Günümüz mekan tasarım yaklaşımlarının, geçmiş yaklaşımlarla kıyaslandığında farklı toplumsal kategorilerin ihtiyaçlarını gözeten bir aşamaya ulaştığı söylenebilir. Bu bağlamda yaşlılar da özelleşmiş mekansal ihtiyaçlara sahip bir toplumsal kategori olarak ele alınıyor ve “yaşlılar için” mekan tasarımı ayrı bir konu başlığı haline geliyor. Bu yazıda, “için” tasarlamak yerine “birlikte” tasarlamak üzerine bir tartışma açarak, farklı toplumsal kategorilerle “birlikte” tasarlamanın olanaklarını yaşlılar özelinde Düzce Umut Evleri deneyimi ile birlikte ele almaya çalışacağım.

“İçin” Tasarım ve Mimarın Arzusu

En bilinen örnekleri Neufert standartları ve Le Corbusier’nin Modulor ölçeği olan, insanın ve ihtiyaçlarının normatif tariflerini yapma girişimlerinin, mimarlık alanına uzun yıllar boyunca sirayet eden ve günümüzde de kısmen etkisini sürdüren yaklaşımlar olduğu söylenebilir. Le Corbusier’nin, bütün insanların aynı organizmaya sahip oldukları için aynı ihtiyaçlara sahip oldukları ve bu ihtiyaçlara verilecek cevapların da aynı olması gerektiği savı1, bu tasarım yaklaşımlarının en keskin ifadesi olarak ortaya çıkar.

Diğer bir taraftan, evrensellik iddiasında olan bu mimarlık yaklaşımlarına ilişkin çok sayıda eleştiri de mevcut. Örneğin Levent Şentürk2 bu yaklaşımları “Batı merkezci, statik, uyumlayıcı, biyopolitik bir araç” olarak tanımlayarak, “evrensellik idealinin normatif bir dayatmaya dönüştüğünü” öne sürer. Keza çağının en önemli mimarlarından sayılan Le Corbusier’ye ilişkin eleştiriler son yıllarda daha da sertleşmektedir. 2015 yılında basılan iki ayrı kitapta ünlü mimar açıkça faşist olarak nitelendirilir.3 

Neyse ki evrensellik ideali, başka birçok alanda olduğu gibi mimarlık alanında da sorgulanarak yerini farklı yaklaşımlara bırakabildi. Bugün artık tasarım yaklaşımları, toplumsal ilişkilerin farklı düzeylerinde eşitsizlik yaşayan kesimlerin ihtiyaçlarına öncelik verilmesini içerebiliyor. Kente ve mekana ilişkin literatürde, akademik çalışmalarda, sivil toplum taleplerinde, hatta yerel ve merkezi yönetimlerin söylemlerinde “herkes için tasarım” gibi ifadelerle karşılaşıyoruz. “Herkes için”, “kapsayıcı”, “evrensel” gibi kavramlarla nitelenen, “çevrenin ve çeşitli ürünlerin, eşit olanaklarla her türlü birey tarafından kullanılabilirliğinin sağlanması”4 hedefine sahip tasarım yaklaşımları ile sakatlar, yaşlılar, kadınlar, çocuklar gibi farklı toplumsal grupların özelleşmiş ihtiyaçlarını gözeten üretimler gerçekleştirilmek isteniyor.

İllüstrasyon: Öncül Kırlangıç

Fakat bu tasarım yaklaşımları da, sadece fiziksel ihtiyaçları karşılayacak fonksiyonlara sahip mekanlar tasarlamakla ilgilenmesi nedeniyle eleştirilere maruz kalıyor. Bu doğrultudaki eleştirilerden biri, Ezgi Tuncer’e5 ait. Tuncer, sakatlıkla ilgili çalışmalar ekseninde mimarlığın pozisyonunu “sahte” olarak değerlendirerek, konunun çoğunlukla mevzuatlar ve teknik şartnameler ile ele alınmasını ve sakatlığa ilişkin normlar paketi oluşturularak sakatların gerçek mekansal deneyimlerinin görmezden gelinmesini eleştiriyor. 

Belki de asıl sorun birileri için tasarlamakla ilgili, ki bu sorun mimarlık sözkonusu olduğunda içsel ve yapısal bir soruna işaret ediyor. Moore’a göre mimarlık, onu yapanın arzularından başlar, ister güvenlik ya da görkem ister barınmak ya da kök salmak için olsun.6 Fakat sosyal düzen, ahlak ya da statüye ilişkin fikirler barındıran “biçimler” üreten mimar ne yaparsa yapsın, çevresinde hayat olduğu sürece inşa ettiği her şey bozulmaya, suistimal edilmeye ve sunulanı reddetmeye mahkûm olacaktır.7 Düşlerle ve hayallerle ilintili olan arzu, aynı zamanda eksikliklerle ve kaygılarla ilintilidir. Mimarlık ve arzu ilişkisi de bu nedenle tek taraflı olamaz: Mimarlığın akılcılığına ve işlevciliğine meydan okuyarak sınırlarını aşan ve bozan, kendi öznelliklerini ve düşlerini inşa eden8 insan pratikleri, mimarın da arzusunu dönüştürmeye muktedirdir.

“Birlikte” Tasarım ve Düzce Umut Evleri 

1999 yılında Düzce’de depremi yaşayan ve evsiz kalan kiracı depremzedeler, konut ihtiyaçlarını bir hak talebine dönüştürerek önce bir dernek etrafında örgütlendiler, ardından konutlarını kendileri inşa etmek üzere bir kooperatif kurdular.9 Bürokratik engelleri aşarak, konutlarını yapmak üzere uygun bir arsaya kavuşmaları uzun yıllarını aldı. Mevcut konut piyasasının kendilerine güvenli, sağlıklı ve ödenebilir konut seçeneği sunmadığını düşünüyorlardı. Taleplerinin ancak konutlarının tasarlanma ve uygulanma aşamalarında kendilerinin de yer almasıyla karşılanacağına karar vererek “katılımcı tasarım” sürecini başlatmak için bir çağrı yaptılar.

Çağrı sonucunda mimarlar, şehir plancıları, mühendisler, öğrenciler ve çok farklı mesleklerden insanların bir araya gelmesi ile “Düzce Umut Atölyesi” kuruldu. Bir yılı aşkın süre boyunca Düzce Umut Atölyesi’nin kooperatif ortakları ile gerçekleştirdiği çok sayıda atölye ve toplantının ardından, tasarım kararlarının birlikte verildiği mimari proje tamamlandı. Düzce Umut Evleri 2016 yılında inşa edilmeye başlandı ve “birlikte tasarım” aşamasından “birlikte inşa” aşamasına geçildi. Kooperatifin ana sözleşmesi gereği kooperatif ortakları da şantiyede çalışıyorlar, şantiye sahasının kurulumundan organizasyonuna birçok işte bizzat yer alıyorlar. Düzce Umut Atölyesi gönüllüleri de inşaatın birçok aşamasına destek olmaya devam ediyorlar.10

Düzce Umut Atölyesi gönüllüleri, “birlikte tasarım” aşamasında kooperatif ortaklarının ihtiyaç ve beklentilerini ortaya çıkarmak üzere çeşitli çalışmalar yaptılar. Daha önce yapılan anketler ve birebir görüşmeler aracılığıyla kooperatif ortaklarına dair yaş, cinsiyet, meslek, ekonomik durum gibi temel bilgiler edinilmişti. “Mahallemi çiziyorum” adı verilen ve tüm kooperatif ortaklarının bir A4 kâğıdına yaşamak istedikleri mahalleyi ve konutu çizdikleri çalışmayla da beklentilerine ilişkin bilgiler edinilmişti. Sıra, tasarım kararlarını birlikte verebilmek için tasarım sürecinde eşitlenmeye gelmişti. Atölye gönüllülerinin, kendi “uzman” dillerini yalınlaştırarak, mesleki bilgilerini kooperatif ortakları ile paylaşabilecekleri araçları üretmeleri gerekiyordu. Bu nedenle kooperatif ortaklarıyla farklı ölçeklerdeki maketler üzerinde çalışmaya ve bu çalışmaları da “oyun” olarak adlandırmaya karar verildi. Çünkü oyun aracılığıyla insanlar daha kolay ortaklaşmakta ve eşitlenmekteydi. 

İlk oyun, konutlara ait yerleşim planını tasarlamak üzerine kurgulandı. Oyunda arazi maketi ve farklı daire metrekarelerinden oluşan blok alternatiflerine ek olarak ortak alanları (çocuk parkı, yeşil alan, spor alanları, otopark vb.) temsil eden maket parçaları yer almaktaydı. Kooperatif ortaklarının 7 gruba ayrılarak oynadıkları oyunda temel amaç, yerleşimin nasıl olacağına bireysel değil, kolektif karar verilmesiydi. Oyunun ardından kooperatif ortakları ile odak grup görüşmeleri yapılarak ihtiyaç ve talepleri detaylandırıldı, oyun içinde yaşadıkları uzlaşmazlıklar derinleştirildi. Odak grup görüşmeleri kadın, yaşlı ve genç grupları ile gerçekleştirildi. Çocuklar için ise ayrıca hazırlanmış bir maket üzerinde oyun ve odak grup çalışmaları birlikte yapıldı.

Yaşlı Odak Grup Görüşmeleri

Her odak grup görüşmesi, oyun üzerine değerlendirmelerle başladı. Çalışmada kolaylaştırıcılık yapan atölye gönüllüleri, değerlendirmeler esnasında somut ihtiyaçları ve beklentileri ortaya çıkarmak üzere katılımcılara kimi sorular yönelttiler. Kooperatif ortaklarından 50 yaşın üzerinde olanların katıldığı yaşlı odak grubu katılımcılarına yöneltilen sorular şunlardı: 

Yerleşim planları: Mahallenizde değişmesini istediğiniz ve istemediğiniz şeyler nelerdir?

Ortak alanlar: Bir gününüzü nasıl geçirirsiniz? Komşularınızla/akrabalarınızla nerede, nasıl görüşürsünüz?

Genel yaşam: Hayatınızın kolaylaşması için çevrenizin nasıl olmasını/değişmesini istersiniz?

Sosyal tesis alanı: Burada ortak bir çalışma alanı oluşturulsa, nasıl bir üretim/ nasıl işler yapılabilir? Daha önce burada nasıl bir üretim alışkanlığı vardı? (Burada ne ekilir, ne biçilir, ne üretilir?) Sosyal tesis alanında yaşlılar için ne yapabiliriz?

Ev: Evinizde memnun olmadığınız herhangi bir şey var mı? Komşularla iletişiminiz açısından balkon ve pencerelerinizin nasıl olmasını isterdiniz? 

Evinizde farklı ne olsun istersiniz? (Asansör, acil servis butonu vb.)

Yaşlı odak grup görüşmelerinin sonuç verileri değerlendirilerek diğer odak grup görüşmeleri ile karşılaştırıldığında ise kimi benzerlikler ve farklılar göze çarpmaktaydı. Yaşlı odak grup katılımcılarının ortak alanlara ve konutlarına dair ihtiyaçları sorulduğunda diğer gruplarla benzer yanıtlar vermekteydiler. Örneğin yaşayacakları alanda çok amaçlı sosyal tesis binası, spor alanları, parklar ve yürüyüş yollarının olması ya da evlerinin bol güneş alması, balkon ve mutfağın geniş olması gibi ihtiyaç ve beklentiler odak grup görüşmelerinin tümünde dillendirilmekteydi. Yaşlı odak grup görüşmelerinde diğer gruplardan farklılaşan en önemli sonuç ise ortak alanlara ilişkin tanımlamalarıydı. Diğer gruplardaki katılımcıların aksine yaşlı odak grubu katılımcıları “yaşlılar” için özel bir mekan talep etmemekteydiler. Aksine, tüm yaş grupları ile bir arada olabilecekleri mekanları vurguluyorlardı: “Gazete, kitap okumak, tartışmak için bir alan olursa iyi olur (…) her yaş grubunun yararlanması gereken, sorunların tartışıldığı bir mekan, kapalı bir mekan.” Ya da gündelik deneyimleri üzerinden bir ortak alan kurgusunu ifade ediyorlardı: “Genelde köy meydanında sosyalleşiyoruz, yaş grubu da ayrışma sebebi olabiliyor; beklentimiz köy meydanına benzer bir alan, ortak bir mekanda sosyalleşebildiğimiz bir yerin olması. Yaşamın daha paylaşımlı olması için bunlar önemli.”

Bu veri, birlikte tasarımın dönüştürücü etkisini ortaya koyan önemli bir örnekti. Daha önce atölye gönüllüleri arasında sürdürülen tartışmalarda, yaşlıların birlikte vakit geçirebilecekleri ayrı bir alan yapmanın iyi olabileceği konuşulmuştu. Mevcut tasarım öğretilerinin etkisi ile olsa gerek, yaşlıların kendileri için ayrı bir alan tasarlanmasından mutlu olacakları sanılıyordu. Odak grup görüşmeleri sayesinde, yaşlıların projedeki tüm alanlarda eşit bir şekilde bulunma isteğine sahip oldukları anlaşıldı ve tasarım bu doğrultuda şekillendirildi. 

Bir diğer etki ise erişilebilirlik konusunda ortaya çıktı. Diğer grupların aksine yaşlı odak gruplarında asansör ve engelli rampası gibi ihtiyaçlar sıkça dillendirilmekteydi. Örneğin bir katılımcı bu konudaki isteğini: “Temiz bir çevre olmasını isterim, su birikintileri olmasın, engelli rampaları olsun, çünkü çok sayıda engelli var…” şeklinde ifade ediyordu. Fakat başka katılımcılarda da dikkat çeken “burada engelliler çok” gibi ifadeler, bu ihtiyaçları kendileri için değil başkaları için dillendirdikleri izlenimi yaratmaktaydı. Bu noktada da görüşmelerde kolaylaştırıcılık yapan atölye gönüllülerinin kullandıkları örnekler etkili oldu. Kendi ihtiyaçları üzerine daha detaylı düşünmeye başlayan katılımcılar, yaşam alanlarında sağlık kabini bulunması, binalarda/konutlarda acil servis butonunun yer alması gibi önerileri de ifade etmeye başladılar.

Ayrıca yaşlı odak grup katılımcılarının, deneyimleri üzerinden yaşam alanlarına ve konutlarına dair daha somut önerilerinin olması, hem tasarım verilerini artıran hem de atölye gönüllüleri için ufuk açan bir süreç yarattı. Katılımcılar binalarda güneş/rüzgar enerjisi ve atıksu toplama sistemlerinin olması, konutlarda ısı ve ses yalıtımının bulunması gibi konuları dile getirirken; “banyoda duş olsun, küvet çok eskide kaldı” ya da “mantolamaya gerek kalmadan yalıtılmış olsun” gibi uygulamaya dair önerilerde de bulunmaktaydılar. Bu veriler daha sonra atölye gönüllüleri tarafından detaylı olarak ele alınmaya çalışıldı. Örneğin ısı yalıtımı konusunda birkaç uygulama detayı alternatifi üretilerek kooperatif ortakları ile bu alternatifler tartışıldı.

Bazı konularda ise kooperatif ortakları ile uzlaşma sağlamakta zorlanıldı. Örneğin çocuklarını evlendirmiş, yalnız ya da eşiyle yaşayan yaşlılar büyük metrekareli daireleri seçmekte ısrar ediyorlardı. Birden fazla katılımcı “Evim küçük olmasın, tek kişi yaşıyorum, ama gelenim gidenim çok olur, o yüzden üç oda bir salon ev istiyorum.” benzeri cümleleri kurmaktaydı. Atölye gönüllüleri onlara temizlik, giderler gibi konularda yaşayacakları zorlukları anlattılar, fakat çoğunlukla ikna edemediler. Ya da bir yandan “düzayak” olduğu için bahçe katında yaşamak isteyen, bir yandan da deprem korkusu ve güvenlik kaygısı nedeniyle ara katlardaki daireleri seçen yaşlılara, bahçe katlarının da güvenli olduğunu anlatmakta zorlandılar. Bu tür durumlar, birlikte tasarımın zorluklarıydı, fakat kooperatif ortaklarından feyz alınan sabır ve dayanışma duyguları ile bu tartışmalar aşıldı. Zaman ve mevzuatlar gibi sınırlayıcılar nedeniyle ihtiyaçların ve beklentilerin tümünü içeren bir tasarım elde edilemese de kooperatif ortaklarının dile getirdiği her şeyi dinlemeye, anlamaya ve uygun çözümler üretmeye gayret gösterildi. Gelinen aşamada kooperatif ortakları, birlikte tasarladıkları Düzce Umut Evleri’nde birlikte yaşayacakları günleri sabırsızlıkla beklerken, konutlarını birlikte inşa etmeye devam ediyorlar.


1- Le Corbusier, (2017) Bir Mimarlığa Doğru, İstanbul: YKY.

2- Şentürk, L. (2008) “Le Corbusier: Oransal Izgara’dan Modulor’a”, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Müh.Mim.Fak.Dergisi, XXI (2). 

http://dergipark.gov.tr/download/article-file/320536 (Erişim Tarihi: 2 Mart 2019)

3- Fransızca yayımlanan Le Corbusier, Un Fascisme Français ve Un Corbusier isimli kitaplar, mimarın faşist ideoloji ile bağlantılarını detaylı olarak ele alıyor. Bkz. Samuel, H. (2015) “Le Corbusier was ‘militant fascist’, two new books on French architect claim”, The Telegraph, https://www.telegraph.co.uk/news/worldnews/europe/france/11543431/Le-Corbusier-was-militant-fascist-two-new-books-on-French-architect-claim.html (Erişim tarihi: 2 Mart 2019)

4- Dostoğlu, N., E. Şahin, Y. Taneli (2009) “Evrensel Tasarım: Tanımlar, Hedefler, İlkeler”, Mimarlık Dergisi, 347.

http://www.mimarlikdergisi.com/index.cfm?sayfa=mimarlik&DergiSayi=361&RecID=2062 (Erişim tarihi: 2 Mart 2019)

5- Tuncer, E. (2017) “İnci Eviner’de ‘Ulusal Zindelik’: Beden, mekan ve Mimarlığa Dair Bir Eleştiri, beyond.istanbul, 1: 80-87.

6- Moore, R. (2013) Why We Build: Power and Desire in Architecture, New York: HarperCollins.

7- A.g.y.

8- Artun, A. N. ve R. Ojalvo, (Haz., 2012) “Sınırlar ve Ötedeki Yıldızlar”, Arzu Mimarlığı- Mimarlığı Düşünmek ve Düşlemek içinde, s. 14-15, İstanbul: İletişim.

9- Sınırlı Sorumlu Evsiz Depremzedeler Dayanışma Konut Yapı Kooperatifi

10- Düzce Umut Atölyesi’nin çalışmaları için bkz: https://duzceumutatolyesi.wordpress.com (Erişim tarihi: 2 Mart 2019)

Günümüz mekan tasarım yaklaşımlarının, geçmiş yaklaşımlarla kıyaslandığında farklı toplumsal kategorilerin ihtiyaçlarını gözeten bir aşamaya ulaştığı söylenebilir. Bu bağlamda yaşlılar da özelleşmiş mekansal ihtiyaçlara sahip bir toplumsal kategori olarak ele alınıyor ve “yaşlılar için” mekan tasarımı ayrı bir konu başlığı haline geliyor. Bu yazıda, “için” tasarlamak yerine “birlikte” tasarlamak üzerine bir tartışma açarak, farklı toplumsal kategorilerle “birlikte” tasarlamanın olanaklarını yaşlılar özelinde Düzce Umut Evleri deneyimi ile birlikte ele almaya çalışacağım.

“İçin” Tasarım ve Mimarın Arzusu

En bilinen örnekleri Neufert standartları ve Le Corbusier’nin Modulor ölçeği olan, insanın ve ihtiyaçlarının normatif tariflerini yapma girişimlerinin, mimarlık alanına uzun yıllar boyunca sirayet eden ve günümüzde de kısmen etkisini sürdüren yaklaşımlar olduğu söylenebilir. Le Corbusier’nin, bütün insanların aynı organizmaya sahip oldukları için aynı ihtiyaçlara sahip oldukları ve bu ihtiyaçlara verilecek cevapların da aynı olması gerektiği savı1, bu tasarım yaklaşımlarının en keskin ifadesi olarak ortaya çıkar.

Diğer bir taraftan, evrensellik iddiasında olan bu mimarlık yaklaşımlarına ilişkin çok sayıda eleştiri de mevcut. Örneğin Levent Şentürk2 bu yaklaşımları “Batı merkezci, statik, uyumlayıcı, biyopolitik bir araç” olarak tanımlayarak, “evrensellik idealinin normatif bir dayatmaya dönüştüğünü” öne sürer. Keza çağının en önemli mimarlarından sayılan Le Corbusier’ye ilişkin eleştiriler son yıllarda daha da sertleşmektedir. 2015 yılında basılan iki ayrı kitapta ünlü mimar açıkça faşist olarak nitelendirilir.3 

Neyse ki evrensellik ideali, başka birçok alanda olduğu gibi mimarlık alanında da sorgulanarak yerini farklı yaklaşımlara bırakabildi. Bugün artık tasarım yaklaşımları, toplumsal ilişkilerin farklı düzeylerinde eşitsizlik yaşayan kesimlerin ihtiyaçlarına öncelik verilmesini içerebiliyor. Kente ve mekana ilişkin literatürde, akademik çalışmalarda, sivil toplum taleplerinde, hatta yerel ve merkezi yönetimlerin söylemlerinde “herkes için tasarım” gibi ifadelerle karşılaşıyoruz. “Herkes için”, “kapsayıcı”, “evrensel” gibi kavramlarla nitelenen, “çevrenin ve çeşitli ürünlerin, eşit olanaklarla her türlü birey tarafından kullanılabilirliğinin sağlanması”4 hedefine sahip tasarım yaklaşımları ile sakatlar, yaşlılar, kadınlar, çocuklar gibi farklı toplumsal grupların özelleşmiş ihtiyaçlarını gözeten üretimler gerçekleştirilmek isteniyor.

İllüstrasyon: Öncül Kırlangıç

Fakat bu tasarım yaklaşımları da, sadece fiziksel ihtiyaçları karşılayacak fonksiyonlara sahip mekanlar tasarlamakla ilgilenmesi nedeniyle eleştirilere maruz kalıyor. Bu doğrultudaki eleştirilerden biri, Ezgi Tuncer’e5 ait. Tuncer, sakatlıkla ilgili çalışmalar ekseninde mimarlığın pozisyonunu “sahte” olarak değerlendirerek, konunun çoğunlukla mevzuatlar ve teknik şartnameler ile ele alınmasını ve sakatlığa ilişkin normlar paketi oluşturularak sakatların gerçek mekansal deneyimlerinin görmezden gelinmesini eleştiriyor. 

Belki de asıl sorun birileri için tasarlamakla ilgili, ki bu sorun mimarlık sözkonusu olduğunda içsel ve yapısal bir soruna işaret ediyor. Moore’a göre mimarlık, onu yapanın arzularından başlar, ister güvenlik ya da görkem ister barınmak ya da kök salmak için olsun.6 Fakat sosyal düzen, ahlak ya da statüye ilişkin fikirler barındıran “biçimler” üreten mimar ne yaparsa yapsın, çevresinde hayat olduğu sürece inşa ettiği her şey bozulmaya, suistimal edilmeye ve sunulanı reddetmeye mahkûm olacaktır.7 Düşlerle ve hayallerle ilintili olan arzu, aynı zamanda eksikliklerle ve kaygılarla ilintilidir. Mimarlık ve arzu ilişkisi de bu nedenle tek taraflı olamaz: Mimarlığın akılcılığına ve işlevciliğine meydan okuyarak sınırlarını aşan ve bozan, kendi öznelliklerini ve düşlerini inşa eden8 insan pratikleri, mimarın da arzusunu dönüştürmeye muktedirdir.

“Birlikte” Tasarım ve Düzce Umut Evleri 

1999 yılında Düzce’de depremi yaşayan ve evsiz kalan kiracı depremzedeler, konut ihtiyaçlarını bir hak talebine dönüştürerek önce bir dernek etrafında örgütlendiler, ardından konutlarını kendileri inşa etmek üzere bir kooperatif kurdular.9 Bürokratik engelleri aşarak, konutlarını yapmak üzere uygun bir arsaya kavuşmaları uzun yıllarını aldı. Mevcut konut piyasasının kendilerine güvenli, sağlıklı ve ödenebilir konut seçeneği sunmadığını düşünüyorlardı. Taleplerinin ancak konutlarının tasarlanma ve uygulanma aşamalarında kendilerinin de yer almasıyla karşılanacağına karar vererek “katılımcı tasarım” sürecini başlatmak için bir çağrı yaptılar.

Çağrı sonucunda mimarlar, şehir plancıları, mühendisler, öğrenciler ve çok farklı mesleklerden insanların bir araya gelmesi ile “Düzce Umut Atölyesi” kuruldu. Bir yılı aşkın süre boyunca Düzce Umut Atölyesi’nin kooperatif ortakları ile gerçekleştirdiği çok sayıda atölye ve toplantının ardından, tasarım kararlarının birlikte verildiği mimari proje tamamlandı. Düzce Umut Evleri 2016 yılında inşa edilmeye başlandı ve “birlikte tasarım” aşamasından “birlikte inşa” aşamasına geçildi. Kooperatifin ana sözleşmesi gereği kooperatif ortakları da şantiyede çalışıyorlar, şantiye sahasının kurulumundan organizasyonuna birçok işte bizzat yer alıyorlar. Düzce Umut Atölyesi gönüllüleri de inşaatın birçok aşamasına destek olmaya devam ediyorlar.10

Düzce Umut Atölyesi gönüllüleri, “birlikte tasarım” aşamasında kooperatif ortaklarının ihtiyaç ve beklentilerini ortaya çıkarmak üzere çeşitli çalışmalar yaptılar. Daha önce yapılan anketler ve birebir görüşmeler aracılığıyla kooperatif ortaklarına dair yaş, cinsiyet, meslek, ekonomik durum gibi temel bilgiler edinilmişti. “Mahallemi çiziyorum” adı verilen ve tüm kooperatif ortaklarının bir A4 kâğıdına yaşamak istedikleri mahalleyi ve konutu çizdikleri çalışmayla da beklentilerine ilişkin bilgiler edinilmişti. Sıra, tasarım kararlarını birlikte verebilmek için tasarım sürecinde eşitlenmeye gelmişti. Atölye gönüllülerinin, kendi “uzman” dillerini yalınlaştırarak, mesleki bilgilerini kooperatif ortakları ile paylaşabilecekleri araçları üretmeleri gerekiyordu. Bu nedenle kooperatif ortaklarıyla farklı ölçeklerdeki maketler üzerinde çalışmaya ve bu çalışmaları da “oyun” olarak adlandırmaya karar verildi. Çünkü oyun aracılığıyla insanlar daha kolay ortaklaşmakta ve eşitlenmekteydi. 

İlk oyun, konutlara ait yerleşim planını tasarlamak üzerine kurgulandı. Oyunda arazi maketi ve farklı daire metrekarelerinden oluşan blok alternatiflerine ek olarak ortak alanları (çocuk parkı, yeşil alan, spor alanları, otopark vb.) temsil eden maket parçaları yer almaktaydı. Kooperatif ortaklarının 7 gruba ayrılarak oynadıkları oyunda temel amaç, yerleşimin nasıl olacağına bireysel değil, kolektif karar verilmesiydi. Oyunun ardından kooperatif ortakları ile odak grup görüşmeleri yapılarak ihtiyaç ve talepleri detaylandırıldı, oyun içinde yaşadıkları uzlaşmazlıklar derinleştirildi. Odak grup görüşmeleri kadın, yaşlı ve genç grupları ile gerçekleştirildi. Çocuklar için ise ayrıca hazırlanmış bir maket üzerinde oyun ve odak grup çalışmaları birlikte yapıldı.

Yaşlı Odak Grup Görüşmeleri

Her odak grup görüşmesi, oyun üzerine değerlendirmelerle başladı. Çalışmada kolaylaştırıcılık yapan atölye gönüllüleri, değerlendirmeler esnasında somut ihtiyaçları ve beklentileri ortaya çıkarmak üzere katılımcılara kimi sorular yönelttiler. Kooperatif ortaklarından 50 yaşın üzerinde olanların katıldığı yaşlı odak grubu katılımcılarına yöneltilen sorular şunlardı: 

Yerleşim planları: Mahallenizde değişmesini istediğiniz ve istemediğiniz şeyler nelerdir?

Ortak alanlar: Bir gününüzü nasıl geçirirsiniz? Komşularınızla/akrabalarınızla nerede, nasıl görüşürsünüz?

Genel yaşam: Hayatınızın kolaylaşması için çevrenizin nasıl olmasını/değişmesini istersiniz?

Sosyal tesis alanı: Burada ortak bir çalışma alanı oluşturulsa, nasıl bir üretim/ nasıl işler yapılabilir? Daha önce burada nasıl bir üretim alışkanlığı vardı? (Burada ne ekilir, ne biçilir, ne üretilir?) Sosyal tesis alanında yaşlılar için ne yapabiliriz?

Ev: Evinizde memnun olmadığınız herhangi bir şey var mı? Komşularla iletişiminiz açısından balkon ve pencerelerinizin nasıl olmasını isterdiniz? 

Evinizde farklı ne olsun istersiniz? (Asansör, acil servis butonu vb.)

Yaşlı odak grup görüşmelerinin sonuç verileri değerlendirilerek diğer odak grup görüşmeleri ile karşılaştırıldığında ise kimi benzerlikler ve farklılar göze çarpmaktaydı. Yaşlı odak grup katılımcılarının ortak alanlara ve konutlarına dair ihtiyaçları sorulduğunda diğer gruplarla benzer yanıtlar vermekteydiler. Örneğin yaşayacakları alanda çok amaçlı sosyal tesis binası, spor alanları, parklar ve yürüyüş yollarının olması ya da evlerinin bol güneş alması, balkon ve mutfağın geniş olması gibi ihtiyaç ve beklentiler odak grup görüşmelerinin tümünde dillendirilmekteydi. Yaşlı odak grup görüşmelerinde diğer gruplardan farklılaşan en önemli sonuç ise ortak alanlara ilişkin tanımlamalarıydı. Diğer gruplardaki katılımcıların aksine yaşlı odak grubu katılımcıları “yaşlılar” için özel bir mekan talep etmemekteydiler. Aksine, tüm yaş grupları ile bir arada olabilecekleri mekanları vurguluyorlardı: “Gazete, kitap okumak, tartışmak için bir alan olursa iyi olur (…) her yaş grubunun yararlanması gereken, sorunların tartışıldığı bir mekan, kapalı bir mekan.” Ya da gündelik deneyimleri üzerinden bir ortak alan kurgusunu ifade ediyorlardı: “Genelde köy meydanında sosyalleşiyoruz, yaş grubu da ayrışma sebebi olabiliyor; beklentimiz köy meydanına benzer bir alan, ortak bir mekanda sosyalleşebildiğimiz bir yerin olması. Yaşamın daha paylaşımlı olması için bunlar önemli.”

Bu veri, birlikte tasarımın dönüştürücü etkisini ortaya koyan önemli bir örnekti. Daha önce atölye gönüllüleri arasında sürdürülen tartışmalarda, yaşlıların birlikte vakit geçirebilecekleri ayrı bir alan yapmanın iyi olabileceği konuşulmuştu. Mevcut tasarım öğretilerinin etkisi ile olsa gerek, yaşlıların kendileri için ayrı bir alan tasarlanmasından mutlu olacakları sanılıyordu. Odak grup görüşmeleri sayesinde, yaşlıların projedeki tüm alanlarda eşit bir şekilde bulunma isteğine sahip oldukları anlaşıldı ve tasarım bu doğrultuda şekillendirildi. 

Bir diğer etki ise erişilebilirlik konusunda ortaya çıktı. Diğer grupların aksine yaşlı odak gruplarında asansör ve engelli rampası gibi ihtiyaçlar sıkça dillendirilmekteydi. Örneğin bir katılımcı bu konudaki isteğini: “Temiz bir çevre olmasını isterim, su birikintileri olmasın, engelli rampaları olsun, çünkü çok sayıda engelli var…” şeklinde ifade ediyordu. Fakat başka katılımcılarda da dikkat çeken “burada engelliler çok” gibi ifadeler, bu ihtiyaçları kendileri için değil başkaları için dillendirdikleri izlenimi yaratmaktaydı. Bu noktada da görüşmelerde kolaylaştırıcılık yapan atölye gönüllülerinin kullandıkları örnekler etkili oldu. Kendi ihtiyaçları üzerine daha detaylı düşünmeye başlayan katılımcılar, yaşam alanlarında sağlık kabini bulunması, binalarda/konutlarda acil servis butonunun yer alması gibi önerileri de ifade etmeye başladılar.

Ayrıca yaşlı odak grup katılımcılarının, deneyimleri üzerinden yaşam alanlarına ve konutlarına dair daha somut önerilerinin olması, hem tasarım verilerini artıran hem de atölye gönüllüleri için ufuk açan bir süreç yarattı. Katılımcılar binalarda güneş/rüzgar enerjisi ve atıksu toplama sistemlerinin olması, konutlarda ısı ve ses yalıtımının bulunması gibi konuları dile getirirken; “banyoda duş olsun, küvet çok eskide kaldı” ya da “mantolamaya gerek kalmadan yalıtılmış olsun” gibi uygulamaya dair önerilerde de bulunmaktaydılar. Bu veriler daha sonra atölye gönüllüleri tarafından detaylı olarak ele alınmaya çalışıldı. Örneğin ısı yalıtımı konusunda birkaç uygulama detayı alternatifi üretilerek kooperatif ortakları ile bu alternatifler tartışıldı.

Bazı konularda ise kooperatif ortakları ile uzlaşma sağlamakta zorlanıldı. Örneğin çocuklarını evlendirmiş, yalnız ya da eşiyle yaşayan yaşlılar büyük metrekareli daireleri seçmekte ısrar ediyorlardı. Birden fazla katılımcı “Evim küçük olmasın, tek kişi yaşıyorum, ama gelenim gidenim çok olur, o yüzden üç oda bir salon ev istiyorum.” benzeri cümleleri kurmaktaydı. Atölye gönüllüleri onlara temizlik, giderler gibi konularda yaşayacakları zorlukları anlattılar, fakat çoğunlukla ikna edemediler. Ya da bir yandan “düzayak” olduğu için bahçe katında yaşamak isteyen, bir yandan da deprem korkusu ve güvenlik kaygısı nedeniyle ara katlardaki daireleri seçen yaşlılara, bahçe katlarının da güvenli olduğunu anlatmakta zorlandılar. Bu tür durumlar, birlikte tasarımın zorluklarıydı, fakat kooperatif ortaklarından feyz alınan sabır ve dayanışma duyguları ile bu tartışmalar aşıldı. Zaman ve mevzuatlar gibi sınırlayıcılar nedeniyle ihtiyaçların ve beklentilerin tümünü içeren bir tasarım elde edilemese de kooperatif ortaklarının dile getirdiği her şeyi dinlemeye, anlamaya ve uygun çözümler üretmeye gayret gösterildi. Gelinen aşamada kooperatif ortakları, birlikte tasarladıkları Düzce Umut Evleri’nde birlikte yaşayacakları günleri sabırsızlıkla beklerken, konutlarını birlikte inşa etmeye devam ediyorlar.


1- Le Corbusier, (2017) Bir Mimarlığa Doğru, İstanbul: YKY.

2- Şentürk, L. (2008) “Le Corbusier: Oransal Izgara’dan Modulor’a”, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Müh.Mim.Fak.Dergisi, XXI (2). 

http://dergipark.gov.tr/download/article-file/320536 (Erişim Tarihi: 2 Mart 2019)

3- Fransızca yayımlanan Le Corbusier, Un Fascisme Français ve Un Corbusier isimli kitaplar, mimarın faşist ideoloji ile bağlantılarını detaylı olarak ele alıyor. Bkz. Samuel, H. (2015) “Le Corbusier was ‘militant fascist’, two new books on French architect claim”, The Telegraph, https://www.telegraph.co.uk/news/worldnews/europe/france/11543431/Le-Corbusier-was-militant-fascist-two-new-books-on-French-architect-claim.html (Erişim tarihi: 2 Mart 2019)

4- Dostoğlu, N., E. Şahin, Y. Taneli (2009) “Evrensel Tasarım: Tanımlar, Hedefler, İlkeler”, Mimarlık Dergisi, 347.

http://www.mimarlikdergisi.com/index.cfm?sayfa=mimarlik&DergiSayi=361&RecID=2062 (Erişim tarihi: 2 Mart 2019)

5- Tuncer, E. (2017) “İnci Eviner’de ‘Ulusal Zindelik’: Beden, mekan ve Mimarlığa Dair Bir Eleştiri, beyond.istanbul, 1: 80-87.

6- Moore, R. (2013) Why We Build: Power and Desire in Architecture, New York: HarperCollins.

7- A.g.y.

8- Artun, A. N. ve R. Ojalvo, (Haz., 2012) “Sınırlar ve Ötedeki Yıldızlar”, Arzu Mimarlığı- Mimarlığı Düşünmek ve Düşlemek içinde, s. 14-15, İstanbul: İletişim.

9- Sınırlı Sorumlu Evsiz Depremzedeler Dayanışma Konut Yapı Kooperatifi

10- Düzce Umut Atölyesi’nin çalışmaları için bkz: https://duzceumutatolyesi.wordpress.com (Erişim tarihi: 2 Mart 2019)

DÖN