erişim alanı. Çok güzel müzik çaldık ve politika konuştuk. Bu, birçok insanın çok hoşuna gitti. Amma velâkin sol parti yöneticilerinin pek hoşuna gitmedi, çünkü bizi kontrol edemiyorlardı. Ama siyasi aktivistler ilk defa çok ilgilendiler; her zaman bizimle aynı fikirde değillerdi elbette, ancak bir tartışma, fikir teatisi zemini yaratılıyordu. Bu da birtakım arkadaşlıklar doğurdu, insanlar gelmeye başladı. “Burası belki de o kadar korkunç değildir” fikrine kapıldılar. Bu bölgede aynı zamanda bizim “yeni köylüler” dediğimiz, kentten kırsalda yaşamaya gelenler var. Bunlar bize yakın, ilgilenen, bir şekilde fikre yakın insanlar.
Okul Mücadelesi
Martina: Başka önemli bir taraf da şu, biz geldiğimizde köydeki okul kapalıydı. Longo Maï’deki bütün çiftliklerde, elli yıl içinde 200 çocuk doğdu. Bizim çiftliğimizde kırka yakın çocuk vardı ve köyde okul yoktu. Bunun için onları şehre daha yakın olan iki köy uzağa taşımak zorunda kalıyorduk. Bir süre sonra içinde bulunduğumuz köyün okulunun yeniden açılmasını talep ettik. Yetkililer evvela reddettiler. Köydeki veli olan ailelerle okulu işgal ettik. Bir öğretmen arkadaş bulduk, o sabah derslerini veriyordu, biz de bazı veliler öğleden sonraki spor, resim gibi dersleri üstlendik. Bir senelik işgal neticesinde nihayet yetkililer de okulu açmaya karar verdiler. Bu da bölge için oldukça önemli oldu, çünkü birçok insan aslında okulların kapanmış olmasının sıkıntısını çekiyordu. Böylelikle biz bunu tersine çevirmiş olduk. Üstelik köyde bir okulun olması ailelerin de köye yerleşmesini sağlıyor.
Longo Maï’de Çalışmak
Nick: Çalışma saatlerimizi not etmiyoruz, hesabını tutmuyoruz. Aramızda çok sayıda müzisyen var. Radyoda birçok edebiyat programımız var. Anlayışımızda şöyle bir hiyerarşi yok: Üretmek en yüce değer; kitap okumak ise ondan daha değersiz çünkü para kazandırmıyor. Bir kitap okursanız, bunu gidip örneğin radyoda sunabilirsiniz. Ama elbette dengeyi bulmak lazım. Kimi insanlar var ki bostanda çalışmayı seviyorlar. Bu, onların hoşuna gidiyor ve çoğunlukla bunu yapıyorlar. Bazıları daha çok daha fazla okuyarak zamanlarını geçiriyorlar. Bütün zamanlarını değil elbette, fakat başkalarından daha fazla felsefe, politika gibi alanlarda kitap okumaya zaman ayırıyorlar. Bu da tabii ki bizim için kendi kolektif yaklaşımımızı geliştirmek adına önemli. Daha önce de vurguladığımız gibi bizim bütçemizin önemli bir kısmı, belki yarısı geniş bir dost çevresinin desteğinden geliyor. Bu geniş dost çevremiz, özellikle gençlerin Longo Maï’ye gelip herhangi bir şey ödemek zorunda kalmaksızın bizimle çalışmasını, öğrenmelerini teşvik etmek istiyorlar. Ayrıca politik eylemlerimiz için de ciddi bir mali desteğe sahibiz. Örneğin göçmenlerle, mültecilerle yaptığımız dayanışma faaliyetleri için. Bu belki daha fazla okuyabilmemizi, beraber müzik yapabilmemizi veyahut şu andaki gibi Türkiye’ye gelebilmemizi açıklıyor. Ayrıca örneğin Türkiye hakkında radyo programları yapabiliyoruz.
Martina: Elbette, tarım faaliyetleri daha ziyade havaların iyi olduğu dönemlerde oluyor. Kış aylarında örneğin daha çok iplik atölyesinde yün işleme işinde uğraşıyoruz. Örneğin yazın kooperatifte çalışan arkadaşlar kışın gidip iplik atölyesinde çalışabiliyorlar. Yahut İsviçre’de faaliyetleri finanse etmek için fon toplama işiyle uğraşabiliyorlar. Bunun için pazarda satış yapmak, yayın yapmak gibi işler olabiliyor. Acil bir durum olduğunda, örneğin Ukrayna savaşında olduğu gibi telefonlara sarılarak insanlara yardım etmek isteyip istemediklerini soruyoruz.
Kooperatifte Hayvanlar
Soru: Hayvanlarla çalışma konusunda bir dönüşüm oldu mu? Daha az hayvanlarla ilgili iş yapmaya yönelik bir eğilim oldu mu bu elli yılda?
Martina: İlk başladığımızda tek kooperatiftik, şimdi on kooperatifiz. Her bir kooperatifte hayvanlar var: koyun, keçi… Eskiye göre çok daha fazla hayvan var.
Soru: Çalışma ve yemek konusunda nasıl bir dönüşüm oldu?
Martina: Biz atlarla çalışıyoruz, ormandan kereste çıkartmak ve bostanda toprağı işlemek için. Ayrıca eşekler de Alpler’de koyunlara eşlik ediyorlar. Bazı yiyecekleri, örneğin tuzu taşımaya yardım ediyorlar.
Nick: Çok büyük bir koyun sürümüz var. Koyunların etlerini satıyoruz, doğrudan arkadaşlarımıza ve tüketicilere. Ancak otuz keçimiz var, bir o kadar da domuz var. Bunlar doğrudan bizim tüketimimize yönelik. Mesela on yıldır keçi sürümüz var, görece yeni.
Birlikte Çalışmak, Birlikte Konuşmak, Birlikte Yaşamak
Soru: Bitirme sorusu olarak çok da tercüme edilmesi, bir model olarak alınması kolay olmayan, döneme ve yerele has bir şey olsa da kendi deneyimlerinden hareketle yatay kolektifler oluşturmaya çalışan, ekolojik yaşamaya çalışan, özel mülkiyeti dışarıda bırakmaya çalışan kolektiflere önerebileceğiniz, kesinlikle yapmalısınız veya kesinlikle yapmamalısınız diyebileceğiniz neler var?
Martina: Bir kolektifi bir arada tutan en sağlam şeylerden biri, kendi aralarında mülkiyeti paylaşarak bireysel mülkiyetin oluşturmamak. Çünkü her kolektifte başta orada bulunup da daha sonradan oradan ayrılacak kişiler bulunur. Şayet bir grubun ortak mülkiyette kendine mahsus bir hissesi olursa, giderken onu alıp götürmek ister. Birçok böyle bireysel hisselerle kurulan grup sonradan dağılmak zorunda kaldılar, çünkü giden kişinin hissesini ödeyemiyorlardı. Yatay bir grup olmak, piramidal şeması olmayan bir grup olmak; yani ortak karar almak, uzlaşmak, tamam demek çok zaman alıyor. Çok temel olan bir şey var ki o da her bir kimsenin farklı olduğunu kabul etmek. Farklı çalışma kapasiteleri bakımından mesela, bazı insanlar daha çok çalışabilirken bazıları öyle değil. Ayrıca herkesin ihtiyaçları da aynı değil. Tüm bu farklılıkları bir arada örmek zaman gerektirir.
Başka bir önemli konu daha var. Birçok insanla gündelik yaşamı paylaştığımızda, insanların gün be gün nasıl çalıştığına şahit olursunuz. Böylelikle biraz daha iyi konuşan kişinin grupta daha öne çıkma riskini dengelemiş olursunuz.
Nick: Benim daha çok pragmatik bir önerim var. Piyasaların ekonomik baskılarını biraz hafifletmek gerekir. Bu çeşitli şekillerde yapılabilir. Bir kere en önemli olan şey olabildiğince çok şey paylaşmaktır. Dört çamaşır makinasıyla yüz kişiyiz. Arabaları paylaşıyoruz, az olan her şeyi paylaşıyoruz. Mümkün olunca çok pahalıya patlayabilecek her türlü şeyi de kendimiz yapmaya çalışıyoruz, örneğin arabaları kendimiz tamir ediyoruz. Daha önce söyledik piyasanın baskısını azaltmaya yarayacak -en azından bizim durumumuzda- maddi desteğimiz var.
[1] Lallement, M. (2019). Un désir d’égalité, Vivre et travailler dans des communautés utopiques. Paris: Seuil
[2] Sunum sırasında Bediz Yılmaz ile Ali Bilgin ardıl çeviri yaptı. Ben metni çözümlerken ardıl çeviriden yararlanmakla birlikte çeviriyi büyük çapta yeniden yaptım.
[3] Özdoğan, K. (2022). Longo Maï, bir komün deneyimi. İstanbul: Yeni İnsan Yayınevi.
[4] Nick ve Martina, akabinde Gabi ve Constanze’ın yanlarında getirdikleri tohumları Yedikule ve Piyalepaşa bostancılarına verdik.
[5] Detaylı bilgi için bkz. https://peliti.gr/peliti-community/
[6] Semences buissonnières/From seed to seed (https://www.diyseeds.org/en/home/).
[7] Semences buissonnières : La Graine https://www.youtube.com/watch?v=hDosiciOpXc
[8] https://www.radiozinzineaix.org
[9] Transhumance, İspanyolcadan Fransızcaya geçmiş bir kelime olup Türkçeye yaylacılık ve yarı göçerlik olarak da çevrilmiştir. 17. yüzyıldan itibaren ev halkının değil, koyunların yazları daha yüksek alanlara otlatma için çıkartılmasını tanımlamak için kullanılmaktadır. Kelimenin kökenin de ötesi anlamında (trans) tras ile toprak anlamında humus vardır) Longo Maï’nin kurulduğu dönemde transhumance oldukça azalmış bir pratiktir. Bkz. Duclos, J. C (1994). “Intoroduction”, L’homme et le mouton dans l’espace de la transhumance; Duclos, J.C. ve Pitte, A. (ed.) Grenoble: CEDEX. 17-26: 17-26; Özdoğan, K. 2019; 2022)
[10] Burası 19. yüzyılda kurulmuş ve 1968 yılında terk edilmiştir. Bkz. Graf, B. (2006). Longo Maï Révolte et utopie après 1968. Thesis ars historica, Verlag: 41.