Türkiye’de son yıllarda kamusal mekanda görülmüş etkili bir eşitlikçi uygulama 2019 başında araçlara, yaya geçidindeki yayalara yol verme zorunluğunun getirilmesidir. Cep telefonlarına İçişleri Bakanlığı tarafından gönderilen “yol hakkı yayanındır” mesajlarıyla, kentliler bir anda evrensel bir hakka sahip oldu veya bunun bilincine vardırıldı. Durumun ironisini bir kenara bırakarak, yaşlılar için, Gri Kent’e yapılmış en kapsamlı katkıdır bu. “Yol hakkı yayanındır”, yaşlılara adil kentsel çehre talebi konusunda kafa yoranların ilkelerinin dolaylı yoldan doğrulanışıdır. Yasak (yaya geçidinde dur, ceza yeme), sembolik anlama sahip –Peter Pan uygarlığında ilk gri gedik açılır, çünkü yaşlılar için en eşitlikçi kentsel çevre, temelde, bütün yaş gruplarından her tür kullanıcının içerildiği çehreyle eşanlamlıdır –en azından geçerli söylem böyle kuruluyor bugün– kimsenin dışlanmadığı kentsel düzenlemeler yaşlılara da uyar.

Peter Pan Uygarlığı

2017’de Arredamento’da yaşlılık hakkında kapsamlı bir yazı yayımlamıştım. Şimdi yer darlığı nedeniyle konuya ancak kısa bir ek yapabileceğim. “İnsanın Önündeki ve İçindeki Boşluk: Yaş’ın Mimarisine Giriş” başlıklı yazımdan değinilerle başlıyorum: Dilimizdeki yaşlılık/mimarlık literatürünün önünde uzun yol var. Az sayıdaki çeviri ve telif metin mevcut ilkelerle, yapılması gerekenlerle ilgili. Bu da konuyu teknisyenliğe indirgeyerek tümüyle amacından saptırma tehlikesi taşıyor. Çünkü Elderburbia1 kitabının yazarı Stafford’ın dediği gibi, mesele bir yandan mimarlarla mühendisleri, diğer yandan sosyal mühendisleri bağlamakta: Çoğu birbirine sağır iki uzman grubunu. Ne fiziksel mekan gözardı edilerek sosyal başarı sağlanabilir ne de yaşlı insanların nasıl yaşayıp nelere değer verdiğini bilmeden mimari tasarımda başarıya ulaşılabilir.2

Yaşlılık çalışmaları Sugar’a göre disiplinlerarası bir alandır ve gerontoloji, psikolojiden sosyolojiye, sosyal bilimlere, siyaset bilimine, tıbba, ekonomiye, biyolojiye, kamusal güvenliğe, iletişime, mimarlığa, bakım-onarıma, eğitime ve hukuka yayılır.3 Yaşlılık alanı ayrımcılık, feminizm, kuir, göç, evrensel tasarım alanlarıyla kesişse de bir meta kategori gibidir, çünkü kimlikten ve yönelimden bağımsız yaşlanmak neredeyse evrenseldir, gözardı edenin bizzat kendinin zararınadır.

Peter Pan uygarlığında yaşadığımız, Stafford’un tespiti; pekâlâ genellenebilir bir yakıştırma: Hiç yaşlanmayacakmışızcasına kurulmuş sahnenin ortasında– ebedî gençlik mahşerindeyiz. Üniversitede durum farklı değil. Mimarlık bölümünde bir arkadaşımla beraber verdiğimiz bir dersin slaytlarını öğrencilere cazip kılmak için bir süredir elle çiziyorum. Bu kez, Eisenman’ın “Sıfır Metin veya Anlatının Yıkımı”4 adlı makalesinde adı geçen mimarların küçük portrelerini çizdim. Eisenman’ın kendisinden başlayarak Venturi’yi ve Graves’i, Lerup’u ve Gehry’yi özellikle yaşlı halleriyle betimlerken şöyle bir endişeye kapıldım: Kimi ölmüş (Venturi, Graves), kimi seksenine (Eisenman, Lerup), hatta doksanına (Gehry) merdiven dayamış bu karakterleri görünce öğrenciler kuramsal konulardan büsbütün soğumasın? İşin açığı, insanların metinlerinden daha hızlı yaşlandığını fark edemiyoruz; metnin arkasındaki gerçek kişiyle ilgilenmiyoruz. Öyle ki, neredeyse hakkında konuştuklarımızın yaşadığını garipseyeceğiz. (Yakınlarda bir öğrencim, stüdyo sunumunda Federico Hurtado’dan [1961] söz ederken hayıflanırcasına “hâlâ hayatta” demişti.)

Kuram sözkonusu olunca düşünce daima gençtir. Teolojik mahşer anlatısına gülüp geçenler bile sanatta, bilimde ve felsefede, herkesin gençliğindeki gibi görünmesini, tartışılan bütün fikirlerin teolojik bir gençler mahşerinde geçmesini yadırgamaz. “Kalıcı olan yaşlanmaz”: Bu mitik fikir manifestoları katetmekle kalmaz, gerçeğin “düşsel sanallığa” taşınmasına da yol açar. Ne yapıp, Eisenman’ın metnini okurken, onun şimdi ne durumda olduğunu akla getirmemeyi başarırız.

Le Corbusier, Modular Man

Yeni Nesil Yaşlılık ve Mekan

Diğer yakada, 21. yüzyılın ilk çeyreği dolarken, yaşlıların değişikliğe adapte ol(a)madıkları yolundaki önyargı tersine dönmektedir.5 Örnekler Almanya, Hollanda, Avusturalya, ABD gibi ülkelerden verilse de, yeni yaşlıların talepkârlıkları barizdir. Hollanda’da 65 yaş üstü nüfusun %93’ü bağımsızdır, tekil konutlarda yaşamaktadır. Woonzorgzone uygulaması, 21. yüzyıl başından itibaren Hollanda’da tüm kentsel alanlarda konut bakım bölgeleri ve yaşlılara uygun çevreler halinde devrededir. Mobilitesi azalan kentliler için 24 saat bakım hizmeti verilen bu bölgeler, bazıları uyarlanmış konutlar ve 200 m. mesafede entegre hizmet merkezleri içermektedir. Bu şekilde bireylerin kendi evinde yaşaması hedeflenmiştir. Buralarda kâr amacı gütmeyen konut inisiyatifleri ve yerel yaşlı evleri, başlıca girişimcilerdir.

Almanya’da yaşlıların gençlerle beraber, aynı çevrede melez yaş dağılımına uygun barınması temel alınarak konut bölgeleri inşa edilmiştir (transgenerational/intergenerational veya nesillerarası planlama yaklaşımı.) Yeni yaşlılar arasında büyük aile evinden bu bölgelere taşınma talebi artmaktadır. Otonomi, sosyal bağıntılılık, sağlık ve bakım hizmetleri çekim nedenleridir.

Pratik Çözümler Alanı

Kent gerontolojisi çalışmalarının önemlice bölümü, eksikleri saptar ve çözümler önerir. Çarpıcı çalışmalardan birinde, Lizbon’da yaşlıların yaşadığı Alvalade semtindeki altı farklı bölge detaylıca ele alınır.6 Yazarlar, özel ihtiyaçlar söyleminin yerine evrensel tasarım/kapsayıcı tasarımı geçirir. Normallikten söz açmak yerine jenerik ihtiyaçlara, her kesimi memnun etmeye yönelmek temeldir. Mikro çevre çözümleri ve özel cihazlardansa makro çözümler daha kalıcıdır. Çevreyi yaşlı kişiye uygun şekle sokmak yerine, parametreleri kimsenin dışlanmayacağı kadar genişletmek hedeflenir. Tasarlayan öznenin belirleyiciliği yerine, insanlara neye ihtiyacı olduğunu sormak esastır. Sakatlığı bedenden çıkararak şehre yöneltmek başlıca düşünsel dönüşümdür. Anlam ve bağlamla ilgilenen, katılımcı, kullanıcıya ve insana yönelik, tabandan yukarıya tasarım girişiminin demokratikliği, tasarım tavırlarını değiştirmeyi önceleyerek uygun teknolojiye yönelir ve heterojenlik için gelişim sürecinin alternatif modellerini kullanır. Bu, kapsayıcı olmayan, stille ve süsle ilgilenen, kurumların çıkarlarını gözeten, mülkiyet ilişkilerini önceleyen, yukarıdan aşağıya, yani otoriter tasarım anlayışının son teknolojiyi kullanan, şirket çıkarlarına göre davranan, homojenliği hedefleyen tavrının tam tersidir. Kapsayıcılık; eşitlikçilikte (ürünün her kesime hitap edişi), esneklikte (geniş ihtiyaçlara ve tercihlere yönelik oluş), kolay kullanımda, etkililikte (çoğu durumda çoğu kişinin işine yaraması), toleransta (kullanım hatalarını tolere eder), verimlilikte (kullanıcıyı yormamak), uygunlukta (ergonomik oluş) kendini gösteren bir olgudur.

Yazarlar, Lizbon’un bu bölgesinde yaşlılara ve bedensel yetersizlikleri olanlara yönelik umumi tuvaletlerin bulunmadığını görür. Bu, kentte iki saatten uzun zaman geçirememeye sebebiyet veren kısıttır. 2007’de Dünya Sağlık Örgütü’nün 33 kentten elde ettiği genel yargıyı alıntılamışlardır: “Yaşlılara kentteki karar süreçlerinde katılım şansı tanınmalıdır, çünkü onlar kendi yaşamlarının en iyi uzmanıdır.” 

Yaşlıların kentteki sekiz temel sorunu (önem sırasına göre) şunlardır: 1. Dış mekanlar ve binalar 2. Ulaşım 3. Konut 4. Sosyal katılım 5. Saygı görmek ve katılım 6. Sivil katılım ve iş bulmak 7. İletişim ve bilgi 8. Toplum desteği ve sağlık hizmetleri. 

Sorunlar şöyle azaltılabilecektir: Yeşil alanlar, dış mekanların güzelliği ve şehirdeki doğal çevre. Yaşlıların oturup dinlenebileceği yerlerin varlığı. Geniş yaya yolları; düz, kaygan olmayan kaldırımlar. İyi sinyalize edilmiş ve ışıklandırılmış yaya geçitleri. Yaya yoluyla bisiklet yolunun ayrılması. Yaya sinyalizasyonunun doğru zamanlanması ve saniyeleri göstermesi. Güvenli sosyal mekanlar. Yaya yollarından ve binalardan ulaşılan uygun tuvaletler. Konut alanlarında dükkân ve yerel market. Asansörlü, yürüyen merdivenli, rampalı, geniş kapılı ve koridorlu, alçak basamaklı, kaymayan kaldırımlı binalar. Bekleme odalarında oturma imkânı. Ulaşılabilir, ucuz, sık ve güvenilir toplu taşıma hizmeti. Önemli yerlere giden araçlar, yaşlı ve sakatların kolayca erişebilmesi, otobüs numarasıyla rotasının görünür olması, yaşlılara ayrılmış koltuklar, şoförlerin yaşlıları iniş binişlerde gözetmesi, beklemesi. Üstü kapalı otobüs durağı, iyi konumlanmış, iyi aydınlatılmış oturma yerleri olan, sefer çizelgelerine sahip duraklar. Tren istasyonlarında ve otobüs terminallerinde rampa, yürüyen merdiven, umumi tuvalet, net levhalar vb.7

Demek ki, Peter Pan uygarlığı sandığı kadar kusursuz değildir ve birçok şey gözardı edilmektedir. Temel sorun nedir? Mesele fiziki önlemlerin sıralanmasından mı ibarettir, yoksa derinde sorunlar var mıdır?

Yaşlanma, hastalık ve sakatlık bedende değildir, bedenin çevresiyle ilişkisindedir, yani yaşlanma, çelişkili görünse de, beden-dışı bir deneyimdir.

Yaşlanan Banliyö ve “Üçüncü Mekanlar” 

Elderburbia (Suburbia’nın, yani banliyönün yaşlanmış hali) kitabının yazarı Philip B. Stafford, artık banliyölerdeki yaşlı sayısının kentleri ve kasabaları geçtiğini, yaşlı çiftlerin buralarda yalnızlığa itildiklerini, buraların hafızasızlaştırıldığını, Peter Pan banliyölerinin ebedi gençlik mitiyle inşa edildiğini söylemektedir.8

Tıpkı Carvalho gibi görünür boyutlardan söz ettikten sonra, görünür olmayan boyuta odaklanır Stafford: Ona göre yaşlanma zaman ve beden meselesi değil, yerle ilişkiler meselesidir. Yaşlanma, hastalık ve sakatlık bedende değildir, bedenin çevresiyle ilişkisindedir, yani yaşlanma, çelişkili görünse de, beden-dışı bir deneyimdir.9

Bellek ve sosyalleşme imkânı, yaşlanmak için iyi ortam sağlar. Toplulukların çoğu, yerin belleğine ne sahiptir ne de belleği ayakta tutar. Keza birçok yer zamanın dışında konumlanır, ki bu çağımızın, yaşlılığı kolektif biçimde inkârının ifadesidir.10 

Üçüncü Yerler (Third Places), işyeri veya ev olmayan yerleri kapsayan bir adlandırmadır. Yaşlılar için evin anlamı derindir ve çok-yönlüdür. Yaşlı kişi, evde fiziksel olarak hareket ederken, eşzamanlı olarak, sanal biçimde, deneyimlerini, düşüncelerini, duygularını da ziyaret eder. Evin mimarisi anlamla yüklüdür; geriye bunları okuyabilen başka kimse kalmamış olsa bile. Nesneler benliğin anahtarları olduğundan, bir nesnenin kaybolması, bir yaşamın kaybolması kadar trajik olabilir. Kişinin yaşlandıkça taşınarak eşyalarını elden çıkarması bu bakımdan geri dönülmez kayıplara sebep olur. Bir yeri zihinsel olarak tanırız ama o yeri bedenimiz de tanır. Yaşlı kişinin bir yere yatırılması, o yere kimin girip girmeyeceğine ait yetkiyi yitirişi bakımından da belleksizleştiricidir. Kişinin beden/yer ilişkisi, eviyle olan bağıdır. Yaşlı kişi, yakınındakilerle yeni, kurmaca bir aile ilişkisi geliştirir. Yaşlı kişinin gidebildiği yer, onun evi olur. Ev bu güzergâhın ta kendisidir.11 Hafıza/anımsama, nesnelere bir yere kadar bağımlıdır, ondan da fazla, kişilere bağlıdır ve kişilerarasıdır. 

Yazar, Brezilya’nin Sao Paulo kentinde Karen Worcman ve Jose Santos’un, 80’lerin sonlarından başlayarak otobüs duraklarında, tren istasyonlarında ve favelalarda (varoşlarda) hikâyeler derlemeye başlamalarından bahseder. Pessoa Müzesi’nde beş bin kadar sözel tarih yaşamöyküsü toplanır. Bu hareket Brezilya’ya yayılır ve sayı bir milyon hayat hikâyesine ulaşır. Hareket dijital platformda daha da genişleyerek yirmi ülkeye yayılır. 16 Mayıs 2008 günü, Uluslararası Hayat Hikâyesi Paylaşma Günü ilan edilir. İkili, sözlü tarihçi Paul Thompson’dan esinlenmiştir. Sözlü tarih anlatıları, bellek çalışmaları, etnografi, kent tarihinin binlerce insanın zihnine bölünmüş, gerçekte daha bütüncül anlatılarını kurmaya, parçalardan geniş kurmacalar elde etmeye yarar. 

“Üçüncü yerler” kavramını ilk dile getiren, Ray Oldenburg’dur.12 Kimsenin üzerinde durmadığı önemsiz gündelik yerlerde, burgerci veya kafelerde, bu enformel kamusal mekânlarda kişisel tarihler yaşanıp paylaşılmakta ve kayda geçmeden kalmaktadır. Bunlar manav gibi en sıradan yerlerdir ve yaşlılar için programlanmamış, yazıya dökülmemiş verilerle doludur. Oldenburg’a göre üçüncü yerler tipik işyerleridir; yaşlılar herkes işteyken veya okuldayken boş yerleri doldurur. Dahası, Oldenburg’a göre yaşlılar genel olarak daha sosyal ve medenidir; gündelik koşturmacanın dışında olduklarından düzgün diyaloğa ve arkadaşlığa açıktırlar.13

Stafford’a göre her şeyden önce yaşlıların sosyalliği tüketimci değil, üretkendir ve tüketim toplumu bundan ders almalıdır. Yaşlılar grup halinde bu yerlerde bir araya gelir ve sosyalleşir. Yaşlılığın belirtileri şunlardır, yazara göre: Yaşlı grubun üyelerinin statülerini eşitleme eğilimi. Eşit katılım olanağı. Dış dünyanın kategorileri ile oyuncul bir ilişki. Sosyal atmosferi bozucu unsurlara yönelik müsamahasızlık. Keza, yaşlıların hikâyelerini tekrarlamalarına karşı müsamahasızlık. Üretken roller ve anlatıcıların eşitliği. Üyelerden herhangi birinin fazla belirleyici olmasına izin verilmemesi. Zira bu sosyal ortamı çökertir, bu nedenle anlatıların eşit derecede kurucu olmaları sağlanır. Bu sosyallik üyelerin yabancılaşmasına da engel olur. 

Stafford da, Carvalho gibi gündelik hayatı yaşlılar için iyileştirmeye yönelik birçok taktik önerir. Bunu yaparken Christopher Alexander’ın A Pattern Language14 kitabına atıfta bulunması rastlantı olmasa gerek. Alexander’ın “yaşlılar her yerde” başlıklı bölümünde anlattıklarından hareketle Stafford yeni yaşlı banliyöleri için bir mimari tasarım manzumesi oluşturmaya girişir. Amacı mimarları, yaşlıları dışlamayan bir sosyal örüntüyü mikro ölçekte tahayyül etmeye sevk etmek, gibi görünmektedir. Bunu yaparken, kanımca muhafazakâr kodlarla estetize edilmiş bir pragmatizme düşmemek gerekir.

Yazarın önerileri içinde öne çıkan kaygı, yaş ayrışmasına karşı, yaşlıların yeni yaşama biçimlerini yaratıcı yollarla, dayanışma halinde geliştirmeleridir. Bireysel ve toplumsal soyutlanmaya karşı direnen yaşlılar, mesafeli ama düşünceli bir komşuluktan başlayarak kendi müşterekleri üzerinde inisiyatif almaya yönelmiştir. Yaşlılar, fiziksel gerilemeye karşın psikolojik ve sosyal olarak büyümeyi sürdürmeye yönelir. Evdışı gündelik rutinlerin temel yaşamsal ihtiyaçlar etrafında örülürken sosyal bakımdan çeşitlenmesi, bu çeşitlenmenin yaşlı insanların fizikselliğini gözardı etmeyecek biçimde inceltilmesi, yazarın önerdiği taktiklerin ortak noktası gibi görünmektedir. Komşuluktan başka, öğrenme, büyüme, çevrenin pozitif imgesi, konut seçenekleri, her yaştan oluşan toplum gibi kavramlar öne çıkar.15

Yaşlılık çalışmalarına yönelik başlıca eleştirel yaklaşımlar, mevcut ayrımcı hatlarla da ilgilidir; ana kaygı, ırkçı ve cinsiyetçi vb. ayrımcılıkların yaşlılık bağlamında bir kez daha üretilmesinin önüne geçmektir. Yani varlıklı beyaz erkeklerin yaşlılıktaki refahına odaklanan çözümlerin beyaz, erkek ve varlıklı olmayan yaşlılar için anlam taşımayan bir alana dönüşmemesi önem taşır.

Coda

Dérive (sürüklenme) kavramı, Ivan Chtcheglov’un 1953’de on dokuz yaşındayken kaleme aldığı “Lettrist Enternasyonal” metninde ilk kez geçer. Chtcheglov, kentte biteviye dérive’yi düşler, yani kentin mutantlaşmasını; çevrenin saatten saate, tanınmayacak derecede değişmesini; böylece öznenin çevreye mutlak yabancılaşmasını ve yön yitimini.16 Bu ütopya gerçekleşmemiştir; kentliler mülkiyetten, statükodan, hiyerarşiden, kapitalizmden vazgeçmemiştir. Gerçekleşmiş olsaydı buna Stafford gibi yazarların tepkisi ne olurdu? Yaşlıların bellek ve kimlik yitiminin, çevrenin tümden yönsüzleşmesi içinde önemsizleşeceği sitüasyonist mekanda, Stafford’un ve konu üzerine yazan başkalarının muhafazakârlığı açık hale gelir. Chtcheglov’un bitimsizce değişen fiziksel çevre imgesi, Stafford’ın eleştirdiği, kolektif şekilde yaşlılığı inkârın sayısız örneğinden biri midir yoksa?

Zihnin ve bedenin göçebeliğe, benlik yitimine, köksüzleşmeye açılması sitüasyonistler açısından kutlanacak bir şeyken, konu yaşlılığa gelince, bütün bunların yaşlanmayla büyük oranda gerçek hale gelişi, sisteme yedirilmesi gereken şeyler olup çıkar.

Mevcut yaşlılık yazınına sitüasyonist perspektiften bakarsak, özgürlük adına görebileceğimiz şey –en iyi ihtimalle–, kentin normalleştirilmesidir, ki bu da yaşlılığın klinikleştirilmesinin ekolojizmle ve peyzaj sosuyla, en geniş biçimde sunulmasından başka bir şey değildir. Agamben’in Kutsal İnsan’da dile getirdiği, bugünün toplumunun esas mekan formunun kent değil de, kamp (toplama kampı) olduğu yönündeki kötümser tespiti iyiden iyiye doğrulanıyor olmasın? Biyopolitika, yaşlılık diskuru aracılığıyla kapatılmanın mevzilerini mi genişletiyor? Herkesin iyiliğini hedefleyen diskurun bu tehlikesini gözden kaçırmamalı.


1- Stafford, P. B. (2009) Elderburbia. Aging With a Sense of Place in America. California: ABC-CLIO, LLC.

2- A.g.y., s. 141.

3- Sugar, J. A. vd. (Haz., 2014) Introduction to Aging. A Positive Interdisciplinary Approach, ABD: Springer,.

4- Eisenman, P. (1977) “Text as Zero or the Destruction of the Narrative”. Re: Working Eisenman içinde, haz. M. Toy, Londra: AD Academy Editions. s. 40-43.

5- O’Brien, D. (2011) Aged Care in Australia. A Report Prepared for Carabott Holt Architects, Melbourne, Avustralya: Architectural Research Consultancy.

6- Carvalho, A., T. V. Heitor, A. R. Cabrita (2012) “Ageing Cities: Redesigning the Urban Space”. CITTA 5th Annual Conference on Planning Research: Planning and Ageing. Think, Act and Share Age – Friendly Cities, İtalya: Oporto Üniversitesi Mühendislik Fakültesi.

7- A.g.y.

8- Stafford, P. B., A.g.y.

9- A.g.y., p. xviii.

10- A.g.y., p. xix.

11- A.g.y., s. 2-12.

12- Oldenburg, R. (1999), The Great Good Place, NY: Marlowe.

13- Oldenburg, s. xx. Aktaran: Stafford, A.g.y., s. 104.

14- Alexander, C., S. Ishikawa, S. Silverstein (1977) A Pattern Language: Towns, Buildings, Construction, New York: Oxford University Press

15- Stafford, A.g.y., s. 141-157.

16- Chtcheglov, I. (1953) “Formulary for a New Urbanism” bopsecrets.org/SI/Chtcheglov.htm (Erişim tarihi: 14 Mart 2019)

Türkiye’de son yıllarda kamusal mekanda görülmüş etkili bir eşitlikçi uygulama 2019 başında araçlara, yaya geçidindeki yayalara yol verme zorunluğunun getirilmesidir. Cep telefonlarına İçişleri Bakanlığı tarafından gönderilen “yol hakkı yayanındır” mesajlarıyla, kentliler bir anda evrensel bir hakka sahip oldu veya bunun bilincine vardırıldı. Durumun ironisini bir kenara bırakarak, yaşlılar için, Gri Kent’e yapılmış en kapsamlı katkıdır bu. “Yol hakkı yayanındır”, yaşlılara adil kentsel çehre talebi konusunda kafa yoranların ilkelerinin dolaylı yoldan doğrulanışıdır. Yasak (yaya geçidinde dur, ceza yeme), sembolik anlama sahip –Peter Pan uygarlığında ilk gri gedik açılır, çünkü yaşlılar için en eşitlikçi kentsel çevre, temelde, bütün yaş gruplarından her tür kullanıcının içerildiği çehreyle eşanlamlıdır –en azından geçerli söylem böyle kuruluyor bugün– kimsenin dışlanmadığı kentsel düzenlemeler yaşlılara da uyar.

Peter Pan Uygarlığı

2017’de Arredamento’da yaşlılık hakkında kapsamlı bir yazı yayımlamıştım. Şimdi yer darlığı nedeniyle konuya ancak kısa bir ek yapabileceğim. “İnsanın Önündeki ve İçindeki Boşluk: Yaş’ın Mimarisine Giriş” başlıklı yazımdan değinilerle başlıyorum: Dilimizdeki yaşlılık/mimarlık literatürünün önünde uzun yol var. Az sayıdaki çeviri ve telif metin mevcut ilkelerle, yapılması gerekenlerle ilgili. Bu da konuyu teknisyenliğe indirgeyerek tümüyle amacından saptırma tehlikesi taşıyor. Çünkü Elderburbia1 kitabının yazarı Stafford’ın dediği gibi, mesele bir yandan mimarlarla mühendisleri, diğer yandan sosyal mühendisleri bağlamakta: Çoğu birbirine sağır iki uzman grubunu. Ne fiziksel mekan gözardı edilerek sosyal başarı sağlanabilir ne de yaşlı insanların nasıl yaşayıp nelere değer verdiğini bilmeden mimari tasarımda başarıya ulaşılabilir.2

Yaşlılık çalışmaları Sugar’a göre disiplinlerarası bir alandır ve gerontoloji, psikolojiden sosyolojiye, sosyal bilimlere, siyaset bilimine, tıbba, ekonomiye, biyolojiye, kamusal güvenliğe, iletişime, mimarlığa, bakım-onarıma, eğitime ve hukuka yayılır.3 Yaşlılık alanı ayrımcılık, feminizm, kuir, göç, evrensel tasarım alanlarıyla kesişse de bir meta kategori gibidir, çünkü kimlikten ve yönelimden bağımsız yaşlanmak neredeyse evrenseldir, gözardı edenin bizzat kendinin zararınadır.

Peter Pan uygarlığında yaşadığımız, Stafford’un tespiti; pekâlâ genellenebilir bir yakıştırma: Hiç yaşlanmayacakmışızcasına kurulmuş sahnenin ortasında– ebedî gençlik mahşerindeyiz. Üniversitede durum farklı değil. Mimarlık bölümünde bir arkadaşımla beraber verdiğimiz bir dersin slaytlarını öğrencilere cazip kılmak için bir süredir elle çiziyorum. Bu kez, Eisenman’ın “Sıfır Metin veya Anlatının Yıkımı”4 adlı makalesinde adı geçen mimarların küçük portrelerini çizdim. Eisenman’ın kendisinden başlayarak Venturi’yi ve Graves’i, Lerup’u ve Gehry’yi özellikle yaşlı halleriyle betimlerken şöyle bir endişeye kapıldım: Kimi ölmüş (Venturi, Graves), kimi seksenine (Eisenman, Lerup), hatta doksanına (Gehry) merdiven dayamış bu karakterleri görünce öğrenciler kuramsal konulardan büsbütün soğumasın? İşin açığı, insanların metinlerinden daha hızlı yaşlandığını fark edemiyoruz; metnin arkasındaki gerçek kişiyle ilgilenmiyoruz. Öyle ki, neredeyse hakkında konuştuklarımızın yaşadığını garipseyeceğiz. (Yakınlarda bir öğrencim, stüdyo sunumunda Federico Hurtado’dan [1961] söz ederken hayıflanırcasına “hâlâ hayatta” demişti.)

Kuram sözkonusu olunca düşünce daima gençtir. Teolojik mahşer anlatısına gülüp geçenler bile sanatta, bilimde ve felsefede, herkesin gençliğindeki gibi görünmesini, tartışılan bütün fikirlerin teolojik bir gençler mahşerinde geçmesini yadırgamaz. “Kalıcı olan yaşlanmaz”: Bu mitik fikir manifestoları katetmekle kalmaz, gerçeğin “düşsel sanallığa” taşınmasına da yol açar. Ne yapıp, Eisenman’ın metnini okurken, onun şimdi ne durumda olduğunu akla getirmemeyi başarırız.

Le Corbusier, Modular Man

Yeni Nesil Yaşlılık ve Mekan

Diğer yakada, 21. yüzyılın ilk çeyreği dolarken, yaşlıların değişikliğe adapte ol(a)madıkları yolundaki önyargı tersine dönmektedir.5 Örnekler Almanya, Hollanda, Avusturalya, ABD gibi ülkelerden verilse de, yeni yaşlıların talepkârlıkları barizdir. Hollanda’da 65 yaş üstü nüfusun %93’ü bağımsızdır, tekil konutlarda yaşamaktadır. Woonzorgzone uygulaması, 21. yüzyıl başından itibaren Hollanda’da tüm kentsel alanlarda konut bakım bölgeleri ve yaşlılara uygun çevreler halinde devrededir. Mobilitesi azalan kentliler için 24 saat bakım hizmeti verilen bu bölgeler, bazıları uyarlanmış konutlar ve 200 m. mesafede entegre hizmet merkezleri içermektedir. Bu şekilde bireylerin kendi evinde yaşaması hedeflenmiştir. Buralarda kâr amacı gütmeyen konut inisiyatifleri ve yerel yaşlı evleri, başlıca girişimcilerdir.

Almanya’da yaşlıların gençlerle beraber, aynı çevrede melez yaş dağılımına uygun barınması temel alınarak konut bölgeleri inşa edilmiştir (transgenerational/intergenerational veya nesillerarası planlama yaklaşımı.) Yeni yaşlılar arasında büyük aile evinden bu bölgelere taşınma talebi artmaktadır. Otonomi, sosyal bağıntılılık, sağlık ve bakım hizmetleri çekim nedenleridir.

Pratik Çözümler Alanı

Kent gerontolojisi çalışmalarının önemlice bölümü, eksikleri saptar ve çözümler önerir. Çarpıcı çalışmalardan birinde, Lizbon’da yaşlıların yaşadığı Alvalade semtindeki altı farklı bölge detaylıca ele alınır.6 Yazarlar, özel ihtiyaçlar söyleminin yerine evrensel tasarım/kapsayıcı tasarımı geçirir. Normallikten söz açmak yerine jenerik ihtiyaçlara, her kesimi memnun etmeye yönelmek temeldir. Mikro çevre çözümleri ve özel cihazlardansa makro çözümler daha kalıcıdır. Çevreyi yaşlı kişiye uygun şekle sokmak yerine, parametreleri kimsenin dışlanmayacağı kadar genişletmek hedeflenir. Tasarlayan öznenin belirleyiciliği yerine, insanlara neye ihtiyacı olduğunu sormak esastır. Sakatlığı bedenden çıkararak şehre yöneltmek başlıca düşünsel dönüşümdür. Anlam ve bağlamla ilgilenen, katılımcı, kullanıcıya ve insana yönelik, tabandan yukarıya tasarım girişiminin demokratikliği, tasarım tavırlarını değiştirmeyi önceleyerek uygun teknolojiye yönelir ve heterojenlik için gelişim sürecinin alternatif modellerini kullanır. Bu, kapsayıcı olmayan, stille ve süsle ilgilenen, kurumların çıkarlarını gözeten, mülkiyet ilişkilerini önceleyen, yukarıdan aşağıya, yani otoriter tasarım anlayışının son teknolojiyi kullanan, şirket çıkarlarına göre davranan, homojenliği hedefleyen tavrının tam tersidir. Kapsayıcılık; eşitlikçilikte (ürünün her kesime hitap edişi), esneklikte (geniş ihtiyaçlara ve tercihlere yönelik oluş), kolay kullanımda, etkililikte (çoğu durumda çoğu kişinin işine yaraması), toleransta (kullanım hatalarını tolere eder), verimlilikte (kullanıcıyı yormamak), uygunlukta (ergonomik oluş) kendini gösteren bir olgudur.

Yazarlar, Lizbon’un bu bölgesinde yaşlılara ve bedensel yetersizlikleri olanlara yönelik umumi tuvaletlerin bulunmadığını görür. Bu, kentte iki saatten uzun zaman geçirememeye sebebiyet veren kısıttır. 2007’de Dünya Sağlık Örgütü’nün 33 kentten elde ettiği genel yargıyı alıntılamışlardır: “Yaşlılara kentteki karar süreçlerinde katılım şansı tanınmalıdır, çünkü onlar kendi yaşamlarının en iyi uzmanıdır.” 

Yaşlıların kentteki sekiz temel sorunu (önem sırasına göre) şunlardır: 1. Dış mekanlar ve binalar 2. Ulaşım 3. Konut 4. Sosyal katılım 5. Saygı görmek ve katılım 6. Sivil katılım ve iş bulmak 7. İletişim ve bilgi 8. Toplum desteği ve sağlık hizmetleri. 

Sorunlar şöyle azaltılabilecektir: Yeşil alanlar, dış mekanların güzelliği ve şehirdeki doğal çevre. Yaşlıların oturup dinlenebileceği yerlerin varlığı. Geniş yaya yolları; düz, kaygan olmayan kaldırımlar. İyi sinyalize edilmiş ve ışıklandırılmış yaya geçitleri. Yaya yoluyla bisiklet yolunun ayrılması. Yaya sinyalizasyonunun doğru zamanlanması ve saniyeleri göstermesi. Güvenli sosyal mekanlar. Yaya yollarından ve binalardan ulaşılan uygun tuvaletler. Konut alanlarında dükkân ve yerel market. Asansörlü, yürüyen merdivenli, rampalı, geniş kapılı ve koridorlu, alçak basamaklı, kaymayan kaldırımlı binalar. Bekleme odalarında oturma imkânı. Ulaşılabilir, ucuz, sık ve güvenilir toplu taşıma hizmeti. Önemli yerlere giden araçlar, yaşlı ve sakatların kolayca erişebilmesi, otobüs numarasıyla rotasının görünür olması, yaşlılara ayrılmış koltuklar, şoförlerin yaşlıları iniş binişlerde gözetmesi, beklemesi. Üstü kapalı otobüs durağı, iyi konumlanmış, iyi aydınlatılmış oturma yerleri olan, sefer çizelgelerine sahip duraklar. Tren istasyonlarında ve otobüs terminallerinde rampa, yürüyen merdiven, umumi tuvalet, net levhalar vb.7

Demek ki, Peter Pan uygarlığı sandığı kadar kusursuz değildir ve birçok şey gözardı edilmektedir. Temel sorun nedir? Mesele fiziki önlemlerin sıralanmasından mı ibarettir, yoksa derinde sorunlar var mıdır?

Yaşlanma, hastalık ve sakatlık bedende değildir, bedenin çevresiyle ilişkisindedir, yani yaşlanma, çelişkili görünse de, beden-dışı bir deneyimdir.

Yaşlanan Banliyö ve “Üçüncü Mekanlar” 

Elderburbia (Suburbia’nın, yani banliyönün yaşlanmış hali) kitabının yazarı Philip B. Stafford, artık banliyölerdeki yaşlı sayısının kentleri ve kasabaları geçtiğini, yaşlı çiftlerin buralarda yalnızlığa itildiklerini, buraların hafızasızlaştırıldığını, Peter Pan banliyölerinin ebedi gençlik mitiyle inşa edildiğini söylemektedir.8

Tıpkı Carvalho gibi görünür boyutlardan söz ettikten sonra, görünür olmayan boyuta odaklanır Stafford: Ona göre yaşlanma zaman ve beden meselesi değil, yerle ilişkiler meselesidir. Yaşlanma, hastalık ve sakatlık bedende değildir, bedenin çevresiyle ilişkisindedir, yani yaşlanma, çelişkili görünse de, beden-dışı bir deneyimdir.9

Bellek ve sosyalleşme imkânı, yaşlanmak için iyi ortam sağlar. Toplulukların çoğu, yerin belleğine ne sahiptir ne de belleği ayakta tutar. Keza birçok yer zamanın dışında konumlanır, ki bu çağımızın, yaşlılığı kolektif biçimde inkârının ifadesidir.10 

Üçüncü Yerler (Third Places), işyeri veya ev olmayan yerleri kapsayan bir adlandırmadır. Yaşlılar için evin anlamı derindir ve çok-yönlüdür. Yaşlı kişi, evde fiziksel olarak hareket ederken, eşzamanlı olarak, sanal biçimde, deneyimlerini, düşüncelerini, duygularını da ziyaret eder. Evin mimarisi anlamla yüklüdür; geriye bunları okuyabilen başka kimse kalmamış olsa bile. Nesneler benliğin anahtarları olduğundan, bir nesnenin kaybolması, bir yaşamın kaybolması kadar trajik olabilir. Kişinin yaşlandıkça taşınarak eşyalarını elden çıkarması bu bakımdan geri dönülmez kayıplara sebep olur. Bir yeri zihinsel olarak tanırız ama o yeri bedenimiz de tanır. Yaşlı kişinin bir yere yatırılması, o yere kimin girip girmeyeceğine ait yetkiyi yitirişi bakımından da belleksizleştiricidir. Kişinin beden/yer ilişkisi, eviyle olan bağıdır. Yaşlı kişi, yakınındakilerle yeni, kurmaca bir aile ilişkisi geliştirir. Yaşlı kişinin gidebildiği yer, onun evi olur. Ev bu güzergâhın ta kendisidir.11 Hafıza/anımsama, nesnelere bir yere kadar bağımlıdır, ondan da fazla, kişilere bağlıdır ve kişilerarasıdır. 

Yazar, Brezilya’nin Sao Paulo kentinde Karen Worcman ve Jose Santos’un, 80’lerin sonlarından başlayarak otobüs duraklarında, tren istasyonlarında ve favelalarda (varoşlarda) hikâyeler derlemeye başlamalarından bahseder. Pessoa Müzesi’nde beş bin kadar sözel tarih yaşamöyküsü toplanır. Bu hareket Brezilya’ya yayılır ve sayı bir milyon hayat hikâyesine ulaşır. Hareket dijital platformda daha da genişleyerek yirmi ülkeye yayılır. 16 Mayıs 2008 günü, Uluslararası Hayat Hikâyesi Paylaşma Günü ilan edilir. İkili, sözlü tarihçi Paul Thompson’dan esinlenmiştir. Sözlü tarih anlatıları, bellek çalışmaları, etnografi, kent tarihinin binlerce insanın zihnine bölünmüş, gerçekte daha bütüncül anlatılarını kurmaya, parçalardan geniş kurmacalar elde etmeye yarar. 

“Üçüncü yerler” kavramını ilk dile getiren, Ray Oldenburg’dur.12 Kimsenin üzerinde durmadığı önemsiz gündelik yerlerde, burgerci veya kafelerde, bu enformel kamusal mekânlarda kişisel tarihler yaşanıp paylaşılmakta ve kayda geçmeden kalmaktadır. Bunlar manav gibi en sıradan yerlerdir ve yaşlılar için programlanmamış, yazıya dökülmemiş verilerle doludur. Oldenburg’a göre üçüncü yerler tipik işyerleridir; yaşlılar herkes işteyken veya okuldayken boş yerleri doldurur. Dahası, Oldenburg’a göre yaşlılar genel olarak daha sosyal ve medenidir; gündelik koşturmacanın dışında olduklarından düzgün diyaloğa ve arkadaşlığa açıktırlar.13

Stafford’a göre her şeyden önce yaşlıların sosyalliği tüketimci değil, üretkendir ve tüketim toplumu bundan ders almalıdır. Yaşlılar grup halinde bu yerlerde bir araya gelir ve sosyalleşir. Yaşlılığın belirtileri şunlardır, yazara göre: Yaşlı grubun üyelerinin statülerini eşitleme eğilimi. Eşit katılım olanağı. Dış dünyanın kategorileri ile oyuncul bir ilişki. Sosyal atmosferi bozucu unsurlara yönelik müsamahasızlık. Keza, yaşlıların hikâyelerini tekrarlamalarına karşı müsamahasızlık. Üretken roller ve anlatıcıların eşitliği. Üyelerden herhangi birinin fazla belirleyici olmasına izin verilmemesi. Zira bu sosyal ortamı çökertir, bu nedenle anlatıların eşit derecede kurucu olmaları sağlanır. Bu sosyallik üyelerin yabancılaşmasına da engel olur. 

Stafford da, Carvalho gibi gündelik hayatı yaşlılar için iyileştirmeye yönelik birçok taktik önerir. Bunu yaparken Christopher Alexander’ın A Pattern Language14 kitabına atıfta bulunması rastlantı olmasa gerek. Alexander’ın “yaşlılar her yerde” başlıklı bölümünde anlattıklarından hareketle Stafford yeni yaşlı banliyöleri için bir mimari tasarım manzumesi oluşturmaya girişir. Amacı mimarları, yaşlıları dışlamayan bir sosyal örüntüyü mikro ölçekte tahayyül etmeye sevk etmek, gibi görünmektedir. Bunu yaparken, kanımca muhafazakâr kodlarla estetize edilmiş bir pragmatizme düşmemek gerekir.

Yazarın önerileri içinde öne çıkan kaygı, yaş ayrışmasına karşı, yaşlıların yeni yaşama biçimlerini yaratıcı yollarla, dayanışma halinde geliştirmeleridir. Bireysel ve toplumsal soyutlanmaya karşı direnen yaşlılar, mesafeli ama düşünceli bir komşuluktan başlayarak kendi müşterekleri üzerinde inisiyatif almaya yönelmiştir. Yaşlılar, fiziksel gerilemeye karşın psikolojik ve sosyal olarak büyümeyi sürdürmeye yönelir. Evdışı gündelik rutinlerin temel yaşamsal ihtiyaçlar etrafında örülürken sosyal bakımdan çeşitlenmesi, bu çeşitlenmenin yaşlı insanların fizikselliğini gözardı etmeyecek biçimde inceltilmesi, yazarın önerdiği taktiklerin ortak noktası gibi görünmektedir. Komşuluktan başka, öğrenme, büyüme, çevrenin pozitif imgesi, konut seçenekleri, her yaştan oluşan toplum gibi kavramlar öne çıkar.15

Yaşlılık çalışmalarına yönelik başlıca eleştirel yaklaşımlar, mevcut ayrımcı hatlarla da ilgilidir; ana kaygı, ırkçı ve cinsiyetçi vb. ayrımcılıkların yaşlılık bağlamında bir kez daha üretilmesinin önüne geçmektir. Yani varlıklı beyaz erkeklerin yaşlılıktaki refahına odaklanan çözümlerin beyaz, erkek ve varlıklı olmayan yaşlılar için anlam taşımayan bir alana dönüşmemesi önem taşır.

Coda

Dérive (sürüklenme) kavramı, Ivan Chtcheglov’un 1953’de on dokuz yaşındayken kaleme aldığı “Lettrist Enternasyonal” metninde ilk kez geçer. Chtcheglov, kentte biteviye dérive’yi düşler, yani kentin mutantlaşmasını; çevrenin saatten saate, tanınmayacak derecede değişmesini; böylece öznenin çevreye mutlak yabancılaşmasını ve yön yitimini.16 Bu ütopya gerçekleşmemiştir; kentliler mülkiyetten, statükodan, hiyerarşiden, kapitalizmden vazgeçmemiştir. Gerçekleşmiş olsaydı buna Stafford gibi yazarların tepkisi ne olurdu? Yaşlıların bellek ve kimlik yitiminin, çevrenin tümden yönsüzleşmesi içinde önemsizleşeceği sitüasyonist mekanda, Stafford’un ve konu üzerine yazan başkalarının muhafazakârlığı açık hale gelir. Chtcheglov’un bitimsizce değişen fiziksel çevre imgesi, Stafford’ın eleştirdiği, kolektif şekilde yaşlılığı inkârın sayısız örneğinden biri midir yoksa?

Zihnin ve bedenin göçebeliğe, benlik yitimine, köksüzleşmeye açılması sitüasyonistler açısından kutlanacak bir şeyken, konu yaşlılığa gelince, bütün bunların yaşlanmayla büyük oranda gerçek hale gelişi, sisteme yedirilmesi gereken şeyler olup çıkar.

Mevcut yaşlılık yazınına sitüasyonist perspektiften bakarsak, özgürlük adına görebileceğimiz şey –en iyi ihtimalle–, kentin normalleştirilmesidir, ki bu da yaşlılığın klinikleştirilmesinin ekolojizmle ve peyzaj sosuyla, en geniş biçimde sunulmasından başka bir şey değildir. Agamben’in Kutsal İnsan’da dile getirdiği, bugünün toplumunun esas mekan formunun kent değil de, kamp (toplama kampı) olduğu yönündeki kötümser tespiti iyiden iyiye doğrulanıyor olmasın? Biyopolitika, yaşlılık diskuru aracılığıyla kapatılmanın mevzilerini mi genişletiyor? Herkesin iyiliğini hedefleyen diskurun bu tehlikesini gözden kaçırmamalı.


1- Stafford, P. B. (2009) Elderburbia. Aging With a Sense of Place in America. California: ABC-CLIO, LLC.

2- A.g.y., s. 141.

3- Sugar, J. A. vd. (Haz., 2014) Introduction to Aging. A Positive Interdisciplinary Approach, ABD: Springer,.

4- Eisenman, P. (1977) “Text as Zero or the Destruction of the Narrative”. Re: Working Eisenman içinde, haz. M. Toy, Londra: AD Academy Editions. s. 40-43.

5- O’Brien, D. (2011) Aged Care in Australia. A Report Prepared for Carabott Holt Architects, Melbourne, Avustralya: Architectural Research Consultancy.

6- Carvalho, A., T. V. Heitor, A. R. Cabrita (2012) “Ageing Cities: Redesigning the Urban Space”. CITTA 5th Annual Conference on Planning Research: Planning and Ageing. Think, Act and Share Age – Friendly Cities, İtalya: Oporto Üniversitesi Mühendislik Fakültesi.

7- A.g.y.

8- Stafford, P. B., A.g.y.

9- A.g.y., p. xviii.

10- A.g.y., p. xix.

11- A.g.y., s. 2-12.

12- Oldenburg, R. (1999), The Great Good Place, NY: Marlowe.

13- Oldenburg, s. xx. Aktaran: Stafford, A.g.y., s. 104.

14- Alexander, C., S. Ishikawa, S. Silverstein (1977) A Pattern Language: Towns, Buildings, Construction, New York: Oxford University Press

15- Stafford, A.g.y., s. 141-157.

16- Chtcheglov, I. (1953) “Formulary for a New Urbanism” bopsecrets.org/SI/Chtcheglov.htm (Erişim tarihi: 14 Mart 2019)

DÖN