Evrim Demir Mishchenko

Kapsayıcılık kavramı köken olarak “fiziksel ve öğrenme zorlukları yaşayan bireylere gündelik yaşam koşullarını kabul görmüş yaşam normlarına ve örüntülerine mümkün olduğu kadar yakın bir biçimde sunmak” olarak tanımlanabilen normalleştirme prensibine dayanır.1 Bu normalleştirme yaklaşımı, önceleri dışlanmış bireylerin normal tabir edilen kitleyle bütünleştirilmesine (entegrasyon), sonraları dahil etmeye (inclusion) ve en son da kapsayıcılığa (inclusivity) evrilmiştir.2 Bütünleştirme yaklaşımındaki tekdüzeleştirmeden farklı olarak kapsama yaklaşımında farklılıklar ve bireylerin çeşitliliği kabul görür. Günümüzde kapsayıcılık kavramı, her bireyin kendine bir yer bulabildiği, çeşitliliği ve çoğulculuğu destekleyen mekanlar ve hizmetler olarak tanımlanabilir. Yaşamın tüm alanlarına bağımsız katılım, eşit olanaklar ve eşit erişim sosyal kapsayıcılığın temel koşullarıdır.3

Engelliliğe çağdaş yaklaşımlar engellilik durumunun, birey ile çevresi arasındaki etkileşimden doğduğunu söylemektedir. Bireye odaklanan ve engel durumunu bir sağlık sorunu olarak gören tıbbi modelden, sorunu engel oluşturan mekanda gören, mekanın kapsayıcı ve dışlayıcı rolünü vurgulayan sosyo-mekansal modele geçilmiştir. Bu yaklaşımda, engelli birey yoktur engel olan mekan vardır.

Yapılı çevremizin nasıl tasarlandığı, bireylerin gündelik yaşam aktivitelerine ve topluma katılmalarında belirleyici rol oynamaktadır. İçinde yaşadığımız yapılı çevrenin toplumu oluşturan tüm grupların ihtiyaçlarına uygun olarak tasarlanmaması, toplumdaki bazı bireylerin kentlerimizi, kamusal açık alanlarımızı kullanmasını engellemekte, onları toplumsal ve sosyal yaşamdan dışlamaktadır (dışlayıcı mekanlar). Diğer yandan, bu bireylerin ihtiyaçlarını gözeterek yaratılan çevreler, herkes ile eşit seviyede toplum yaşamına katılmalarını sağlayabilir. Diğer bir deyişle, kapsayıcı mekanlar oluşturmak da mümkündür.

Kapsayıcı Tasarıma Tarihsel Bir Bakış

Mimarlık ve planlama alanlarında engelli bireylerin ihtiyaçlarına yönelik, 1950’lerden bugüne farklı yaklaşımlar benimsenmiştir. Engellilere yönelik mekansal yaklaşımlar temelde, 2. Dünya Savaşı sonrası dönemde ortaya çıkan dinamikleri eleştiren ve 1960’larda yoğunlaşan ayrımcılıkla mücadele hareketlerine paralel olarak ortaya çıkmıştır. ABD’de “ayrı ama eşit” doktriniyle siyahlara ayrı sınıf ve okullarda eğitim verilmesinin 1954’te hukuki açıdan ilk kez ayrımcılık olduğuna karar verilmesiyle, eğitimde eşit olanaklar için mücadelede “ayrı eşit değildir” fikri benimsenmiştir. Irksal azınlık hareketlerinden etkilenerek, fiziksel hareket kısıtlaması olan bireylerin binaları ve açık alanları kullanabilmesi için mevcut engellerin kaldırılmasını amaçlayan engelsiz tasarım (barrier-free design) anlayışı ilk bu dönemde ortaya çıkmıştır. Bu, çoğunlukla hareket kısıtlaması olan bireylerin mekanı kullanmasının önündeki sorunları gidermek amacıyla özel düzenlemeler öneren bir yaklaşımdır. 1970’lere gelince, özürlülük/engellilik temelli insan hakları hareketlerinin ortaya çıkmasıyla planlama ve tasarım alanında erişilebilirlik ve erişilebilir tasarım (accessible design) kavramlarına bir geçiş olmuştur. Bu dönemde engelli bireyler bir araya gelerek kamu binalarındaki ulaşılabilirlik sorunlarına dikkat çekmek amacıyla dönemin kamu binalarını işgal etmiş, fiziksel düzenleme talep eden eylemler yapmış, erişilebilir binalar ve kamusal alanlarla ilgili yasal düzenlemelerin yapılmasına aracı olmuşlardır.4 Planlama ve tasarım, ilk kez vatandaşlık haklarını elde etmenin bir önkoşulu olarak görülmüştür.5

1980’lerin ortasında ABD’de Ron Mace’in oluşturduğu evrensel tasarım kavramı ile yalnız engellilere değil, tüm kullanıcılara eşit kullanım sağlayan mekan kavramı ortaya atılmıştır. Evrensel tasarım yapılı çevrenin, hizmetlerin ve ürünlerin yaş, statü, yeti farkı gözetmeksizin herkese eşit kullanım sağlaması olarak tanımlanmıştır.6 Evrensel tasarım oluşturmada yedi temel kılavuz ilke belirlenmiştir: 

  • Eşitlikçi ve adil kullanım sağlayan tasarımlar 
  • Esnek kullanım sağlayan tasarımlar 
  • Basit ve sezgisel kullanım sağlayan tasarımlar 
  • Kolaylıkla anlaşılabilir bilgi içeren tasarımlar 
  • Hatalar için tolerans veren tasarımlar 
  • Düşük fiziksel çaba gerektiren tasarımlar 
  • Farklı yaklaşım ve kullanımlar için boyut ve alan sağlayan tasarımlar.

Evrensel tasarım, bir kurallar dizisi yerine temelde tüm kullanıcı gruplarını ve toplumdaki çeşitliliği kapsayıcı bir tasarım yaklaşımı önermesi açısından önemlidir. Evrensel tasarım kavramını benzer diğer kavramlardan ayıran, sosyal kapsayıcılık ve tasarım yoluyla sosyal adalet vurgusudur.7,8,9

ABD’deki evrensel tasarım, takip eden yıllarda İngiltere’de ortaya çıkan kapsayıcı tasarım ve Avrupa genelinde oluşmuş herkes için tasarım kavramları ile anlamsal farklılıklar taşısa da, temelde herkesin rahatlıkla kullanabildiği, sosyal yaşama dahil olabildiği mekanlar yaratmayı amaçlar. Günümüzde kapsayıcı tasarım, evrensel tasarım, herkes için tasarım, insan merkezli tasarım, çeşitlilik için tasarım, engelsiz tasarım, erişilebilir tasarım, ömürlük tasarım, nesilllerarası tasarım, uyarlanabilir tasarım, yaşlı dostu tasarım gibi kavramlar için şemsiye kavram olarak kullanılmaktadır. Tüm bu kavramlar aslında “olanak veren” çevre/ ürün/ hizmet fikrinde kesişir.10

Daha yeni dönemde ise engellilere yönelik mekansal yaklaşımlar sürdürülebilirlik ve sosyal adalet kavramları ile ilişkilendirilmekte, evrensel ve kapsayıcı tasarım sosyal sürdürülebilirlik için ön koşul olarak görülmektedir. Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Konvansiyonu ile 2007 yılında engelli hakları kapsamlı biçimde tanımlanmış, uluslararası arenada bağlayıcı hale gelmiştir.

Katılımcı Tasarım

Mekansal adalet, kavramsal olarak hem eşit mekansal erişilebilirlik hem de mekan oluşum ve karar verme süreçlerine katılım boyutlarını içerir.11 Kent mekanına herkesin rahatlıkla erişebilmesi, burayı bağımsız bir şekilde kullanabilmesi hem temel bir vatandaşlık hakkı hem de sosyal yaşamın gereklerindendir. Diğer yandan adil bir mekan, ancak bireylerin kendilerini etkileyen mekansal karar verme süreçlerine katıldıkları ve aktif rol aldıkları zaman mümkündür. 

Katılımcı planlama ve tasarım süreçleri bireylerin, pasif tüketiciler olmak yerine, yaşadıkları sosyal ve fiziksel çevrelerin gelişim sürecine aktif olarak dahil olması fikrine odaklanır.12 Bu alanda yapılan çalışmalar, katılımcı tasarım süreçlerinin gerek başarılı tasarım ve planlama sonuçları doğuracağını, gerekse bireylerin güçlenmesine, sosyal sermaye ve topluluk hissi oluşumuna katkıda bulunacağını savunmaktadır. Özetle, katılımcı planlama ve tasarım süreçleri, hem daha iyi tasarım çözümlerini hem de kullanıcıların güçlenmesini ve memnuniyetini beraberinde getirecektir. Bu bakış açısıyla, kapsayıcı tasarım fikri ile oluşturulacak bir yapılı çevre, mimarın tek karar verici olduğu geleneksel tasarım süreçleri yerine, bireylerin yaşadıkları çevrenin oluşum sürecinde demokratik olarak temsil edildiği, kullanıcı çeşitliliğinin kavranabileceği, mekansal ihtiyaçların, yapılı çevre ile etkileşim biçimlerinin, sorunlarının, beklentilerinin aktarılabileceği katılımcı bir süreç ile oluşturulmalıdır. 

Fotoğraf: Evrim Demir Mishchenko

Uygulamada Kapsayıcı Tasarım: Nedir, Ne Değildir?

Kapsayıcı tasarım tanımda kolay, uygulamada karmaşık bir kavramdır. Günümüz mekan pratiklerine eleştirel bakış, mimarların engellilik kavramı ile matematiksel bir ilişki kurmanın ötesine çoğunlukla geçemediklerini gösterir.13 Engellilere yönelik düzenlemeler, zaten fikren sonlanmış tasarımlara eklenecek yasal zorunluluklar ya da uyulması gereken “en x boy x yükseklik” gibi asgari ölçüler olarak görülmekte ve bütüncül bir yaklaşım bulunmamaktadır. Oysaki tasarıma kapsayıcı bir yaklaşım, tasarım sürecinin ilk başlarından itibaren herkes için tasarım yaklaşımını merkeze alan bir bakış açısını gerektirir. Tasarımda kapsayıcı ve eşitlikçi bir yaklaşım, kamusal bir bina tasarımında ana girişte merdivenli bir giriş tasarlayıp, yanına rampa eklemek yerine girişi tüm kullanıcıların aynı yoldan gireceği biçimde düzayak yapmak olarak örneklendirilebilir. İşte bundandır ki ülkemizde ana girişlerine basamaklarla erişilen binlerce okul yapısı kapsayıcı tasarım olarak adlandırılamayacaktır.

Engellilere yönelik oluşmuş mimari standartlar, aslında “engel olan mekan” tasarımlarının önlenmesini yasal olarak garanti altına almak amacıyla konulan asgari çözümlemeler olarak görülebilir ve bu bakımdan engelsiz mekan oluşumları için bir altyapı oluştururlar. Diğer yandan tasarımcıların bu standartları yapılara monte edilecek tek tip mekan düzenlemeleri olarak görmeleri yaratıcı, kapsayıcı mekan tasarımlarının önüne geçmektedir. 

2008 yılında yürüttüğümüz bir araştırma, ülkemizdeki planlama ve tasarım okullarının müfredatında kapsayıcı tasarım konusunun birkaç istisna dışında yer almadığını göstermiştir.14 Kent mekanımızı şekillendirecek mimar ve plancı adaylarına bu yaklaşımı mesleki yeterliliklerinin parçası olarak vermeden, geleceğin meslek insanlarından sosyal kapsayıcılık kaygısı taşıyan mekan planları ve tasarımları beklemek tutarlı olmayacaktır. Bu araştırma sonuçlarının ilgili kurumlarla paylaşılmasının ardından, Yüksek Öğretim Kurumu tarafından tüm mimarlık ve planlama okullarına evrensel tasarımın müfredatta yer verilmesi konusunda bir yazı gönderilmiştir ancak geçen beş yıl içinde müfredatta bu konuda bir değişikliğe gidilip gidilmediği ya da kaç okulun bunu dikkate aldığı bilinmemektedir.

Kapsayıcı planlama ve tasarım yaklaşımı aslında mimar ve plancı için bir dünya görüşüdür; içselleştirilmedikçe benimsenemez. Mimar ve plancı çoğu zaman tasarım sürecinde estetiğe, eğer proje konusu doğrudan engellilerle ilişkili değilse diğer kıstaslara, uygulamada piyasa koşullarına yenik düşer. Proje konusu genellikle kamuya açık yapı ve yapı kompleksi olan planlama ve mimari proje yarışmalarında ödül alan projeleri incelediğimizde, (Engelsiz Yaşam Merkezi Proje Yarışması dışında) engellilere yönelik uyarlama ve düzenlemelerin girişte konuşlanan rampalardan öteye gitmediğini, çoğu jüri değerlendirme raporunda mekansal kapsayıcılığın bir kriter olarak değerlendirilmediğini görüyoruz. Tüm bu dinamikler ortamında, engelli erişimi yasal düzenlemelerle zorunlu kılınsa da kapsayıcı planlama ve tasarım projelerinin geliştirilmemesi çok da şaşırtıcı değil.

Kentlerimizde erişilebilirliğe yönelik düzenleme projeleri yapıldığı durumlarda da uygulamada sorunlarla karşılaşılıyor. Bilgi eksikliği sebebiyle uygulamayı yapan işçiden, ustasına, mimarına, yapı denetimcisine kadar uygulama hataları fark edilmiyor ya da önemsenmeyerek göz ardı edilebiliyor. Kamu yatırımları iyi niyetle de olsa kamu yararına dönüşemeyebiliyor. Hatalı rampa eğimleri, kaygan malzeme seçimleri tekerli sandalye kullananları kazalara maruz bırakıyor. Baston kullanan görme engelli bireyler için son zamanlarda kentlerimizin kaldırımlarında sıklıkla görebileceğimiz dokulu hissedilir yüzey kaplamalarında kimi zaman hayati tehlikeler oluşturabilecek uygulama hataları görebiliyoruz. “Dur” uyarısı olması gereken yerde “gitmek güvenli” diyen kaplama döşendiği, kaplamaların kaldırım üzerinde elektrik direğiyle tokuştuğu yerlere rastlayabiliyoruz. Erişilebilirliğin zincir etkisi unutulmuş, belirli bir engelle bölünen kapsayıcı düzenlemeler de yaygın olarak gözlenmekte. 

Engeli olan bir bireyin erişimine olanak veren bir düzenleme diğer bir birey için engel olabilir. İşte bu sebeple, kapsayıcı tasarım pratikte karmaşık bir kavramdır ama imkansız değildir. Unutulmamalı ki kapsayıcı tasarım yaklaşımıyla oluşturulmuş yaratıcı çözümler ve doğru uygulamalar, engelliler dahil tüm kullanıcı gruplarının yaşamlarını kolaylaştırır.

Ed Roberts Kampüs Yapısı: Kapsayıcı Bir Tasarım Mümkün!

Evrensel tasarım prensipleri ile katılımcı bir süreç izleyerek tasarlanmış bir yapı olan Ed Roberts kampüs binası yaratıcı çözümler kullanarak kapsayıcı bir tasarım oluşturulabileceğini, kapsayıcılığın estetiğe engel olmadığını, farklı engel gruplarından bireyleri tasarım sürecine katarak, herkes için bir tasarımın mümkün olabileceğini gösteriyor. 1960’larda ABD’deki engelsiz tasarım yaklaşımına yön veren UC Berkeley’in ilk engelli öğrencisi olan, bağımsız yaşam akımı savunucusu Ed Roberts’ın anısına yapılan kampüs, engellilere yönelik mesleki kurslar, derslikler, hobi ve spor alanları sunmasının yanı sıra engelli hakları için çalışan çok sayıda sivil toplum örgütü ve kamu dairesi ofislerini de çatısı altında toplayan karma işlevli bir toplum merkezi yapısıdır.15 Evrensel tasarım ve sürdürülebilir tasarım kavramlarını bir arada kullanan yapı, 2011’den beri herkesin kullanımına açık. 

Toplu taşımayla erişilebilen iki katlı yapının düzayak, herkesin rahatlıkla aynı nitelikte erişebildiği girişi bulunuyor. Tüm kullanıcı gruplarının rahat dolaşımı için merkezdeki galeri etrafında dolaşan kırmızı bir rampa dikey dolaşımı sağlıyor. Renk kullanımı ve yer kaplamalarında farklı dokuların kullanılması, doğal ışık alan orta galeri görme ile ilgili sorun yaşayanlara yönelik düzenlemelerden. Su sesi gibi sesli uyaranların varlığı da az görenlerin yön bulmasını kolaylaştırıyor. Geniş koridorlar ve geniş rampa  hareket kısıtlaması olan olmayan tüm kullanıcıların kullanımını kolaylaştırıyor. Merkezdeki galeri boşluğu binadaki mekanların konumlarını göstererek fiziksel ve zihinsel engeli olan bireyler için yapıyı anlaşılabilir kılıyor, yön bulmayı kolaylaştırıyor. Sürdürülebilir tasarım çözümlerinin de kullanıldığı yapının malzeme seçiminde, farklı kimyasal duyu bozuklukları olan bireyler de mümkün olduğunca düşünülmüş. Tabela sistemleri, ergonomik ve herkesin kullanımına uygun mobilya seçimleri, kademelenmeler, tırabzanlar gibi donatılar da evrensel tasarım ilkeleri ışığında tasarlanmış.  Engelli kullanıcı değerlendirmeleri de katılımcı süreci vurguluyor ve yapıyı kapsayıcı buluyor.

Fotoğraf: Tim Griffith
Fotoğraf: Tim Griffith

1 — Nirje, B. (1969). “The normalization principle and its human management implications”, Changing Patterns in Residential Services for the Mentally Retarded. içinde, (Ed) R. Kugel, & W. Wolfensberger Washington, D.C.: President’s Committee on Mental Retardation.

2 — Berlach, R. G. & Chambers, D. J.  (2010). Inclusivity Imperatives and the Australian National Curriculum, The Educational Forum, 75:1.

3 — DESA (2009). Creating an Inclusive Society: Practical Strategies to Promote Social Integration, United Nations Department of Economic and Social Affairs raporu içinde. Erişim: 14.07.2012 http://www.un.org/esa/socdev/egms/docs/2009/Ghana/inclusive-society.pdf

4 — Pineda, V. (2008). Enabling Justice: Spatializing disability in the built Environment. Critical Planning Yaz 2008. 

5 — Dostoğlu, N, vd. (2009). Evrensel  Tasarım: Tanımlar, hedefler, ilkeler. Mimarlık Dergisi, sayı: 347, Mimarlar Odası, Ankara.

6 — Story, M. F., Mueller, J. L., & Mace, R. L. (1998) “The Universal Design File: Designing for people of all ages and abilities”. The Center for Universal Design içinde, Raleigh, NC: North Carolina State University.

7 — Mullick, A., Steinfeld E. (1997) Universal Design: what is it and isn’t. Innovation, Spring 16:1

8- Ostroff, E. (2001). Universal Design: The New Paradigm, (ed). Preiser, W.F.E., Ostroff, E., Universal Design Handbook, McGraw-Hill;1.1-1.12.

9- Steinfeld, E. (2010). “Universal Design”, International Encyclopedia of Rehabilitation içinde, Center for International Rehabilitation Research Information and Exchange (CIRRIE), Buffalo. http://cirrie.buffalo.edu/encyclopedia/en/article/107/

10 — Iwarsson, S. (2005). The enabler website, Enabler FAQ, http://www.enabler.nu/, erişim 10.10.2013.

11 — Harvey, D. (2009). Social justice and the city. University of Georgia Press.

12 — Sanoff, H. (2006). Multiple views of community design, METU JFA, 23(2)

13 — Heylighen vd. (2014). Enrichihing our understanding of  architecture through disability experience, Open House International, No:38-1.

14 — Demir Mishchenko, E. (2011). “Türkiye’de Mimarlık ve Planlama Eğitiminde Evrensel Tasarım”, Herkes için Tasarım Geliştirme Çalıştayı Sonuç Raporu. 

15 — Ed Roberts Campus websitesi,  http: // www. edrobertscampus.org

Evrim Demir Mishchenko

Kapsayıcılık kavramı köken olarak “fiziksel ve öğrenme zorlukları yaşayan bireylere gündelik yaşam koşullarını kabul görmüş yaşam normlarına ve örüntülerine mümkün olduğu kadar yakın bir biçimde sunmak” olarak tanımlanabilen normalleştirme prensibine dayanır.1 Bu normalleştirme yaklaşımı, önceleri dışlanmış bireylerin normal tabir edilen kitleyle bütünleştirilmesine (entegrasyon), sonraları dahil etmeye (inclusion) ve en son da kapsayıcılığa (inclusivity) evrilmiştir.2 Bütünleştirme yaklaşımındaki tekdüzeleştirmeden farklı olarak kapsama yaklaşımında farklılıklar ve bireylerin çeşitliliği kabul görür. Günümüzde kapsayıcılık kavramı, her bireyin kendine bir yer bulabildiği, çeşitliliği ve çoğulculuğu destekleyen mekanlar ve hizmetler olarak tanımlanabilir. Yaşamın tüm alanlarına bağımsız katılım, eşit olanaklar ve eşit erişim sosyal kapsayıcılığın temel koşullarıdır.3

Engelliliğe çağdaş yaklaşımlar engellilik durumunun, birey ile çevresi arasındaki etkileşimden doğduğunu söylemektedir. Bireye odaklanan ve engel durumunu bir sağlık sorunu olarak gören tıbbi modelden, sorunu engel oluşturan mekanda gören, mekanın kapsayıcı ve dışlayıcı rolünü vurgulayan sosyo-mekansal modele geçilmiştir. Bu yaklaşımda, engelli birey yoktur engel olan mekan vardır.

Yapılı çevremizin nasıl tasarlandığı, bireylerin gündelik yaşam aktivitelerine ve topluma katılmalarında belirleyici rol oynamaktadır. İçinde yaşadığımız yapılı çevrenin toplumu oluşturan tüm grupların ihtiyaçlarına uygun olarak tasarlanmaması, toplumdaki bazı bireylerin kentlerimizi, kamusal açık alanlarımızı kullanmasını engellemekte, onları toplumsal ve sosyal yaşamdan dışlamaktadır (dışlayıcı mekanlar). Diğer yandan, bu bireylerin ihtiyaçlarını gözeterek yaratılan çevreler, herkes ile eşit seviyede toplum yaşamına katılmalarını sağlayabilir. Diğer bir deyişle, kapsayıcı mekanlar oluşturmak da mümkündür.

Kapsayıcı Tasarıma Tarihsel Bir Bakış

Mimarlık ve planlama alanlarında engelli bireylerin ihtiyaçlarına yönelik, 1950’lerden bugüne farklı yaklaşımlar benimsenmiştir. Engellilere yönelik mekansal yaklaşımlar temelde, 2. Dünya Savaşı sonrası dönemde ortaya çıkan dinamikleri eleştiren ve 1960’larda yoğunlaşan ayrımcılıkla mücadele hareketlerine paralel olarak ortaya çıkmıştır. ABD’de “ayrı ama eşit” doktriniyle siyahlara ayrı sınıf ve okullarda eğitim verilmesinin 1954’te hukuki açıdan ilk kez ayrımcılık olduğuna karar verilmesiyle, eğitimde eşit olanaklar için mücadelede “ayrı eşit değildir” fikri benimsenmiştir. Irksal azınlık hareketlerinden etkilenerek, fiziksel hareket kısıtlaması olan bireylerin binaları ve açık alanları kullanabilmesi için mevcut engellerin kaldırılmasını amaçlayan engelsiz tasarım (barrier-free design) anlayışı ilk bu dönemde ortaya çıkmıştır. Bu, çoğunlukla hareket kısıtlaması olan bireylerin mekanı kullanmasının önündeki sorunları gidermek amacıyla özel düzenlemeler öneren bir yaklaşımdır. 1970’lere gelince, özürlülük/engellilik temelli insan hakları hareketlerinin ortaya çıkmasıyla planlama ve tasarım alanında erişilebilirlik ve erişilebilir tasarım (accessible design) kavramlarına bir geçiş olmuştur. Bu dönemde engelli bireyler bir araya gelerek kamu binalarındaki ulaşılabilirlik sorunlarına dikkat çekmek amacıyla dönemin kamu binalarını işgal etmiş, fiziksel düzenleme talep eden eylemler yapmış, erişilebilir binalar ve kamusal alanlarla ilgili yasal düzenlemelerin yapılmasına aracı olmuşlardır.4 Planlama ve tasarım, ilk kez vatandaşlık haklarını elde etmenin bir önkoşulu olarak görülmüştür.5

1980’lerin ortasında ABD’de Ron Mace’in oluşturduğu evrensel tasarım kavramı ile yalnız engellilere değil, tüm kullanıcılara eşit kullanım sağlayan mekan kavramı ortaya atılmıştır. Evrensel tasarım yapılı çevrenin, hizmetlerin ve ürünlerin yaş, statü, yeti farkı gözetmeksizin herkese eşit kullanım sağlaması olarak tanımlanmıştır.6 Evrensel tasarım oluşturmada yedi temel kılavuz ilke belirlenmiştir: 

  • Eşitlikçi ve adil kullanım sağlayan tasarımlar 
  • Esnek kullanım sağlayan tasarımlar 
  • Basit ve sezgisel kullanım sağlayan tasarımlar 
  • Kolaylıkla anlaşılabilir bilgi içeren tasarımlar 
  • Hatalar için tolerans veren tasarımlar 
  • Düşük fiziksel çaba gerektiren tasarımlar 
  • Farklı yaklaşım ve kullanımlar için boyut ve alan sağlayan tasarımlar.

Evrensel tasarım, bir kurallar dizisi yerine temelde tüm kullanıcı gruplarını ve toplumdaki çeşitliliği kapsayıcı bir tasarım yaklaşımı önermesi açısından önemlidir. Evrensel tasarım kavramını benzer diğer kavramlardan ayıran, sosyal kapsayıcılık ve tasarım yoluyla sosyal adalet vurgusudur.7,8,9

ABD’deki evrensel tasarım, takip eden yıllarda İngiltere’de ortaya çıkan kapsayıcı tasarım ve Avrupa genelinde oluşmuş herkes için tasarım kavramları ile anlamsal farklılıklar taşısa da, temelde herkesin rahatlıkla kullanabildiği, sosyal yaşama dahil olabildiği mekanlar yaratmayı amaçlar. Günümüzde kapsayıcı tasarım, evrensel tasarım, herkes için tasarım, insan merkezli tasarım, çeşitlilik için tasarım, engelsiz tasarım, erişilebilir tasarım, ömürlük tasarım, nesilllerarası tasarım, uyarlanabilir tasarım, yaşlı dostu tasarım gibi kavramlar için şemsiye kavram olarak kullanılmaktadır. Tüm bu kavramlar aslında “olanak veren” çevre/ ürün/ hizmet fikrinde kesişir.10

Daha yeni dönemde ise engellilere yönelik mekansal yaklaşımlar sürdürülebilirlik ve sosyal adalet kavramları ile ilişkilendirilmekte, evrensel ve kapsayıcı tasarım sosyal sürdürülebilirlik için ön koşul olarak görülmektedir. Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Konvansiyonu ile 2007 yılında engelli hakları kapsamlı biçimde tanımlanmış, uluslararası arenada bağlayıcı hale gelmiştir.

Katılımcı Tasarım

Mekansal adalet, kavramsal olarak hem eşit mekansal erişilebilirlik hem de mekan oluşum ve karar verme süreçlerine katılım boyutlarını içerir.11 Kent mekanına herkesin rahatlıkla erişebilmesi, burayı bağımsız bir şekilde kullanabilmesi hem temel bir vatandaşlık hakkı hem de sosyal yaşamın gereklerindendir. Diğer yandan adil bir mekan, ancak bireylerin kendilerini etkileyen mekansal karar verme süreçlerine katıldıkları ve aktif rol aldıkları zaman mümkündür. 

Katılımcı planlama ve tasarım süreçleri bireylerin, pasif tüketiciler olmak yerine, yaşadıkları sosyal ve fiziksel çevrelerin gelişim sürecine aktif olarak dahil olması fikrine odaklanır.12 Bu alanda yapılan çalışmalar, katılımcı tasarım süreçlerinin gerek başarılı tasarım ve planlama sonuçları doğuracağını, gerekse bireylerin güçlenmesine, sosyal sermaye ve topluluk hissi oluşumuna katkıda bulunacağını savunmaktadır. Özetle, katılımcı planlama ve tasarım süreçleri, hem daha iyi tasarım çözümlerini hem de kullanıcıların güçlenmesini ve memnuniyetini beraberinde getirecektir. Bu bakış açısıyla, kapsayıcı tasarım fikri ile oluşturulacak bir yapılı çevre, mimarın tek karar verici olduğu geleneksel tasarım süreçleri yerine, bireylerin yaşadıkları çevrenin oluşum sürecinde demokratik olarak temsil edildiği, kullanıcı çeşitliliğinin kavranabileceği, mekansal ihtiyaçların, yapılı çevre ile etkileşim biçimlerinin, sorunlarının, beklentilerinin aktarılabileceği katılımcı bir süreç ile oluşturulmalıdır. 

Fotoğraf: Evrim Demir Mishchenko

Uygulamada Kapsayıcı Tasarım: Nedir, Ne Değildir?

Kapsayıcı tasarım tanımda kolay, uygulamada karmaşık bir kavramdır. Günümüz mekan pratiklerine eleştirel bakış, mimarların engellilik kavramı ile matematiksel bir ilişki kurmanın ötesine çoğunlukla geçemediklerini gösterir.13 Engellilere yönelik düzenlemeler, zaten fikren sonlanmış tasarımlara eklenecek yasal zorunluluklar ya da uyulması gereken “en x boy x yükseklik” gibi asgari ölçüler olarak görülmekte ve bütüncül bir yaklaşım bulunmamaktadır. Oysaki tasarıma kapsayıcı bir yaklaşım, tasarım sürecinin ilk başlarından itibaren herkes için tasarım yaklaşımını merkeze alan bir bakış açısını gerektirir. Tasarımda kapsayıcı ve eşitlikçi bir yaklaşım, kamusal bir bina tasarımında ana girişte merdivenli bir giriş tasarlayıp, yanına rampa eklemek yerine girişi tüm kullanıcıların aynı yoldan gireceği biçimde düzayak yapmak olarak örneklendirilebilir. İşte bundandır ki ülkemizde ana girişlerine basamaklarla erişilen binlerce okul yapısı kapsayıcı tasarım olarak adlandırılamayacaktır.

Engellilere yönelik oluşmuş mimari standartlar, aslında “engel olan mekan” tasarımlarının önlenmesini yasal olarak garanti altına almak amacıyla konulan asgari çözümlemeler olarak görülebilir ve bu bakımdan engelsiz mekan oluşumları için bir altyapı oluştururlar. Diğer yandan tasarımcıların bu standartları yapılara monte edilecek tek tip mekan düzenlemeleri olarak görmeleri yaratıcı, kapsayıcı mekan tasarımlarının önüne geçmektedir. 

2008 yılında yürüttüğümüz bir araştırma, ülkemizdeki planlama ve tasarım okullarının müfredatında kapsayıcı tasarım konusunun birkaç istisna dışında yer almadığını göstermiştir.14 Kent mekanımızı şekillendirecek mimar ve plancı adaylarına bu yaklaşımı mesleki yeterliliklerinin parçası olarak vermeden, geleceğin meslek insanlarından sosyal kapsayıcılık kaygısı taşıyan mekan planları ve tasarımları beklemek tutarlı olmayacaktır. Bu araştırma sonuçlarının ilgili kurumlarla paylaşılmasının ardından, Yüksek Öğretim Kurumu tarafından tüm mimarlık ve planlama okullarına evrensel tasarımın müfredatta yer verilmesi konusunda bir yazı gönderilmiştir ancak geçen beş yıl içinde müfredatta bu konuda bir değişikliğe gidilip gidilmediği ya da kaç okulun bunu dikkate aldığı bilinmemektedir.

Kapsayıcı planlama ve tasarım yaklaşımı aslında mimar ve plancı için bir dünya görüşüdür; içselleştirilmedikçe benimsenemez. Mimar ve plancı çoğu zaman tasarım sürecinde estetiğe, eğer proje konusu doğrudan engellilerle ilişkili değilse diğer kıstaslara, uygulamada piyasa koşullarına yenik düşer. Proje konusu genellikle kamuya açık yapı ve yapı kompleksi olan planlama ve mimari proje yarışmalarında ödül alan projeleri incelediğimizde, (Engelsiz Yaşam Merkezi Proje Yarışması dışında) engellilere yönelik uyarlama ve düzenlemelerin girişte konuşlanan rampalardan öteye gitmediğini, çoğu jüri değerlendirme raporunda mekansal kapsayıcılığın bir kriter olarak değerlendirilmediğini görüyoruz. Tüm bu dinamikler ortamında, engelli erişimi yasal düzenlemelerle zorunlu kılınsa da kapsayıcı planlama ve tasarım projelerinin geliştirilmemesi çok da şaşırtıcı değil.

Kentlerimizde erişilebilirliğe yönelik düzenleme projeleri yapıldığı durumlarda da uygulamada sorunlarla karşılaşılıyor. Bilgi eksikliği sebebiyle uygulamayı yapan işçiden, ustasına, mimarına, yapı denetimcisine kadar uygulama hataları fark edilmiyor ya da önemsenmeyerek göz ardı edilebiliyor. Kamu yatırımları iyi niyetle de olsa kamu yararına dönüşemeyebiliyor. Hatalı rampa eğimleri, kaygan malzeme seçimleri tekerli sandalye kullananları kazalara maruz bırakıyor. Baston kullanan görme engelli bireyler için son zamanlarda kentlerimizin kaldırımlarında sıklıkla görebileceğimiz dokulu hissedilir yüzey kaplamalarında kimi zaman hayati tehlikeler oluşturabilecek uygulama hataları görebiliyoruz. “Dur” uyarısı olması gereken yerde “gitmek güvenli” diyen kaplama döşendiği, kaplamaların kaldırım üzerinde elektrik direğiyle tokuştuğu yerlere rastlayabiliyoruz. Erişilebilirliğin zincir etkisi unutulmuş, belirli bir engelle bölünen kapsayıcı düzenlemeler de yaygın olarak gözlenmekte. 

Engeli olan bir bireyin erişimine olanak veren bir düzenleme diğer bir birey için engel olabilir. İşte bu sebeple, kapsayıcı tasarım pratikte karmaşık bir kavramdır ama imkansız değildir. Unutulmamalı ki kapsayıcı tasarım yaklaşımıyla oluşturulmuş yaratıcı çözümler ve doğru uygulamalar, engelliler dahil tüm kullanıcı gruplarının yaşamlarını kolaylaştırır.

Ed Roberts Kampüs Yapısı: Kapsayıcı Bir Tasarım Mümkün!

Evrensel tasarım prensipleri ile katılımcı bir süreç izleyerek tasarlanmış bir yapı olan Ed Roberts kampüs binası yaratıcı çözümler kullanarak kapsayıcı bir tasarım oluşturulabileceğini, kapsayıcılığın estetiğe engel olmadığını, farklı engel gruplarından bireyleri tasarım sürecine katarak, herkes için bir tasarımın mümkün olabileceğini gösteriyor. 1960’larda ABD’deki engelsiz tasarım yaklaşımına yön veren UC Berkeley’in ilk engelli öğrencisi olan, bağımsız yaşam akımı savunucusu Ed Roberts’ın anısına yapılan kampüs, engellilere yönelik mesleki kurslar, derslikler, hobi ve spor alanları sunmasının yanı sıra engelli hakları için çalışan çok sayıda sivil toplum örgütü ve kamu dairesi ofislerini de çatısı altında toplayan karma işlevli bir toplum merkezi yapısıdır.15 Evrensel tasarım ve sürdürülebilir tasarım kavramlarını bir arada kullanan yapı, 2011’den beri herkesin kullanımına açık. 

Toplu taşımayla erişilebilen iki katlı yapının düzayak, herkesin rahatlıkla aynı nitelikte erişebildiği girişi bulunuyor. Tüm kullanıcı gruplarının rahat dolaşımı için merkezdeki galeri etrafında dolaşan kırmızı bir rampa dikey dolaşımı sağlıyor. Renk kullanımı ve yer kaplamalarında farklı dokuların kullanılması, doğal ışık alan orta galeri görme ile ilgili sorun yaşayanlara yönelik düzenlemelerden. Su sesi gibi sesli uyaranların varlığı da az görenlerin yön bulmasını kolaylaştırıyor. Geniş koridorlar ve geniş rampa  hareket kısıtlaması olan olmayan tüm kullanıcıların kullanımını kolaylaştırıyor. Merkezdeki galeri boşluğu binadaki mekanların konumlarını göstererek fiziksel ve zihinsel engeli olan bireyler için yapıyı anlaşılabilir kılıyor, yön bulmayı kolaylaştırıyor. Sürdürülebilir tasarım çözümlerinin de kullanıldığı yapının malzeme seçiminde, farklı kimyasal duyu bozuklukları olan bireyler de mümkün olduğunca düşünülmüş. Tabela sistemleri, ergonomik ve herkesin kullanımına uygun mobilya seçimleri, kademelenmeler, tırabzanlar gibi donatılar da evrensel tasarım ilkeleri ışığında tasarlanmış.  Engelli kullanıcı değerlendirmeleri de katılımcı süreci vurguluyor ve yapıyı kapsayıcı buluyor.

Fotoğraf: Tim Griffith
Fotoğraf: Tim Griffith

1 — Nirje, B. (1969). “The normalization principle and its human management implications”, Changing Patterns in Residential Services for the Mentally Retarded. içinde, (Ed) R. Kugel, & W. Wolfensberger Washington, D.C.: President’s Committee on Mental Retardation.

2 — Berlach, R. G. & Chambers, D. J.  (2010). Inclusivity Imperatives and the Australian National Curriculum, The Educational Forum, 75:1.

3 — DESA (2009). Creating an Inclusive Society: Practical Strategies to Promote Social Integration, United Nations Department of Economic and Social Affairs raporu içinde. Erişim: 14.07.2012 http://www.un.org/esa/socdev/egms/docs/2009/Ghana/inclusive-society.pdf

4 — Pineda, V. (2008). Enabling Justice: Spatializing disability in the built Environment. Critical Planning Yaz 2008. 

5 — Dostoğlu, N, vd. (2009). Evrensel  Tasarım: Tanımlar, hedefler, ilkeler. Mimarlık Dergisi, sayı: 347, Mimarlar Odası, Ankara.

6 — Story, M. F., Mueller, J. L., & Mace, R. L. (1998) “The Universal Design File: Designing for people of all ages and abilities”. The Center for Universal Design içinde, Raleigh, NC: North Carolina State University.

7 — Mullick, A., Steinfeld E. (1997) Universal Design: what is it and isn’t. Innovation, Spring 16:1

8- Ostroff, E. (2001). Universal Design: The New Paradigm, (ed). Preiser, W.F.E., Ostroff, E., Universal Design Handbook, McGraw-Hill;1.1-1.12.

9- Steinfeld, E. (2010). “Universal Design”, International Encyclopedia of Rehabilitation içinde, Center for International Rehabilitation Research Information and Exchange (CIRRIE), Buffalo. http://cirrie.buffalo.edu/encyclopedia/en/article/107/

10 — Iwarsson, S. (2005). The enabler website, Enabler FAQ, http://www.enabler.nu/, erişim 10.10.2013.

11 — Harvey, D. (2009). Social justice and the city. University of Georgia Press.

12 — Sanoff, H. (2006). Multiple views of community design, METU JFA, 23(2)

13 — Heylighen vd. (2014). Enrichihing our understanding of  architecture through disability experience, Open House International, No:38-1.

14 — Demir Mishchenko, E. (2011). “Türkiye’de Mimarlık ve Planlama Eğitiminde Evrensel Tasarım”, Herkes için Tasarım Geliştirme Çalıştayı Sonuç Raporu. 

15 — Ed Roberts Campus websitesi,  http: // www. edrobertscampus.org

DÖN