Kelime kökü Farsça olan han, mimari ve fonksiyonel açıdan farklılıkları olan, esnaf ve zanaatkârların üretim ve ticaret yapma amacıyla kullandığı, konaklama işlevleri de olan yapılardır. Pasaj kelimesinin kökü Fransızca passer, yani “geçmek” kelimesidir. Bu yapılar iki yanında dükkânların bulunduğu, üzeri kapalı veya açık olan geçitlerdir.1 Hanlar ve pasajlar ayrıca sokaklarla kurdukları özgün ilişkileriyle kentsel hareketliliğe önemli katkıda bulunurlar. Kentte yaya sirkülasyonunun yoğun olduğu noktalarda, sokaklar arasında kestirme işlevi görürken, iç mekânda kullanıcıları restoran, kafe, sinema, tiyatro, çay bahçesi, sahaf gibi mekânlarla kesiştirerek farklı bir deneyime davet ederler. Kentteki akışın sağlandığı, üretimin ve tüketimin mekânları olan hanlar ve pasajlara Batılılaşma hareketlerinin net biçimde görüldüğü Beyoğlu’nda, özellikle İstiklâl Caddesi’nde yoğun olarak rastlanır.
19. yüzyılın hanları ve pasajları da Batılılaşma sürecinde Beyoğlu’nda inşa edilmiş özel yapılardır. Bu mekânlar Beyoğlu kimliğinde önemli bir yer taşır. Beyoğlu’nda bulunan hanlar ve pasajlar, Paris pasajlarının mimari stilinden etkilenerek tasarlanmış olsalar da bölgenin topografyası ve sosyal yapısına uygun olarak inşa edildiklerinden, planlamaları ve çözümleri kendilerine özgün organik bir biçimde gelişmiştir. Zemin katları ticaret, servis ve geçit olarak, üst katları ise genellikle konut olarak kullanılmıştır.2
Beyoğlu han ve pasajları 20. yüzyılın başlarına kadar çok işlek olsalar da, sosyal ve ekonomik yapının değişmesi sonucu günümüzde yok olma tehlikesi altındalar. Bu dönüşümün Cumhuriyet’in ilanı ve kapitülasyonların kaldırılmasından sonra başladığı söylenebilir. Sonrasında 6-7 Eylül olayları patlak verdiğinde azınlıkların büyük bir çoğunun ülkeyi terk etmek zorunda kalmasıyla, bu nüfusun işlettiği pasaj ve hanlara hareketlilik getiren dükkânlar kapanmaya,3 bunun neticesinde de hanlar ve pasajlar eski canlılıklarını ve işlevlerini yitirmeye başladılar. Levantenler ve gayrimüslimlerin oluşturduğu sosyal doku bozulurken mimari yapılar, çeşitli meslekler ve kültürlerin sadece bir kısmı miras olarak günümüze aktarılabildi. Ek olarak 1980’lerde başlayan ve 2000’li yıllarda hızla ilerleyen neoliberal politikaların etkileri de Beyoğlu’nda yoğun bir şekilde görülmekte.
5 Temmuz 2005’te yürürlüğe giren 5366 sayılı Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanun, belediyelere ve il özel idarelerine yıpranmış, çöküntü alanı hâline gelmiş mahalleleri “yenileme alanı” olarak belirleme yetkisi tanıdı.4 Bu kanun, miras alanlarının korunması konusundaki endişeleri artırmıştır. İzlenen politika ise -“yenileme” adı altında dönüştürülen Narmanlı Han restorasyonunda olduğu gibi- hanların ve pasajların sermaye odaklı dönüştürülmesine zemin oluşturan etmenlerden biridir. Bugün bu yapıların aslına uygun şekilde korunması, kamusal kullanım potansiyellerinin değerlendirilmesi, canlılığının yaşatılabilmesinin sağlanması gerekirken, içinde barındırdıkları birçok mekân bir daha geri gelmemek üzere kapatılmakta, pasajlar ve hanlar otellere ya da alışveriş merkezlerine dönüştürülmektedir. Bu dönüşüm hanların ve pasajların mimari fonksiyonlarının tamamen değişmesinin yanı sıra kamusal kullanım özelliklerini yok etmekte, bu yapıların sokakla kurduğu aktif ilişki kesilmekte, kullanıcıların Beyoğlu’yla kurdukları özgün ilişkiyi değiştirmektedir.
Günümüzde bazı hanların ve pasajların zemin katları ve geçit özellikleri korunurken, birçoğu bu özelliklerini kaybetmektedir. Bu yapıların geçit özellikleri ve sokakları birbirine bağlamaları kent düzleminde yaya sirkülasyonuna olumlu katkı sağlar. Yarı kamusal olan bu geçitler, bugün kapatıldığında ya da özelleştirildiğinde, İstiklâl Caddesi’ndeki yaya sirkülasyonu olumsuz etkilenecektir. Bu durum sadece geçit özelliğini değil, kent kimliğindeki tarihi, mimariyi, kentsel akışkanlık ve geçirimliliği ve sosyo-ekonomik dokuyu da etkiler. Bu kent koridorları, aynı zamanda birçok mesleğe ev sahipliği yapan, esnafla müşteriyi yarı kamusal çatı altında buluşturan, kullanıcıların kentle özgün ilişkiler kurmasını sağlayan mekânlardır.
Bugün Beyoğlu’nda hanların ve pasajların dönüştürülmesiyle kent kültürüne yön vermiş pek çok mekân da kent belleğinden silinmiştir. Cercle d’Orient Pasajı ve arka bahçesine konumlanan Emek Sineması, Grand de Pera alışveriş merkezine dönüştürüldü. Rumeli Han’da bulunan Rebul Eczanesi zorla tahliye edildi, han ise otele dönüştürülmekte. Demirören Alışveriş Merkezi, kültür varlığı olarak tescillenen Sin-em Han’ın yerinde, yenileme projesine sadık kalınmayan şekilde çevre parsellerini de içine alarak inşa edildi. Bu yıkımla beraber han içerisinde kente uzun yıllar hizmet veren Saray Sineması, Saray Muhallebicisi, Tarihi Ağa Lokantası da dahil olmak üzere İstiklâl Caddesi’nin ruhunu yansıtan mekânlar kapanmak zorunda kaldı. Çiçek Pasajı ise tarihi dokusundan uzak bir şekilde varlığını sürdürmekte.
Danışman Geçidi olarak da bilinen, 1850’li yıllarda inşa edilen Hacapulo (Hazzopulo) Pasajı varlığını sürdürebilmesine karşın çeşitli değişikliklere uğradı. Pasaj yapıldığı zamanlarda avlunun çevresindeki dükkânlarda değerli eşya ve düğme satılırdı. Ünlü kadın, erkek terzileri, şapkacılar, işlemeciler, çeşitli müzik mağazaları da bulunurdu. Müzik dinleme salonunda konserler, davetler verilir, musiki meraklıları da burada toplanırdı. Bugün ise pasajda uzun yıllar boyunca varlığını sürdüren sadece Şapkacı Olga bulunmakta. Olga, Rita Ender’in “Kolay Gelsin”5 kitabında verdiği söyleşide pasajın eski hâlini şöyle betimliyor:
Burası çok farklıydı. Eski müşterilerimiz buranın yeni halini beğenmiyorlar. “Burası mahvoldu” diyorlar Şimdi çok gürültü patırtı oluyor, hele yazın, kapıyı açamıyoruz. Eskiden beri burada olan bir biz varız, bir de yanımızdaki diş deposu var, Erol Bey var…
Eskiden işletmeciler çoktu. Dantelciler, kemerciler, düğmeciler vardı. Elbise çizen bir bayan vardı, sana istediğin gibi elbise çizerdi. Gelinlikçi vardı, kumaş satanlar vardı, karşıdaki dükkân mesela, çeyiz malzemesi satardı. Çok güzel şeyler vardı çok.
Günümüzde pasajın sosyal ticari dokusu ve avlunun kullanım biçimi değişmiş, açık alanın büyük bölümünü nargileciler, çay evleri kullanmaya başlamıştır.
Rumeli Han’ın kapısına ise otel olmak üzere kilit vuruldu. 19. yüzyılda konak ve ticaret merkezi amacıyla yaptırılan Rumeli Han’ın kapıları kapatılmadan kısa bir süre öncesine kadar rengârenk bir dünyası vardı. Rebul Eczanesi’nin hafızalara kazındığı Rumeli Han’da tiyatrocular, fotoğrafçılar ve ressamların atölyeleri, dağcılar için tırmanma duvarı bulunmakta ve dans kursları verilmekteydi. Abdullah Efendi Lokantası da Rumeli Han’daki önemli hafıza mekânlarından biridir. Turan Akıncı Beyoğlu kitabında lokantanın Beyoğlu’nun yüz yıllık tarihi süresince İstiklâl Caddesi’nde kurulmuş en mükemmel lokanta olduğundan bahsetmektedir.6 2012’de tarihi yapının %70’lik bölümünün satılmasıyla birlikte kiracılara tebligat gönderilmeye başladı7 ve Rumeli Han sakinleri zorlu bir döneme girdiler. Sadece mimari özgünlüğüyle değil, yaşam biçimi, ördüğü sosyal doku, pasaj kısmının aktif kullanımı ve kent düzlemiyle kurduğu özgün ilişki pasajın kapatılması sebebiyle yok olmuştur.
Narmanlı Han dönüşümü
İstiklâl Caddesi’nin en önemli miraslarından biri olan, 1831 yılında inşa edilen Narmanlı Han, Beyoğlu’nda devam eden dönüşümden etkilenerek aslına uygun olmayan bir şekilde yenilendi. Yapılan restorasyon projesiyle hanın mimari, kültürel ve sosyal değerleri korunmayarak geçmişiyle olan bağı koparıldı.
Narmanlı Han, diğer adıyla Narmanlı Yurdu’nu, 1831 yılında İtalyan mimar Giuseppe Fossati inşa etti ve uzun bir süre Rusya Büyükelçiliği ticaret ofisi olarak kullandı. 1933 yılında hanı, ticaretle uğraşan Avni Narmanlı ve Sıtkı Narmanlı kardeşler satın aldı. Eminönü’ndeki ofislerini buraya taşıyan sanatseverler han içindeki birimleri düşük fiyatlara sanatçılara ve yayınevlerine kiralamaya başladılar. O dönemlerde handa Aliye Berger, Ahmet Hamdi Tanpınar ve Bedri Rahmi Eyüboğlu başta olmak üzere birçok yazar ve sanatçı yaşamış ve han, Beyoğlu’nun kültür ve sanat merkezi konumuna gelmiştir. Ek olarak han, İstanbul’un ilk konfeksiyoncularından Visconti, Ermeni gazetesi Jamanak, Andrea Kitabevi ve Sahaf Hayim’e de ev sahipliği yapmıştır. 2001 yılında hanın %15’lik hissesini Yapı Kredi Koray satın aldıktan sonra 2008 yılında hanın vârisleri Yapı Kredi Koray’a dava açarak hisselerini geri aldılar. 2014 yılında ise hanı, Erkul Kozmetik’in sahibi Mehmet Erkul ve Eteksan Tekstil’in sahibi Tekin Esen 57 milyon dolara satın aldı.8 Narmanlı Han’ın bugünkü dönüşüm süreci böylece başlamış oldu.
Türkiye tiyatrosunun öncüsü Haldun Taner 1980 yılında Milliyet Sanat’ta yazdığı yazıda, Tanpınar’ın Narmanlı Hanı’nı şöyle anlatır:9
Narmanlı Yurdu’ndaki bahçeyi çevreleyen binalardan sağ taraf, ailelere kiraya verilmiş dairelerden oluşurdu. Öbür taraflar ve caddeye bakan odalar bir işhanı olmaya başlamıştı. O [A. Hamdi Tanpınar] eski Levanten Pera’nın bu güngörmüş binasında kendine göre muhakkak bir çekicilik bulmuş olmalıdır. Uzun zaman burada bir küçük dairede oturdu. Burada en sevdiği şey ortasında çiçek tarhları bulunan ve ilkbaharda mor salkımları ile doğayı şehrin ta göbeğine getiren bahçe idi.
Bu anlatı aslında Narmanlı Han’ın yakın tarihte sosyo-kültürel yaşamda edindiği yeri bizlere iyi bir şekilde aktarmaktadır. Bugün Narmanlı Han, restorasyon projesi neticesinde -aslında bu sürece “yeniden yapım” diyebiliriz- artık avluda mor salkımların ve ağaçların yerine bizi betonun karşıladığı bir başka yapıya dönüşmüş vaziyette. Kediler ve sanatçılar avluda birkaç heykelle ve girişte yer alan “Ahmet Hamdi Tanpınar 1944-1951, Bedri Rahmi Eyüboğlu 1933-1975, Aliye Berger 1930’lar-1974 yıllarında burada yaşadılar” yazısıyla ruh bulmaya çalışıyor.
İstiklâl Caddesi’ne Tünel tarafından girildiğinde sol tarafta, köşe parselde yer alan bu yapının kent düzleminde kurduğu ilişki çok değerli. Narmanlı Han’ın avlusu, çay bahçesinde ve yeşil alanlarında insanların vakit geçirdiği, sanatı ve tarihi kokladığı kamusal bir mekândı. İstiklâl Caddesi’nin yoğun dokusundan avluya girince kullanıcı, yapının tarihiyle, yaşanmışlığıyla ve ev sahipliği yaptığı kedilerle karşılaşırdı. Narmanlı Han’ın sadece avlusu değil, yapı çeperine yerleşmiş birçok küçük işletme de kullanıcının yapıyla ve caddeyle kurduğu ilişkiyi güçlü kılardı. Fakat bugün yapılan restorasyon projesi sonucu bu ilişkinin, çeperde zincir kozmetik markalarından biri olan Gratis’le kesintiye uğradığını görüyoruz. Ziyaretçiler, avlu içindeki doğal doku ve yeşile dair izlerin yerine, beton saksılar içindeki yeşilliklerle karşılaşıyor. Zemini betonla kaplanmış, doğal eğimi ve dokusu yok edilmiş avluda, asmalar altındaki çay bahçesinin yerinde ise yine zincir kafe markalarından olan Starbucks bulunuyor.
Restorasyon projesini üstlenen Mimar Sinan Genim projenin inşaatı başlamadan önce Bianet’e yaptığı açıklamada projenin detaylarını şu şekilde aktarmıştır:10
Olduğu gibi binayı restore edeceğiz, biraz modernleştireceğiz. Otel ya da AVM nasıl olsun, 1000 metrekarelik yer, mekân büyük değil. 7 dükkân 2 lokanta olacak. Kaliteli dükkânlara bakacağız. Galeri tarzı, sanat kurumları tarzı bir şey yapmak istiyoruz. Sanatsal ağırlıklı dükkânlar olacak. Ama tabii bunlar arz talep meselesi. Mesela İstiklâl’de Pera kitabevi bile kira artışı nedeniyle kapanmak zorunda kaldı…
Ayrıca ek bina ve kat olmayacağını, ağaçların kuruduğunu ve söküleceğini belirten Genim, mor salkımların korunacağından da bahsetmiştir. Soylulaştırma eleştirilerini ise yine kendisinin yaptığı Fransız Geçidi restorasyonunu örnek göstererek soylulaştırmanın arz taleple ilişkili olduğunu vurgulamıştır.
Birçok anlamda kent hafızasında yer alan kimliğinden koparılmış olan Narmanlı Han’ın restorasyon projesi için Mimarlar Odası Eski Başkanı Eyüp Muhcu, Bianet’e verdiği söyleşide11 İstanbul’un belleğinin bir parçası olarak yapının kimlik değerinin korunmadığını belirtiyor:
Restorasyonun tarihi yapının toplumun kültürel gereksinmelerinin karşılanması, kendi dönemini yansıtması, toplumun kültürel yaşamını mekâna yansıtması bakımından başarısızlıkla sonuçlandığını söyleyebiliriz.(…) Mekân ticari fonksiyonlarla doldurulmuş, yapı avlusunda toprakla olan ilişki sonlandırılmış, arsanın bütününe yapılan ilave 2 bodrum katla bina büyütülerek “kâr maksimizasyonu” elde edilmeye çalışılmıştır. Belleğimizdeki olaylarla ilişkisi bakımından “Anı Değeri” yaşatılamamıştır. Toplumsallık ve sanat ilişkisi yok edilmiş ve tipik bir AVM kültürünün mekâna yansımasının hayata geçirildiği gözlemlenmektedir. Özgün niteliğinin yaşatılması zaten bir hedef olarak konmayan yapının malzeme, tasarım ve kullanım kararları özgün niteliği ile bağdaşmamaktadır.
Sonuç yerine
Beyoğlu bölgesinde yaşanan dönüşüm son yıllarda hızlanmış, kültür ve mekân arasında köprü kuran han ve pasaj yapıları bugün aslına uygun olmayacak bir biçimde, kent belleğindeki yeri zedelenerek, rant odaklı dönüşümün bir parçası hâline gelmiştir. Bazı hanlar ve pasajlar otel ve alışveriş merkezine çevirilirken, bazıları aslına uygun restore edilmemekte, “yenileme” adı altında yeniden yapılarak gayrimenkul projesi olarak dönüştürülmekte, bazıları ise çürümeye terk edilmektedir. Özellikle sermaye odaklı dönüşüm İstiklâl Caddesi’nin ve Beyoğlu’nun tarihiyle bağlarını koparmakta, kentin hafızasından anılarını silmekte ve kullanıcı profilini değiştirmektedir. Özellikle İstiklâl Caddesi’nde konumlanan han ve pasaj yapıları bu dönüşümle geçit özelliklerini yitirmekte ve oradaki esnafın kullanıcı ilişkilerini de yok etmektedir.
1990 yılında trafiğe kapatılan İstiklâl Caddesi’nde konumlanan han ve pasaj yapıları, bölgede yaya akışına olumlu etki sağlamanın yanında içerisinde barındırdığı avluları, geçit fonksiyonları, ticari ve çeşitli diğer işlevleriyle kullanıcıyı içine çeker ve onları yeni bir dokuyla, sanatla buluşma, avluda yeşile kavuşma gibi farklı deneyimler sunarak, bir başka sokaktan uğurlar. Bugün yenilemeyle fonksiyonu değişen yapılar kamusal mekân özelliklerini yitiriyorlar. Han ve pasaj yapıları kentin hafızasını ve kültürünü güçlendirerek kamusal mekân potansiyelleri de göz önünde bulundurularak restore edilmiyor. Ek olarak, han ve pasajların geçitlerinin kentle kurduğu ilişki gözardı ediliyor. Bu yarı kamusal kent koridorları Beyoğlu sirkülasyonuna olumlu katkı sağlamaktadır. Hızla devam eden dönüşümle birlikte kapılarına kilit vurulacak projeler yapılmakta, bağlantı noktaları iyi değerlendirilmemektedir. Yapılan restorasyon projeleri, kentteki akışın sağlandığı bu ara mekânların bağlandığı sokakları göz önünde bulundurarak İstiklâl Caddesi yaya hareketliliğini destekleyecek şekilde kamusal mekân çözümleri sunmamaktadır.
1- Akın, U. (2008). Kültür ve Mekan Etkileşimi: Beyoğlu Örneği (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Marmara Üniversitesi.
2- Kazanç, Ö. (2002). Beyoğlu Han ve Pasajlarının Kullanım ve Yeniden Canlanlandırılabilmeleri İçin Bir Araştırma (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). İstanbul Teknik Üniversitesi.
3- A.g.y.
4- Resmi Gazete. (2005, 16 Haziran).Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanun. resmigazete.gov.tr/eskiler/2005/07/20050705-1.htm
5- Ender, R. (2015). “Kolay Gelsin”: Meslekler ve Mekânlar. İstanbul: İletişim.
6- Akıncı, T. (2018). Beyoğlu: Yapılar, Mekânlar, İnsanlar (1831- 1923). İstanbul: Remzi Kitabevi.
7- Yalçınkaya, F. (2012, Şubat 12). Beyoğlu’nun 150 yıllık hanında 24 saat yaşam. Sabah. sabah.com.tr/pazar/2012/02/12/beyoglunun-150-yillik-haninda-24-saat-yasam
8- beyond.istanbul (2017, 2 Eylül). Ağacın Yeşilinden Osmanlı Yeşiline Narmanlı Han’ın Dönüşümü. beyond.istanbul/a%C4%9Fac%C4%B1n-ye%C5%9Filinden-osmanl%C4%B1-ye%C5%9Filine-narmanl%C4%B1-han%C4%B1n-d%C3%B6n%C3%BC%C5%9F%C3%BCm%C3%BC-498c2b643098
9- Arslan, R. (2016, 24 Şubat). Narmanlı Han: Yaşayanlar anlatıyor. BBC. bbc.com/turkce/haberler/2016/02/160224_narmanli_han
10- Vardar, N. (2015, 27 Şubat). Narmanlı Han’ın Akıbetini Mimarı Açıkladı. Bianet. m.bianet.org/bianet/toplum/162651-narmanli-han-in-akibetini-mimari-acikladi
11- Durutuna, G. (2018, 2 Ekim). Beyoğlu’nun 187 Yıllık Yeni AVM’si: Narmanlı. Bianet. m.bianet.org/bianet/kent/201280-beyoglu-nun-187-yillik-yeni-avm-si-narmanli