Sence İstanbul iyi mi kötü mü?
Bazen iyi bazen kötü.
İstanbul’un neyi kötü sence?
Çalışmak.
Semra2 (9 yaşında, eğitim dışı)
2011 yılında başlayan ve II. Dünya Savaşı’ndan beri görülmüş en büyük insani krize neden olan iç savaş nedeniyle zorunlu göçe maruz kalan Suriyeli halkların 3 milyondan fazlası Türkiye’de bulunmaktadır. Bu nüfusun resmi kayıtlara göre 501.929’u İstanbul’da yaşamaktadır. Ancak İstanbul’da yaşayan nüfus açısından gerçek rakamın resmi rakamların üzerinde olduğu bilinmektedir. Türkiye’de yaşayan toplam nüfusun ise yarısından fazlası 18 yaş altı çocuklardan oluşmaktadır.3
Suriyelilerin İstanbul’a yerleşmesinin pek çok nedeni bulunmaktadır. En başta gelen nedenlerden biri, iş olanaklarına erişimin daha kolay olduğu düşüncesidir. Bir diğeri ise çocuklara daha iyi bir yaşam ve eğitim olanağı sunma isteğidir. Suriyeli mülteci4 çocukların birçoğunun, bulundukları eğitim kurumlarına, mahallelerine, kısacası sosyal yaşama uyum sağlamakta güçlükler yaşadıkları görülmektedir. Bunun en önemli nedeni ise Türkçe bilmemek ve bunun etkisiyle grup dışına itilerek sosyalleşememektir. Ancak çocukların Türkçeyi öğrenmiş olmaları yaşadıkları kente uyum sağlamaları için tek başına yeterli olmamaktadır. Akranları olan Türkiyeli çocuklarla iyi ilişkiler geliştirebilmiş çocukların birçoğunun, İstanbul’a ve yaşadığı semte uyum düzeyinde olumlu bir fark yarattığı görülmüştür. Dışlanmış, ailelerinin ya da kendi korkularının ve önyargılarının neden olduğu etkilerle Türkiyeli akranlarından uzak duran çocukların dil öğrenme düzeylerinin ve uyumlarının daha düşük olduğu gözlenmiştir. Bu nedenle göç alan toplumun göçmenlere yönelik tutumu ve karşılıklı bütünleşmeyi sağlayacak politikaların geliştirilmesi çok önemlidir.
Suriyeli çocukların eğitiminin aidiyet bağlamında önemini, yapılan görüşmelerden bir alıntıyla aktarmakta fayda var. Ailesi Suriye iç savaşından çok daha önce Türkiye’ye göç eden ve Türkiye vatandaşı olan Geçici Eğitim Merkezi (GEM)5 idarecisi, geleceğe dair büyük bir korkuya sahip olduğunu söyleyerek bunun nedenini şöyle açıklamıştır:
Vurgulanması gereken önemli konulardan birisi de budur: Bu çocukların çok az bir kısmı geri dönecek, büyük bir kısmı ise Türkiye’de yaşamaya devam edecektir. Yapılan tüm çalışmalar Türkiye’nin geleceği için de büyük önem taşımaktadır.
İstanbul’da yaşayan Suriyeli çocukların İstanbul’a dair algıları, kentin çok büyük ve kalabalık olmasıdır. Bunun yanı sıra şehir ile ilgili en baskın farkındalık, yaşam zorluğu üzerinde somutlaşmıştır. Hemen her çocuk “İstanbul nasıl bir şehir?” diye sorulduğunda “Güzel ama yaşamak çok zor” yanıtını vermiştir. İstanbul ile ilgili oluşan fikirleri, yaşadıkları zorluklar ile neredeyse eşanlamlı hale gelmiştir. 13 yaşındaki bir çocuk İstanbul ile Halep karşılaştırmasını “Halep daha güzel, burada kira var orada kira yok, bir de su parası yok orda” şeklinde yapmıştır. Bu nedenle İstanbul’a bağlılık ve aidiyeti etkileyen unsurların başında ekonomik koşulların geldiği görülmüştür.
Suriyeli çocukların İstanbul ile ilgili oluşan fikirleri, yaşadıkları zorluklar ile neredeyse eşanlamlı hale gelmiştir.
Hangi şehirde yaşamak daha kolay?
Suriye’de. Çok daha ucuz.
Ahmet (14 yaşında, GEM’de öğrenci)
Suriye’ye dönmek istiyorum. Burada çok zor.
Neden?
Çok pahalı, en pahalı şehir.
Abdullah (14 yaşında, GEM’de öğrenci)
Suriyeli mülteci çocukların büyük bir kısmı aileleriyle birlikte göçün getirdiği tüm zorlukları en üst düzeyde yaşamaktadır. Bu nedenle İstanbul’a geldikleri ilk andan itibaren yaşadıkları sorunların başında barınma sorunu geldiği için, her görüşmede çocuklar ev kiraları ve ev bulma zorluklarından fazlasıyla söz etmişlerdir.
Sence İstanbul’da yaşamak kolay mı?
Hayır zor.
Niye?
Çünkü pahalıdır! Çok pahalı yani. Ev kirası var, dükkan kirası var…
Kiranız yüksek mi?
He vallah!
Ne kadar?
3 bin. Önce 2 bindi. Şimdi dedi 3 bin. Çok dolaştık ev baktık.8
Hüseyin (13 yaşında, GEM’de öğrenci)
Türkçeyi nasıl öğrendin?
Teyzemin oğlu var Ahmed o bana öğretti, sonra tüm evleri sordum, kaç para diye.
Evleri mi sordun?
Evet evleri sordum, eskiden 400’dü şimdi fazla.
Kiralık ev mi aradınız ailenle?
Evet.
Ev bulmadan önce nerede oturuyordunuz?
Teyzemlerde.
Muhammed (9 yaşında, eğitim dışı)
Suriyeli çocukların mekan kullanımı aidiyet düzeyinin bir göstergesi olarak ele alınacak olursa, bu çocukların mekanı kullanımı, aidiyet ve aidiyetsizlik9, kültür ve kimlik arasında yaşadıkları gidiş gelişleri ve İstanbul’un bu bağlamda sahip olduğu imgeyi göstermektedir.
GEM’lerde okuyan çocukların mekan kullanımı genellikle okulla sınırlı kalırken, mahalle ya da sokakta vakit geçirme düzeyleri diğer çocuklara göre daha düşüktür. Yaşadıkları mahalle ve sokaktan edindikleri arkadaşları ya hiç yoktur ya da çok azdır. GEM’lerde okuyan çocukların ailelerindeki içe kapanma eğiliminin, onların sokağa çıkma ve sokakta akranlarıyla ilişki kurmalarını engellediği görülmüştür. GEM’de okuyan birçok çocuk sokağa çıkmama nedenini, mahallelerindeki çocukların “terbiyesiz konuşmaları”, “ahlaksız olmaları” sebebiyle annesinin izin vermemesi olarak açıklamıştır.
Park var mı oturduğun mahallede?
Çukurbostan’a gidiyorum bisiklet sürü yorum. Ama maalesef bu sabah baktım lastikleri patlak, bıçak sokmuşlar.
Kim sokmuş?
Çok kaba mahalledekiler.
Neden ama?
(Sessiz kalıyor)
Sokakta oyun oynamana annen neden izin vermiyor?
Çünkü edepsiz kelimeleri öğrenmemi istemiyor, orada çok küfür söylüyorlar.
Abdurrahman (13 yaşında, GEM’de öğrenci)
GEM’lerde okuyan çocukların en sık kullandıkları mekanlar arasında alışveriş merkezleri (AVM) önemli yer tutmaktadır. Birçok çocuk boş zamanında AVM’lere gittiğinden söz etmiştir.
Tek başına dışarı çıkıyor musun?
Evet.
Nereye gidiyorsun?
Forum İstanbul’a gidiyorum (AVM). Arkadaşlarımla da gidiyorum, Marmara Forum’a gidiyorum.
Halil (13 yaşında, GEM’de öğrenci)
Özellikle GEM’lerde okuyan çocukların önemli bir kısmının okul-ev arasındaki mekan kullanımına Kuran kursları da eklenmektedir.
Yalnız başına dışarı çıkıyor musun?
Okul olduğu için dışarı çıkmıyorum, ama cumartesi ve pazar günleri Kuran kursu var oraya gidiyorum. Çukurbostan Parkı’nda (Fatih) oynuyorum bazen.
Kuran kursu nerde?
Yavuz Selim Camii’nde (Fatih).
Ensar (14 yaşında, GEM’de öğrenci)
Eğitime ulaşabilen çocukların mekan kullanımı genellikle ev ve okul arasındaki mesafede geçmektedir. Tek başına sokağa çıkabilecek ve sokakta vakit geçirebilecek çocukların birçoğu kamusal alanları (parklar, yeşil alanlar) kullanırken tedirginlik yaşamakta ve mekanlarla ilgili algılarını bu tedirginlik hali etkilemektedir.
Eğitimden mahrum çocukların sokakta geçirdikleri vakit çok fazladır. Bu çocukların çoğunun hem anneleri hem babaları çalıştığı için sokağa çıkmalarını engelleyecek herhangi bir otorite yoktur. Ayrıca çocuklar çalışmak ya da para kazanma yollarını bulmak için de sokakta vakit geçirmek gerektiğini anlatmışlardır. Örneğin mahalleden birilerinin çantasını taşımak ya da para üstünü almak için alışveriş ihtiyaçlarını karşılamak üzere sokakta olduğunu anlatan çocuklar olmuştur. Eğitimden mahrum çocukların İstanbul’a dair sınırları ise yaşadıkları sokak ve ilçenin merkez meydanından ibarettir. 9 yaşındaki bir çocuğa “İstanbul’un neresini biliyorsun?” diye sorulduğunda, “Teyzemin evini, Dörtyol’u (Esenler’in merkezi), babamın çalıştığı atölyeyi, annemin sigara sarıp sattığı dükkanı” diyerek aslında yaşadıkları ilçe sınırları içerisinde kullandıkları mekanları sıralamıştır. Bu çocuklar için İstanbul, yaşamlarını sürdürdükleri mekanlardan ibarettir. Eğitimin dışında kalan sadece birkaç çocuk deniz kenarına gittiğini söylemiştir.
Çocukların para kazanma yollarını bulmak için sokakta vakit geçirmesi gerekir.
Annenle babanla geziyor musunuz?
Hayır. Sadece annem sigara götürdüğü zaman gidiyoruz.10 Sadece annemin işi yoksa bizi çıkartıyor, gezdiriyor.
Nereye götürüyor?
Nere olursa. Teyzemlere, parka, ne zaman tatil olursa bizi parka götürüyor.
Peki baban sizi gezdiriyor mu?
Hayır babam sadece işe gidiyor.
İstanbul’u sevdin mi?
Evet.
İstanbul’un neyini seviyorsun?
Buradaki herkes bana para veriyor, şu mahalledeki insanlar bana para veriyor.
Neden sana para veriyorlar?
Ben gidiyorum sigara alıyorum bana para veriyor.
Bu annenle sizin sardığınız sigaralardan mı?
Hayır, bakkaldan alıp veriyorum.
Anladım, senden sigara almanı istiyorlar sen de alıp veriyorsun sana para veriyorlar öyle mi?
Evet.
Komşunuz mu peki sigara aldığın kişi?
Evet, ev sahibimiz. Kim varsa, perşembe günü onların eşyalarını taşıyorum bana para veriyorlar. Bugün çarşamba mı?
Evet çarşamba…
Yarın perşembe, kim varsa onların eşyalarını taşıyorum onlar da bana para veriyorlar.
Ne taşıyorsun?
Ne olursa taşıyorum.
Muhammed (9 yaşında, eğitim dışı)
Devlet okullarında eğitim gören çocukların ise mekan kullanımlarına bakıldığında, okulda olumlu ilişkiler kurmuş olan çocukların mekan kullanımının çeşitli olduğu görülür.
Arkadaşlarınla gezmeye gidiyor musunuz?
Evet, sinemaya gidiyoruz.
Yalnız mı buluşuyorsun arkadaşlarınla?
Evet.
Nerelere gidiyorsun?
Kültür Merkezi’ne, buz patenine.
Esma (12 yaşında, devlet okulunda öğrenci)
Kültürel farklılıklar da mekan kullanımına etki etmektedir. Çocuklar, yapılan görüşmelerde en çok sevdikleri yerleri Sultanahmet, Eyüp Sultan Camii ve Süleymaniye olarak saymışlardır. Örneğin Taksim ile ilgili iki çocuk “güzel ama Müslümanlıktan uzak” diyerek kendilerine kültürel olarak uzak olduğunu ifade etmişlerdir.
Zeytinburnu ve Fatih’ten başka bildiğin yer var mı?
Evet, Topkapı. Bir de neydi adı.. Taksim, bir de Aksaray… Çok yer biliyorum.
Taksim’i nasıl buldun?
Çok güzel bir yer ama orda çok Müslümanlar yok.
Sultanahmet’e gittin mi?
Evet gittim, orası çok güzel bir yer bir de orda bir park vardı, park değil de ağaçlar vardı.
Tek başına dışarı çıkıyor musun peki?
Mesela ekmek almak için bir şeyler almak için çıkıyorum. Çok yakın çünkü dükkan.
Onun dışında çıkmıyor musun? Parka gidiyorum dedin ya annenle mi gidiyorsun?
Evet. Bir de her pazartesi de buraya geliyoruz camiye, namaz kılıyoruz. Orda annemin arkadaşları var onla görüşüyoruz. Parkta onun çocuklarıyla oynuyoruz.
Hangi cami?
Sultan Süleyman (Süleymaniye Camisi).
Melek (11 yaşında, GEM’de öğrenci)
Çalışan çocukların ise mekan kullanımı ya çalıştıkları atölye ile sınırlı ya da okula gidiyorsa okul ve atölye arasındadır. Örneğin GEM’de eğitim gören Ahmet okul saatleri dışında bir çanta atölyesinde çalışmaktadır. İstanbul’u hiç gezmediğini söyleyen Ahmet’in tüm vakti okul ve atölyede geçmektedir.
Sokakta vakit geçiren çocukların dil öğrenme ve kullanma düzeylerinin yüksek olduğu gözlenmiştir. Örneğin 2 yıldır İstanbul’da yaşayan, eğitimin dışında olan 9 yaşındaki bir çocuk hiç sokağa çıkmadığı için Türkçeyi hiç öğrenememiştir. Görüşme sırasında Türkçeyi neden öğrenemediği sorulduğunda Türkçe bilen arkadaşları hep bir ağızdan “çünkü onlar hiç sokağa çıkmıyor” diye yanıt vermiştir.
Göçmenlerin kentsel mekan kullanımları arttıkça, baskın grup üyeleriyle daha sık temas ettikleri görülmektedir. Dolayısıyla bu bireyler ve gruplar arası ilişkilerden edinilen deneyimlerin olumlu veya olumsuz olmasına bağlı olarak, uyumları ve kent kültürü bağlamında tutumları da etkilenmektedir.
Suriyelilerin zorunlu göçünün ardından Türkiye dünyada en fazla sığınmacı nüfusuna sahip ülke haline gelmiştir. İstanbul ise Türkiye’de en fazla göçmen barındıran kentlerden biri olmuştur. 2011 yılında başlayan büyük akına kadar Türkiye bir göç ülkesi olduğu gerçeğinin tam olarak farkında değildi. Türkiye’ye sığınmaya başlayan Suriyeliler, politika geliştiricileri ve diğer devlet mekanizmalarını Türkiye’nin bir göç ülkesi olduğu gerçeğiyle yüzleştirmiştir ve başta eğitim, barınma, sağlık ve istihdam konuları olmak üzere acil çalışmalar yapılması gerekliliğini ortaya çıkarmıştır. Barınma konusunda yaşanan zorluklar, ekonomik yetersizlikler çocukların İstanbul’a ve yaşadıkları yere dair algılarını etkilerken eğitime ulaşamayan ve akranları Türkiyeli çocuklarla olumlu ilişki geliştiremeyen, dışlanmış çocukların yaşadıkları kente uyumunun büyük zorluklar taşıdığı bu çalışmayla da kendini göstermektedir. Belirli bir yerleşim alanında yeni yaşam olanakları elde etmeye çabalayan Geçici Koruma altındaki Suriyeli çocukların yaşadıkları kente uyumunu kolaylaştırmak ve savaş psikolojisinden çıkıp “normale” dönmelerini sağlamak için başta eğitim olmak üzere sözü geçen sorunların çözüme kavuşturulmasının önemi tartışılmazdır.
1- “İstanbul’da Yaşayan Suriyeli Çocukların Eğitime Katılımları Bağlamında Uyum ve Kültürleşme Süreçleri” başlıklı 2017 tarihli yayımlanmamış yüksek lisans tezi için yapılan saha çalışmasının ilgili bölümlerinden derlenmiştir.
2- Görüşme yapılan çocukların isimleri değiştirilerek verilmiştir.
3- İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Müdürlüğü, “Göç İstatistikleri”, www.goc.gov.tr/icerik3/gecici-koruma_363_378_4713 (Erişim tarihi: 28 Ağustos 2017)
4- Türkiye’de geçici koruma altındaki Suriyeliler, Cenevre Sözleşmesi’ndeki coğrafi sınırlama nedeni ile mülteci statüsüne sahip değillerdir. Ancak geçici koruma altındaki Suriyelilerin durumu uluslararası hukuka göre mülteci tanımına uyduğu için Türkiye hukukundaki statüleri göz önünde bulundurulmayarak ve dolayısıyla kavram karmaşasına düşmemek için makale kapsamında mülteci olarak ifade edilecektir.
5- Geçici eğitim merkezleri (GEM), okul çağındaki Suriyeli çocuklara ve gençlere yönelik, hem AFAD tarafından oluşturulan kamplarda hem de kamp dışında faaliyet gösteren, Suriye müfredatına bağlı kalarak Arapça eğitim veren ilköğretim ve ortaöğretimi kapsayan eğitim merkezleridir (MEB, 2014).
6- Türkiye’de yaşayan 1 milyon civarında eğitim çağındaki çocuktan yaklaşık 588 bini devlet okulları ve GEM’lerde eğitime ulaşabilirken geri kalan 400 binden fazla çocuk eğitimin dışındadır. www.unicef.org.tr/files/bilgimerkezi/doc/UNICEF%20Turkey%20Humanitarian%20Situation%20Report%20-%20Sept%202017.pdf (Erişim tarihi: 28 Ağustos 2017). Zorunlu göçün ilk yıllarında eğitimin dışında kalan çocukların sayısı çok daha yüksek iken eğitim konusunda yapılan çalışmalar ile birlikte eğitime katılabilen çocukların sayısı artmıştır.
7- Geçici Eğitim Merkezi yöneticisi ile görüşme, 2016.
8- Amcasının ailesi ve kendi ailesi ile aynı evde yaşayan Ekrem ile görüşme Aralık 2015 tarihinde yapılmıştır.
9- Bu makalede üzerinde durulmamıştır ancak aidiyet konusunu etkileyen temel neden Türkiye’nin uyguladığı göç politikasıdır. Cenevre Sözleşmesine koyduğu coğrafi kısıtlama ile Türkiye, Avrupa dışından gelen sığınmacılara mülteci statüsü vermemektedir. Şu anda Suriyeliler Türkiye’de Geçici Koruma statüsü kapsamında ikamet etmektedirler. Bu noktada ise geçicilik algısı her türlü aidiyet duygusunu olumsuz etkilemektedir.
10- Annesi, evde çocukların da yardımıyla sigara sararak kazanç sağlamaktaydı.