Hacıhüsrev, 2017

Fotoğraf: Bekir Dindar

Beyoğlu’nun tarihi mahallelerinden Hacıhüsrev’in kentsel dönüşüm hikâyesinin öne çıkan “kötü karakteri”, mahalleye dışardan gelen paralı, güçlü ve rant hedefleri doyumsuz bir proje geliştirici. Bu, aslında, İstanbul’dan ve kentsel dönüşümlerin yaşandığı diğer kentlerden aşina olduğumuz bir durum. Rant değeri, halihazırda yaşayanların maddi imkânlarından çok daha yüksek olan, ağırlıklı olarak göçmenlerin, yoksulların, işçilerin, azınlıkların yaşadığı mahallelere, kamu-özel ortaklığıyla “yatırımcılar”, “proje geliştiricileri”, “müteahhitler” dadanıyor. Plan tadilatları, hiçbir tetkik yapılmadan alınan riskli alan kararları, kamulaştırma baskıları, mahallede daha mağdur olanlara sıcak para teklifleri, çantacı adı verilen, malikleri kentsel dönüşüm projesine ikna etmek için çeşitli vaatlerde bulunan kişi ya da firmalar, ikna edilen maliklerin yıkılan binalarının molozlarını kaldırmamak, su, doğalgaz, elektrik gibi kentsel hizmetleri kesmek gibi türlü baskı, hile, yıldırma taktikleri ile bu mahallelerde yaşayanlar, yıllardır yaşadıkları yerlerden tasfiye edilmek isteniyor.

Hacıhüsrev Mahallesi’nin “komşusu”, Polat Holding’in geliştirdiği Piyalepaşa İstanbul gayrimenkul projesini farklı kılan ise, bu bahsi geçen taktikleri kullanmasının yanı sıra yok ettiği mahallenin niteliklerini “bir semti semt yapan binalar mıdır, yoksa iyi komşular mı?” gibi  sloganlar eşliğinde pazarlıyor olması.

Reklamlarında gökten zembille olmasa da vinçle inen mahalle manavının, bankta oturan teyzenin, çay içen amcaların, kedilerin, ağaçların olduğu, “proje” yerine “semt” vurgusuyla pazarlanan Piyalepaşa İstanbul, sanki yok olmuş tarihi bir semti yeniden inşa ediyor izlenimi yaratıyor. Hayır, bize bu projeyi sunan, kentsel dönüşüm dayatmasıyla inşaata dayalı rant ekonomisinden cömertçe pay almak isteyen bir şirket değil, “İstanbul’un yıpranan kültür mirasını ayağa kaldırmak için” çabalayan bir hayırsever âdeta! “…konut, rezidans, ofis, otel ve caddeye geniş cepheli Alışveriş Sokağı’yla Piyalepaşa semtinin eski güzel günlerini tekrar canlandırıyor. Bakkalı, simitçisi ve manavıyla İstanbulluların özlemini duyduğu semt hayatını sunan tek özgün proje olarak dikkat çekiyor” diye yazıyor projenin internet sitesinde.

Gerçekten de tarihi bir semt olan Hacıhüsrev bakkalları, manavları, teyzeleri, amcaları, kedileri ve ağaçlarıyla yıkılırken, bu yıkımın sorumlusu “komşusu” proje, özlem duyulan bir semt hayatını bize sunuyor!

Fotoğraflar: Bekir Dindar

Piyalepaşa, 2020

Fotoğraflar: Bekir Dindar

Hacıhüsrev, 2017

Fotoğraf: Bekir Dindar

Beyoğlu’nun tarihi mahallelerinden Hacıhüsrev’in kentsel dönüşüm hikâyesinin öne çıkan “kötü karakteri”, mahalleye dışardan gelen paralı, güçlü ve rant hedefleri doyumsuz bir proje geliştirici. Bu, aslında, İstanbul’dan ve kentsel dönüşümlerin yaşandığı diğer kentlerden aşina olduğumuz bir durum. Rant değeri, halihazırda yaşayanların maddi imkânlarından çok daha yüksek olan, ağırlıklı olarak göçmenlerin, yoksulların, işçilerin, azınlıkların yaşadığı mahallelere, kamu-özel ortaklığıyla “yatırımcılar”, “proje geliştiricileri”, “müteahhitler” dadanıyor. Plan tadilatları, hiçbir tetkik yapılmadan alınan riskli alan kararları, kamulaştırma baskıları, mahallede daha mağdur olanlara sıcak para teklifleri, çantacı adı verilen, malikleri kentsel dönüşüm projesine ikna etmek için çeşitli vaatlerde bulunan kişi ya da firmalar, ikna edilen maliklerin yıkılan binalarının molozlarını kaldırmamak, su, doğalgaz, elektrik gibi kentsel hizmetleri kesmek gibi türlü baskı, hile, yıldırma taktikleri ile bu mahallelerde yaşayanlar, yıllardır yaşadıkları yerlerden tasfiye edilmek isteniyor.

Hacıhüsrev Mahallesi’nin “komşusu”, Polat Holding’in geliştirdiği Piyalepaşa İstanbul gayrimenkul projesini farklı kılan ise, bu bahsi geçen taktikleri kullanmasının yanı sıra yok ettiği mahallenin niteliklerini “bir semti semt yapan binalar mıdır, yoksa iyi komşular mı?” gibi  sloganlar eşliğinde pazarlıyor olması.

Reklamlarında gökten zembille olmasa da vinçle inen mahalle manavının, bankta oturan teyzenin, çay içen amcaların, kedilerin, ağaçların olduğu, “proje” yerine “semt” vurgusuyla pazarlanan Piyalepaşa İstanbul, sanki yok olmuş tarihi bir semti yeniden inşa ediyor izlenimi yaratıyor. Hayır, bize bu projeyi sunan, kentsel dönüşüm dayatmasıyla inşaata dayalı rant ekonomisinden cömertçe pay almak isteyen bir şirket değil, “İstanbul’un yıpranan kültür mirasını ayağa kaldırmak için” çabalayan bir hayırsever âdeta! “…konut, rezidans, ofis, otel ve caddeye geniş cepheli Alışveriş Sokağı’yla Piyalepaşa semtinin eski güzel günlerini tekrar canlandırıyor. Bakkalı, simitçisi ve manavıyla İstanbulluların özlemini duyduğu semt hayatını sunan tek özgün proje olarak dikkat çekiyor” diye yazıyor projenin internet sitesinde.

Gerçekten de tarihi bir semt olan Hacıhüsrev bakkalları, manavları, teyzeleri, amcaları, kedileri ve ağaçlarıyla yıkılırken, bu yıkımın sorumlusu “komşusu” proje, özlem duyulan bir semt hayatını bize sunuyor!

Fotoğraflar: Bekir Dindar

Piyalepaşa, 2020

Fotoğraflar: Bekir Dindar
DÖN