Türkiye, Birleşmiş Milletler Genel Merkezi’nde 29–30 Eylül 1989 tarihlerinde düzenlenen Çocuklar İçin Dünya Zirvesi’nde ilk kez imzaya açılan Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni, Cumhurbaşkanı düzeyinde imzalayarak, ilk imzalayan devletler arasına girmiş bir ülkedir. Ancak, bu sözleşmeyi imzalayan birçok ülke gibi ülkemiz, pratik anlamda çocuk karnesi çok da iyi görünmeyen bir yapıdadır. Bunun birçok nedeni olmakla birlikte en önemli etkenlerden biri yetişkin dünyasının çocukluğu anlamlandırışıdır. Çocukluk çabuk geçecek, geçici ve arızi bir durum olarak algılanırsa ve çocuk yarım, eksik bir insan, gelişmesi gereken bir varlık olarak görülmeye devam edilirse, her tür durumda edilgen ve istismara da açık bir nesneye dönüşebilir. Oysa, çocuğun kendi özgün dünyasıyla apayrı bir varlık olduğu ve bu varlıktan öğreneceğimiz çok şey olduğu, dünyamıza yaratıcı katkılar sunacağı düşüncesinin yanı sıra bir üst adım olarak, ortak bir dünyamız olduğunu fark etmek ve ona, kendi yaşamı içinde aktör olma fırsatı sunup içinde yaşadığı topluma katkı vermesini sağlayarak sağlıklı bir gelecek inşa etmesinin yolunu açmak mümkündür. Çocuğun dünyasının biz yetişkinlere de sunacağı hazineden habersiz merkezi ve yerel bakışlar; ülke çapında kapsamlı ve gerçek sorunlara temas eden politika üretil(e)memesinin önemli bir sebebidir.1 

Türkiye’nin kamu hukukuna bakıldığında, hukuk sistemimizde çocuğun ve çocuk haklarının korunmasıyla ilgili kurallar pek çok farklı kanunda bulunmaktadır. 1982 Anayasası’nın 41., 42., 50., 56., 58., 61. ve 62. maddelerinde çocuk haklarını özel olarak koruyan hükümler bulunmaktadır. Bu maddelerin dışında, Anayasa’nın kişi hakları ve ödevleri bölümünde yer alan haklardan çocuklar da yararlanırlar. Ceza ve Ceza Muhakemesi kanunları ile çocuklar mağdur, sanık ve  hükümlü olarak korunmaktadırlar. Çalışma yaşamında çocukların istismara karşı korunmasına ilişkin kurallar iş kanununda bulunmaktadır. Çocukların eğitim hakkını düzenleyen kurallar ise eğitime ilişkin kanunlarda yer almaktadır (Millî Eğitim Temel Kanunu, İlköğretim ve Eğitim Kanunu, Meslekî Eğitim Kanunu gibi).2 Yani kısacası kamu hukukunda çocuğa özel vurgular mevcuttur. 

Çocukların mekanı dediğimizde aklımıza sadece “çocuk parkları” gelmektedir. Bu da aslında çocukların ne kadar mekansız kaldığının bir göstergesidir.

Yerel yönetimler hukukunun büyük bir kısmında “çocuk” kelime olarak bile geçmemektedir.3 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 14. maddesinde “Büyükşehir belediyeleri ile nüfusu 100.000’in üzerindeki belediyeler, kadınlar ve çocuklar için konukevleri açmak zorundadır. Diğer belediyeler de mali durumları ve hizmet önceliklerini değerlendirerek kadınlar ve çocuklar için konukevleri açabilirler” ifadesi yer almaktadır. Yine aynı kanunun 77. maddesinde4 “Belediye; sağlık, eğitim, spor, çevre, sosyal hizmet ve yardım, kütüphane, park, trafik ve kültür hizmetleriyle yaşlılara, kadın ve çocuklara, engellilere, yoksul ve düşkünlere yönelik hizmetlerin yapılmasında beldede dayanışma ve katılımı sağlamak, hizmetlerde etkinlik, tasarruf ve verimliliği artırmak amacıyla gönüllü kişilerin katılımına yönelik programlar uygular” denilmektedir. Bu madde, belediyeleri çocuk konusunda bağlayıcı bir hükme sahip görünmemektedir ve çocuk konusunu hem katılım hem de gönüllülük ilkesiyle bağdaştırmış görünse de, çocuk oldukça edilgen yapıda görülmektedir. Belki bu nedenle bu madde belediyeler tarafından bağlayıcı görünmemiş durumdadır. 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu Madde 7- v bendinde büyükşehir belediyeleri görevleri arasında “Sağlık merkezleri, hastaneler, gezici sağlık üniteleri ile yetişkinler, yaşlılar, engelliler, kadınlar, gençler ve çocuklara yönelik her türlü sosyal ve kültürel hizmetleri yürütmek, geliştirmek ve bu amaçla sosyal tesisler kurmak, meslek ve beceri kazandırma kursları açmak, işletmek veya işlettirmek, bu hizmetleri yürütürken üniversiteler, yüksek okullar, meslek liseleri, kamu kuruluşları ve sivil toplum örgütleri ile işbirliği yapmak” ifadeleri bulunmaktadır. 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 18. Maddesi’nde ise, çocuk konusu, “çocuk bahçesi” olarak küçük bir detay halinde yer almaktadır. 2985 sayılı Toplu Konut Kanunu’nda da benzer şekilde çocuk parkı detayında çocuk konusuna değinme söz konusudur. Yani genel olarak yerel yönetimlerle ilgili mevzuatta çocuk konusu özel önem gerektiren bir konu olarak ele alınmamakta, bununla ilgili temel ve net bir sorumluluk da yüklenmiş görünmemektedir. Çocuğun katılım hakkına ise hiç değinilmemektedir. Oysa, yerele ve dolayısıyla çocuğa da en yakın ve çocuğun ihtiyaçlarını ve motivasyonunu görecek, iletişimi sağlayacak kurumlar yerel yönetim birimleridir. 

Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Yerel Yönetimler, Katılımcılık ve Kentsel Yönetim Komisyonu’nun 2009 yılında hazırladığı bir raporda, “çocukların katılımının” sorunlu alanlardan biri olduğu tespit edilmiş ve bu katılımın sağlanması için “bilimsel bir modelleme çalışmasının yapılması” hedefi ortaya konmuştur. Bu hedefi sağlayacak kuruluşlar olarak da Gençlik ve Spor Müdürlüğü ile üniversiteler ilgili görülmüştür.5 Yerel yönetimlere yönelik çalışmalar yapan bir komisyon dahi yerel yönetimleri çocuk katılımı konusunda etkin kurumlar olarak görmemektedir. Diğer yandan, 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 13. maddesinde katılım konusunda genel bir yasal zemin bulunmaktadır.6 Yerel yönetimlere yasal anlamda da çocuklar özelinde sorumluluklar verilmeli ve bu konuya özel bütçe de tayin edilmelidir. 

Yerel yönetimlerin çocuğa bakışı, belediyelerin stratejik planları irdelenerek de görülebilir. Belediyelerin hazırlamış oldukları stratejik planların bir anlamda belediyelerin karneleri olduğunu söylemek mümkündür. Stratejik planlamada en önemli unsurlardan biri, katılım boyutudur. Belediye ile birlikte, sorumluluk alanındaki tüm sivil toplum kuruluşlarının temsilinin olması ve tüm sosyal grupların temsil edilmesi, katılım sağlaması sürecin sağlıklı ilerlemesi için şarttır. Stratejik planların halkın tüm kesiminin katılımıyla ve yine halkın tüm kesimine hitap etmesiyle verimli bir hal aldığı da kesindir. İstanbul’daki 39 ilçe ve 1 büyükşehir belediyesinin hazırladığı 2006-2009, 2010-2014 ve son olarak 2015-2019 olmak üzere 3 adet stratejik plan, çocuklara yönelik hizmetleri açısından içerik analizi yöntemi ile incelenmiştir.7 Ve bu stratejik planlarda çocuk konusuna yönelik nelerin ele alındığına bakıldığında, “çocuğa uygun aktivite ve eğitimler” konusunda yığılma olduğu görülmektedir. Yerel yönetimlerin bu alanda çoğunlukla birbirlerine benzeyen kurslar, eğitimler (beceri, kültür, sanat ve spor alanlarında), kamplar, festival vb. etkinlikler gibi biraz dağınık çalışmaları bulunmaktadır. Bunlar, tek elden (yönetimden) çıkmayan ve gerçek ihtiyaç tespitine pek yanaşmayan ama alanda ciddi talep gören hizmetlerdir.

İkinci beklenen (aranan) alansa, “çocuğa uygun fiziksel yaşam çevresi oluşturma” konusudur. Maalesef bu konuda yerel yönetimlerin vizyonu çok yetersizdir. Çünkü çocukların mekanı dediğimizde stratejik planlarda görüldüğü üzere aklımıza sadece “çocuk parkları” gelmektedir. Çocuk parkları metrekaresi, donanımı ve bütçesi yer almaktadır. Bu da aslında çocukların ne kadar mekansız kaldığının bir göstergesidir. Çocuğun yeniden aidiyet bilincine kavuşması için ev, yakın çevresi (sokak dokusu) ve şehrin bütünü ile ilişkisini kuracak araçlara acilen sahip olması gerekmekte ve yaya dostu, çocuk dostu ve çocuğun katılımcı olduğu yeni yaşam mekanlarının tasarlanması gerekmektedir. Çocuk, oyunla yetişkin dünyasını keşfeder ve oyunla kendine yepyeni ortamlar kurar. Çocuğun dünyasında oyun, yetişkinin dünyasındaki iş, aile vb. önemli ne varsa onların bütününü kapsar. Bu nedenle merkezi veya yerel yönetimler nezdindeki her tür çocuk politikası kurgusunda çocuk-oyun ikilisinin ayrılmazlığı önemle ele alınmalıdır. Çocuğun oyunla ilişkisi ne kadar sağlıklı kurulursa o kadar sağlıklı bir bugün ve o kadar sağlıklı bir gelecek inşa edilebilir. 

Fotoğraf: cocukmeclisi.ibb.istanbul/

Üçüncü alansa, çocuğu katılımcı yapacak her tür çalışma konusunda, yerel yönetimlerin durumu konusudur. Bu alanda da belediyeler çok zayıf durumdadır. Çoğunda katılımcı mekanizmalar yetişkinlere de kapalı olduğu için çocuk zaten ayrı bir grup olarak ele alınmamaktadır. Çocuk meclisleri, yerel yönetimler bünyesinde kent konseylerinin altında çocuk katılımının cisimleşmiş hali olarak önümüze çıkan bir platformdur. Türkiye’de sayıları çok olmasa da bazı belediyelerde çocuk meclisleri (çoğu pasif olmak üzere) bulunmaktadır. 2017 yılı itibariyle ülkemizde 1397 belediye bulunmaktadır. Bu sayıdan sadece 190’ında (2014 rakamlarına göre) kent konseyi bulunmaktadır.8 190 kent konseyinin 130’unda çocuk meclisinin bulunduğu görülmektedir. İlk olarak mevcut çocuk meclislerinin oluşum aşamasında ciddi sıkıntılar bulunmaktadır. Çocuk meclislerinin yönetmelikleri çocuğa hitap etmemekte, çocuğun kendisi bu konuda fikir beyan edememekte ve meclis üyesi olacak çocuklar MEB tarafından okul meclislerinden talep edildiği için coğrafi eşitlik (mahalle bazlı) olamamakta, engelli, yoksul, göçmen, içe kapanık ve özel eğitim ihtiyacı olan çocuklara erişmek mümkün olamamaktadır. Okul meclislerinden genellikle meclis başkanları çocuk meclislerine katılmaktadır. Yönetmelikler, çocuk meclislerinin kararlarının belediye meclisi için bağlayıcı olacağı konusunda da herhangi bir şey belirtmemektedir. Yani çocukların kararlarının ne işe yarayacağı, ne gibi etkileri olacağı belirsiz durumdadır. Böylece çocuk meclisleri yoluyla kararları bağlayıcı olmayan sembolik bir çocuk katılımı gözlenmektedir. Çocuk meclisleri çoğu yerel yönetim için çocuğa dair yaptıkları faaliyetleri yasal bir zeminde göstermek için araçsal bir önem taşımaktadır. İstanbul’da toplam 15 adet çocuk meclisi bulunmaktadır, bunların yaklaşık 3-4 tanesinin kuruluşu eskidir ve bugün artık işlemeyen ama web sayfalarında kalan meclislerdir. Çocuk meclisi kurmak üzere yeni yeni çalışma başlatan 3-4 belediye de vardır. Mevcut meclislerin çoğu oldukça pasif konumdadır ve çocuklar bu meclislerde tek başlarına bir aktivite üreterek bunu uygulamaktan mahrum durumdadırlar. Sembolik katılım basamağında, yetişkinlerin kurguladıkları göstermelik birkaç etkinlikte boy göstermek dışında bir faaliyetleri de görünmemektedir. Çocuk meclisi hedefleyen ya da oluşturanların çoğunun da çocuk meclislerine katılım, işlevlerinin aktif olması gibi konularda bilgisiz ve yetersiz olduğu görülmektedir. Göstermelik çocuk meclislerinin varlığı, konunun yeniden ele alınması için aciliyet arz ettiğini göstermektedir.

Çocuk meclisleri, kararları bağlayıcı olmayan sembolik bir çocuk katılımına dönüşmektedir.

Çocuğun kente katılımı konusunu mahalle ve hatta sokak düzeyinden başlayarak tartışmaya girmek en doğrusudur. Sokakların yeniden insani boyuta bürünmesi, insana teslim edilmesi ve çocukla dolması, çocuk katılımı konusunun altyapısını oluşturacaktır. Bugün sokaklar neredeyse çocuklara yasaktır, çünkü kentlerin en ara, en kör sokakları bile otomobile teslim edilmiş durumdadır. Çocuklar yine de, sokağa ihtiyaç duydukları için onu yeniden ele geçirmenin mücadelesini vermektedir. Mekanı ve toplumsal hayatı politikaları ve sunduğu hizmetlerle ciddi biçimde etkileyen kurumlar olarak yerel yönetimlerin çocuk konusuna özel çaba göstermesi ve bütüncül çalışmalar üretmesi ama tüm süreci de çocuk desteği ile sürdürmesine ihtiyaç vardır. 


1- Çakırer Özservet, Yasemin (2016a) “Çocuklar İçin Katılımcı Yerel Yönetimler”, Çocuk Katılımı içinde, ed. Ercüment Erbay, Ankara: Nobel, s. 91-128.

2- Akyüz, Emine (2015) Çocuk Hukuku Çocukların Hakları ve Korunması, Ankara: Pegem Akademi, www.pegem.net/dosyalar/dokuman/30102015102719çocuk%20hukuku%20baskı-2%202.pdf (Erişim tarihi: 17 Haziran 2015)

3- On Dört İlde Büyükşehir Belediyesi Ve Yirmi Yedi İlçe Kurulması İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, Gecekondu Kanunu, Kat Mülkiyeti Kanunu, Mahalli İdare Birlikleri Kanunu, Kadastro Kanunu gibi.

4- İl Özel İdaresi Kanunu’nda aynı madde Madde 65’le aynı ifadelerle yer almaktadır.

5- Bayındırlık ve İskan Bakanlığı (2009) “Yerel Yönetimler, Katılımcılık ve Kentsel Yönetim Komisyonu Raporu”, No 10, Kentleşme Şurası.

6- Belediye Kanunu www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.5393.pdf (Erişim tarihi: 17 Haziran 2015)

7- Çakırer Özservet, Yasemin (2016b) “İstanbul Bütününde Yerel Yönetimlerin Stratejik Planlama Anlayışının Çocuk Üzerinden İrdelenmesi”,  II. Uluslararası Kent Araştırmaları Kongresi Bildiriler Kitabı:  Küresel ve Yerel Arasında Kentler içinde, ed. Şerife Geniş, Emir Osmanoğlu, Ankara: Adamor, s. 786-817.

8- Dolu, T. (2014) “Katılımcı Yerel Yönetimler ve Kent Konseyleri”, Katılımcı Yerel Yönetim içinde, der. İ. İzci, İstanbul: Kalkedon.

Türkiye, Birleşmiş Milletler Genel Merkezi’nde 29–30 Eylül 1989 tarihlerinde düzenlenen Çocuklar İçin Dünya Zirvesi’nde ilk kez imzaya açılan Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni, Cumhurbaşkanı düzeyinde imzalayarak, ilk imzalayan devletler arasına girmiş bir ülkedir. Ancak, bu sözleşmeyi imzalayan birçok ülke gibi ülkemiz, pratik anlamda çocuk karnesi çok da iyi görünmeyen bir yapıdadır. Bunun birçok nedeni olmakla birlikte en önemli etkenlerden biri yetişkin dünyasının çocukluğu anlamlandırışıdır. Çocukluk çabuk geçecek, geçici ve arızi bir durum olarak algılanırsa ve çocuk yarım, eksik bir insan, gelişmesi gereken bir varlık olarak görülmeye devam edilirse, her tür durumda edilgen ve istismara da açık bir nesneye dönüşebilir. Oysa, çocuğun kendi özgün dünyasıyla apayrı bir varlık olduğu ve bu varlıktan öğreneceğimiz çok şey olduğu, dünyamıza yaratıcı katkılar sunacağı düşüncesinin yanı sıra bir üst adım olarak, ortak bir dünyamız olduğunu fark etmek ve ona, kendi yaşamı içinde aktör olma fırsatı sunup içinde yaşadığı topluma katkı vermesini sağlayarak sağlıklı bir gelecek inşa etmesinin yolunu açmak mümkündür. Çocuğun dünyasının biz yetişkinlere de sunacağı hazineden habersiz merkezi ve yerel bakışlar; ülke çapında kapsamlı ve gerçek sorunlara temas eden politika üretil(e)memesinin önemli bir sebebidir.1 

Türkiye’nin kamu hukukuna bakıldığında, hukuk sistemimizde çocuğun ve çocuk haklarının korunmasıyla ilgili kurallar pek çok farklı kanunda bulunmaktadır. 1982 Anayasası’nın 41., 42., 50., 56., 58., 61. ve 62. maddelerinde çocuk haklarını özel olarak koruyan hükümler bulunmaktadır. Bu maddelerin dışında, Anayasa’nın kişi hakları ve ödevleri bölümünde yer alan haklardan çocuklar da yararlanırlar. Ceza ve Ceza Muhakemesi kanunları ile çocuklar mağdur, sanık ve  hükümlü olarak korunmaktadırlar. Çalışma yaşamında çocukların istismara karşı korunmasına ilişkin kurallar iş kanununda bulunmaktadır. Çocukların eğitim hakkını düzenleyen kurallar ise eğitime ilişkin kanunlarda yer almaktadır (Millî Eğitim Temel Kanunu, İlköğretim ve Eğitim Kanunu, Meslekî Eğitim Kanunu gibi).2 Yani kısacası kamu hukukunda çocuğa özel vurgular mevcuttur. 

Çocukların mekanı dediğimizde aklımıza sadece “çocuk parkları” gelmektedir. Bu da aslında çocukların ne kadar mekansız kaldığının bir göstergesidir.

Yerel yönetimler hukukunun büyük bir kısmında “çocuk” kelime olarak bile geçmemektedir.3 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 14. maddesinde “Büyükşehir belediyeleri ile nüfusu 100.000’in üzerindeki belediyeler, kadınlar ve çocuklar için konukevleri açmak zorundadır. Diğer belediyeler de mali durumları ve hizmet önceliklerini değerlendirerek kadınlar ve çocuklar için konukevleri açabilirler” ifadesi yer almaktadır. Yine aynı kanunun 77. maddesinde4 “Belediye; sağlık, eğitim, spor, çevre, sosyal hizmet ve yardım, kütüphane, park, trafik ve kültür hizmetleriyle yaşlılara, kadın ve çocuklara, engellilere, yoksul ve düşkünlere yönelik hizmetlerin yapılmasında beldede dayanışma ve katılımı sağlamak, hizmetlerde etkinlik, tasarruf ve verimliliği artırmak amacıyla gönüllü kişilerin katılımına yönelik programlar uygular” denilmektedir. Bu madde, belediyeleri çocuk konusunda bağlayıcı bir hükme sahip görünmemektedir ve çocuk konusunu hem katılım hem de gönüllülük ilkesiyle bağdaştırmış görünse de, çocuk oldukça edilgen yapıda görülmektedir. Belki bu nedenle bu madde belediyeler tarafından bağlayıcı görünmemiş durumdadır. 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu Madde 7- v bendinde büyükşehir belediyeleri görevleri arasında “Sağlık merkezleri, hastaneler, gezici sağlık üniteleri ile yetişkinler, yaşlılar, engelliler, kadınlar, gençler ve çocuklara yönelik her türlü sosyal ve kültürel hizmetleri yürütmek, geliştirmek ve bu amaçla sosyal tesisler kurmak, meslek ve beceri kazandırma kursları açmak, işletmek veya işlettirmek, bu hizmetleri yürütürken üniversiteler, yüksek okullar, meslek liseleri, kamu kuruluşları ve sivil toplum örgütleri ile işbirliği yapmak” ifadeleri bulunmaktadır. 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 18. Maddesi’nde ise, çocuk konusu, “çocuk bahçesi” olarak küçük bir detay halinde yer almaktadır. 2985 sayılı Toplu Konut Kanunu’nda da benzer şekilde çocuk parkı detayında çocuk konusuna değinme söz konusudur. Yani genel olarak yerel yönetimlerle ilgili mevzuatta çocuk konusu özel önem gerektiren bir konu olarak ele alınmamakta, bununla ilgili temel ve net bir sorumluluk da yüklenmiş görünmemektedir. Çocuğun katılım hakkına ise hiç değinilmemektedir. Oysa, yerele ve dolayısıyla çocuğa da en yakın ve çocuğun ihtiyaçlarını ve motivasyonunu görecek, iletişimi sağlayacak kurumlar yerel yönetim birimleridir. 

Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Yerel Yönetimler, Katılımcılık ve Kentsel Yönetim Komisyonu’nun 2009 yılında hazırladığı bir raporda, “çocukların katılımının” sorunlu alanlardan biri olduğu tespit edilmiş ve bu katılımın sağlanması için “bilimsel bir modelleme çalışmasının yapılması” hedefi ortaya konmuştur. Bu hedefi sağlayacak kuruluşlar olarak da Gençlik ve Spor Müdürlüğü ile üniversiteler ilgili görülmüştür.5 Yerel yönetimlere yönelik çalışmalar yapan bir komisyon dahi yerel yönetimleri çocuk katılımı konusunda etkin kurumlar olarak görmemektedir. Diğer yandan, 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 13. maddesinde katılım konusunda genel bir yasal zemin bulunmaktadır.6 Yerel yönetimlere yasal anlamda da çocuklar özelinde sorumluluklar verilmeli ve bu konuya özel bütçe de tayin edilmelidir. 

Yerel yönetimlerin çocuğa bakışı, belediyelerin stratejik planları irdelenerek de görülebilir. Belediyelerin hazırlamış oldukları stratejik planların bir anlamda belediyelerin karneleri olduğunu söylemek mümkündür. Stratejik planlamada en önemli unsurlardan biri, katılım boyutudur. Belediye ile birlikte, sorumluluk alanındaki tüm sivil toplum kuruluşlarının temsilinin olması ve tüm sosyal grupların temsil edilmesi, katılım sağlaması sürecin sağlıklı ilerlemesi için şarttır. Stratejik planların halkın tüm kesiminin katılımıyla ve yine halkın tüm kesimine hitap etmesiyle verimli bir hal aldığı da kesindir. İstanbul’daki 39 ilçe ve 1 büyükşehir belediyesinin hazırladığı 2006-2009, 2010-2014 ve son olarak 2015-2019 olmak üzere 3 adet stratejik plan, çocuklara yönelik hizmetleri açısından içerik analizi yöntemi ile incelenmiştir.7 Ve bu stratejik planlarda çocuk konusuna yönelik nelerin ele alındığına bakıldığında, “çocuğa uygun aktivite ve eğitimler” konusunda yığılma olduğu görülmektedir. Yerel yönetimlerin bu alanda çoğunlukla birbirlerine benzeyen kurslar, eğitimler (beceri, kültür, sanat ve spor alanlarında), kamplar, festival vb. etkinlikler gibi biraz dağınık çalışmaları bulunmaktadır. Bunlar, tek elden (yönetimden) çıkmayan ve gerçek ihtiyaç tespitine pek yanaşmayan ama alanda ciddi talep gören hizmetlerdir.

İkinci beklenen (aranan) alansa, “çocuğa uygun fiziksel yaşam çevresi oluşturma” konusudur. Maalesef bu konuda yerel yönetimlerin vizyonu çok yetersizdir. Çünkü çocukların mekanı dediğimizde stratejik planlarda görüldüğü üzere aklımıza sadece “çocuk parkları” gelmektedir. Çocuk parkları metrekaresi, donanımı ve bütçesi yer almaktadır. Bu da aslında çocukların ne kadar mekansız kaldığının bir göstergesidir. Çocuğun yeniden aidiyet bilincine kavuşması için ev, yakın çevresi (sokak dokusu) ve şehrin bütünü ile ilişkisini kuracak araçlara acilen sahip olması gerekmekte ve yaya dostu, çocuk dostu ve çocuğun katılımcı olduğu yeni yaşam mekanlarının tasarlanması gerekmektedir. Çocuk, oyunla yetişkin dünyasını keşfeder ve oyunla kendine yepyeni ortamlar kurar. Çocuğun dünyasında oyun, yetişkinin dünyasındaki iş, aile vb. önemli ne varsa onların bütününü kapsar. Bu nedenle merkezi veya yerel yönetimler nezdindeki her tür çocuk politikası kurgusunda çocuk-oyun ikilisinin ayrılmazlığı önemle ele alınmalıdır. Çocuğun oyunla ilişkisi ne kadar sağlıklı kurulursa o kadar sağlıklı bir bugün ve o kadar sağlıklı bir gelecek inşa edilebilir. 

Fotoğraf: cocukmeclisi.ibb.istanbul/

Üçüncü alansa, çocuğu katılımcı yapacak her tür çalışma konusunda, yerel yönetimlerin durumu konusudur. Bu alanda da belediyeler çok zayıf durumdadır. Çoğunda katılımcı mekanizmalar yetişkinlere de kapalı olduğu için çocuk zaten ayrı bir grup olarak ele alınmamaktadır. Çocuk meclisleri, yerel yönetimler bünyesinde kent konseylerinin altında çocuk katılımının cisimleşmiş hali olarak önümüze çıkan bir platformdur. Türkiye’de sayıları çok olmasa da bazı belediyelerde çocuk meclisleri (çoğu pasif olmak üzere) bulunmaktadır. 2017 yılı itibariyle ülkemizde 1397 belediye bulunmaktadır. Bu sayıdan sadece 190’ında (2014 rakamlarına göre) kent konseyi bulunmaktadır.8 190 kent konseyinin 130’unda çocuk meclisinin bulunduğu görülmektedir. İlk olarak mevcut çocuk meclislerinin oluşum aşamasında ciddi sıkıntılar bulunmaktadır. Çocuk meclislerinin yönetmelikleri çocuğa hitap etmemekte, çocuğun kendisi bu konuda fikir beyan edememekte ve meclis üyesi olacak çocuklar MEB tarafından okul meclislerinden talep edildiği için coğrafi eşitlik (mahalle bazlı) olamamakta, engelli, yoksul, göçmen, içe kapanık ve özel eğitim ihtiyacı olan çocuklara erişmek mümkün olamamaktadır. Okul meclislerinden genellikle meclis başkanları çocuk meclislerine katılmaktadır. Yönetmelikler, çocuk meclislerinin kararlarının belediye meclisi için bağlayıcı olacağı konusunda da herhangi bir şey belirtmemektedir. Yani çocukların kararlarının ne işe yarayacağı, ne gibi etkileri olacağı belirsiz durumdadır. Böylece çocuk meclisleri yoluyla kararları bağlayıcı olmayan sembolik bir çocuk katılımı gözlenmektedir. Çocuk meclisleri çoğu yerel yönetim için çocuğa dair yaptıkları faaliyetleri yasal bir zeminde göstermek için araçsal bir önem taşımaktadır. İstanbul’da toplam 15 adet çocuk meclisi bulunmaktadır, bunların yaklaşık 3-4 tanesinin kuruluşu eskidir ve bugün artık işlemeyen ama web sayfalarında kalan meclislerdir. Çocuk meclisi kurmak üzere yeni yeni çalışma başlatan 3-4 belediye de vardır. Mevcut meclislerin çoğu oldukça pasif konumdadır ve çocuklar bu meclislerde tek başlarına bir aktivite üreterek bunu uygulamaktan mahrum durumdadırlar. Sembolik katılım basamağında, yetişkinlerin kurguladıkları göstermelik birkaç etkinlikte boy göstermek dışında bir faaliyetleri de görünmemektedir. Çocuk meclisi hedefleyen ya da oluşturanların çoğunun da çocuk meclislerine katılım, işlevlerinin aktif olması gibi konularda bilgisiz ve yetersiz olduğu görülmektedir. Göstermelik çocuk meclislerinin varlığı, konunun yeniden ele alınması için aciliyet arz ettiğini göstermektedir.

Çocuk meclisleri, kararları bağlayıcı olmayan sembolik bir çocuk katılımına dönüşmektedir.

Çocuğun kente katılımı konusunu mahalle ve hatta sokak düzeyinden başlayarak tartışmaya girmek en doğrusudur. Sokakların yeniden insani boyuta bürünmesi, insana teslim edilmesi ve çocukla dolması, çocuk katılımı konusunun altyapısını oluşturacaktır. Bugün sokaklar neredeyse çocuklara yasaktır, çünkü kentlerin en ara, en kör sokakları bile otomobile teslim edilmiş durumdadır. Çocuklar yine de, sokağa ihtiyaç duydukları için onu yeniden ele geçirmenin mücadelesini vermektedir. Mekanı ve toplumsal hayatı politikaları ve sunduğu hizmetlerle ciddi biçimde etkileyen kurumlar olarak yerel yönetimlerin çocuk konusuna özel çaba göstermesi ve bütüncül çalışmalar üretmesi ama tüm süreci de çocuk desteği ile sürdürmesine ihtiyaç vardır. 


1- Çakırer Özservet, Yasemin (2016a) “Çocuklar İçin Katılımcı Yerel Yönetimler”, Çocuk Katılımı içinde, ed. Ercüment Erbay, Ankara: Nobel, s. 91-128.

2- Akyüz, Emine (2015) Çocuk Hukuku Çocukların Hakları ve Korunması, Ankara: Pegem Akademi, www.pegem.net/dosyalar/dokuman/30102015102719çocuk%20hukuku%20baskı-2%202.pdf (Erişim tarihi: 17 Haziran 2015)

3- On Dört İlde Büyükşehir Belediyesi Ve Yirmi Yedi İlçe Kurulması İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, Gecekondu Kanunu, Kat Mülkiyeti Kanunu, Mahalli İdare Birlikleri Kanunu, Kadastro Kanunu gibi.

4- İl Özel İdaresi Kanunu’nda aynı madde Madde 65’le aynı ifadelerle yer almaktadır.

5- Bayındırlık ve İskan Bakanlığı (2009) “Yerel Yönetimler, Katılımcılık ve Kentsel Yönetim Komisyonu Raporu”, No 10, Kentleşme Şurası.

6- Belediye Kanunu www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.5393.pdf (Erişim tarihi: 17 Haziran 2015)

7- Çakırer Özservet, Yasemin (2016b) “İstanbul Bütününde Yerel Yönetimlerin Stratejik Planlama Anlayışının Çocuk Üzerinden İrdelenmesi”,  II. Uluslararası Kent Araştırmaları Kongresi Bildiriler Kitabı:  Küresel ve Yerel Arasında Kentler içinde, ed. Şerife Geniş, Emir Osmanoğlu, Ankara: Adamor, s. 786-817.

8- Dolu, T. (2014) “Katılımcı Yerel Yönetimler ve Kent Konseyleri”, Katılımcı Yerel Yönetim içinde, der. İ. İzci, İstanbul: Kalkedon.

DÖN