Aksi belirtilmedikçe fotoğraflar: Nesime Karateke.

Khayelitsha’da az sayıda bulunan seyyar tuvaletler müşterek kullanılıyor. Fotoğraf: Ekin Çuhadar

Güney Afrika, Dünya Bankası’nın küresel yoksulluk veri tabanında yer alan 164 ülke arasında eşitsizliğin en yüksek olduğu ülke. Havaalanında “Welcome to the Mother City” diye karşılandığımız Cape Town’da, varsıllığın ve yoksulluğun radikal bir şekilde görünür olduğu bu kentte, toprakların yaşamaya elverişli konutlara kullanılması için mücadele eden Reclaim the City üyeleri, Mother City’nin kendi çocuklarına yeri olmamasının mümkün olamayacağını dile getiriyorlar.

Kış aylarının en soğuk olduğu Temmuz ayında ziyaret ettiğimiz Cape Town’da konut aktivistleriyle bir araya geldik. Cissie Gool House ve Ahmed Kathrada House işgal evlerinde işgalcilerin deneyimlerini dinleyerek apartheid sonrası dönemde devam eden ırk ayrımcılığına ve bunun mekânsal boyutuna dair içgörü kazandık. Apartheid döneminde yerlerinden edilen siyahların yaşamlarını sürdürdüğü Cape Flats’in bir ilçesi olarak geçen ve enformel yerleşim bölgesi haline gelen Khayelitsha da bu ziyaretlerden bir başkası oldu.

 

Fotoğraf: Ekin Çuhadar

“Khayelitsha’da kulübeler alfabetik olarak numaralandırılmış. A’dan Z’ye kadar giden bu kulübelerin kümelendikleri bölgeler temelinde farklılıklar gösterdiğini anlıyoruz. Örneğin, P-Z arasında bulunanlar suçla özdeşleştirilmiş durumda, kriminal vakaların yüksek olduğu ifade ediliyor. Bu nedenle de, bizimle o bölgeleri ziyaret edemeyecekleri paylaşıldı.”

4,6 milyon nüfusa sahip Cape Town’da yarım milyondan fazla insan kentin çeperlerinde “shack” adı verilen kayıt dışı / enformel / resmî olmayan konutlarda (informal settlements) yaşıyor. Kentin yarıya yakını yoksul. Yoksul durumda olan ve kayıt dışı konutlarda yaşayan insanların neredeyse tamamını siyahlar oluştururken, kent merkezine en yakın, en varsıl kesimlerde yaşayanların neredeyse tamamının beyazlar olduğu görülüyor. Elbette istisnalar var. Örneğin, Woodstock’ta yer alan işgal evinde yoksul beyazlar da yaşıyor ve hareketin içinde örgütleniyor. Diğer taraftan, Table Mountain çevresinde ve sahil hattında siyahları çoğunlukla hizmet sektöründe ve ev işçisi olarak çalışırken görüyoruz.

Khayelitsha. Fotoğraf: Ekin Çuhadar

Cape Town’da yaşanan konut krizine ve konut aktivizmine yönelik bir arka plan bilgisi vermek için 17. yüzyıla kadar gitmemiz gerekiyor. Çünkü Güney Afrika’da kolonizasyonun ve ülkenin yerli halklarının mülksüzleştirilmesinin Hollandalılar tarafından 17. Yüzyılın ortalarında başladığı anlatılıyor. Sonraki 350 yıl boyunca, Hollanda ve İngiliz sömürgeciliği yayılıyor ve yalnızca savaşlarla değil, yasalarla da devam eden bu sömürgeci yayılmayla ülkenin topraklarının büyük çoğunluğuna el konuluyor. 1948 yılında Ulusal Parti (Nationalist Party) tarafından ayrılık – apartheid – ilan edildiğinde Güney Afrika’nın halihazırda ırksal olarak ayrılmış bir toplum olduğu dile getiriliyor. 1950 yılında yürürlüğe giren yasa Group Areas Act ile farklı ırklar için farklı coğrafi alanlar belirleniyor ve her grubun yaşayabileceği belirli ırklaştırılmış bölgeler oluşturuluyor. Bu yasa yoluyla devlet, kendisine, belirlediği alanın dışında yaşayan herkesi yerinden etme yetkisi sağlıyor. Tam da bu yetkiye dayanarak, beyazlara yaraşır görülen, kent merkezine ve Table Mountain’a yakın ve rant değeri yüksek yerlerde, District Six, Sea Point, Mowbray, Hout Bay, Simon’s Town, Constantia ilçelerinde yaşayan siyahlar zorla yerlerinden ediliyor. Ve siyahlar kentin çeperlerinde, otoyollar, tren rayları veya endüstriyel alanlarla çevrelenmiş, devlet tarafından belirlenen konaklama alanlarına taşınmak zorunda bırakılıyor.

İşte Khayelitsha bu alanlardan biri. En az 1 milyon insanın yaşadığı ve yoksulluğun en yoğun olduğu Khayelitsha, Cape Town’un güneydoğusunda, kent merkezine 30-40 km uzaklıkta yer alıyor. Siyahların kent merkezinde barınamayacaklarının açıklanmasının ardından 1980’li yıllarda oluşmaya başlayan Khayelitsha’nın, Xhosa dilinde Yeni Ev (New Home) anlamına geldiği söyleniyor. Bu yıllarda toplu konut projesiyle siyahlara konut sağlanırken yıllar içinde inşa edilen kulübelerin sayısı artıyor, kayıt dışı yerleşim alanı genişliyor, konut sahibi olanlar dahi işsizlik, küresel krizler gibi nedenlerle konutlarından çıkıp arka bahçelerine kurdukları kulübelerde yaşamaya başlıyorlar. Kent merkezinden oldukça uzak olmasıyla birlikte izole de olan Khayelitsha altyapı ve üstyapı hizmetlerinden yoksun. Burada yaşamlarını sürdüren insanların çektikleri elektrik ve su hatlarıyla ihtiyaçlar karşılanmaya çalışılıyor. 

Fotoğraf: Ekin Çuhadar

“Khayelitsha’da bir eğitim merkezi. Özellikle okul öncesi ve ilköğretim kademelerinde olması beklenen çocuklara yönelik toplum içinden bireylerin destek eğitim programları yürüttüğü söyleniyor.”

Khayelitshalı çocuklar. Fotoğraf: Ekin Çuhadar.

1994 yılında Afrikan Ulusal Kongresi (African National Congress)’nin hükümete geçmesinin ardından 1996 yılında yeni bir Anayasa yürürlüğe giriyor. Bu Anayasa, apartheid döneminde yaşanan adaletsizlikleri tazmin etmesi hayal edilen ilkeler içerse de, apartheid’ın yarattığı ırksal ayrışmayı / ırka dayalı mekânsal ayrışmayı ortadan kaldırabildiğini söylemek mümkün değil. Bu Anayasa’ya göre mahkeme kararı olmadan kimsenin zorla evinden tahliye edilemeyeceği, üstelik, devlet tahliye edilen hanehalklarına alternatif konut sağlamakla yükümlü olduğu halde Güney Afrika’da yaklaşık 2 milyon hanehalkının yaşamaya elverişsiz konutlarda yaşadığı, Western Cape Government 2018-2019 verilerine göre Cape Town’da 5 bin insanın evsiz olduğu, yarım milyondan fazla insanın kentin çeperlerinde kayıt dışı konutlarda yaşadığı, yaklaşık 350 bin hanenin ise veri tabanına kayıtlı şekilde devlet tarafından sağlanacak konutları beklediği ifade ediliyor. Mutenalaştırma, işsizlik, küresel krizler gibi nedenlerle halihazırda konut sahibi olanlarınsa yaşam alanlarını terk etmek zorunda kalarak kayıt dışı yaşam alanlarına geçiş yaptığı görülüyor.

İşte tam da bu nedenle, çoğunlukla yoksul ve işçi sınıfından insanların oluşturduğu Reclaim the City (RTC), 2016’dan beri Cape Town’da “mekânsal adalet” ve uygun fiyatlı konutlar için mücadele ediyor. Ndifuna Ukwazi (NU) ile işbirliği içinde çalışan RTC, hükümetin özellikle kamu arazilerinde, mekânsal ve ırksal ayrımcılığı ele almanın bir yolu olarak uygun fiyatlı yaşamaya elverişli konutların geliştirilmesine öncelik vermesi gerektiğini savunuyor.

RTC protestolarında kullanılan bir döviz, Cissie Gool House’un toplantı mekânında sergileniyor.

2017 yılının Mart ayında, yerlerinden edilen ve Woodstock, Sea Point, Marikana, Blikkiesdorp ve Khayelitsha kayıt dışı yerleşim alanlarında yaşamlarını sürdüren bir grup işçi, Tafelberg bölgesini alternatif konut yapmak üzere kullanmak yerine yapılan özelleştirmeye karşı kamu binalarını işgal ettiler. Cissie Gool House, Woodstock’ta yer alan eski bir hastane, Ahmed Kathrada House ise Sea Point’te hemşireler için olan eski bir lojman iken, yıllardır kullanılmayan ve işlevsiz halde duran bu kamu binaları artık zorla yerlerinden edilen RTC işgalcilerinin evi olmuş durumda.

Aynı hareketin üyeleri tarafından ortak bir niyetle ve eş zamanlı olarak işgal edilen bu iki ev bariz farklılıklar da barındırıyor. Öncelikle, Cissie Gool House daha heterojen bir demografiye sahip: siyahlar ve beyazlar birlikte yaşıyor. Ahmed Kathrada House’da ise yalnızca siyahların yaşadığını görüyoruz. Karşılaştığımız bir diğer farklılıksa, işgal evlerinin fiziksel koşulları. Cissie Gool House’un altyapısı işgalciler tarafından yeniden işler hale getirilmiş. Hastanenin tüm koridorlarına yerlerinden edilmeden önce yaşadıkları Cape Town sokaklarının isimleri verilmiş. Duvarlara işgalciler tarafından boyamalar, resimler, yazılamalar yapılmış. İşgalciler, kendi zanaatlarını ve mesleklerini evleri haline getirdikleri bu hastanenin dönüşümünde kullanmışlar. Cissie Gool House’da elektriğe ve suya erişim var, mutfakları ve işgaciler arasından sorumluluk alan aşçıları var.

Cissie Gool House
Cissie Gool House
Cissie Gool House

Cissie Gool House’da sosyal çalışmacılar da görev yapmaya başlamış, işgalcilere psikososyal destek vermek, çocuk çalışmaları yapmak ve belki biraz da “düzeni takip etmek” üzere kendileri de birkaç oda edinmişler. Bu durumu, işgal evinin resmî olarak tanınıyor olmasının bir göstergesi olarak okumak mümkün. Diğer taraftan, işgalciler arasında yapılan iş bölümü arasında da çocuk çalışmaları bulunuyor. Cissie Gool House’u ikinci kez ziyaret etmek istediğimizde bize eşlik eden Amanda, bu ziyaret esnasında karşılaştığımız tüm çocukların okula gidiş-geliş saatlerini takip ediyor, ödevlerini soruyor, çocuklara buluşma saatlerini hatırlatıyordu. 

Cissie Gool House
Cissie Gool House
Cissie Gool House
Cissie Gool House
Cissie Gool House işgalcilerinden Amanda.

“Benim evim burası, benim ailem bu insanlar” diyor Amanda. Amanda, paylaşımlı bir evde yaşarken ev sahibinin değişmesiyle evinin kirası iki katına çıkıyor. Kirayı karşılayamadıkları için evin tüm üyeleri dağılıyor. O sırada örgütlenmeye dahil oluyor ve CGH işgalinde yer alıyor. Çocukları ve torunları olduğunu söyleyen Amanda, onların da kendisi gibi yoksul olduğunu ve Uber’i karşılayamadıkları için birbirleriyle görüşemediklerini ifade ediyor. Cape Town’da toplu taşıma oldukça kısıtlı. Ulaşım için genellikle Uber kullanılıyor.

kişi, iç mekan içeren bir resim

Açıklama otomatik olarak oluşturuldu
Cissie Gool House işgalcilerinden Eyes.
Cissie Gool House işgalcilerinden Eyes ve ailesi.

Tesisat, boya-badana işlerinde çalışan Eyes sohbete dahil oluyor. “Hepsini ben yaptım bunların” diyor boyadığı kapıları göstererek. Eyes, onun takma adı. Ona neden Eyes adını yakıştırdıklarını sorduğumuzda “Çünkü gözler yalan söylemez (Because Eyes don’t lie)” diye yanıt veriyor.

metin, iç mekan, kişi, açık içeren bir resim

Açıklama otomatik olarak oluşturuldu
Cissie Gool House’un Long Street koridorunda bulunan bir bakkal aynı zamanda gün boyu projeksiyonla dizi veya film gösterimleri sağlıyor.

CGH, sosyal etkinlikler aracılığıyla işgalcilerin bir araya gelerek ortak faaliyette bulunduğu da bir ev haline gelmiş durumda. Bunlardan biri de evin içerisinde bulunan bakkallardan birinin önünde kurulu projeksiyondan izlenen filmler. O projeksiyon hep açık, izleyici her daim mevcut.

Cissie Gool House 20 yıldır atıl duran bir devlet hastanesiydi.
Cissie Gool House, Woodstock’ta Table Mountain dağının eteklerinde konumlanıyor.

CGH liderlerinden biri olan ve ziyaretimiz sırasında bize eşlik eden Denver, ziyaretin sonuna yaklaştığımızda şöyle diyor: “Gördüğünüz gibi Waterfront manzaramız var, kent manzaramız var, Signal Hill var, Table Mountain var, güvenliğimiz var (gülüyor) ve işte tam da olmak istediğimiz yer burası. Lütfen bunu elimizden almayın. Biz Cape Town’da yaşamak istiyoruz. (As you can see we have a view of the Waterfront, we have a view of the town, we have Signal Hill, we have Table Mountain, we have the security (laughing) and that is just this is where we want to be. Please, don’t take away this from us. We want to live within Cape Town.)”

Ahmed Kathrada House
Ahmed Kathrada House

Ahmed Kathrada House’daki durumun farklılığı içeri girmeye niyetlendiğimiz andan itibaren fark edilir halde. Güvenlik kontrolü burada daha “kontrollü”. İçeri girdiğimiz anda duyduğumuz kokuysa AKH’nin fiziksel koşullarına dair birçok şeyi anlatıyor. 

Ahmed Kathrada House’da çocuklar odalara su taşıyor.

AKH’nin içerisinde elektrik ve su yok. Seyyar tuvalet kabinleri binanın bahçesinde bulunuyor. Bu tuvaletlere dair bir güvenlik meselesi de mevcut. Kadınlar, tuvalete yalnız gitmiyor. Suya erişim yine AKH’nin bahçesinde bulunan çeşmelerden sağlanıyor. 

Ahmed Kathrada House’un aydınlatma panelleri.

AKH’ye dair bizim için en çarpıcı olan meselelerden biri, binanın içerisinde elektrik olmaması ve güneşin batışıyla karanlığa bürünen işgal evinin dışarıya yerleştirilen panellerle aydınlatılması oldu. Bu aydınlatmanın tek nedeninin güvenlik kaygısı olduğunu söylemek mümkün.

Ahmed Kathrada House merdivenleri
Ahmed Kathrada House odalarından biri. Ev lideri AKH’nin konumunu daha iyi anlayabilmemiz için bizi Victoria & Alfred Waterfront Alışveriş Merkezi’ne bakan odalardan birine çıkardı. Liderin odalara rahatlıkla girip çıkması açıkçası bizi biraz utandırdı. Zira odada yaşayan işgalci, biz doğrudan balkona çıktıktan sonra, panikle odasını toplamaya koyuldu ve odadan çıkarken odanın dağınık hâline ait görüntüleri kullanmamamızı rica etti.
Ahmed Kathrada House bahçesinde yemek zamanı.
bina, açık hava, cadde, kaldırım içeren bir resim

Açıklama otomatik olarak oluşturuldu
Ahmed Kathrada House çocukları.

AKH’de yaşayan işgalcilerin bahçede bir araya geldiği görülüyor. Çocuklar için akademik veya sosyal destek sağlamaya yönelik herhangi bir çalışma söz konusu değil. 

Okyanusun kıyısında Victoria & Alfred Waterfront Alışveriş Merkezi.
Ahmed Kathrada House pencerelerinden birinden görülen Signal Hill etekleri. Fotoğraf: Yaşar Adanalı.
2010 Dünya Kupası’nın oynandığı Cape Town Stadyumu.

AKH’de yaşayan işgalcilerin yaşamlarını sürdürdükleri ve evleri olarak nitelendirdikleri bu mekânla kurdukları ilişkinin CGH’ye kıyasla farklılığın anlaşılır bir sebebi var. Burada yaşayan insanların mücadeleyle ve bu evle kurdukları ilişkinin en başta yeterince güçlü olmadığını söylemek de mümkün. Bunun nedeni, Sea Point’in coğrafi konumu ve yüksek bir rant alanı olması. AKH, 2010 Dünya Kupası’nın oynandığı Cape Town Stadyumu ile Victoria & Alfred Waterfront Alışveriş Merkezi arasında bir yerde bulunuyor. Yani buradaki durum yalnızca ırksal bir mesele değil, aynı zamanda sınıfsal da. Woodstock’un aksine Sea Point tamamen beyazların yaşadığı bir yerleşim yeri. Bu da, işgalcilerin buraya aidiyet hissetmemelerine ve mücadeleyi zaten kaybettiklerine dair bir inanca sahip olmalarına neden olduğunu hissediyoruz. Diğer taraftan, AKH işgalindeki üyelerin çoğunun Woodstock işgalindeki birçok üyenin aksine tahliyelerden doğrudan etkilenmediğini söylemek mümkün. Binayı işgal etmelerinin ortak nedeni kent merkezine ve istihdam alanlarına yakın olmak. 

Ahmed Kathrada House lideri.

Tüm bunların, işgaldeki üyelerin işgal evine ait sorumlulukları paylaşmaya dair motivasyonlarını belirlediğini söylemek mümkün. Ya da AKH liderinin üyelere dair paylaşımları bize öyle hissettirdi.

Fotoğraf: Yaşar Adanalı.

“Ahmed Kathrada House liderinin odası. Başucunda ‘Start each day with a smile and reclaim the city with love’ yazılı bir dövizi bulunuyor.”

Yine de, her güne gülümsemeyle başlayıp şehri aşkla geri almak üzere mücadeleyi sürdürüyorlar.

Cape Town’da yaşamaya elverişli konut hakkı ve mekânsal adalet için verilen mücadelenin, aynı zamanda hem ırksal adalet için hem de mekânsal dışlanmaya, insandışılaştırmaya ve mülksüzleştirmeye karşı verilen bir mücadele olduğunu fark etmenin önemli olduğunu düşünüyoruz.

Aksi belirtilmedikçe fotoğraflar: Nesime Karateke.

Khayelitsha’da az sayıda bulunan seyyar tuvaletler müşterek kullanılıyor. Fotoğraf: Ekin Çuhadar

Güney Afrika, Dünya Bankası’nın küresel yoksulluk veri tabanında yer alan 164 ülke arasında eşitsizliğin en yüksek olduğu ülke. Havaalanında “Welcome to the Mother City” diye karşılandığımız Cape Town’da, varsıllığın ve yoksulluğun radikal bir şekilde görünür olduğu bu kentte, toprakların yaşamaya elverişli konutlara kullanılması için mücadele eden Reclaim the City üyeleri, Mother City’nin kendi çocuklarına yeri olmamasının mümkün olamayacağını dile getiriyorlar.

Kış aylarının en soğuk olduğu Temmuz ayında ziyaret ettiğimiz Cape Town’da konut aktivistleriyle bir araya geldik. Cissie Gool House ve Ahmed Kathrada House işgal evlerinde işgalcilerin deneyimlerini dinleyerek apartheid sonrası dönemde devam eden ırk ayrımcılığına ve bunun mekânsal boyutuna dair içgörü kazandık. Apartheid döneminde yerlerinden edilen siyahların yaşamlarını sürdürdüğü Cape Flats’in bir ilçesi olarak geçen ve enformel yerleşim bölgesi haline gelen Khayelitsha da bu ziyaretlerden bir başkası oldu.

 

Fotoğraf: Ekin Çuhadar

“Khayelitsha’da kulübeler alfabetik olarak numaralandırılmış. A’dan Z’ye kadar giden bu kulübelerin kümelendikleri bölgeler temelinde farklılıklar gösterdiğini anlıyoruz. Örneğin, P-Z arasında bulunanlar suçla özdeşleştirilmiş durumda, kriminal vakaların yüksek olduğu ifade ediliyor. Bu nedenle de, bizimle o bölgeleri ziyaret edemeyecekleri paylaşıldı.”

4,6 milyon nüfusa sahip Cape Town’da yarım milyondan fazla insan kentin çeperlerinde “shack” adı verilen kayıt dışı / enformel / resmî olmayan konutlarda (informal settlements) yaşıyor. Kentin yarıya yakını yoksul. Yoksul durumda olan ve kayıt dışı konutlarda yaşayan insanların neredeyse tamamını siyahlar oluştururken, kent merkezine en yakın, en varsıl kesimlerde yaşayanların neredeyse tamamının beyazlar olduğu görülüyor. Elbette istisnalar var. Örneğin, Woodstock’ta yer alan işgal evinde yoksul beyazlar da yaşıyor ve hareketin içinde örgütleniyor. Diğer taraftan, Table Mountain çevresinde ve sahil hattında siyahları çoğunlukla hizmet sektöründe ve ev işçisi olarak çalışırken görüyoruz.

Khayelitsha. Fotoğraf: Ekin Çuhadar

Cape Town’da yaşanan konut krizine ve konut aktivizmine yönelik bir arka plan bilgisi vermek için 17. yüzyıla kadar gitmemiz gerekiyor. Çünkü Güney Afrika’da kolonizasyonun ve ülkenin yerli halklarının mülksüzleştirilmesinin Hollandalılar tarafından 17. Yüzyılın ortalarında başladığı anlatılıyor. Sonraki 350 yıl boyunca, Hollanda ve İngiliz sömürgeciliği yayılıyor ve yalnızca savaşlarla değil, yasalarla da devam eden bu sömürgeci yayılmayla ülkenin topraklarının büyük çoğunluğuna el konuluyor. 1948 yılında Ulusal Parti (Nationalist Party) tarafından ayrılık – apartheid – ilan edildiğinde Güney Afrika’nın halihazırda ırksal olarak ayrılmış bir toplum olduğu dile getiriliyor. 1950 yılında yürürlüğe giren yasa Group Areas Act ile farklı ırklar için farklı coğrafi alanlar belirleniyor ve her grubun yaşayabileceği belirli ırklaştırılmış bölgeler oluşturuluyor. Bu yasa yoluyla devlet, kendisine, belirlediği alanın dışında yaşayan herkesi yerinden etme yetkisi sağlıyor. Tam da bu yetkiye dayanarak, beyazlara yaraşır görülen, kent merkezine ve Table Mountain’a yakın ve rant değeri yüksek yerlerde, District Six, Sea Point, Mowbray, Hout Bay, Simon’s Town, Constantia ilçelerinde yaşayan siyahlar zorla yerlerinden ediliyor. Ve siyahlar kentin çeperlerinde, otoyollar, tren rayları veya endüstriyel alanlarla çevrelenmiş, devlet tarafından belirlenen konaklama alanlarına taşınmak zorunda bırakılıyor.

İşte Khayelitsha bu alanlardan biri. En az 1 milyon insanın yaşadığı ve yoksulluğun en yoğun olduğu Khayelitsha, Cape Town’un güneydoğusunda, kent merkezine 30-40 km uzaklıkta yer alıyor. Siyahların kent merkezinde barınamayacaklarının açıklanmasının ardından 1980’li yıllarda oluşmaya başlayan Khayelitsha’nın, Xhosa dilinde Yeni Ev (New Home) anlamına geldiği söyleniyor. Bu yıllarda toplu konut projesiyle siyahlara konut sağlanırken yıllar içinde inşa edilen kulübelerin sayısı artıyor, kayıt dışı yerleşim alanı genişliyor, konut sahibi olanlar dahi işsizlik, küresel krizler gibi nedenlerle konutlarından çıkıp arka bahçelerine kurdukları kulübelerde yaşamaya başlıyorlar. Kent merkezinden oldukça uzak olmasıyla birlikte izole de olan Khayelitsha altyapı ve üstyapı hizmetlerinden yoksun. Burada yaşamlarını sürdüren insanların çektikleri elektrik ve su hatlarıyla ihtiyaçlar karşılanmaya çalışılıyor. 

Fotoğraf: Ekin Çuhadar

“Khayelitsha’da bir eğitim merkezi. Özellikle okul öncesi ve ilköğretim kademelerinde olması beklenen çocuklara yönelik toplum içinden bireylerin destek eğitim programları yürüttüğü söyleniyor.”

Khayelitshalı çocuklar. Fotoğraf: Ekin Çuhadar.

1994 yılında Afrikan Ulusal Kongresi (African National Congress)’nin hükümete geçmesinin ardından 1996 yılında yeni bir Anayasa yürürlüğe giriyor. Bu Anayasa, apartheid döneminde yaşanan adaletsizlikleri tazmin etmesi hayal edilen ilkeler içerse de, apartheid’ın yarattığı ırksal ayrışmayı / ırka dayalı mekânsal ayrışmayı ortadan kaldırabildiğini söylemek mümkün değil. Bu Anayasa’ya göre mahkeme kararı olmadan kimsenin zorla evinden tahliye edilemeyeceği, üstelik, devlet tahliye edilen hanehalklarına alternatif konut sağlamakla yükümlü olduğu halde Güney Afrika’da yaklaşık 2 milyon hanehalkının yaşamaya elverişsiz konutlarda yaşadığı, Western Cape Government 2018-2019 verilerine göre Cape Town’da 5 bin insanın evsiz olduğu, yarım milyondan fazla insanın kentin çeperlerinde kayıt dışı konutlarda yaşadığı, yaklaşık 350 bin hanenin ise veri tabanına kayıtlı şekilde devlet tarafından sağlanacak konutları beklediği ifade ediliyor. Mutenalaştırma, işsizlik, küresel krizler gibi nedenlerle halihazırda konut sahibi olanlarınsa yaşam alanlarını terk etmek zorunda kalarak kayıt dışı yaşam alanlarına geçiş yaptığı görülüyor.

İşte tam da bu nedenle, çoğunlukla yoksul ve işçi sınıfından insanların oluşturduğu Reclaim the City (RTC), 2016’dan beri Cape Town’da “mekânsal adalet” ve uygun fiyatlı konutlar için mücadele ediyor. Ndifuna Ukwazi (NU) ile işbirliği içinde çalışan RTC, hükümetin özellikle kamu arazilerinde, mekânsal ve ırksal ayrımcılığı ele almanın bir yolu olarak uygun fiyatlı yaşamaya elverişli konutların geliştirilmesine öncelik vermesi gerektiğini savunuyor.

RTC protestolarında kullanılan bir döviz, Cissie Gool House’un toplantı mekânında sergileniyor.

2017 yılının Mart ayında, yerlerinden edilen ve Woodstock, Sea Point, Marikana, Blikkiesdorp ve Khayelitsha kayıt dışı yerleşim alanlarında yaşamlarını sürdüren bir grup işçi, Tafelberg bölgesini alternatif konut yapmak üzere kullanmak yerine yapılan özelleştirmeye karşı kamu binalarını işgal ettiler. Cissie Gool House, Woodstock’ta yer alan eski bir hastane, Ahmed Kathrada House ise Sea Point’te hemşireler için olan eski bir lojman iken, yıllardır kullanılmayan ve işlevsiz halde duran bu kamu binaları artık zorla yerlerinden edilen RTC işgalcilerinin evi olmuş durumda.

Aynı hareketin üyeleri tarafından ortak bir niyetle ve eş zamanlı olarak işgal edilen bu iki ev bariz farklılıklar da barındırıyor. Öncelikle, Cissie Gool House daha heterojen bir demografiye sahip: siyahlar ve beyazlar birlikte yaşıyor. Ahmed Kathrada House’da ise yalnızca siyahların yaşadığını görüyoruz. Karşılaştığımız bir diğer farklılıksa, işgal evlerinin fiziksel koşulları. Cissie Gool House’un altyapısı işgalciler tarafından yeniden işler hale getirilmiş. Hastanenin tüm koridorlarına yerlerinden edilmeden önce yaşadıkları Cape Town sokaklarının isimleri verilmiş. Duvarlara işgalciler tarafından boyamalar, resimler, yazılamalar yapılmış. İşgalciler, kendi zanaatlarını ve mesleklerini evleri haline getirdikleri bu hastanenin dönüşümünde kullanmışlar. Cissie Gool House’da elektriğe ve suya erişim var, mutfakları ve işgaciler arasından sorumluluk alan aşçıları var.

Cissie Gool House
Cissie Gool House
Cissie Gool House

Cissie Gool House’da sosyal çalışmacılar da görev yapmaya başlamış, işgalcilere psikososyal destek vermek, çocuk çalışmaları yapmak ve belki biraz da “düzeni takip etmek” üzere kendileri de birkaç oda edinmişler. Bu durumu, işgal evinin resmî olarak tanınıyor olmasının bir göstergesi olarak okumak mümkün. Diğer taraftan, işgalciler arasında yapılan iş bölümü arasında da çocuk çalışmaları bulunuyor. Cissie Gool House’u ikinci kez ziyaret etmek istediğimizde bize eşlik eden Amanda, bu ziyaret esnasında karşılaştığımız tüm çocukların okula gidiş-geliş saatlerini takip ediyor, ödevlerini soruyor, çocuklara buluşma saatlerini hatırlatıyordu. 

Cissie Gool House
Cissie Gool House
Cissie Gool House
Cissie Gool House
Cissie Gool House işgalcilerinden Amanda.

“Benim evim burası, benim ailem bu insanlar” diyor Amanda. Amanda, paylaşımlı bir evde yaşarken ev sahibinin değişmesiyle evinin kirası iki katına çıkıyor. Kirayı karşılayamadıkları için evin tüm üyeleri dağılıyor. O sırada örgütlenmeye dahil oluyor ve CGH işgalinde yer alıyor. Çocukları ve torunları olduğunu söyleyen Amanda, onların da kendisi gibi yoksul olduğunu ve Uber’i karşılayamadıkları için birbirleriyle görüşemediklerini ifade ediyor. Cape Town’da toplu taşıma oldukça kısıtlı. Ulaşım için genellikle Uber kullanılıyor.

kişi, iç mekan içeren bir resim

Açıklama otomatik olarak oluşturuldu
Cissie Gool House işgalcilerinden Eyes.
Cissie Gool House işgalcilerinden Eyes ve ailesi.

Tesisat, boya-badana işlerinde çalışan Eyes sohbete dahil oluyor. “Hepsini ben yaptım bunların” diyor boyadığı kapıları göstererek. Eyes, onun takma adı. Ona neden Eyes adını yakıştırdıklarını sorduğumuzda “Çünkü gözler yalan söylemez (Because Eyes don’t lie)” diye yanıt veriyor.

metin, iç mekan, kişi, açık içeren bir resim

Açıklama otomatik olarak oluşturuldu
Cissie Gool House’un Long Street koridorunda bulunan bir bakkal aynı zamanda gün boyu projeksiyonla dizi veya film gösterimleri sağlıyor.

CGH, sosyal etkinlikler aracılığıyla işgalcilerin bir araya gelerek ortak faaliyette bulunduğu da bir ev haline gelmiş durumda. Bunlardan biri de evin içerisinde bulunan bakkallardan birinin önünde kurulu projeksiyondan izlenen filmler. O projeksiyon hep açık, izleyici her daim mevcut.

Cissie Gool House 20 yıldır atıl duran bir devlet hastanesiydi.
Cissie Gool House, Woodstock’ta Table Mountain dağının eteklerinde konumlanıyor.

CGH liderlerinden biri olan ve ziyaretimiz sırasında bize eşlik eden Denver, ziyaretin sonuna yaklaştığımızda şöyle diyor: “Gördüğünüz gibi Waterfront manzaramız var, kent manzaramız var, Signal Hill var, Table Mountain var, güvenliğimiz var (gülüyor) ve işte tam da olmak istediğimiz yer burası. Lütfen bunu elimizden almayın. Biz Cape Town’da yaşamak istiyoruz. (As you can see we have a view of the Waterfront, we have a view of the town, we have Signal Hill, we have Table Mountain, we have the security (laughing) and that is just this is where we want to be. Please, don’t take away this from us. We want to live within Cape Town.)”

Ahmed Kathrada House
Ahmed Kathrada House

Ahmed Kathrada House’daki durumun farklılığı içeri girmeye niyetlendiğimiz andan itibaren fark edilir halde. Güvenlik kontrolü burada daha “kontrollü”. İçeri girdiğimiz anda duyduğumuz kokuysa AKH’nin fiziksel koşullarına dair birçok şeyi anlatıyor. 

Ahmed Kathrada House’da çocuklar odalara su taşıyor.

AKH’nin içerisinde elektrik ve su yok. Seyyar tuvalet kabinleri binanın bahçesinde bulunuyor. Bu tuvaletlere dair bir güvenlik meselesi de mevcut. Kadınlar, tuvalete yalnız gitmiyor. Suya erişim yine AKH’nin bahçesinde bulunan çeşmelerden sağlanıyor. 

Ahmed Kathrada House’un aydınlatma panelleri.

AKH’ye dair bizim için en çarpıcı olan meselelerden biri, binanın içerisinde elektrik olmaması ve güneşin batışıyla karanlığa bürünen işgal evinin dışarıya yerleştirilen panellerle aydınlatılması oldu. Bu aydınlatmanın tek nedeninin güvenlik kaygısı olduğunu söylemek mümkün.

Ahmed Kathrada House merdivenleri
Ahmed Kathrada House odalarından biri. Ev lideri AKH’nin konumunu daha iyi anlayabilmemiz için bizi Victoria & Alfred Waterfront Alışveriş Merkezi’ne bakan odalardan birine çıkardı. Liderin odalara rahatlıkla girip çıkması açıkçası bizi biraz utandırdı. Zira odada yaşayan işgalci, biz doğrudan balkona çıktıktan sonra, panikle odasını toplamaya koyuldu ve odadan çıkarken odanın dağınık hâline ait görüntüleri kullanmamamızı rica etti.
Ahmed Kathrada House bahçesinde yemek zamanı.
bina, açık hava, cadde, kaldırım içeren bir resim

Açıklama otomatik olarak oluşturuldu
Ahmed Kathrada House çocukları.

AKH’de yaşayan işgalcilerin bahçede bir araya geldiği görülüyor. Çocuklar için akademik veya sosyal destek sağlamaya yönelik herhangi bir çalışma söz konusu değil. 

Okyanusun kıyısında Victoria & Alfred Waterfront Alışveriş Merkezi.
Ahmed Kathrada House pencerelerinden birinden görülen Signal Hill etekleri. Fotoğraf: Yaşar Adanalı.
2010 Dünya Kupası’nın oynandığı Cape Town Stadyumu.

AKH’de yaşayan işgalcilerin yaşamlarını sürdürdükleri ve evleri olarak nitelendirdikleri bu mekânla kurdukları ilişkinin CGH’ye kıyasla farklılığın anlaşılır bir sebebi var. Burada yaşayan insanların mücadeleyle ve bu evle kurdukları ilişkinin en başta yeterince güçlü olmadığını söylemek de mümkün. Bunun nedeni, Sea Point’in coğrafi konumu ve yüksek bir rant alanı olması. AKH, 2010 Dünya Kupası’nın oynandığı Cape Town Stadyumu ile Victoria & Alfred Waterfront Alışveriş Merkezi arasında bir yerde bulunuyor. Yani buradaki durum yalnızca ırksal bir mesele değil, aynı zamanda sınıfsal da. Woodstock’un aksine Sea Point tamamen beyazların yaşadığı bir yerleşim yeri. Bu da, işgalcilerin buraya aidiyet hissetmemelerine ve mücadeleyi zaten kaybettiklerine dair bir inanca sahip olmalarına neden olduğunu hissediyoruz. Diğer taraftan, AKH işgalindeki üyelerin çoğunun Woodstock işgalindeki birçok üyenin aksine tahliyelerden doğrudan etkilenmediğini söylemek mümkün. Binayı işgal etmelerinin ortak nedeni kent merkezine ve istihdam alanlarına yakın olmak. 

Ahmed Kathrada House lideri.

Tüm bunların, işgaldeki üyelerin işgal evine ait sorumlulukları paylaşmaya dair motivasyonlarını belirlediğini söylemek mümkün. Ya da AKH liderinin üyelere dair paylaşımları bize öyle hissettirdi.

Fotoğraf: Yaşar Adanalı.

“Ahmed Kathrada House liderinin odası. Başucunda ‘Start each day with a smile and reclaim the city with love’ yazılı bir dövizi bulunuyor.”

Yine de, her güne gülümsemeyle başlayıp şehri aşkla geri almak üzere mücadeleyi sürdürüyorlar.

Cape Town’da yaşamaya elverişli konut hakkı ve mekânsal adalet için verilen mücadelenin, aynı zamanda hem ırksal adalet için hem de mekânsal dışlanmaya, insandışılaştırmaya ve mülksüzleştirmeye karşı verilen bir mücadele olduğunu fark etmenin önemli olduğunu düşünüyoruz.

DÖN