Elfie Seymour ve Participation and the Practice of Rights (PPR) çalışanları Paige Jennings ve Dessie Donnelly’nın katkılarıyla
İngilizceden çeviren: Mesadet Maria Sözmen,
Koronavirüs krizi, konut politikalarının sistem çapındaki eksiklerini gözler önüne serdi. Ne kadar para kazanılacağına göre hareket eden ve dolayısıyla milyonlarca insanı güvencesiz, kişisel izolasyonu sağlayamayacak durumda ve korunmasız bırakan bir konut sistemi modelini meydana çıkardı. Toplumumuzdaki en korunmasız kişilere karşı bu kadar bariz bir kurumsal ihmal ve yok saymanın karar alma mekanizmaları kültürüne nasıl kökten yerleştiğini idrak edebilmek için, güven içinde ve teminat altında yaşayabilmenin önüne başka meselelerin geçtiği geniş bir bağlamın içinde COVID-19’un gerçekleştiğini görmek gerekiyor. Böyle gündemler evsizlik sarmalı, varolan ve yeni inşa edilmiş sosyal konutlarda kronikleşen yatırım yetersizliği, fiyatların artması sonucu insanları yaşadıkları yerden süren soylulaştırma, sığınmacılara kalacak yer sağlamada yaşanan skandallar ve bizim bulunduğumuz Kuzey İrlanda’da dahi konut politikasının mezhepleştirilmesi gibi sonuçlar doğurdu.
PPR, 2006’dan beri, İskoçya’da ve İrlanda sınırının her iki tarafında yaşaması zor alanlarda kalan toplulukları —dökülen apartmanlardaki kiracılar, “geçici” evsiz barınaklarında büyüyen aileler, resmi devlet politikalarının yüzüstü bıraktığı yolcular, yoksulluğa mahkûm edilen sığınmacılar, kemikleşmiş dini eşitsizliğe çare arayanları— bu gündemlere karşı çıkmaları ve başarısız konut politikalarına çözüm bulmak için insan haklarını pratik bir araç olarak kullanmaları yolunda destekliyor.
PPR’nin birçok çevreye hitap eden ve anlamlı gelen hak temelli yaklaşımındaki temel ilkeler şunlar:
Katılım esastır: İnsanların deneyimlerine değer verilmediğinde, hakları çiğnenir; onları etkileyen yasalar, politikalar, kaynaklar ve hizmetler ile ilgili kararları kamu otoriteleri verdiğinde, insanların sesleri susturulur ve hakları önemsizleştirilir. Yoksulluk ve eşitsizliğin kalıcı bir şekilde çözülebilmesi, insanların hayatlarını etkileyen karar alma süreçlerine katılımıyla sağlanabilir.
Topluluklar haklarından yararlanmak için onay beklemek zorunda değildir. Konut hakları önceliklerini kendileri bağımsızca belirleyebilir, bu konuda araştırma yapabilir, öneriler geliştirebilir ve yerine getirmediği sorumlulukları dolayısıyla devletten hesap sorabilirler. Böylesine bir katılımın temelinde statükoya yönelik yapıcı bir tahammülsüzlük vardır.
İnsan hakları ve güç birbirinden ayrılamaz: İnsanlara genellikle sahip oldukları iktidar kadar hak veriliyor. İnsan haklarındaki ilerlemeler, engellemeler ya da istismarlar toplumdaki iktidar ilişkilerine göre belirleniyor. Hak savunuculuğu, karar alıcıların görmezden gelemeyeceği şekillerde yapılmalıdır. Bu, gücün insan hakları korunmasına ihtiyacı olanlarca ittifaklar kurarak, medyayı kullanarak, protesto ederek inşa edilmesini gerektirir.
Değişimi ona en çok ihtiyacı olanlar deneyimlemelidir: Gereken değişimin ölçeği göz korkutucu olabilir, ama insanlar bulundukları noktadan işe başlamalıdır. Konut eşitsizlikleri gündelik hayatta —kötü koşullar, uzun bekleme listeleri, borçuluğa sebep olan kiralar ve evsizlikte— kendini hissettiriyor. İnsan hakları temelli bir yaklaşım bir yandan bu somut sıkıntıları çözebilecek kapasitede olmalı, öte yandan bunların tekrarlanmasını engelleyecek değişiklikler için baskı yapmalı ve benzer sorunlardan mustarip topluluklara da fayda sağlamalıdır. Değişim acilen gerçekleşmeli, sürdürülebilir olmalı ve benzer koşullardakiler için de yararlı olmalıdır.
Süreç sonuç kadar önemlidir: İnsan haklarının korunmasını sağlayan İnsan Hakları Kanunu, Kuzey İrlanda Barış Antlaşması’nda geçen eşitlik kanunları ve İskoçya’daki Topluluğu Güçlendirme Kanunu gibi birçok yasa var. Ancak insanların deneyimi gösteriyor ki, bu kanunların uygulanması için yapılan danışma kurulları ya da ortaklıklar gibi düzenlemeler çoğunlukla bu haklardan yararlanılmasını teşvik etmek yerine, insanların haklarından yararlanmasını zorlaştırıyor. Eğer, Einstein’ın dediği gibi “Delilik: Aynı şeyi tekrar tekrar yapıp farklı sonuçlar beklemek” ise, hakların ilerletilme yöntemi kökten değişmelidir. İnsanlar gerektiğinde devleti ve kamu yetkililerini yerel seviyede insan hakları çerçeveleriyle ilgilenmeye zorlayabilecek yeni mekanizmaları tasarlamaya hazırlıklı olmalıdır. Bu, izleme grupları ya da “insan hakları çağrıları“ gibi mevcut şikâyet ya da müzakere süreçlerini aşacak ve devletin insan hakları temelli hesap verebilirlik taleplerine cevap vermesini mecbur kılacak yenilikçi yaklaşımları içerir. Böyle bir yaklaşım, insan hakları temelli denetimlere daha büyük ölçeklerde ilerleme ve meşruiyet sağlayabilir.
PPR’nin bu hak temelli yaklaşımı sürdürmeleri adına desteklediği topluluklar devam eden eşitsizliklerin hem sebepleri hem de tezahürü ile etkili bir şekilde mücadele ve çözüm konusunda kayda değer ilerleme kaydetti. Örneğin:
• Edinburgh’da bir yüksek katlı apartman bloğunda rutubet, ısınma, yıkık dökük mutfak ve banyolarla mücadele sorumluluğu alan yapısal bakım ve yenileme programları,
• 20 yılı aşkın bir süredir unutulmuş bir arazide ilk sosyal konut geliştirme projesini güvence altına almak ve evsizlik artarken hükümetin kamuya ait yerleşmelerin üstüne tahta çakarak kapatmasına karşı mücadele etmek,
• Birleşik Krallık’ın İçişleri Bakanlığı destekli konutlarında barındırılan sığınmacılara yönelik muameleyi ifşa etmek ve başarılı şikâyetler sonrasında ilk reformlar için zorlamak,
• Konut eşitsizliğine son vermek için geniş zeminde desteği inşa etmek (üç kere Birleşmiş Milletler’in müdahalesini sağlamak dahil), evsizliği çözebilmek için kullanılabilir kaynak ve arazi taslağını ortaya koyan raporlarla yapısal çözümler sunmak ve evsizlikten doğrudan etkilenmiş kişilerin haklarını konut otoritelerini sorumlu tutma yönünde kullanabilmeleri için desteklemek. Sadece 2015’te, haklarındaki ilk değerlendirmelere karşı çıkan 82 aile bekleme listesinde toplamda 3000 ekstra puan kazandı, 24 aileye ise tekrar konut sağlandı ve 12 ailenin kira borçlarına indirim yapılarak toplamda takriben 30.000 sterline düşürüldü.
Ancak, diğer kampanyacıların, politika üretenlerin ve toplulukların dikkate değer oranda ilgisini çeken asıl şey, bu ilerlemenin gerçekleştirilme biçimi, yani hak söylemini kullanarak değişimi yönlendirenlerin, durumdan doğrudan etkilenen insanlar olmasıydı. Bu yankı uyandırıyor, çünkü sistemsel konut sorunlarını çözme yolunda yeni yollar üretmeye dair kronik ihtiyaca cevap veriyor.
BuildHomesNow [Evleri İnşa Edin, Şimdi] kampanyası
Kuzey İrlanda’da halihazırda konut bekleme listesinde olan 38.000 hane var ve 15.000’den fazla çocuğu hükümetin konut birimi olan İskan Müdürlüğü evsiz kabul ediyor.
Genç insanlar, ebeveynler, mülteciler ve Belfast’ın hayat boyu sakinleri gibi çeşitli topluluklardan oluşan BuildHomesNow kolektifinde bulunanların en azından iki ortak özelliği var: evsizlik deneyimi ve evsizliği ortadan kaldırmayı kamunun birinci önceliği yapmaya dair kararlılık.
Geçtiğimiz sene boyunca BuildHomesNow kampanyasındaki aileler ve çocuklar konut ihtiyacı son derece fazla olan bir bölgede bulunan 25 dönümlük bir kamu arazisine sürdürülebilir sosyal konut yapılması için mücadele verdi. 2015 yılında, şehirdeki başka alanlarla birlikte, bu araziyi de evsiz aileler 15.000 evsiz çocuğa ve ailelerine ev sağlayabilecek bir arazi olarak belirlemişti.
Daha önce arazide 1999’da kapanan Mackies fabrikası bulunuyordu. Fabrika alanının büyük bir kısmı o zamandan beri boş duruyor. Yerin mülkiyeti Topluluklar Departmanı’na ait. Bu departman, 1998 tarihli Kuzey İrlanda Kanunu’nun 75. Bölümü uyarınca ve 2008 tarihli St. Andrews Anlaşması ile “düzgün, ucuz ve sürdürülebilir konut sağlama” ve “eşitsizlik ve dezavantajların ele alınması” ile yükümlü kılınmış ve yetkilendirilmiş sorumlu hükümet organıdır. Arsanın kamu malı olması, şehirde sosyal konut yapımı için kullanılabilecek alanların azalması ve buranın ev ihtiyacının en fazla olduğu bir yerde bulunması sebepleriyle Mackies arazisinin evsizlerin çok ihtiyaç duyduğu sosyal konutların inşası için kullanılması eşsiz bir fırsat sunuyor. Ancak, sosyal konut ihtiyacının gerekli şekilde kanıtlanmış olmasına ve Belfast Belediye Meclisi’nin eşitsizlikle mücadele etmek gibi yasal bir görevi olmasına rağmen, meclis bu alanda herhangi bir sosyal konut inşası ihtimalinin dışarda bırakıldığı bir park bölgesi planı sundu. Mackies’e yakın dört evsiz barınağının sakinleri ve konut listesinde bekleyen aileler bu planlardan tamamen habersiz olduklarını belirtti. #BuildHomesNow kampanyacıları Ekim 2018’de belediye meclisi çalışanlarıyla görüşerek bu konuyu gündeme getirdi. Kampanyacılara söylendiğine göre, meclis çalışanlarının yerel politikacılara ve kuruluşlara şahsen danıştığı sırada konut ihtiyacı bir kere dahi mevzu olmamış.
Mackies’in geleceği hakkında karar alma yetkisi olan görevlilerin, konut ihtiyacını, İskan Müdürlüğü tarafından konutla alakalı belirtilen resmi rakamlar dışında herhangi başka bir şeye dayanmadan değerlendirmeleri kabul edilemez. Meclis çalışanlarının bu yanıtı, değerlendirmenin yapılış biçimine dair ciddi soru işaretleri yaratıyor. Belediye Meclisi’nin kamu arazisinin nasıl kullanılacağına karar verirken, konut ihtiyacı ve eşitsizliğini çözmek için en iyi nasıl kullanılabileceğini düşünmek gibi bir yasal yükümlülüğü var. Belfast Belediye Meclisi’nin konut meselesini tamamen dışarıda tutması —ve böylece binlerce evsiz aileyi gereksiz ve uzun süreli evsizlik koşullarına mahkûm etmesi— hem meclis üyelerinin siyasi taahhütlerine hem de meclisin yasal yükümlülüklerine aykırı. Batı Belfast’ta bulunan çok az sayıdaki geniş alandan biri olan Mackies alanı ile, yoksulluk ve evsizliği derinleştiren ve siyasilerle emlak müteahhitlerinin güdümündeki zararlı gündemleri teşvik eden bölgenin geçmiş başarısız politikaları tersine çevrilmeye başlanabilir.
Peki, sırada ne var?
BuildHomesNow kampanyasındaki aileler ve çocuklar, o alan için ihtiyaç duydukları vizyonu, yani zararlı gündemler ve açgözlü müteahhitler yerine evsiz ailelere öncelik verecek bir vizyonu geliştirmesi için artık iktidardakilere bel bağlamamaya karar verdiler. Geçtiğimiz yıl boyunca, topluluk işlerin sorumluluğunu eline aldı. Ekim 2019’da Belediye Meclisi, alan için yaptığı planla ilgili olarak kötü tasarlanmış ve yeterli duyurusu yapılmamış bir danışma toplantısı düzenlediğinde, genç aktivistler, grime müzik yapan yerel bir sanatçı olan Belfast Grime Man ve yerel bir halk korosu ile işbirliği yaparak “An Abomination of A Consultation” [Kabul Edilemez Bir Danışma] adlı şarkıyı yazıp, klip çektiler. Video geçen her gün Kuzey İrlanda’daki planlama ve imar süreçlerinin binlerce ailede doğurduğu öfke ve hayal kırıklığını ortaya koyuyordu:
Danışma sürecine dair verdiğimiz alışılmışın dışındaki bu cevap, sosyal medyada 30.000’den fazla izlendi ve geniş bir kesimin ilgisini çekerek hükümetin fark edilmemesinden gayet memnun olacağı bir sürece ışık tuttu. Topluluk, toplum planlaması ve yenilikçi, ulaşılabilir konut inşası örneklerini incelemeye başladı. Kısa sürede uzman bilgisine ve rehberliğine ihtiyaç olduğunu anladılar. Topluluk başlangıç olarak, arazi için ilk planlarımızı geliştirirken bizimle çalışmış olan Queen Üniversitesi mezunu mimarların desteğini aldı. Kısa zamanda, yalnızca konuta değil, bir topluluğa ihtiyaç duyulduğu anlaşıldı. Herkesin ulaşabileceği imkânları olan ve bugünün Belfastının çeşitliliğini kutlayan bir topluluk.
Halihazırdaki sosyal konut sistemine bağlı kalmak zorunda mıyız, yoksa gerçekten ulaşılabilir konut geliştirmelerini finanse edecek başka, daha yenilikçi yollar var mı?
Topluluğun hazırladığı ilk planlarda 24 saat açık ve alanında uzman ruh sağlığı kriz merkezleri bulunan gençlik merkezleri, çokdinli inanç merkezleri, içki içmeyenlerin akşamları sosyalleşebileceği gece dondurmacıları, yaşlılar ve engellilerin ihtiyacına yönelik konutlar ve küçük ölçekli girişimciler için çalışma alanı bulunuyordu. Planlar için grup çalışmasına devam ederken ana planımızı başarıya ulaştıracak daha birçok başka unsur üzerine düşünmeye başladık. İklim krizi çağında nasıl sürdürülebilir konutlar inşa edebiliriz? Halihazırdaki sosyal konut sistemine bağlı kalmak zorunda mıyız, yoksa gerçekten ulaşılabilir konut geliştirmelerini finanse edecek başka, daha yenilikçi yollar var mı? “Beşiktan mezara” yaşayabileceğimiz, sadece ihtiyaçlarımızı karşılayan değil, değişen ihtiyaçlarımıza uyum sağlayabilecek evleri nasıl inşa edeceğiz? Önceliği insan olan toplumları nasıl kurarız? Bütün bunların cevabını bilmiyorduk, bunların cevabını bilen ya da bize katılmaya ve cevapları yolda bulmaya istekli kişileri bulmalıydık.
9 Nisan 2020’de “Şehri Geri Al” seminerimizi (COVID-19 sebebiyle çevrimiçi olarak düzenlendi) başlattık. Seminerler; Finansman ve Mülkiyet, Sürdürülebilirlik, Mimarlık ve Planlama olmak üzere dört konu üzerinde duruyor ve daha önceden başarılı olmuş uygun fiyatlı konut projelerinde yer almış kişileri ve başarıya ulaşabilmiş topluluklardaki temel unsurlar üzerine düşünmeye ve araştırmaya yıllarını adamış kişileri bir araya getiriyor. İklim krizi çağında evsizliği çözecek vizyonu olan ve pratik bir rehber üretmeyi umuyoruz. Bunu yapabilmek için, ne kadar olursa olsun zamanını, tesir gücünü ve kaynağını (ne kadar kısıtlı olursa olsun) bunu gerçekleştirmek için kullanmaya hazır insanlardan oluşan, büyüyen bir iletişim ağı oluşturmak istiyoruz. Seminerler sadece fikir alışverişi için yapılmıyor. Her oturum kaydedilip Mackies arazisi için geliştirdiğimiz önerilere fayda sağlaması amacıyla kullanılacak.
BuildHomesNow kampanyasının 17 yaşındaki bir üyesi olan, konut krizini bizzat deneyimlemiş Seana Sheppard’ın ilk seminerin tüm katılımcılarına dediği gibi: “Yapılması gerekenin bu olduğunu ve sizin desteğinizle bunu yapacağımızı söylemek için buradayım… Bizimle gelin.”