Çocuk ve Kent Araştırmalarının Başlangıcı

Sosyal bilimler alanında “çocuk” ve “kent” ilişkisini ele alan ilk yazınlar sanayi devrimi sonrasına rastlar. İnsan yerleşimlerinin ve yaşam biçimlerinin hızla dönüşümü, 20. yüzyılın başlarında sanayi devriminin etkilerinin yoğun gözlemlendiği Batı ülkelerinde sosyal reformcuların dikkatini çeker. Çocukların fabrikalarda çalışmaya, kalabalık konutlarda ve yabancılarla dolu, hijyenik olmayan çevrelerde yaşamaya başlaması dile getirilen sorunlardan birkaçıdır. 1909 yılında Ellen Key The Century of the Child (Çocuğun Yüzyılı) adlı kitabında işte tam da bu soruna odaklanır: 20. yüzyılda çocuklar, ebeveynlerinin çocukluğundan farklı bir çocukluk yaşamaktadır.1 19. yüzyılın ortalarından 20. yüzyılın başlarına kadar geçen süre zarfında Ebenezer Howard ve Robert Owen gibi plancı-sosyal reformcuların kentlerin sorunlarına olan temel yaklaşımları “kentlerden kaçış” olmuştur. Hayali kurulan yerleşimler başlarda genellikle çocukların tekrar güvenle yürüdüğü, geniş konutlarda yaşadığı, açık yeşil kamusal alanlarda vakit geçirdiği, tarım alanlarına rahatlıkla erişebildiği, kent merkezlerinden ve sorunlarından uzak, bahçeli banliyölerdir. Kırdan kentlere göçlerin, inşaat ve ulaşım sektöründeki atılımların hızla devam ettiği 1920’lerde ise Le Corbusier gibi plancı-mimarlar sayesinde bu bakış açısına “çocukların yüksek katlı yapılarda yaşadığı ve kenti ancak ebeveynleri sayesinde arabalarda deneyimleyebildiği” planlama yaklaşımı eklenir. Artan nüfus sonucunda oluşan barınma gibi temel ihtiyaçların karşılanamadığı şehirlerde ise çocuklar plansız, altyapısız gecekondu mahallelerinde yaşamlarını sürdürmeye başlamıştır. 

1919 ve 1970’li yıllar arasında “çocuk ve kent” çalışmalarını etkileyen iki küresel hareket gerçekleşmiştir: Çocuk hakları hareketi ve sürdürülebilir gelişim hareketi.2 İngiliz sosyal reformcu Englantyne Jebb 1919 yılında The International Save the Children Allience’ı (Uluslararası Çocuk Koruma İttifakı) kurarak, çocuk hakları üzerine beş maddelik bir bildiri yayımlar:

Katılımcı planlamanın öneminin giderek artması beraberinde yeni amaçları ve süreçleri getiren “çocuk dostu şehir” projelerinin oluşmasına zemin hazırlamıştır.

Her çocuğun yaşamaya, yiyeceğe erişime, kollanmaya ve korunmaya, sağlıklı gelişmeye ve sömürülmeden geçimini sağlamaya hakkı vardır. Bu beş madde, 1924 yılında yayımlanan ve bugün 1989 tarihli belgenin geçerli olduğu Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin temellerini oluşturan Cenova Deklarasyonu’nun içeriğini oluşturmuştur. Birleşmiş Milletler, bu beş maddeyi önce 1948, daha sonra sırasıyla 1959 ve 1989 yıllarında kabul etmiş ve geliştirmiştir. Sürdürülebilir gelişim hareketi ise 1970’li yılların başlarından itibaren her tür çevresel müdahalenin çocuklar üzerinde yansımalarının olduğu varsayımından hareketle çocukların gelecek nesillerin mirasçıları olduğu yaklaşımını benimsemiştir.3 Her iki küresel hareket de çocukların güçlü birer birey olması ve gelecekte daha sağlıklı, güvenli ve mutlu ortamlarda yaşamasının  araçları olarak çocukların planlama ve karar verme süreçlerine katılımının önemine işaret eder.4

Planlama disiplini, 1970’li yıllara gelindiğinde çocuk hakları ve sürdürülebilir gelişim hareketinden etkilenmiştir. Çocuk ve kentsel planlama üzerine ilk çalışmalar UNESCO’nun desteğiyle Amerikalı plancı ve kentsel tasarımcı Kevin Lynch tarafından Growing Up in Cities (Şehirlerde Büyümek) projesi ile başlatılmıştır. Lynch’in dört ülkede yürüttüğü çalışmalar, gelişmekte olan dünya ülkelerinde çocukların çevrelerinden nasıl etkilendiklerini ve onu nasıl algıladıklarını belgelemeyi amaçlamıştır.5

Çocuk Dostu Şehir Girişimleri: Planlamada Çocuk Katılımının Öneminin Anlaşılması 

1970’li yıllardan başlayarak çocukların planlamaya katılımlarının önemi ve çocuk ile kamusal alan ilişkisi üzerine birçok yazı yayımlanmıştır.6 Bu yazılarda, kentsel alanların sorunlarını en iyi bilen kişilerin bu alanlarda yaşayan, oynayan, okula giden çocukların olduğu; bu nedenle bu sorunları tespit etmek için yine çocuklara danışılması gerektiği; çocukların beklentilerine ve ihtiyaçlarına karşılık veren, daha sürdürülebilir mahallelerin tasarlanması için önce çocukların beklentilerinin ve ihtiyaçlarının ne olduğunun anlaşılması gerektiği; çocukların planlama süreçlerine katılmasının, donanımlı ve gelecekte çevrelerini olumlu etkileyebilecek (örneğin tarihi değerleri koruyan ve yaşatan, mekansal çevrelerine ait sorunları kendi başlarına veya ortak olarak çözebilme yetisine sahip) bireyler oluşturmada araç olacağı; ve yine bu süreçler sayesinde çocuk ve mekan arasındaki fiziksel, sosyal ve psikolojik ilişkilerin/bağların güçleneceği, planlamada çocuk katılımının niçin önemli olduğu yapılan vurgulardan bazılarıdır.  

Katılımcı planlamanın öneminin giderek artması beraberinde yeni amaçları ve süreçleri getiren “çocuk dostu şehir” projelerinin oluşmasına zemin hazırlamıştır. 1994 yılında Louise Chawla, Lynch’in Şehirlerde Büyümek projesini katılımcı eylem araştırma yöntemlerini kullanarak tekrar hayata geçirmiştir. Projenin hayata geçirilmesine aracılık eden önemli bir etmen çocukların sadece fiziksel, sosyal, kültürel ve ekonomik ortamlara katılımının değil aynı zamanda politik süreçlere katılımının da önemli olduğunun altını çizen 1989 tarihli Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’dir. Diğer önemli gelişme ise 1992 yılındaki Birleşmiş Milletler Dünya ve Çevre Kalkınma Konferansı’nda çocukların sürdürülebilir gelişim stratejilerinde yer alması gerektiğinin altını çizen Yerel Gündem 21 programıdır. Bu bağlamda, Chawla’nın yeniden ele aldığı Şehirlerde Büyümek projesinin üç temel amacı çocukların mevcut kentleri nasıl deneyimlediklerini anlamak, çocuk ve gençlerle katılımcı kentsel planlama modelleri oluşturmak ve geçmiş ile yeni proje bulgularını karşılaştırmaktır.7 Çalışmalar, UNESCO ve çeşitli uluslararası ve ulusal kurumlarca desteklenmiş ve dünyanın farklı yerlerinden toplam 8 şehirde uygulanmıştır. Benzer bir proje günümüzde ABD, Colorado’da Growing Up Boulder (Boulder’ı Büyütmek) projesi ile devam etmektedir. 

1996 yılında İstanbul’da gerçekleşen Habitat II Konferansı’nda çocukların ve gençlerin yaşadıkları çevrelerden beklentilerinin dikkate alınması gerektiğini ve şehirlerin, kasabaların ve mahallelerin dönüşümünde çocukların  düşüncelerinden, yaratıcılıklarından ve fikirlerinden yararlanılması gerektiği belirtilmiştir. Konferans sonucundaki bir başka önemli gelişme Çocuk Dostu Şehirler İnisiyatifi’nin kuruluşudur. Çocukların haklarının korunması ve etkin uygulanması konusunda dünyanın farklı ülkelerinde çeşitli belediyeler “çocuk dostu şehir” olma konusunda adımlar atmaya başlamıştır.8 UNICEF’in Çocuk Dostu Şehirler hareketi, belediyelere, çevre, yönetişim ve sunulan hizmetler bağlamında bir kentsel alanın daha çocuk dostu bir yer haline nasıl gelebileceğine ilişkin bir çerçeve çizmeyi amaçlamıştır. Öncelikle bu amacı sağlamak için 2000 yılında İtalya, Floransa’da Çocuk Dostu Şehir Sekreterliği kurulmuştur. Sekreterlik iyi uygulama örneklerinin belgelenmesi ve öğrenilen bilginin paylaşılmasını da amaçlamıştır. 2008 yılında Rotterdam’da düzenlenen Çocuk Dostu Şehir Konferansı sonrası UNICEF yeni amacını, farklı ülkelerin, şehirlerin ve toplulukların ne kadar “çocuk dostu” olduklarını nasıl ölçtüklerini, çocuk dostu şehirlerin göstergelerinin ne olduğunu anlamaya çalışmak olarak belirlemiştir. Bu amaçla ABD, New York’ta Çocuk Dostu Şehir Araştırma İnisiyatifi hayata geçirilmiştir. 

Çocuk Dostu Şehir Nedir?

Çocuk dostu şehir kavramına ilişkin tek bir tanım veya bu tür şehirlerin nasıl olması gerektiğine ilişkin tek bir portre çizmek mümkün değildir.9 Bunun önemli bir nedeni şehirlerin, sosyal yapıları gibi hızlı dönüşümüdür. Yeni sosyal yapılar yeni tür mekanların oluşumunu talep etmektedir. Bu yüzden çocuk dostu şehirlerin nasıl yerler olması gerektiğine ilişkin tanımlar kültüre, coğrafyaya, ülkelerin ekonomik durumlarına ve zamana göre farklılaşabilmektedir. Örneğin Malone, yüksek gelirli ülkelerdeki çocuk dostu şehir girişimlerinin daha çok çevresel problemlerin çözümüne odaklandığını (örneğin çocukların okullara güvenle yürüyebilmesinin, kamusal alanlara ve doğaya rahatlıkla erişebilmesinin sağlanması), dar gelirli ülkelerde ise bu programların daha çok fakirliğin önlenmesi ve yiyeceğe erişim gibi elzem ihtiyaçların karşılanmasına yönelik olduğunu belirtmiştir.10 UNICEF, daha genel olarak bu tür şehirleri çocukların temel haklarının gözetildiği yerler olarak tanımlamıştır. Bu haklar şu şekilde sıralamıştır: Şehir hakkında alınan kararları etkileyebilme; istedikleri yerler hakkında fikirlerini beyan edebilme; aile, mahalle ve sosyal yaşama katılabilme; sağlık ve eğitim gibi temel ihtiyaçlardan faydalanabilme; temiz su içebilme ve altyapısı iyi olan yerlerde yaşayabilme; her tür şiddet, istismar ve tacizden korunma; sokakta kendi başlarına güvenle yürüyebilme; yeni arkadaşlarla tanışabilme ve oynama; bitkiler ve hayvanların olduğu yeşil alanlara erişebilme; kirlenmemiş bir çevrede yaşama; kültürel ve sosyal etkinliklere katılabilme; ve etnik, dini, ekonomik, cinsiyet ve fiziksel yapıları ne olursa olsun, yaşadıkları şehirlerdeki vatandaşların haklarına sahip olma ve her tür hizmete erişebilme.11

Türkiye Örneklerinden İzlenimler 

Fotoğraf: Yücel Can Severcan

1990’lı yıllarda çocuk dostu şehir projelerinin yaygınlaşmasıyla çocukların planlamaya daha etkin katılımı için pek çok yöntem denenmiş, bu yöntemlerin uygulanışına ve çocukların yöntemlere olan tepkilerine ilişkin bilgiler çeşitli yazılarda paylaşılmıştır.12 Ne var ki bu bilgilerin büyük çoğunluğu başta ABD, Kanada, İngiltere ve Avustralya gibi kuzey yarımküre ülkelerindeki araştırmalardan elde edilmiştir. Türkiye’de çocukların çocuk dostu şehir projelerinde kullanılan katılımcı yöntemlere ilişkin tepkilerine veya hangi yöntemin nasıl daha iyi sonuçlar verdiğine ilişkin kaynaklar sınırlıdır. 

Yazar, 2006 yılından bu yana Bodrum, İstanbul ve Ankara’da, çoğu ekonomik açıdan dezavantajlı grupların yaşadığı farklı tür mahallelerde 9-12 yaş grubu çocukların planlamaya katılımını konu alan çalışmalar yürütmüştür.13 Yazar bu çalışmalarda kullandığı yöntemleri üç ana başlıkta toplamıştır:

1) Çocuk-yer etkileşimlerini belgeleme üzerine kullanan yöntemler: Anketler, bellek haritası çizimleri, katılımcı fotoğraflama, aktivite günlükleri; küresel konum belirleme aletleri ile yapılan çalışmalar, haritalama, grup söyleşileri. 

2) Yerden öğrenimi amaçlayan etkinlikler: Kültürel geziler, odak gruplar, gruplar ile haritalama. 

3) Yerin planlanması ve tasarımını amaçlayan etkinlikler: Tasarla-yap atölyeleri (örneğin bahçe tasarımı ve inşası etkinlikleri, sokakta sanat çalışmaları), odak grup çalışmaları, dönüşüm önerileri üzerine kentsel tasarım atölyeleri ve vizyon-sorun-çözüm saptamaya yönelik planlama atölyeleri.

  • Anketler sayısal (nicel) verilerin kolayca elde edilmesini sağlamakta ancak nitel verilerin elde edilmesinde zayıf kalmaktadır.
  • Çocukların anketlere katılımını ve anketlerden güvenilir/sağlıklı veri elde etmeyi engelleyen en büyük sorun çocukların genel olarak yazmaktan hoşlanmamasıdır. Özellikle dezavantajlı bölgelerde 9-10 yaşlarında okuma ve yazma güçlüğü çeken çocuklara rastlamak mümkündür. Anket türü çalışmalar bu tür çocukların fikirlerini rahatça ifade etmelerine engel olmakta, uzun vadede çocukların katılımcı planlama çalışmalarına katılım isteklerini kırmaktadır.
  • Kısa, kolay anlaşılır ve açık uçlu soruların sorulmadığı veya en az mertebede tutulduğu anketlerin kullanımı anket çalışmalarında en iyi çözümü sunmaktadır.
  • Çocuklardan çizim yapmaları istenen etkinlikler, çizim yapabilen veya çizim yapmaktan hoşlanan çocukları katılım sürecinin içine çekebilirken, çizim yapmaktan hoşlanmayan veya iyi çizemediğini düşünen çocukları süreçten dışlamaktadır.14 Aynı amacı sağlamaya yönelik çocukların kendilerini farklı şekillerde ifade edebileceği ortamların sağlanması planlamada çocuk katılımını artırır.
  • Okumayı, çizmeyi ve yazmayı içeren yöntemlere oranla “dokunmayı” içeren yöntemlerin kullanılması (örneğin çıkartmaların, yapışkan notların, fotoğraf makinelerinin, maketlerin kullanıldığı çalışmalar) çocuklar tarafından genel olarak daha eğlenceli bulunmaktadır.15 
  • Çocukların kendilerini, plancılara “veri sağlayıcılar” olarak görmeye başlamaları, uzun vadede çalışmalara katılımlarını olumsuz etkilemektedir. Bu yüzden araştırmacıların, yerin belgelenmesini amaçlayan çalışmalara yerden ve başkalarından öğrenmeyi ve/veya planlamayı, tasarlamayı ve inşa etmeyi içeren çalışmaları entegre etmeleri daha başarılı uygulamaların çıkmasını sağlamaktadır.
  • Birden fazla yöntem içeren çalışmalarda yöntemlerin uygulama sırası çocukların sürece etkin katılımını artırmakta veya azaltmaktadır.16
  • Çocuk-yer ilişkilerinin belgelenmesinden yerden öğrenmeye, çocukların planlama süreçlerine katılımının sağlandığı her aşamada çocukların karşılarında araştırmacıların yanı sıra belediyede çalışan plancı ve üst düzey yöneticileri de görmeleri süreçlere etkin katılımlarını artırmaktadır.   

1- Key, E. (1909) The Century of the Child, New York: Knickerbocker.

2- Frank, K. I. (2006) “The potential of youth participation in planning”, Journal of Planning Literature, 20(4), s. 351-71.

3- A.g.y.

4- A.g.y.

5- Lynch, K. (Der., 1977) Growing up in cities: studies of the spatial environment of adolescence in Cracow, Melbourne, Mexico City, Salta, Toluca, and Warszawa, Cambridge, MA: MIT Press.

6- Bkz. Hart, R. (1979) Children’s Experience of Place,  New York: Irvington. Driskell, D. (2002) Creating Better Cities With Youth: A Manual for Participation, Londra: Unesco Publishing / Earthscan. Severcan, Y. C. (2015) “The effects of children’s participation in planning and design activities on their place attachment”, Journal of Architectural and Planning Research, 32(4), s. 271-93.

7- Chawla, L. (Der., 2002) Growing Up in an Urbanizing World, Londra: Unesco Publishing / Earthscan.

8- Riggio, E. ve Kilbane, T. (2000) “The international secretariat for child-friendly cities: a global network for urban children”, Environment and Urbanization, 12(2), s. 201-5.

9- Malone, K. (2017) “Child Friendly Cities: A Model of Planning for Sustainable Development”, Designing Cities With Children and Young People: Beyond Playgrounds and Skate Parks içinde der. K. Bishop ve L. Corkery, New York: Routledge.

10- A.g.y.

11- Innocenti Research Centre (2004) Building Child Friendly Cities: A Framework for Action, Floransa: UNICEF.

12- Örnek olarak bkz. Driskell, D. (2002) Creating Better Cities With Youth: A Manual for Participation,  Londra: Unesco Publishing / Earthscan. Barker J. ve Weller, S. (2003) “ ‘Is it fun?’ Developing children centred research methods”, International journal of sociology and social policy, 23(1/2), s. 33-58. Derr, V., Chawla, L., Mintzer, M., Cushing, D. F. ve Van Vliet, W., (2013) “A city for all citizens: Integrating children and youth from marginalized populations into city planning”, Buildings, 3(3), s. 482-505.

13- Bkz. Severcan, Y. C. (2012) “Children’s Attachment to Public Space in the Context of Urban Regeneration: Effects of Children’s Involvement in Planning and Design Activities”,  Basılmamış doktora tezi, University of Colorado Denver, Tasarım ve Doktora Programı. Severcan, Y. C. (2015)” The effects of children’s participation in planning and design activities on their place attachment”, Journal of Architectural and Planning Research, 32(4), s. 271-93. Severcan, Y. C. (2017) “Changing places, changing childhoods: Regenerations and children’s use of place in Istanbul”,  Urban Studies, DOI: 10.1177/0042098017711395.

14- Severcan, Y. C. (2012) a.g.y.

15- A.g.y.

16- Severcan, Y. C. (2015) a.g.y.

Çocuk ve Kent Araştırmalarının Başlangıcı

Sosyal bilimler alanında “çocuk” ve “kent” ilişkisini ele alan ilk yazınlar sanayi devrimi sonrasına rastlar. İnsan yerleşimlerinin ve yaşam biçimlerinin hızla dönüşümü, 20. yüzyılın başlarında sanayi devriminin etkilerinin yoğun gözlemlendiği Batı ülkelerinde sosyal reformcuların dikkatini çeker. Çocukların fabrikalarda çalışmaya, kalabalık konutlarda ve yabancılarla dolu, hijyenik olmayan çevrelerde yaşamaya başlaması dile getirilen sorunlardan birkaçıdır. 1909 yılında Ellen Key The Century of the Child (Çocuğun Yüzyılı) adlı kitabında işte tam da bu soruna odaklanır: 20. yüzyılda çocuklar, ebeveynlerinin çocukluğundan farklı bir çocukluk yaşamaktadır.1 19. yüzyılın ortalarından 20. yüzyılın başlarına kadar geçen süre zarfında Ebenezer Howard ve Robert Owen gibi plancı-sosyal reformcuların kentlerin sorunlarına olan temel yaklaşımları “kentlerden kaçış” olmuştur. Hayali kurulan yerleşimler başlarda genellikle çocukların tekrar güvenle yürüdüğü, geniş konutlarda yaşadığı, açık yeşil kamusal alanlarda vakit geçirdiği, tarım alanlarına rahatlıkla erişebildiği, kent merkezlerinden ve sorunlarından uzak, bahçeli banliyölerdir. Kırdan kentlere göçlerin, inşaat ve ulaşım sektöründeki atılımların hızla devam ettiği 1920’lerde ise Le Corbusier gibi plancı-mimarlar sayesinde bu bakış açısına “çocukların yüksek katlı yapılarda yaşadığı ve kenti ancak ebeveynleri sayesinde arabalarda deneyimleyebildiği” planlama yaklaşımı eklenir. Artan nüfus sonucunda oluşan barınma gibi temel ihtiyaçların karşılanamadığı şehirlerde ise çocuklar plansız, altyapısız gecekondu mahallelerinde yaşamlarını sürdürmeye başlamıştır. 

1919 ve 1970’li yıllar arasında “çocuk ve kent” çalışmalarını etkileyen iki küresel hareket gerçekleşmiştir: Çocuk hakları hareketi ve sürdürülebilir gelişim hareketi.2 İngiliz sosyal reformcu Englantyne Jebb 1919 yılında The International Save the Children Allience’ı (Uluslararası Çocuk Koruma İttifakı) kurarak, çocuk hakları üzerine beş maddelik bir bildiri yayımlar:

Katılımcı planlamanın öneminin giderek artması beraberinde yeni amaçları ve süreçleri getiren “çocuk dostu şehir” projelerinin oluşmasına zemin hazırlamıştır.

Her çocuğun yaşamaya, yiyeceğe erişime, kollanmaya ve korunmaya, sağlıklı gelişmeye ve sömürülmeden geçimini sağlamaya hakkı vardır. Bu beş madde, 1924 yılında yayımlanan ve bugün 1989 tarihli belgenin geçerli olduğu Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin temellerini oluşturan Cenova Deklarasyonu’nun içeriğini oluşturmuştur. Birleşmiş Milletler, bu beş maddeyi önce 1948, daha sonra sırasıyla 1959 ve 1989 yıllarında kabul etmiş ve geliştirmiştir. Sürdürülebilir gelişim hareketi ise 1970’li yılların başlarından itibaren her tür çevresel müdahalenin çocuklar üzerinde yansımalarının olduğu varsayımından hareketle çocukların gelecek nesillerin mirasçıları olduğu yaklaşımını benimsemiştir.3 Her iki küresel hareket de çocukların güçlü birer birey olması ve gelecekte daha sağlıklı, güvenli ve mutlu ortamlarda yaşamasının  araçları olarak çocukların planlama ve karar verme süreçlerine katılımının önemine işaret eder.4

Planlama disiplini, 1970’li yıllara gelindiğinde çocuk hakları ve sürdürülebilir gelişim hareketinden etkilenmiştir. Çocuk ve kentsel planlama üzerine ilk çalışmalar UNESCO’nun desteğiyle Amerikalı plancı ve kentsel tasarımcı Kevin Lynch tarafından Growing Up in Cities (Şehirlerde Büyümek) projesi ile başlatılmıştır. Lynch’in dört ülkede yürüttüğü çalışmalar, gelişmekte olan dünya ülkelerinde çocukların çevrelerinden nasıl etkilendiklerini ve onu nasıl algıladıklarını belgelemeyi amaçlamıştır.5

Çocuk Dostu Şehir Girişimleri: Planlamada Çocuk Katılımının Öneminin Anlaşılması 

1970’li yıllardan başlayarak çocukların planlamaya katılımlarının önemi ve çocuk ile kamusal alan ilişkisi üzerine birçok yazı yayımlanmıştır.6 Bu yazılarda, kentsel alanların sorunlarını en iyi bilen kişilerin bu alanlarda yaşayan, oynayan, okula giden çocukların olduğu; bu nedenle bu sorunları tespit etmek için yine çocuklara danışılması gerektiği; çocukların beklentilerine ve ihtiyaçlarına karşılık veren, daha sürdürülebilir mahallelerin tasarlanması için önce çocukların beklentilerinin ve ihtiyaçlarının ne olduğunun anlaşılması gerektiği; çocukların planlama süreçlerine katılmasının, donanımlı ve gelecekte çevrelerini olumlu etkileyebilecek (örneğin tarihi değerleri koruyan ve yaşatan, mekansal çevrelerine ait sorunları kendi başlarına veya ortak olarak çözebilme yetisine sahip) bireyler oluşturmada araç olacağı; ve yine bu süreçler sayesinde çocuk ve mekan arasındaki fiziksel, sosyal ve psikolojik ilişkilerin/bağların güçleneceği, planlamada çocuk katılımının niçin önemli olduğu yapılan vurgulardan bazılarıdır.  

Katılımcı planlamanın öneminin giderek artması beraberinde yeni amaçları ve süreçleri getiren “çocuk dostu şehir” projelerinin oluşmasına zemin hazırlamıştır. 1994 yılında Louise Chawla, Lynch’in Şehirlerde Büyümek projesini katılımcı eylem araştırma yöntemlerini kullanarak tekrar hayata geçirmiştir. Projenin hayata geçirilmesine aracılık eden önemli bir etmen çocukların sadece fiziksel, sosyal, kültürel ve ekonomik ortamlara katılımının değil aynı zamanda politik süreçlere katılımının da önemli olduğunun altını çizen 1989 tarihli Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’dir. Diğer önemli gelişme ise 1992 yılındaki Birleşmiş Milletler Dünya ve Çevre Kalkınma Konferansı’nda çocukların sürdürülebilir gelişim stratejilerinde yer alması gerektiğinin altını çizen Yerel Gündem 21 programıdır. Bu bağlamda, Chawla’nın yeniden ele aldığı Şehirlerde Büyümek projesinin üç temel amacı çocukların mevcut kentleri nasıl deneyimlediklerini anlamak, çocuk ve gençlerle katılımcı kentsel planlama modelleri oluşturmak ve geçmiş ile yeni proje bulgularını karşılaştırmaktır.7 Çalışmalar, UNESCO ve çeşitli uluslararası ve ulusal kurumlarca desteklenmiş ve dünyanın farklı yerlerinden toplam 8 şehirde uygulanmıştır. Benzer bir proje günümüzde ABD, Colorado’da Growing Up Boulder (Boulder’ı Büyütmek) projesi ile devam etmektedir. 

1996 yılında İstanbul’da gerçekleşen Habitat II Konferansı’nda çocukların ve gençlerin yaşadıkları çevrelerden beklentilerinin dikkate alınması gerektiğini ve şehirlerin, kasabaların ve mahallelerin dönüşümünde çocukların  düşüncelerinden, yaratıcılıklarından ve fikirlerinden yararlanılması gerektiği belirtilmiştir. Konferans sonucundaki bir başka önemli gelişme Çocuk Dostu Şehirler İnisiyatifi’nin kuruluşudur. Çocukların haklarının korunması ve etkin uygulanması konusunda dünyanın farklı ülkelerinde çeşitli belediyeler “çocuk dostu şehir” olma konusunda adımlar atmaya başlamıştır.8 UNICEF’in Çocuk Dostu Şehirler hareketi, belediyelere, çevre, yönetişim ve sunulan hizmetler bağlamında bir kentsel alanın daha çocuk dostu bir yer haline nasıl gelebileceğine ilişkin bir çerçeve çizmeyi amaçlamıştır. Öncelikle bu amacı sağlamak için 2000 yılında İtalya, Floransa’da Çocuk Dostu Şehir Sekreterliği kurulmuştur. Sekreterlik iyi uygulama örneklerinin belgelenmesi ve öğrenilen bilginin paylaşılmasını da amaçlamıştır. 2008 yılında Rotterdam’da düzenlenen Çocuk Dostu Şehir Konferansı sonrası UNICEF yeni amacını, farklı ülkelerin, şehirlerin ve toplulukların ne kadar “çocuk dostu” olduklarını nasıl ölçtüklerini, çocuk dostu şehirlerin göstergelerinin ne olduğunu anlamaya çalışmak olarak belirlemiştir. Bu amaçla ABD, New York’ta Çocuk Dostu Şehir Araştırma İnisiyatifi hayata geçirilmiştir. 

Çocuk Dostu Şehir Nedir?

Çocuk dostu şehir kavramına ilişkin tek bir tanım veya bu tür şehirlerin nasıl olması gerektiğine ilişkin tek bir portre çizmek mümkün değildir.9 Bunun önemli bir nedeni şehirlerin, sosyal yapıları gibi hızlı dönüşümüdür. Yeni sosyal yapılar yeni tür mekanların oluşumunu talep etmektedir. Bu yüzden çocuk dostu şehirlerin nasıl yerler olması gerektiğine ilişkin tanımlar kültüre, coğrafyaya, ülkelerin ekonomik durumlarına ve zamana göre farklılaşabilmektedir. Örneğin Malone, yüksek gelirli ülkelerdeki çocuk dostu şehir girişimlerinin daha çok çevresel problemlerin çözümüne odaklandığını (örneğin çocukların okullara güvenle yürüyebilmesinin, kamusal alanlara ve doğaya rahatlıkla erişebilmesinin sağlanması), dar gelirli ülkelerde ise bu programların daha çok fakirliğin önlenmesi ve yiyeceğe erişim gibi elzem ihtiyaçların karşılanmasına yönelik olduğunu belirtmiştir.10 UNICEF, daha genel olarak bu tür şehirleri çocukların temel haklarının gözetildiği yerler olarak tanımlamıştır. Bu haklar şu şekilde sıralamıştır: Şehir hakkında alınan kararları etkileyebilme; istedikleri yerler hakkında fikirlerini beyan edebilme; aile, mahalle ve sosyal yaşama katılabilme; sağlık ve eğitim gibi temel ihtiyaçlardan faydalanabilme; temiz su içebilme ve altyapısı iyi olan yerlerde yaşayabilme; her tür şiddet, istismar ve tacizden korunma; sokakta kendi başlarına güvenle yürüyebilme; yeni arkadaşlarla tanışabilme ve oynama; bitkiler ve hayvanların olduğu yeşil alanlara erişebilme; kirlenmemiş bir çevrede yaşama; kültürel ve sosyal etkinliklere katılabilme; ve etnik, dini, ekonomik, cinsiyet ve fiziksel yapıları ne olursa olsun, yaşadıkları şehirlerdeki vatandaşların haklarına sahip olma ve her tür hizmete erişebilme.11

Türkiye Örneklerinden İzlenimler 

Fotoğraf: Yücel Can Severcan

1990’lı yıllarda çocuk dostu şehir projelerinin yaygınlaşmasıyla çocukların planlamaya daha etkin katılımı için pek çok yöntem denenmiş, bu yöntemlerin uygulanışına ve çocukların yöntemlere olan tepkilerine ilişkin bilgiler çeşitli yazılarda paylaşılmıştır.12 Ne var ki bu bilgilerin büyük çoğunluğu başta ABD, Kanada, İngiltere ve Avustralya gibi kuzey yarımküre ülkelerindeki araştırmalardan elde edilmiştir. Türkiye’de çocukların çocuk dostu şehir projelerinde kullanılan katılımcı yöntemlere ilişkin tepkilerine veya hangi yöntemin nasıl daha iyi sonuçlar verdiğine ilişkin kaynaklar sınırlıdır. 

Yazar, 2006 yılından bu yana Bodrum, İstanbul ve Ankara’da, çoğu ekonomik açıdan dezavantajlı grupların yaşadığı farklı tür mahallelerde 9-12 yaş grubu çocukların planlamaya katılımını konu alan çalışmalar yürütmüştür.13 Yazar bu çalışmalarda kullandığı yöntemleri üç ana başlıkta toplamıştır:

1) Çocuk-yer etkileşimlerini belgeleme üzerine kullanan yöntemler: Anketler, bellek haritası çizimleri, katılımcı fotoğraflama, aktivite günlükleri; küresel konum belirleme aletleri ile yapılan çalışmalar, haritalama, grup söyleşileri. 

2) Yerden öğrenimi amaçlayan etkinlikler: Kültürel geziler, odak gruplar, gruplar ile haritalama. 

3) Yerin planlanması ve tasarımını amaçlayan etkinlikler: Tasarla-yap atölyeleri (örneğin bahçe tasarımı ve inşası etkinlikleri, sokakta sanat çalışmaları), odak grup çalışmaları, dönüşüm önerileri üzerine kentsel tasarım atölyeleri ve vizyon-sorun-çözüm saptamaya yönelik planlama atölyeleri.

  • Anketler sayısal (nicel) verilerin kolayca elde edilmesini sağlamakta ancak nitel verilerin elde edilmesinde zayıf kalmaktadır.
  • Çocukların anketlere katılımını ve anketlerden güvenilir/sağlıklı veri elde etmeyi engelleyen en büyük sorun çocukların genel olarak yazmaktan hoşlanmamasıdır. Özellikle dezavantajlı bölgelerde 9-10 yaşlarında okuma ve yazma güçlüğü çeken çocuklara rastlamak mümkündür. Anket türü çalışmalar bu tür çocukların fikirlerini rahatça ifade etmelerine engel olmakta, uzun vadede çocukların katılımcı planlama çalışmalarına katılım isteklerini kırmaktadır.
  • Kısa, kolay anlaşılır ve açık uçlu soruların sorulmadığı veya en az mertebede tutulduğu anketlerin kullanımı anket çalışmalarında en iyi çözümü sunmaktadır.
  • Çocuklardan çizim yapmaları istenen etkinlikler, çizim yapabilen veya çizim yapmaktan hoşlanan çocukları katılım sürecinin içine çekebilirken, çizim yapmaktan hoşlanmayan veya iyi çizemediğini düşünen çocukları süreçten dışlamaktadır.14 Aynı amacı sağlamaya yönelik çocukların kendilerini farklı şekillerde ifade edebileceği ortamların sağlanması planlamada çocuk katılımını artırır.
  • Okumayı, çizmeyi ve yazmayı içeren yöntemlere oranla “dokunmayı” içeren yöntemlerin kullanılması (örneğin çıkartmaların, yapışkan notların, fotoğraf makinelerinin, maketlerin kullanıldığı çalışmalar) çocuklar tarafından genel olarak daha eğlenceli bulunmaktadır.15 
  • Çocukların kendilerini, plancılara “veri sağlayıcılar” olarak görmeye başlamaları, uzun vadede çalışmalara katılımlarını olumsuz etkilemektedir. Bu yüzden araştırmacıların, yerin belgelenmesini amaçlayan çalışmalara yerden ve başkalarından öğrenmeyi ve/veya planlamayı, tasarlamayı ve inşa etmeyi içeren çalışmaları entegre etmeleri daha başarılı uygulamaların çıkmasını sağlamaktadır.
  • Birden fazla yöntem içeren çalışmalarda yöntemlerin uygulama sırası çocukların sürece etkin katılımını artırmakta veya azaltmaktadır.16
  • Çocuk-yer ilişkilerinin belgelenmesinden yerden öğrenmeye, çocukların planlama süreçlerine katılımının sağlandığı her aşamada çocukların karşılarında araştırmacıların yanı sıra belediyede çalışan plancı ve üst düzey yöneticileri de görmeleri süreçlere etkin katılımlarını artırmaktadır.   

1- Key, E. (1909) The Century of the Child, New York: Knickerbocker.

2- Frank, K. I. (2006) “The potential of youth participation in planning”, Journal of Planning Literature, 20(4), s. 351-71.

3- A.g.y.

4- A.g.y.

5- Lynch, K. (Der., 1977) Growing up in cities: studies of the spatial environment of adolescence in Cracow, Melbourne, Mexico City, Salta, Toluca, and Warszawa, Cambridge, MA: MIT Press.

6- Bkz. Hart, R. (1979) Children’s Experience of Place,  New York: Irvington. Driskell, D. (2002) Creating Better Cities With Youth: A Manual for Participation, Londra: Unesco Publishing / Earthscan. Severcan, Y. C. (2015) “The effects of children’s participation in planning and design activities on their place attachment”, Journal of Architectural and Planning Research, 32(4), s. 271-93.

7- Chawla, L. (Der., 2002) Growing Up in an Urbanizing World, Londra: Unesco Publishing / Earthscan.

8- Riggio, E. ve Kilbane, T. (2000) “The international secretariat for child-friendly cities: a global network for urban children”, Environment and Urbanization, 12(2), s. 201-5.

9- Malone, K. (2017) “Child Friendly Cities: A Model of Planning for Sustainable Development”, Designing Cities With Children and Young People: Beyond Playgrounds and Skate Parks içinde der. K. Bishop ve L. Corkery, New York: Routledge.

10- A.g.y.

11- Innocenti Research Centre (2004) Building Child Friendly Cities: A Framework for Action, Floransa: UNICEF.

12- Örnek olarak bkz. Driskell, D. (2002) Creating Better Cities With Youth: A Manual for Participation,  Londra: Unesco Publishing / Earthscan. Barker J. ve Weller, S. (2003) “ ‘Is it fun?’ Developing children centred research methods”, International journal of sociology and social policy, 23(1/2), s. 33-58. Derr, V., Chawla, L., Mintzer, M., Cushing, D. F. ve Van Vliet, W., (2013) “A city for all citizens: Integrating children and youth from marginalized populations into city planning”, Buildings, 3(3), s. 482-505.

13- Bkz. Severcan, Y. C. (2012) “Children’s Attachment to Public Space in the Context of Urban Regeneration: Effects of Children’s Involvement in Planning and Design Activities”,  Basılmamış doktora tezi, University of Colorado Denver, Tasarım ve Doktora Programı. Severcan, Y. C. (2015)” The effects of children’s participation in planning and design activities on their place attachment”, Journal of Architectural and Planning Research, 32(4), s. 271-93. Severcan, Y. C. (2017) “Changing places, changing childhoods: Regenerations and children’s use of place in Istanbul”,  Urban Studies, DOI: 10.1177/0042098017711395.

14- Severcan, Y. C. (2012) a.g.y.

15- A.g.y.

16- Severcan, Y. C. (2015) a.g.y.

DÖN